Ne zaman gelsem doğduğum şehre, şirin obaya;
Çocuk sevinci ve coşkusu tüllenir kalbimde.
Bakarım dünlerimin geçtiği bu manzaraya,
Hüzün şarkısı, mazi türküsü sürer dilimde...
Geçmişin o ânları sanki bir daha canlanır.
Zihin defterimin sayfasına bakar ağlarım.
Belleğimde mutluluğumun resmi donup kalır.
Bilseniz o günlerden ne de tatlı haz alırım.
Bir çocuk heyecanıyla canlanıverir ruhum.
Sanki yeniden dağda, ovada koşar oynarım.
O günlerin cümbüşünü, yaşarım yudum yudum...
Bir anda, çocukluğumu, gençliğimi boylarım.
Şurası başak veren arpa buğday tarlası.
Bereket fışkıran ter ve emek kokan topraklar...
İşte şurda, yaşadım sevinci, acıyı, yası.
Gönlüm o günden bu güne ne kadar anı saklar...
Yıldız saydığım yaz geceleri, hilal, dolunay...
Film şeridi gibi uygun adımda bir bir geçer.
Toylarda, bayramda döne dene çektiğim halay,
Beni şen şakrak yaşadığım o günlere çeker.
Uzun kış gecelerinde dinlediğim masallar,
Kaf Dağı'nın ardında öten meşhur Anka Kuşu,
Sel olup akan, yel olup esen o tatlı yıllar,
Geçmişte kaldı, artık başlıyor hayat yokuşu...
Toplaşıp oyun oynadığımız o harman yeri,
Soğuk sularında çimdiğimiz o coşkun ırmak,
Boncuk boncuk köylümün döktüğü o alın teri,
Kolay olmuyor anıları yaşayıp savrulmak...
Geçmişin tatlı hatırasıyla avunup kalmak,
Ruha bir dinginlik, neşe, huzur soluklatıyor.
Ve bu günden tekrar maziye hayran hayran dalmak,
Bu koşuda nerde olduğumu hatırlatıyor.
Ercan Kurban
12.08.2014/ Kahramanmaraş
Kayıt Tarihi : 14.7.2014 11:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!