Çocukluğumu hatırladım birden
Yaşadım sanki o günleri yeniden
Saf, duru, tertemiz günlerdi
Tıpkı su gibi mineralden
Kırlara koşardık her pazar
Bahar geldiğinde
Çiçekler toplardık
Hediye etmek için annemize
Yemlik arardık samanda iğne gibi
Çayırların içinde
Bulduğumuzda sevinir
Bir güzel yerdik afiyetle
Sonra aramızda takım kurar
Top oynardık ölesiye
Ne goller atardım
Ne kafa ne röveşata golleri öyle
Halbuki hiç düşünmemişim
Topu gönderirken kaleye
Asıl golleri ben yiyecekmişim
Son bir kaç hüzünlü yıl içinde
Bir paşa oğlu Hüseyin vardı
Boyu en az bir doksan kadardı
Nedense hep rakip olurduk oyunda
Top geldiğinde bana
Bitiverirdi hemen yanı başımda
Başımı kaldırdığımda
Sanki kavak ağacı vardı karşımda
Yine de çalımlardım onu
Yüzde doksan oranında
Çalımlardım çalımlamasına ama
Arkadan çelme takar
İndirirdi beni çayıra
Basım yerde, ayaklarım havada
Unutamam o toprakları
Kokusu hala burnumda
Her molekülünü gözüme sürme çektiğim toprağım
Atalarımın, dadaşımın kanıyla yıkanmış toprağım
Doğarken nikâhlandığım ölümümde kundağım
İnanıyorum ki senden geliyordu
O saflık o duruluk o haya
Hayatımın bu altın çağında
Neyse; gelelim yine çocukluk günlerimize
Akşam olup eve döndüğümüzde
Otururduk hemen televizyon başına
Uyuklardık kesin, filmin tam ortasında
Ertesi gün pazartesi,
Okulda ders bası
Heyecan sarardı hepimizi
Önce merasim olurdu
Okurduk hep bir ağızdan istiklal marsımızı
Sonra sınıflara girer
Beklerdik öğretmenimizi
Geldiğinde ayağı kalkar
Söylerdik o tuhaf andımızı
Ben en çok matematiği severdim
Çünkü en çok o dersi bilirdim
Bir problem yazıldığında tahtaya
Durmaz kendiliğinden kalkardı elim
Ahlak dersini hiç sevmezdim
Fark ederdi bunu tabi öğretmenim
Nedense çok sıkıcı gelirdi bu ders bana
Belki de annemin karnında öğrendiğim için
Hatta küfür atmasını bile beceremezdim
Gerçi şimdi de halen atamam ya!
Böyle devam ederdi okul bir hafta boyunca
İste geldi çattı bugün cuma
Defter kitabı attığımızda odamıza
Kendimizi bir solukta atardık sokağa
Hemen iki kale kurar taşlarla
Başlardık top oynamaya
Akşam olduğunda herkeste bir sızı
Anneler çağırıyor yemek zamanı
Otururduk hep beraber sofra başına
İçerdik çorbalarımızı öyle hızlı hızlı
Sonra çaylarımızı yudumlar
Annemizin gözünün içine baka baka
Kaçardık tekrar buluşma noktasına
Saklambaç oynardık o gece doyasıya
Eve geç gelir, sıradan geçilirdik dayağa
Sabah olduğunda
Uykumun en tatlı anında
Bir ses! abimin sesi.
Çavuş sesi gibi
Hey SELAMİ! ! ! !
Kalk artık ayağa!
Bir sürü iş var dükkanda
Çaresiz kalkardım
Çünkü dayak var işin ucunda
O gün hep çalışır
Katkıda bulunurdum nafakamıza
İşte çocukluğumdan bir sayfa
Simdi dönüp bakıyorum da arkaya
Hüzünlenip ahh çekiyorum
Keşke diyorum
Hep çocuk kalsaydım, hep çocuk!
Büyümeseydim keşke
Böyle kahpe hayatla tanışacağıma
Ne işin vardı sanki senin Almanya'da! ! !
12.04.2001 Stuttgart
Selami ŞimşekKayıt Tarihi : 17.6.2001 21:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selami Şimşek](https://www.antoloji.com/i/siir/2001/06/17/cocuklugumdan-bir-sayfa.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)