Çocukluğum Şiiri - Yorumlar

İbrahim Kavas
179

ŞİİR


94

TAKİPÇİ

ÇOCUKLUĞUM
Dağ yollarının sarp bayırlarında koşmak doludizgin.
Acı kekik kokularını uçurtma ipleriyle paylaşıp
Yılları, takvim yapraklarında tuttuğum
Çetelede kaldı çocukluğum...

Sert rüzgarlar uğuldarken pencere camında

Tamamını Oku
  • Ömer Osman Avcı
    Ömer Osman Avcı 20.01.2018 - 22:11

    Bu güzel şiir ve şiirin hikayesiyle gerilere... çok... gerilere çocukluğuma gittim . Hemen hemen
    hepimizin kendimizden bir şeyler bulabileceği bir şiir.

    Kutluyorum, paylaşımınız için teşekkürler.

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 19.01.2018 - 16:16

    GEÇMİŞE DALMAK

    Bu şiiri her kim ki okursa kırk gün mü desem, kırk gece mi desem mutlaka çocukluğuna geri döner…

    Kırk günü kim bekler?..
    Bence şiiri okumaya başlayan anında kendini geçmişinde, çocukluğunda bulur. Kahve falına, el falına, bilemem harf falına (var mı böyle bir fal, vallahi bilmiyorum) ne gerek…

    Dağlara çıkmayan, kırlarda gezinmeyen, uçurtma uçurtmayan, pıtıraklarla mücadele etmeyen, dikenlerle cebelleşmeyen, eli ayağı toz toprak olmayan, takılıp yere düşmeyen, dizleri parçalanmayan çocuk var mıdır?

    Ya, bir dere kenarında çamurlara bulanmayan, ağaçlara tırmanacağım diye üstünü başını yırtmayan, kuş lastiği ile kuş vurmaya çalışmayan, sek sek oynarken cığızlanmayan, evcilik oynarken arkadaşının oyuncağını alıp muziplik yapmayan çocuk?

    En âlâsından hayvanlarla haşır neşir olmayan, en azından kedisi, köpeği, tavuğu, kazı olmayan ve onları sevmeyen çocuk?

    Kışın kartopu oynamayan, karlarda yuvarlanıp birbirini kara bulamayan, buz üzerinde kaymayan…

    Ya, çember çevirmeyen, bilye (misket) oynamayan, birbirinden kaysı çekirdeği ütmeyen, yedi taş, uzuneşek oynamayan…

    Kızlı erkekli çocuklar kış geceleri bir araya gelip kibrit oynamazsa, yağ satarım – bal satarım oynamazsa, körebe oynamazsa, bilmece – bulmaca sormazsa, kâğıt üzerinde baca tüttürmece, kelime (şehir, ülke, ırmak, ad vs) bulmaca, kare almaca oynamadan çocukluğun zevki çıkar mı?

    Artık kızların kendi aralarında oynadıklarıyla, erkeklerin oynadıkları futbolu, yakan topu, basketbolu saymaya gerek yok.

    Gezmelerin, bahçelerden yiyip içmelerin, ay ışığı turlarının ve muhabbetlerinin zevkini de unutmuyoruz elbet.

    Şimdi ne diyelim?
    Daha ilk dört dize neleri hatırlatmadı ki?..

    O başımızı koyduğumuz rahat yastığımız, o huzur veren sıcak dizler…
    O dizler unutulur mu?

    Değerli İbrahim Bey öyle güzel anlatmış ki, çocukluk günlerini…
    Okudukça her dizede insan bir başka hatırasını, anını tekrar yaşıyor.
    Gaz lambasında ders çalışmamızı nasıl unuturuz?
    O zamanlarda bizde elektrik yoktu ki kesilsin.
    *
    Hayali bile çok güzel.
    Geçmişi yeniden yaşamak daha da güzel.
    Çocukluk arkadaşlarını düşünmek, onları hayal etmek, bir film şeridi gibi gözünün önüne getirmek gerçekten güzel…

    Ne çok oynadığımız oyun varmış meğer.
    Bugün çocuklar apartman dairelerinde adeta hapis gibiler. Dışarı bile çıkarmaya aileler (biler de dâhiliz buna) korkuyorlar.
    Aman üşütmeyelim!
    Aman hasta olmasın!
    Hâlbuki insan hangi yaşta olursa olsun kısa bir süre sonra her türlü coğrafi ve iklim şartına ayak uydurabiliyor.

    Kutluyorum değerli kardeşim.
    Daim olun.
    Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.

    19 Ocak 2018
    Hikmet Çiftçi

    Cevap Yaz
  • Hümeyra Gün
    Hümeyra Gün 19.01.2018 - 11:55

    Oy kardeşim de çocukluğuna gitmiş mi , desem ya da bizi elimizden tutup çocukluğumuza götürdü mü desem ...O önde , biz arkasında dolaştık o tanıdık köyde, tanıdık zamanlarda.

    Şiiri okuyunca E. Cansever 'in ;

    *
    Yüzümden bir şeyler aktı aktı
    İçim de menekşelendi Hilmi Bey
    Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
    Hiçbir yere gitmiyor_________Deyimiyle,

    gerçekten içim menekşelendi...

    Ve ardından yüreğime düştü Tarancı 'nın Affan Dedesi ...

    Dağlarca durur mu , o da ;*Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse * diyordu...

    İnsanın en mutlu yılları çocukluğunda mıdır ? Yoksa sığınacak ,kendimizden büyük hayallerimiz vardı da, o yokluk yıllarında , sobalı evlerde, gaz lambası ışığında ,dertsiz şikayetsiz yaşar giderdik, bilemedim de, güzeldi çocukluğumuz.
    Üzerine ne kadar yazarsak yazalım hep bir eksik kalır...

    Anımsıyorum ben de bekçi düdüklerinden duyduğumuz güveni...
    Bizim mahallenin de bekçi amcası vardı. Babam ona 'Manisalı ' derdi , lakap mıydı, yoksa gerçekten Manisalı mıydı ,bilmem ama,'Manisalı Amcamız 'dı, bizim.Mekanı cennet olsun. Babam soğuk gecelerde onun düdüğünü duyunca sabanın üstünde hazır olan çaydan hemen bir bardak alıp kapı önünde zorla ikram ederdi, üşüdü diyerek.

    Ne çok amcamız, dayımız vardı.Postacısı, sıhıyecisi, her bir kan bağından güçlü. Güven desen sonsuzdu. Bilirdik ki en az babamız kadar bizlere sahip çıkacak kimselerdi...

    Günümüzde yaşanan acı bir kırılmaydı bu güvenin yok olması. İnsan kapı komşusuna bile güvenemez oldu.

    Masallar ise bizim ilk okulumuzdu. Evin büyükleri ballandıra ballandıra anlatırdı , kuru öğüt vermek yerine, oyun içinde ne güzel öğretirdi... Hele ki dizine yattık sa ninemizin, yıpranmış eli şaçlarımızda şefkatle geziniyorsa , deymeyin keyfimize...! Bu da kaybettiğimiz keyiflerden...
    Şimdilerde çocukların masal dinlemeye , büyüklerin de masal anlatmaya vakti yok...Hazır tabletlede vurdulu kırdılı oyunlar....'Yenme , yok etme' hırsına sahip....

    Hatta şiirinde dediğin sarı tüylü dostun da gitti evlerimizden, gitmekle kalsa iyi, işkence görür bile oldu, sevgisiz , insan görünümlülerden...
    Ardından sanal alemde hayvan çiftlikleri kuruldu, her şey gibi sevginin de sanalı çıktı ortaya. Hem de bol kepçeden...

    O kuru yemiş tepsilerine uzanan ellerin sayısı azala azala, yok oldu gitti...Komşuluk da bitti. Millet alışveriş merkezlerinde, gösterişli kafelerde, yüzünde gözlerine bile ulaşmayan yapmacık tebessümlerle selamlaşır oldu. O selamın bile getirisi hesaplanır oldu.

    Evet yokluk vardı hem de çok, paltomuz yeterince ısıtmazdı, ayakkabılarımız su alırdı.Ne gam ?
    Kocaman sevgiler vardı bizi sımsıcak tutan. Yani günümüzün değme varlıklı çocuklarından zengindik. Para günümüzdeki kadar geçerli ,insanlar da bu kadar aç gözlü değildi...Durum buyken nasıl gidilmez çocukluğumuza..?

    Harikasın kardeşim. Güne, en sevdiğim zamandan başladım... Sayende...Şiirin her dizesinde durdum, uzun uzun dolaştım o tanıdık sokaklarda...O tanıdık evde. Ve ardından Cemal Süreya gibi ;

    ** Namussuz bir çağ bu biliyorsun ! dedim sızlanarak...

    Kalemin daim , yolun hep açık olsun kardeşim. Emeğine, yüreğine sağlık. Selam ve sevgiler .
    ( Geç kaldım biraz kusura bakma. Ada 'ya gitmiştik orada telefonum bile çekmedi nedense Hemen bu gün değiştireceğim operatörü )

    Saygılar İbrahim Öğretmenim...



    Cevap Yaz
  • Serap Irkörücü
    Serap Irkörücü 19.01.2018 - 10:15



    O kısacık yılların ne kadar uzun etkileri vardır hepimizde... Aile ilişkilerinin ve sosyal hayatın, bugüne kıyaslanınca, daha temiz, çıkarsız, içten duygularla yaşandığı düşünülürse... günümüzdeki çirkeften payımızı aldıkça çocukluğumuza yönelmemiz çok anlaşılır... O 'temizliği' özlüyoruz demektir.

    Büyük aile olarak yaşardık çocukluğumuzdaki evlerimizde... O nedenle yemekli, ve yatılı misafirlerimizin bir giderken diğeri kapıdan girerdi... Han gibi işlerdi evimiz...
    Her zaman, yıkanmış yatak takımları çamaşırlıkta, birkaç tencere ateşte... Bu büyük yorgunluğa rağmen evde yaşanan mutluluk görülmeye değerdi. Kimse yaptığından gocunmaz, sırasında misafir de bu koşturmaya katkı yapma gereği duyar, kısa sürede biterdi her iş... Sonra saatlerce süren sohbetlerin kahkahaları komşulara sirayet eder, kendini yakın hissedenler de kapıyı çalıp sohbete eşlik etmek için gelirlerdi.

    İnsanların 'egolarını' tatmin etmek için yaşadıkları şimdiki yalnızlığı düşündüğüm zaman... İnsanlığın 'ben ' duygusunun ezici etkisinde kalarak paylaşmayı ve bunun verdiği mutluluğu unuttuğunu düşünüyorum.

    Yazılacak ne kadar çok şey var konu 'çocukluk' olunca İbrahim Bey... Çok işlek bir konu!...:))

    Yüreğinize, kaleminize sağlık... Saygılarımla....

    Cevap Yaz
  • Filiz Kalkışım Çolak
    Filiz Kalkışım Çolak 19.01.2018 - 01:50

    Gözlerim doldu içim acıdı.Sobalı evde büyüyen bir çocuk olarak o sobanın ışığında annemin anlattığı masalları anımsarken çok hüzünlendim.Hocam siz ağlattınız beni.Anadolu kokusu ocak kokusu insan insanımızın özümüzün kokusunu duydum şiirde.Ellerinizden öpüyorum değerli büyüğüm..Ayakta alkışlanacak enfes bir çalışmaydı hakikaten...

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 18.01.2018 - 21:24

    Belki de çocukluğumuzun o küçük dünyasına girebilmeleri için sadece güzelliklere geçiş izni veren bir masumiyetin güzelliğiydi o günlerde bıraktığımız...
    Şiir ., okurunuza da izlettirdiğiniz anılarınızın fotoğraf albümü gibi...
    kaleminize sağlık sayın İbrahim Kavas...

    Cevap Yaz
  • Ender Pehlivan
    Ender Pehlivan 18.01.2018 - 14:32

    Heyyy gidi günler diyesim geldi abim. Okurken bu guzel anlatımlı şiiri çocuklugumu yaşadim sanki. Ne çok benzerlikli çocukluk yaşamisız aramizda yaş farkı olsada. Çok güzel günlermiş o günler. Kalemin yüreğin var olsun.
    Saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Mahmut Mücahit Özdemir
    Mahmut Mücahit Özdemir 18.01.2018 - 14:19

    Şiirin daha ilk dizelerinde yolculuğum başlayıverdi çocukluğumuzun o "anlatılmaz yaşanır"anılarına.Nasıl duygulandım, nasıl içim burkuldu,nasıl hüzünlendim anlatamam.Bizler hazırcı değildik; kendimiz tasarlar kendimiz üretirdik.Bizler sanalcı değildik;hayali değil o ürettiklerimizle kendi gerçek dünyamızda yaşar,yediğimiz,içtiğimiz,yaptığımız her şeyden tad alır,haz alır ama hep yarınlar için hayaller kurar bir gaye uğruna biran evvel büyümeyi,annemize,babamıza hayırlı evlat olmayı sabırsızlıkla, iple çekerdik..
    Katkısız,sade ama sağlıklı yiyeceklerle,ter temiz bir atmosferde nefes alır,doğan güneşle yarınlara hep zinde kalkardık...
    İbrahim hocam "Dört mevsimli bir dağ köyünde" adlı şiirimin son dizelerinden bir kesitini sadece yorumuma eklemek istediğim duygularımı anlatsın diye müsadenizle ilave ediyorum...
    Arada bir...
    Tahta arabalarımızla..!
    Kıran kırana yarışlar yapar
    Etrafı tozu dumana katardık.

    Çoğukez de..
    Tepe takla inerdik,
    Küyümüzün o dik yamaçlarından..!

    Sonra...
    Kimimizin elinde,dağılmış arabalar,
    Üst baş perişan,yırtık pantolonlar,
    Korkudan...
    Alaca karanlıklarda.
    Yorgun argın, dönerdik evlerimize..!
    Yinede..
    Dersimizi ihmal etmez,
    Açar kitabımızı okurduk,
    Yer minderinde,
    Kandil önünde..!
    Bir tek anısını bile hatırlamadığım.
    Dört mevsimli o dağ köyünde...! !

    Gerçekten de herbirimizin çocukluğu acılarla,hüzünlerle,neşeyle,mutlulukla rüya gibi gelip geçti..Tıpkı gelip geçen şu kocaman ömrümüz gibi..!

    Her yönüyle övgülerin en güzeline layık duygu yüklü güzel şiirinizi ve değerli şahsınızı canı gönülden kutluyorum..

    Selamlar..saygılar..

    Cevap Yaz
  • Nermin Seyratlı
    Nermin Seyratlı 18.01.2018 - 01:30

    Şiiri okurken hiç yabancı gelmedi bana bu çocukluk. Aşağı yukarı hemen hemen aynı şekilde geçti çocukluğumuz. Onca yokluğa rağmen ne kadar da mutlu, ne kadar da huzurluydum diye düşündüm, şiirinizi okurken. En çok da sokakta arkadaşlarla oyun oynarken kan ter içinde, "ezan okundu, nerdesin sen?" diye çıkışan annemin sesini hatırladım. Ne güzel günlerdi...

    Harikaydı şiiriniz İbrahim öğretmenim. Gerçekten çocukluğuma götürdünüz beni de. Kutluyorum kaleminizi ve yüreğinizi.

    Selam ve saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar 18.01.2018 - 01:18

    bir ömür boyu silinmeyecek tek iz belkide çocukluğumuz...içimizde özlemle var olacak..
    bir tek ses, tek bir fotoğraf belki bir nağme, gökyüzünde özgürce uçan kuşlar veya bir çocuk kahkahası bizi alıp çocukluğumuza götürecek... o zamanların sıcaklığı, masumiyet, en çok özlem duyduğumuz şey..
    o kadar güzel anlatılmış ki öyle güzel resmedilmiş ki geçen zaman ..
    gönülden kutlarım.. Çok güzeldi şiir.
    saygı ve selamlar..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta