• İÇİNDEKİLER
• İÇİNDEKİLER I
• BABA OĞUL BİRLİKTE TAHSİL 1
• ŞEHİRDE OKUMA HEVESİ 2
• ÇOCUKLARIM 3
• İLK SEVGİLİMİZ 4
• KÖYÜMÜN ADI 5
• DOĞA 6
• TERCİH YOK 7
• KOMŞU VE DOSTLUK 8
• KÖYDEN İŞE GİTMEK 9
• EY İNSAN 10
• HASRET İÇİNDE 11
• BAHARDA VEDA 12
• EVLAT SEVGİSİ 13
• DOKUNAMADIM 14
• MUTLULUK 15
• TEKERLEK’İN İCADI 16
• KAĞNI TÜRKÜLERİ 17
• ÖMÜR DENEN ŞEY 18
• ANNEME 19
• YANARDAĞLAR VAR 20
• UZAKLARDASIN 21
• DÜŞÜNMEK EN GÜZEL NİMET 22
• ERDEK’TE 23
• MEHTAPTA BİR GEZİ 24
• 21 AĞUSTOS 2018 KURBAN BAYRAMI 25
• ALIN YAZISI 26
• ESKİ BAHŞILI 27
• İNSAN İBLİS İLİŞKİSİ 28
• AĞLATMA BİZİ 29
• UYURUM 30
• BİR DİLEK 31
• HASEKİ HASTANESİ 32
• GEL GİTME KIZIM 32
• KIRIKKALEM 33
• KORE HARBİ 34
• KİMLİK 35
• ANARKEN OSMANI (1) 36
• ANARKEN OSMANI (2) 37
• ÜZÜMLERİN AHI 38
• HAYAL KURMAK 39
• SIRDAŞLARIM 40
• İNSANOĞLU VE GÖNLÜ 41
• DOSTLUK 42
• DİNMEYEN HÜZÜN 43
• TATLI SESLİM 44
• İHTİYAR DELİKANLI 45
• GENÇLİK 46
• RÜYA GİBİ MERHAMET YARAB 47
• CENNET KOKUSU 48
• KARA TOPRAK 49
• GİTME KIZIM 50
• GEL GİTME KIZIM 51
• CENAZE ÇADIRI (ROMANTİK BİR KAHVALTI) 52
• ÜMÜTSÜZ BEKLEYİŞ 53
• İNSANOĞLUNA 54
• MEHMETÇİKTEN DİLEĞİM VAR 55
• OKUL ARKADAŞLARIM 56
• VATAN HASRETİ 57
• MUHAREBELER VE FAYDALARI 58
• NE YAPACAK EKMEĞİ 59
• BİR DİLİM EKMEK 60
• VATAN KOKUSU 61
• DUR BAKALIM 62
• AİLE BOYU 63
• SEVGİ ATEŞİ 64
• DR. EKİN 65
• SANAT ZEVKİ 66
• HEP SENİ GÖRDÜM 67
• SEMAVER Mİ AŞURE KAZANI MI? 68
• NAZİRE 69
• BABA HASRETİ (ŞÜKRAN) 70
• KEKLİK AVI 71
• ÇETİN BİR KIŞ GÜNÜ 72
• TSUNAMİ 73
• İSTANBUL BOĞAZINDA BİR NİŞAN DÜĞÜNÜ 74
• MAZİDEN BİR ANI 75
• BU DÜNYANIN HALİ 76
• DEĞİŞMEZ DUYGU 78
• CEFA YÜKLÜ BABAM 79
• SİNSİ BİR DÜŞMAN (ZAMAN) 80
• HÜZÜNLÜ GÜNLER 81
• EBED BİRİ VAR 82
• KÖYDE BAHAR 83
• MEVSİMLER 84
• TATLI BİR HATIĞRLAMA 85
• EVLAT ACISI 86
• MAHİR’İN HAYATI 87
• MÜSLÜMAN 88
• ŞAŞKINLIK 89
• YALVARI 90
• KADER (İLHAN) 91
• MİZAHİ HİKÂYE 92
• İHANET 93
• BABA OĞUL BİRLİKTE TAHSİL
• Şehirdeki okuldan ayrıldım;
• Tarlada babama yardımcı oldum.
• Büyüdüm, yaşı onüçe doldurdum,
• Çırak olarak fabrikaya girdim.
• Onsekiz yaşımda evlendirildim,
• Askerden önce çocuk sahibi oldum.
• Yaş ilerledi, hem çalıştım hem okudum,
• Bırakmadı beni, okuma aşkım.
• Benim şehir dediğim kasabaydı,
• Orda küçük bir halkevi var idi,
• İçinde birkaç kitap bulunurdu,
• Ödünç alır onları okurdum evvela.
• Halkevinde kitaplar vardı.
• Kitaplar çok kıymetli klasiklerdi,
• İsmet Paşa okumuş imzalamıştı,
• Beni bu kitaplar ateşlemişti.
• Okuma aşkıyla, dışarı gittim,
• Oralarda işçi oldum çalıştım,
• Bu sırada büyümüştü ilk oğlum,
• Onunla birlikte üniversite okudum.
• Baba otuz altı, oğul onyedi,
• Okudukları bir Alman üniversitesiydi,
• Tahsil konuları mühendislikti,
• Başardı mühendis oldu ikisi.
• ŞEHİRDE OKUMA HEVESİ
• Ben bir köy çocuğu, şehre gittim,
• Dördüncü sınıfa, okula girdim,
• Bir hafta içinde okulu bitirdim,
• Hocam bana hemen diploma verdi.
• Köy okulunda pekiyi alırdım,
• Okumak için havaya uçardım,
• Coğrafya dersinden tahtaya kalktım,
• Ben o dersi su gibi biliyordum.
• Burada daha ilk, tahtaya kalktım,
• Hocamı başımla selamladım,
• Daha soru sorulmadan tokatlandım,
• Oturdum sıraya, ağladım ağladım.
• Dönerken akşam köye karar verdim,
• Sevgili kitaplarını suya verdim,
• Bir daha okula hiç mi hiç gitmedim,
• Yalnız, Almanya’da üniversiteye gittim.
• Allah’ın verdiği aklı kullandım,
• Başka aziz hoca buldum danıştım,
• Dışarıdan sınavlara katıldım,
• İlk, orta teknikeri öyle bitirdim.
• Düşünüyorum da, haksızlık ettim,
• Kitap dolu torbamı, sulara attım,
• Dövüldüm okulda, aşağılandım,
• Bilse kitaplarım, bana hak verir.
• ÇOCUKLARIM
• Resimlere bakar, teselli ararım.
• Bazende yanında gibi konuşurum,
• Hislerle gözyaşımı buluştururum,
• Herkese onları, sorar dururum.
• Sevgili oğlumla biz arkadaştık,
• Dertlerimizi birbir paylaşırdık,
• Felek aldı gitti onu, biz kaldık,
• Gelir mi diyerek bekler dururum.
• Kaybettiğim oğlum, kızım, torunum,
• Ruhlarına her gün, dua okurum,
• Dilim varmıyor ama kırgınım,
• Rüyamda görmeyi, bekler dururum.
• Aile resmini bir tablo da topladım,
• Resimleri çiçek diye kokladım,
• Solmasın diye kalbime sakladım,
• Ona bakar bakar, ağlar dururum.
• İLK SEVGİLİMİZ
• Anam babam beni, erken everdi,
• Erken evlenenler, döl alır dedi,
• İlk oğlum evimize neşe verdi,
• Anam, Mehmet’in şıvgası diye severdi.
• Mahir, çalışkan bir talebeydi.
• Duraksız fen lisesini bitirdi,
• Yirmi ikisinde o bir mühendisti
• Yurduna önemli hizmetler verdi.
• Mahir, Yedek Subay, şimdi uzakta,
• Kars çok uzak, gidilir uçakla,
• Çağlar, ağlar baba diye kucakta,
• Gel oğlum gel de, oğlun ağlamasın!
• Rabbim, bizlere bir ömür biçmiş,
• Buna alın yazısı, kader demiş,
• Kaderin sonunda ecel gelirmiş,
• Mahirin kaderi sona ulaşmış.
• Yetmiş yaşında, o yoruldu bitti,
• Dünyayı terk etti, ahrete gitti,
• İlk sevgilimiz, ilk acıyı etti,
• Yandı ciğerim oğlum, nur içinde yat!
• KÖYÜMÜN ADI
• Yabancı Türkologlar incelemiş,
• “Bahşı” demek, sözcü şair demekmiş,
• “Âşık Aydın” Bahşıların piriymiş,
• Necep oğlan, ondan almış bu dersi.
• Türkistan’da çok Bahşı varmış
• Anadolu’ya Azer yoluyla gelmiş,
• Necep oğlan meşhur bir Bahşıymış,
• Bahşıların ilki, kurmuş bu köyü.
• Köyümüzün esas adı, Bahşı imiş,
• Sonradan ek almış, Bahşili olmuş,
• Bahşı Necep oğlan destanından gelmiş,
• Bahşı’lardan biri kurmuş bu köyü.
• Daha başka Bahşılarda varmış,
• Onlardan biri de meşhur Elbent’miş,
• Necep oğlan Bahşı, Elbent’i yenmiş,
• Halil İbrahim Bahşı, anlatıyor bunu.
• sebeple ki Keskin kaymakamı,
• Toplantıya çağırırken muhtarları,
• Gelsin herhangi bir Bahşılı,
• Demiş, yeter o temsile köyü.
• NOT: Bahşı; geniş manada filozof, halk filozofu da demekmiş.
• DOĞA
• Gençlik, bahar gibidir durmaz geçer,
• Baharda, güneşle güller çiçek açar,
• Rüzgâr eser, yağmur şimşekler çakar,
• Hepsinin ulvi bir gayesi vardır.
• Yaza doğru çiçeklerden meyve olur,
• Aşk gençliğin renkli ateşli koludur,
• Tabiat birbirine bir eş bulur,
• Minik filizler tatlı yavrular olur.
• Kuşlar gibi gençlerde yuva kurar,
• Yuvayı yaşatmak gencin borcudur,
• Seller gibi coşmaz, sükûnet bulur,
• Bu defa sevgiler, fidanlaradır.
• TERCİH YOK
• Ben onüç yaşında, girdim fabrikaya,
• Ondördünde de, oğlum Kara Hasan,
• Onbeşinde reis oldu aileye,
• Ana bacı korur oldu Hasan’ım.
• Beş, altı yaşında küçük çocuklar,
• Çocukça küçük bir çete kurarlar,
• Koca treni yoldan çıkartacaklar,
• Çetenin başkanı olmuş Hasan’ım.
• Rayların üstüne, saman dökerler,
• Nasıl devrilecek, diye seyre çıkarlar,
• Tren raysız nasıl gider, merak ederler?
• Geçer gider onlar bir şey göremezler.
• Ben evde yokken O, benim vekilimdi,
• Ailemi koruyan şanım şerefimdi,
• benim oğlum, canım ciğerimdi,
• Ateşler gibi cevval, oğlum Hasan’ım.
• Herkesin çocuğu kendine kıymetli,
• Benimkiler bana, süper kıymetli,
• Kızlarım oğullarım birbirinden kıymetli,
• Ayırt edemem, hangisi daha kıymetli.
• KOMŞU VE DOSTLUK
• Bahçemde faydalı, sınır komşum var,
• Iğıl ığıl akan, serin suyu var,
• Yazın ateş gibi, yanan ayaklar,
• Sokarım içine, serinlik verir.
• Bu sınır komşum bir ulu akarsu
• Akar durur sessiz, sakin ve uslu,
• Gösteriş, çavlanı yok ama sinsi,
• Şakası yok, insanı boğuverir.
• Deli akmaz, Fırat gibi Ren gibi,
• Belirsiz, sanki durgun bir göl gibi,
• Ben onu severim, sevgilim gibi,
• Bonkördür bana da, bol sular verir.
• Ben gözümü açtım da onu gördüm,
• İçine girdim ve dışında durdum,
• Canım kitapları hediye verdim,
• Umarım onları, denize verir.
• Sevgili Kızılırmak’ım benim!
• Sırası geldikçe seni överim,
• Artık köprün var, üstünden bakarım,
• Mavi serin sularını özledim.
• KÖYDEN İŞE GİTMEK
• (GEZDİM YİNE ESKİ YOLLARDA)
• Daha şafak sökmedi çok vakit var,
• Hava bozuk rüzgâr fırtına var,
• Sıkıca giyindim, serde gençlik var,
• Giderim işime, sen merak etme.
• Sabahın seherinde, söner yıldızlar,
• Diz boyu kar dolu, gittiğim yollar,
• Beyaza bürünmüş, ovalar kırlar,
• Yürü Mehmet yürü, arkana bakma.
• Yolumu kesen bir de Kızılırmak var,
• Aşırı soğukta, suları buz tutar,
• Su azalınca oluşur adacıklar,
• Yapacak şey yok geçeceksin yaya.
• Varıp baktığımda, Kızılırmak’a,
• Geçit vermiyordu, buzlar kayığa,
• Mecbursun geçmeye, giysiler fora,
• Eksi on derece, geçerim üryan.
• EY İNSAN
• Seher vaktinde söner yıldızlar,
• Giderim soğukta diz boyu karlar,
• Beyaza bürünmüş ovalar kırlar,
• Tabiat işliyor, saat biçimde.
• Mevsimler döner durur, kendi içinde,
• Bazan güneş güler, hava açınca,
• Güller çiçekler açar, bahar gelince,
• Bağlar bahçeler kokar misler içinde.
• Acı tatlı olaylar, tarih içinde,
• Bir tarafta insan, açlık içinde,
• Bir tarafta refah, sarhoş biçimde,
• Bivefa insanlar, riya içinde.
• Bilmem ne denir bu, tamahkârlara,
• Arzı doldursalar, karınlarına,
• Ey ins! Ne olacaksın bu encamınla,
• Sorgu hesap var; ahret içinde.
• HASRET İÇİNDE
• Bilmiyorum kızım, sen memnun musun?
• Sevenlerince sen, rahat uyusun
• Diye dualarla anılıyorsun.
• Benimse ciğerim, közler içinde,
• Anılar bitmiyor, ne yöne dönsem,
• İçeri geziyor, dışarı gitsem,
• Sılaya gitsem, gurbette gezsem,
• Her yerde ciğerim közler içinde.
• Her şeyi bırakıp, içe kapansam,
• Unutmaya çalışsan da anmasam,
• Yalnız gazeteyle kitap okusam,
• İmzaların var kitaplar içinde.
• Ben de bu sevgi, bu acı, bu elem,
• Yanarak söner mi, biter mi bilmem,
• Hasretten yansam kül olsam savrulsam,
• Yellerle, sevgim gider, küller içinde.
• BAHARDA VEDA
• Baharda bahçeler, çiçekle doldu,
• Ağaçlar süslendi, yemyeşil oldu,
• Kırlar çiğdemlerle, lale ve güldü
• Bakmadı çiçeklere çekti de gitti.
• Diliyle insanı sevindirirdi,
• Şuh sesi herkesi dinlendirirdi,
• Gülmesi ateşi söndürürdü,
• Bizi ateşlere, yaktı da gitti.
• O, bize bir gönül yarası oldu,
• Gönüller elemle, hüzünle doldu,
• melek misali, tatlı bir kuldu,
• Melekler dünyasına uçup ta gitti.
• EVLAT SEVGİSİ
• Resimlerle, hayali sohbet ederken,
• Ece’yle karlar üstünde güreşirken,
• Beni Avrupa’ya yolcu ederken,
• Ne güzeldi, bunları düşünürken.
• Derken, çalar kapının zili, ümitler,
• Uyanır gönüller, birini beklerler,
• Geldi ta uzaklardan, torun sanırlar,
• Söner ümitler boşuna beklerken,
• Evlat sevgisi, eşsiz ve kutsal,
• Boşuna beklemek bile, hoş bir hayal,
• Atalar, evlat için sonsuz duygusal,
• Evlatlar, ataları umursamazken.
• MUTLULUK
• Kumsalda seni ilk kez gördüğümde,
• İşte aradığım mutluluk önümde,
• Ateş yanmaya başladı kalbimde,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• Rüyalarımın hasreti önümde,
• Bakıyorum ona,açık gözlerimle,
• Korlar yanıyor of, o yüreğimde,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• Hayalinde yanar yanar dururdum,
• Sihirli cemalini aşikâr gördüm,
• Rüyada görmeye bile razıydım,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• TEKERLEK’İN İCADI
• Merak buya, hayalde, Mezopotamya’dayız,
• Asma bahçelerde refah güller içindeyiz,
• Zaman, üçbin yıl, milattan önceyiz,
• Devir fark etmez, biz insan, bir şey karıştırırız.
• Her şey var, taşıma aracı yok, insan taşır,
• Sırtta mal taşımanın adı hamallık kalır,
• Mezopotamyalı, düşünür bir şeyden Beşir (müjde)
• İşte bu icat bu icat uygarlığın temelidir.
• TEKERLEK, âlimin bulduğu icat, tekerlek,
• Bütün icatların anası, oto, gemi, uçak,
• Hepsi bir rotor, pervane, diskle çalışarak,
• Taşıma nakliye ulaşım işi yapacak.
• Dünyayı aydınlatan, can veren, Güneş’e denk,
• Tekerlek mucidine, Allah’tan rahmet dilemek,
• Bizlere düşen bir insanlık borcu olsa gerek,
• Ümid hayatı diri tutar onu bilerek,
• Kesmedik Ümid’i, yeni icat bekleyerek.
• DOKUNAMADIM
• Eskiden, yan yana otursak bile,
• Küçük bir mesafe olurdu yine,
• Şimdi girdi kalbinin derunune
• Ellerim boş kaldı, dokunamadım.
• Sen gittin gideli, hep gezip durdum,
• Şehirlerarası, mekik dokudum,
• İnanmayın bana, evde oturdum,
• Ne yapsam faydasız, dokunamadım.
• Ergani İstanbul Alaaddin,
• Her tarafı öyle gözledim,
• İstanbul’dan, gittiği yer, Alaaddin,
• Buldum izini ama dokunamadım.
• Hayalde dönüp dolaşıp yoruldum,
• Onu tek bir defa rüyamda gördüm,
• Öldüğünü hiçte bilmedim,
• Ne yazık ki yine, dokunamadım.
• Peline;
• Evlat acısını, çekenler bilir,
• Bu sönmüş olan, ateş gibidir,
• Sönen ateşlerin koru bir midir?
• Külleri kalkınca, kor, hep aynı yakar.
• KAĞNI TÜRKÜLERİ
• Kağnı;
• Bir çift tahta teker, bir ağaç, eksen,
• Karosere bağlı, tahta yabaklar,
• Okuna yan yana öküz koşulan,
• Aheste yol alır, inler kağnı sesleri.
• Her tarafı tahtadan bir araba,
• Yanık bir ses, ısındığı sırada,
• Döner eksen, yataklar arasında,
• Rezonans olmaz ki kağnı sesinde.
• Harmandan saman çeç çekilir köye,
• Şafakta başlar kağnılar inlemeye,
• Tanyerinde karışır sesler seslere,
• Ezan sesi ile kağnı sesleri.
• Bizim kağnı, Zeki Müren’in sesi,
• Pırtlamazın sesi Esmeray’ın ki,
• Kara Mustafa cinlerin sesi,
• Rüyama girerdi, kağnı sesleri.
• Ben küçük yol uzun, yürüyemezdim,
• Babam acırdı, kağnıya binerdim,
• Yumuşak saman içinde dinlerdim,
• Böyle girdi kafama kağnı sesleri.
• ÖMÜR DENEN ŞEY
• Makine ve motorlarda bir organ vardır,
• Bu organın adı bilyalı yataklardır,
• Teorik ömrü bir milyon ikiyüz devirdir,
• Nizami çalışırsa bu ömründen ileri geçer.
• İnsan ömrü de zamandan ince bir dilimdir,
• Bu da insan için kanuni ilahidir,
• İstisnası yoktur, bütün Nas’a şamildir,
• Sanki doğduğu an, kurulmuş bir saattir.
• Kurulmuş saat, geriye doğru çalışır,
• İnsan yaşama dalarda onu unutur,
• Fark etmez, ömür bitmiştir saat durmuştur,
• Yeni hayat ümidi mahşere kalmıştır.
• Nasıl çalışırsan çalış, müddet sabittir,
• Ömür denen zaman, miktarı aynı kalır,
• Kimse, ne azaltır ne de çoğaltabilir,
• Bu kanun ta levhi kalemde yazılmıştır.
• Mahşer uçsuz bucaksız bir kalabalıktır,
• Ne zaman olacak, belli bir zaman yoktur,
• Orda insanın gözü, tepede olacaktır,
• Allah’ın ilmi çok, bir yol gösterecektir.
• ANNEME
• Anamı derinden hasretle özledim,
• Rüyada görmeyi, nasıl bekledim,
• Dualar okudum sana üfledim,
• Garip anam, seni pek çok özledim.
• Anam yandı ciğer, onu közledin,
• Gelirsin rüyamda diye bekledim,
• El ve ayağından öpmek istedim,
• Garip anam seni, pek çok özledim.
• Yalnız başına sen, orda kabrinde,
• Babam, oğlun kızın, öbür dünyada,
• Yatmak istiyorum ben başucunda,
• Garip anam seni, pek çok özledim.
• YANARDAĞLAR VAR
• Sen kalbimde taht kurmuş otururken,
• Hasret kaynıyor fokur fokur içten,
• Sular söndürmüyor nefsi bu ateşten,
• Sanki aramızda yanardağlar var.
• Hasret bir susuzluk, yanar derinden,
• Gönül kavrulur durur bu ateşten,
• Ayrılır yollar vuslata giderken,
• Yolları ayıran yüce dağlar var.
• Başka yerde olsa da kabirlerimiz,
• Artık mahşerdir, buluşma yerimiz,
• Bilmiyorum ne zaman randevumuz,
• Şimdi aramızda başka dünyalar var.
• UZAKLARDASIN
• Her zaman her an kalbimin içindesin,
• Dokunmak istiyorum nerelerdesin,
• Uzatıyorum ellerimi sana
• Dokunamıyorum, çok uzaklardasın.
• Arasam Kâbe’de ayak izini,
• Resimlerde görsem güzel yüzünü,
• Tanrım duysam bir tek sözünü,
• Görünmez yerlerde, uzaklardasın.
• İnsanlar için bir hesap günü var,
• Ölen her kişi orada bir hesap görür,
• Sonra kabrinde ta haşre kadar uyur,
• Mahşer ne zaman, daha çok uzaklardasın.
• Mahşer uçsuz bucaksız kalabalıklar,
• Arı gibi vızır vızır uçan ruhlar,
• Düşün ki orda nasıl buluşacaklar?
• Ancak Allah bulur, yoksa uzaklardasın.
• DÜŞÜNMEK EN GÜZEL NİMET
• Düşünmek kadar güzel bir şey var mı?
• İÇİNDEKİLER
• İÇİNDEKİLER I
• BABA OĞUL BİRLİKTE TAHSİL 1
• ŞEHİRDE OKUMA HEVESİ 2
• ÇOCUKLARIM 3
• İLK SEVGİLİMİZ 4
• KÖYÜMÜN ADI 5
• DOĞA 6
• TERCİH YOK 7
• KOMŞU VE DOSTLUK 8
• KÖYDEN İŞE GİTMEK 9
• EY İNSAN 10
• HASRET İÇİNDE 11
• BAHARDA VEDA 12
• EVLAT SEVGİSİ 13
• DOKUNAMADIM 14
• MUTLULUK 15
• TEKERLEK’İN İCADI 16
• KAĞNI TÜRKÜLERİ 17
• ÖMÜR DENEN ŞEY 18
• ANNEME 19
• YANARDAĞLAR VAR 20
• UZAKLARDASIN 21
• DÜŞÜNMEK EN GÜZEL NİMET 22
• ERDEK’TE 23
• MEHTAPTA BİR GEZİ 24
• 21 AĞUSTOS 2018 KURBAN BAYRAMI 25
• ALIN YAZISI 26
• ESKİ BAHŞILI 27
• İNSAN İBLİS İLİŞKİSİ 28
• AĞLATMA BİZİ 29
• UYURUM 30
• BİR DİLEK 31
• HASEKİ HASTANESİ 32
• GEL GİTME KIZIM 32
• KIRIKKALEM 33
• KORE HARBİ 34
• KİMLİK 35
• ANARKEN OSMANI (1) 36
• ANARKEN OSMANI (2) 37
• ÜZÜMLERİN AHI 38
• HAYAL KURMAK 39
• SIRDAŞLARIM 40
• İNSANOĞLU VE GÖNLÜ 41
• DOSTLUK 42
• DİNMEYEN HÜZÜN 43
• TATLI SESLİM 44
• İHTİYAR DELİKANLI 45
• GENÇLİK 46
• RÜYA GİBİ MERHAMET YARAB 47
• CENNET KOKUSU 48
• KARA TOPRAK 49
• GİTME KIZIM 50
• GEL GİTME KIZIM 51
• CENAZE ÇADIRI (ROMANTİK BİR KAHVALTI) 52
• ÜMÜTSÜZ BEKLEYİŞ 53
• İNSANOĞLUNA 54
• MEHMETÇİKTEN DİLEĞİM VAR 55
• OKUL ARKADAŞLARIM 56
• VATAN HASRETİ 57
• MUHAREBELER VE FAYDALARI 58
• NE YAPACAK EKMEĞİ 59
• BİR DİLİM EKMEK 60
• VATAN KOKUSU 61
• DUR BAKALIM 62
• AİLE BOYU 63
• SEVGİ ATEŞİ 64
• DR. EKİN 65
• SANAT ZEVKİ 66
• HEP SENİ GÖRDÜM 67
• SEMAVER Mİ AŞURE KAZANI MI? 68
• NAZİRE 69
• BABA HASRETİ (ŞÜKRAN) 70
• KEKLİK AVI 71
• ÇETİN BİR KIŞ GÜNÜ 72
• TSUNAMİ 73
• İSTANBUL BOĞAZINDA BİR NİŞAN DÜĞÜNÜ 74
• MAZİDEN BİR ANI 75
• BU DÜNYANIN HALİ 76
• DEĞİŞMEZ DUYGU 78
• CEFA YÜKLÜ BABAM 79
• SİNSİ BİR DÜŞMAN (ZAMAN) 80
• HÜZÜNLÜ GÜNLER 81
• EBED BİRİ VAR 82
• KÖYDE BAHAR 83
• MEVSİMLER 84
• TATLI BİR HATIĞRLAMA 85
• EVLAT ACISI 86
• MAHİR’İN HAYATI 87
• MÜSLÜMAN 88
• ŞAŞKINLIK 89
• YALVARI 90
• KADER (İLHAN) 91
• MİZAHİ HİKÂYE 92
• İHANET 93
• BABA OĞUL BİRLİKTE TAHSİL
• Şehirdeki okuldan ayrıldım;
• Tarlada babama yardımcı oldum.
• Büyüdüm, yaşı onüçe doldurdum,
• Çırak olarak fabrikaya girdim.
• Onsekiz yaşımda evlendirildim,
• Askerden önce çocuk sahibi oldum.
• Yaş ilerledi, hem çalıştım hem okudum,
• Bırakmadı beni, okuma aşkım.
• Benim şehir dediğim kasabaydı,
• Orda küçük bir halkevi var idi,
• İçinde birkaç kitap bulunurdu,
• Ödünç alır onları okurdum evvela.
• Halkevinde kitaplar vardı.
• Kitaplar çok kıymetli klasiklerdi,
• İsmet Paşa okumuş imzalamıştı,
• Beni bu kitaplar ateşlemişti.
• Okuma aşkıyla, dışarı gittim,
• Oralarda işçi oldum çalıştım,
• Bu sırada büyümüştü ilk oğlum,
• Onunla birlikte üniversite okudum.
• Baba otuz altı, oğul onyedi,
• Okudukları bir Alman üniversitesiydi,
• Tahsil konuları mühendislikti,
• Başardı mühendis oldu ikisi.
• ŞEHİRDE OKUMA HEVESİ
• Ben bir köy çocuğu, şehre gittim,
• Dördüncü sınıfa, okula girdim,
• Bir hafta içinde okulu bitirdim,
• Hocam bana hemen diploma verdi.
• Köy okulunda pekiyi alırdım,
• Okumak için havaya uçardım,
• Coğrafya dersinden tahtaya kalktım,
• Ben o dersi su gibi biliyordum.
• Burada daha ilk, tahtaya kalktım,
• Hocamı başımla selamladım,
• Daha soru sorulmadan tokatlandım,
• Oturdum sıraya, ağladım ağladım.
• Dönerken akşam köye karar verdim,
• Sevgili kitaplarını suya verdim,
• Bir daha okula hiç mi hiç gitmedim,
• Yalnız, Almanya’da üniversiteye gittim.
• Allah’ın verdiği aklı kullandım,
• Başka aziz hoca buldum danıştım,
• Dışarıdan sınavlara katıldım,
• İlk, orta teknikeri öyle bitirdim.
• Düşünüyorum da, haksızlık ettim,
• Kitap dolu torbamı, sulara attım,
• Dövüldüm okulda, aşağılandım,
• Bilse kitaplarım, bana hak verir.
• ÇOCUKLARIM
• Resimlere bakar, teselli ararım.
• Bazende yanında gibi konuşurum,
• Hislerle gözyaşımı buluştururum,
• Herkese onları, sorar dururum.
• Sevgili oğlumla biz arkadaştık,
• Dertlerimizi birbir paylaşırdık,
• Felek aldı gitti onu, biz kaldık,
• Gelir mi diyerek bekler dururum.
• Kaybettiğim oğlum, kızım, torunum,
• Ruhlarına her gün, dua okurum,
• Dilim varmıyor ama kırgınım,
• Rüyamda görmeyi, bekler dururum.
• Aile resmini bir tablo da topladım,
• Resimleri çiçek diye kokladım,
• Solmasın diye kalbime sakladım,
• Ona bakar bakar, ağlar dururum.
• İLK SEVGİLİMİZ
• Anam babam beni, erken everdi,
• Erken evlenenler, döl alır dedi,
• İlk oğlum evimize neşe verdi,
• Anam, Mehmet’in şıvgası diye severdi.
• Mahir, çalışkan bir talebeydi.
• Duraksız fen lisesini bitirdi,
• Yirmi ikisinde o bir mühendisti
• Yurduna önemli hizmetler verdi.
• Mahir, Yedek Subay, şimdi uzakta,
• Kars çok uzak, gidilir uçakla,
• Çağlar, ağlar baba diye kucakta,
• Gel oğlum gel de, oğlun ağlamasın!
• Rabbim, bizlere bir ömür biçmiş,
• Buna alın yazısı, kader demiş,
• Kaderin sonunda ecel gelirmiş,
• Mahirin kaderi sona ulaşmış.
• Yetmiş yaşında, o yoruldu bitti,
• Dünyayı terk etti, ahrete gitti,
• İlk sevgilimiz, ilk acıyı etti,
• Yandı ciğerim oğlum, nur içinde yat!
• KÖYÜMÜN ADI
• Yabancı Türkologlar incelemiş,
• “Bahşı” demek, sözcü şair demekmiş,
• “Âşık Aydın” Bahşıların piriymiş,
• Necep oğlan, ondan almış bu dersi.
• Türkistan’da çok Bahşı varmış
• Anadolu’ya Azer yoluyla gelmiş,
• Necep oğlan meşhur bir Bahşıymış,
• Bahşıların ilki, kurmuş bu köyü.
• Köyümüzün esas adı, Bahşı imiş,
• Sonradan ek almış, Bahşili olmuş,
• Bahşı Necep oğlan destanından gelmiş,
• Bahşı’lardan biri kurmuş bu köyü.
• Daha başka Bahşılarda varmış,
• Onlardan biri de meşhur Elbent’miş,
• Necep oğlan Bahşı, Elbent’i yenmiş,
• Halil İbrahim Bahşı, anlatıyor bunu.
• sebeple ki Keskin kaymakamı,
• Toplantıya çağırırken muhtarları,
• Gelsin herhangi bir Bahşılı,
• Demiş, yeter o temsile köyü.
• NOT: Bahşı; geniş manada filozof, halk filozofu da demekmiş.
• DOĞA
• Gençlik, bahar gibidir durmaz geçer,
• Baharda, güneşle güller çiçek açar,
• Rüzgâr eser, yağmur şimşekler çakar,
• Hepsinin ulvi bir gayesi vardır.
• Yaza doğru çiçeklerden meyve olur,
• Aşk gençliğin renkli ateşli koludur,
• Tabiat birbirine bir eş bulur,
• Minik filizler tatlı yavrular olur.
• Kuşlar gibi gençlerde yuva kurar,
• Yuvayı yaşatmak gencin borcudur,
• Seller gibi coşmaz, sükûnet bulur,
• Bu defa sevgiler, fidanlaradır.
• TERCİH YOK
• Ben onüç yaşında, girdim fabrikaya,
• Ondördünde de, oğlum Kara Hasan,
• Onbeşinde reis oldu aileye,
• Ana bacı korur oldu Hasan’ım.
• Beş, altı yaşında küçük çocuklar,
• Çocukça küçük bir çete kurarlar,
• Koca treni yoldan çıkartacaklar,
• Çetenin başkanı olmuş Hasan’ım.
• Rayların üstüne, saman dökerler,
• Nasıl devrilecek, diye seyre çıkarlar,
• Tren raysız nasıl gider, merak ederler?
• Geçer gider onlar bir şey göremezler.
• Ben evde yokken O, benim vekilimdi,
• Ailemi koruyan şanım şerefimdi,
• benim oğlum, canım ciğerimdi,
• Ateşler gibi cevval, oğlum Hasan’ım.
• Herkesin çocuğu kendine kıymetli,
• Benimkiler bana, süper kıymetli,
• Kızlarım oğullarım birbirinden kıymetli,
• Ayırt edemem, hangisi daha kıymetli.
• KOMŞU VE DOSTLUK
• Bahçemde faydalı, sınır komşum var,
• Iğıl ığıl akan, serin suyu var,
• Yazın ateş gibi, yanan ayaklar,
• Sokarım içine, serinlik verir.
• Bu sınır komşum bir ulu akarsu
• Akar durur sessiz, sakin ve uslu,
• Gösteriş, çavlanı yok ama sinsi,
• Şakası yok, insanı boğuverir.
• Deli akmaz, Fırat gibi Ren gibi,
• Belirsiz, sanki durgun bir göl gibi,
• Ben onu severim, sevgilim gibi,
• Bonkördür bana da, bol sular verir.
• Ben gözümü açtım da onu gördüm,
• İçine girdim ve dışında durdum,
• Canım kitapları hediye verdim,
• Umarım onları, denize verir.
• Sevgili Kızılırmak’ım benim!
• Sırası geldikçe seni överim,
• Artık köprün var, üstünden bakarım,
• Mavi serin sularını özledim.
• KÖYDEN İŞE GİTMEK
• (GEZDİM YİNE ESKİ YOLLARDA)
• Daha şafak sökmedi çok vakit var,
• Hava bozuk rüzgâr fırtına var,
• Sıkıca giyindim, serde gençlik var,
• Giderim işime, sen merak etme.
• Sabahın seherinde, söner yıldızlar,
• Diz boyu kar dolu, gittiğim yollar,
• Beyaza bürünmüş, ovalar kırlar,
• Yürü Mehmet yürü, arkana bakma.
• Yolumu kesen bir de Kızılırmak var,
• Aşırı soğukta, suları buz tutar,
• Su azalınca oluşur adacıklar,
• Yapacak şey yok geçeceksin yaya.
• Varıp baktığımda, Kızılırmak’a,
• Geçit vermiyordu, buzlar kayığa,
• Mecbursun geçmeye, giysiler fora,
• Eksi on derece, geçerim üryan.
• EY İNSAN
• Seher vaktinde söner yıldızlar,
• Giderim soğukta diz boyu karlar,
• Beyaza bürünmüş ovalar kırlar,
• Tabiat işliyor, saat biçimde.
• Mevsimler döner durur, kendi içinde,
• Bazan güneş güler, hava açınca,
• Güller çiçekler açar, bahar gelince,
• Bağlar bahçeler kokar misler içinde.
• Acı tatlı olaylar, tarih içinde,
• Bir tarafta insan, açlık içinde,
• Bir tarafta refah, sarhoş biçimde,
• Bivefa insanlar, riya içinde.
• Bilmem ne denir bu, tamahkârlara,
• Arzı doldursalar, karınlarına,
• Ey ins! Ne olacaksın bu encamınla,
• Sorgu hesap var; ahret içinde.
• HASRET İÇİNDE
• Bilmiyorum kızım, sen memnun musun?
• Sevenlerince sen, rahat uyusun
• Diye dualarla anılıyorsun.
• Benimse ciğerim, közler içinde,
• Anılar bitmiyor, ne yöne dönsem,
• İçeri geziyor, dışarı gitsem,
• Sılaya gitsem, gurbette gezsem,
• Her yerde ciğerim közler içinde.
• Her şeyi bırakıp, içe kapansam,
• Unutmaya çalışsan da anmasam,
• Yalnız gazeteyle kitap okusam,
• İmzaların var kitaplar içinde.
• Ben de bu sevgi, bu acı, bu elem,
• Yanarak söner mi, biter mi bilmem,
• Hasretten yansam kül olsam savrulsam,
• Yellerle, sevgim gider, küller içinde.
• BAHARDA VEDA
• Baharda bahçeler, çiçekle doldu,
• Ağaçlar süslendi, yemyeşil oldu,
• Kırlar çiğdemlerle, lale ve güldü
• Bakmadı çiçeklere çekti de gitti.
• Diliyle insanı sevindirirdi,
• Şuh sesi herkesi dinlendirirdi,
• Gülmesi ateşi söndürürdü,
• Bizi ateşlere, yaktı da gitti.
• O, bize bir gönül yarası oldu,
• Gönüller elemle, hüzünle doldu,
• melek misali, tatlı bir kuldu,
• Melekler dünyasına uçup ta gitti.
• EVLAT SEVGİSİ
• Resimlerle, hayali sohbet ederken,
• Ece’yle karlar üstünde güreşirken,
• Beni Avrupa’ya yolcu ederken,
• Ne güzeldi, bunları düşünürken.
• Derken, çalar kapının zili, ümitler,
• Uyanır gönüller, birini beklerler,
• Geldi ta uzaklardan, torun sanırlar,
• Söner ümitler boşuna beklerken,
• Evlat sevgisi, eşsiz ve kutsal,
• Boşuna beklemek bile, hoş bir hayal,
• Atalar, evlat için sonsuz duygusal,
• Evlatlar, ataları umursamazken.
• MUTLULUK
• Kumsalda seni ilk kez gördüğümde,
• İşte aradığım mutluluk önümde,
• Ateş yanmaya başladı kalbimde,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• Rüyalarımın hasreti önümde,
• Bakıyorum ona,açık gözlerimle,
• Korlar yanıyor of, o yüreğimde,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• Hayalinde yanar yanar dururdum,
• Sihirli cemalini aşikâr gördüm,
• Rüyada görmeye bile razıydım,
• İşte aradığım mutluluk önümde.
• TEKERLEK’İN İCADI
• Merak buya, hayalde, Mezopotamya’dayız,
• Asma bahçelerde refah güller içindeyiz,
• Zaman, üçbin yıl, milattan önceyiz,
• Devir fark etmez, biz insan, bir şey karıştırırız.
• Her şey var, taşıma aracı yok, insan taşır,
• Sırtta mal taşımanın adı hamallık kalır,
• Mezopotamyalı, düşünür bir şeyden Beşir (müjde)
• İşte bu icat bu icat uygarlığın temelidir.
• TEKERLEK, âlimin bulduğu icat, tekerlek,
• Bütün icatların anası, oto, gemi, uçak,
• Hepsi bir rotor, pervane, diskle çalışarak,
• Taşıma nakliye ulaşım işi yapacak.
• Dünyayı aydınlatan, can veren, Güneş’e denk,
• Tekerlek mucidine, Allah’tan rahmet dilemek,
• Bizlere düşen bir insanlık borcu olsa gerek,
• Ümid hayatı diri tutar onu bilerek,
• Kesmedik Ümid’i, yeni icat bekleyerek.
• DOKUNAMADIM
• Eskiden, yan yana otursak bile,
• Küçük bir mesafe olurdu yine,
• Şimdi girdi kalbinin derunune
• Ellerim boş kaldı, dokunamadım.
• Sen gittin gideli, hep gezip durdum,
• Şehirlerarası, mekik dokudum,
• İnanmayın bana, evde oturdum,
• Ne yapsam faydasız, dokunamadım.
• Ergani İstanbul Alaaddin,
• Her tarafı öyle gözledim,
• İstanbul’dan, gittiği yer, Alaaddin,
• Buldum izini ama dokunamadım.
• Hayalde dönüp dolaşıp yoruldum,
• Onu tek bir defa rüyamda gördüm,
• Öldüğünü hiçte bilmedim,
• Ne yazık ki yine, dokunamadım.
• Peline;
• Evlat acısını, çekenler bilir,
• Bu sönmüş olan, ateş gibidir,
• Sönen ateşlerin koru bir midir?
• Külleri kalkınca, kor, hep aynı yakar.
• KAĞNI TÜRKÜLERİ
• Kağnı;
• Bir çift tahta teker, bir ağaç, eksen,
• Karosere bağlı, tahta yabaklar,
• Okuna yan yana öküz koşulan,
• Aheste yol alır, inler kağnı sesleri.
• Her tarafı tahtadan bir araba,
• Yanık bir ses, ısındığı sırada,
• Döner eksen, yataklar arasında,
• Rezonans olmaz ki kağnı sesinde.
• Harmandan saman çeç çekilir köye,
• Şafakta başlar kağnılar inlemeye,
• Tanyerinde karışır sesler seslere,
• Ezan sesi ile kağnı sesleri.
• Bizim kağnı, Zeki Müren’in sesi,
• Pırtlamazın sesi Esmeray’ın ki,
• Kara Mustafa cinlerin sesi,
• Rüyama girerdi, kağnı sesleri.
• Ben küçük yol uzun, yürüyemezdim,
• Babam acırdı, kağnıya binerdim,
• Yumuşak saman içinde dinlerdim,
• Böyle girdi kafama kağnı sesleri.
• ÖMÜR DENEN ŞEY
• Makine ve motorlarda bir organ vardır,
• Bu organın adı bilyalı yataklardır,
• Teorik ömrü bir milyon ikiyüz devirdir,
• Nizami çalışırsa bu ömründen ileri geçer.
• İnsan ömrü de zamandan ince bir dilimdir,
• Bu da insan için kanuni ilahidir,
• İstisnası yoktur, bütün Nas’a şamildir,
• Sanki doğduğu an, kurulmuş bir saattir.
• Kurulmuş saat, geriye doğru çalışır,
• İnsan yaşama dalarda onu unutur,
• Fark etmez, ömür bitmiştir saat durmuştur,
• Yeni hayat ümidi mahşere kalmıştır.
• Nasıl çalışırsan çalış, müddet sabittir,
• Ömür denen zaman, miktarı aynı kalır,
• Kimse, ne azaltır ne de çoğaltabilir,
• Bu kanun ta levhi kalemde yazılmıştır.
• Mahşer uçsuz bucaksız bir kalabalıktır,
• Ne zaman olacak, belli bir zaman yoktur,
• Orda insanın gözü, tepede olacaktır,
• Allah’ın ilmi çok, bir yol gösterecektir.
• ANNEME
• Anamı derinden hasretle özledim,
• Rüyada görmeyi, nasıl bekledim,
• Dualar okudum sana üfledim,
• Garip anam, seni pek çok özledim.
• Anam yandı ciğer, onu közledin,
• Gelirsin rüyamda diye bekledim,
• El ve ayağından öpmek istedim,
• Garip anam seni, pek çok özledim.
• Yalnız başına sen, orda kabrinde,
• Babam, oğlun kızın, öbür dünyada,
• Yatmak istiyorum ben başucunda,
• Garip anam seni, pek çok özledim.
• YANARDAĞLAR VAR
• Sen kalbimde taht kurmuş otururken,
• Hasret kaynıyor fokur fokur içten,
• Sular söndürmüyor nefsi bu ateşten,
• Sanki aramızda yanardağlar var.
• Hasret bir susuzluk, yanar derinden,
• Gönül kavrulur durur bu ateşten,
• Ayrılır yollar vuslata giderken,
• Yolları ayıran yüce dağlar var.
• Başka yerde olsa da kabirlerimiz,
• Artık mahşerdir, buluşma yerimiz,
• Bilmiyorum ne zaman randevumuz,
• Şimdi aramızda başka dünyalar var.
• UZAKLARDASIN
• Her zaman her an kalbimin içindesin,
• Dokunmak istiyorum nerelerdesin,
• Uzatıyorum ellerimi sana
• Dokunamıyorum, çok uzaklardasın.
• Arasam Kâbe’de ayak izini,
• Resimlerde görsem güzel yüzünü,
• Tanrım duysam bir tek sözünü,
• Görünmez yerlerde, uzaklardasın.
• İnsanlar için bir hesap günü var,
• Ölen her kişi orada bir hesap görür,
• Sonra kabrinde ta haşre kadar uyur,
• Mahşer ne zaman, daha çok uzaklardasın.
• Mahşer uçsuz bucaksız kalabalıklar,
• Arı gibi vızır vızır uçan ruhlar,
• Düşün ki orda nasıl buluşacaklar?
• Ancak Allah bulur, yoksa uzaklardasın.
• DÜŞÜNMEK EN GÜZEL NİMET
• Düşünmek kadar güzel bir şey var mı?
• Düşüncene kimseler karışır mı?
• Dünya ahret verilmiş ellerine,
• Şükürler olsun onu bize verene.
• İstersen sorguya çekte Neron’u,
• Sor bakalım, neden yakmış Roma’yı,
• İstersen çağırt gelsin Karun’u,
• Nereye saklamış onca parayı?
• İstersen kedere gark ol da ağla!
• Sunal seyret, gül katıla katıla!
• İstersen deniz, ırmak sel ol çağla!
• İstersen gülşende lale gül kokla.
• Kimse demez ki neden kokladın lale?
• İşte düşünce hür, serbesttir böyle,
• Düşüncede işe karışma öyle,
• Şükürler olsun onu bize verene.
• İsticvap etki,ne arıyormuş Dara?
• İstanbul’da vede Anadolu’da?
• Kim? Şah İsmail’i kaçtığı yere
• Kadar kovalarmış, durduk yerde.
• Ey Allah’ın kulu! Dağdan gemi gider mi?
• Rüzgâr mısın yelmisin, sana zor değil mi?
• Aden, Viyana, Fas uzak değil mi?
• Atalarımla iftihar, bana hak değil mi?
• Ahtapot sarmıştı ana vatanımı,
• Atamın kılıcı kesti kollarını,
• Denize döktü şımarık Yunanı,
• Rahat uyu atam, güven Mehmet’e.
• ERDEK’TE
• Bir zamanlar ERDEK koyunda bir kamp vardı,
• Misafirler yüzer, güler eğlenirlerdi,
• Müzik eşliğinde, minik bir çift dans ederdi,
• Seyircinin kalbi, sevgiyle dolardı.
• Mehtapta müzik sesi yankı yapardı,
• Yüreklere sevgi ve coşku dolardı,
• Martılar yorgun düştü uykuya vardı,
• Minikler zevkle dansa devam ederdi.
• Palazların adı, Ekin ve Evin’di,
• Anne onları şefkatle severdi,
• Allah’tan lütuf ve mutluluk derdi,
• Mutluluğun şahikasına ererdi.
• Kardeşlerden Ekin dünya değiştirdi,
• Kederli ana kızını evlendirdi,
• Görevim bitti, gitsem oğluma derdi,
• Dilek, kısa zamanda kabul gördü…
• MEHTAPTA BİR GEZİ (Şarkı)
• Kırlarda laleler ve güller vardı,
• Gökte beyaz ışık, saçan ay vardı,
• Ruhumuzu bir aşk duygusu sardı,
• Gökle gümüş ışık saçan ay vardı.
• Biz yürüyorken ay, dahi yürüdü,
• da aşka geldi, rengi soldu,
• Kırlarda mehtabın, zevki sarmıştı,
• Gökte gümüş ışık, saçan ay vardı.
• Bu rüya gibi renkli bir geziydi,
• Bu bize mehtabın, hediyesiydi,
• Gece kuşlarının şarkı türküleriydi,
• Gökte beyaz ışık saçan ay vardı.
• 21 AĞUSTOS 2018 KURBAN BAYRAMI
• Bayramdı Türkan’ım, sesin gelmedi,
• Kulağımda hareli bir ses çınladı,
• Ruhlar âlemi buluşma yerimiz,
• Henüz ilahi emir gelmedi.
• Demekki dünyada çilem dolmamış,
• Teselli de eş dost, eksik olmamış,
• Kalemin yazdığı, ömür dolmamış,
• Henüz ilahi emir gelmedi.
• Beş ay üç gün olmuş, nazlım gideli,
• Her taraf anılarla döşeli,
• İlkbahardı sen toprağa düşeli,
• Gözüm yollarda kaldı emir gelmedi.
• ALIN YAZISI
• Haseki hastanesi derler sana
• Yaptığını biliyor musun bana?
• Nazlı kızımın ruhunu sakladın,
• Yüreğim ve kalbimle dargınım sana.
• Beynine düşmüş kırmızı bir damla,
• Ne olurdu? Alsaydın ihtimamla,
• Gözümde şanın daha da büyürdü,
• Bu hal uygun değil, senin şanınla.
• Sitemim içimde, yanan yaradan,
• Kaderini böyle yazmış yaradan,
• Değişir mi levhi kalemdeki yazı,
• Bizimki dert yanmak şöyle sıradan.
• ESKİ BAHŞILI
• KÖYÜM
• Karadere derler, çok sarp bir vadi,
• Dibinden çağıl çağıl sular akardı,
• Ağzında dev bir dut ağacı vardı,
• Meyvesi, üç köye bile yeterdi.
• Vadinin yamaçları yüksek kayalık
• Dört kilometre sonra genişlik
• İlk defa köy orada yerleşik
• Tepeden tepeye, keklikler uçardı.
• Köyden yukarda, bir çeşme vardı,
• Boyu uzun ve dört kurnası vardı,
• Kurnalardan harıl harıl su akardı,
• Dizi dizi dutlar ve göleti vardı.
• Göletin içi su ve mille dolar
• Camızlar hemen içine dalar
• Çıkmazlar içinden, zevkten puflar
• Bu gölete giren, boğulur derlerdi.
• İNSAN İBLİS İLİŞKİSİ
• Biz insan olarak yaratılmışız
• Gerçekten insan mıyız onu bilmem
• Diyelim ki öyle ya yaptıklarımız
• İnsanlığa yakışıyor mu? Bilmem.
• Hak hukuk dünyanın asli temeli
• Hakkı çiğnetmek şeytanın ameli
• İnsan ona uyar, ezelden ezeli,
• Ne yapsakta ona, uymasak bilmem.
• İnsi yaradan, iblisi de yaratmış
• Onları birbirine hasım yapmış
• İns iblisi kovmuş, görevi devralmış
• İblise iş kalmamış, iyi mi? Bilmem.
• AĞLATMA BİZİ
• Durdum başucunda, baktım yüzüne
• Perde inmişti, yumuk gözüne
• Bir cevap gelmedi, benim sözüme
• Açıver gözünü, ağlatma bizi.
• Vardım baktım ruhsuz baygın yatıyor,
• Derdime yeni dertler katıyor,
• Devran dönüyor ne güneşler batıyor,
• Dur kızım dur, dur da ağlatma bizi.
• Mahzun gözlerinde, manidar bakış
• Andıkça oğlunu, içine akış
• Yorgunuz gidemeyiz, yolumuz yokuş
• Sen gitme kızım, ağlatma bizi.
• Yanık yarası derler derine işler
• Evlat acısı da yanıktan beter
• Atalar haberi düşlerden bekler
• Rüya da gel bari ağlatma bizi.
• Kader mi beynine gelen kanama
• Yanıp tutuştun da, cananına
• Dileriz Allah’tan, kavuşasın oğluna
• Haber ver rüyada, bekletme bizi.
• UYURUM
• Hayat yolunda, makule uyarım.
• Gidince orada, rahat uyurum.
• Dertlerimi, bu dünyada koyarım.
• Gider orda rahat rahat uyurum.
• Dünyadan giden ataları özledim.
• Ömrüm boyunca bu dünyayı izledim.
• Çoğu kez dostlardan vefa görmedim.
• Bulursam vefalıyı yatar uyurum.
• Sadakat timsali, bir insan gördüm.
• Vefadan bıkmadın mı, diye sordum.
• Dedi, seksen yıldır seninle durdum.
• Vefalının koynunda yatar uyurum.
• BİR DİLEK
• Şöyle acayip bir imkân olsa,
• Belli bir zamanda görüşülse,
• Bilgi alınıp bilgi verilse,
• Dünyalar arasında haberleşilse!
• Bu görüşme rüya şeklinde olsa,
• Olmaz, olmaz deme, Allah dilerse,
• Oluverir hemen, Rabbim ol derse,
• Dünya ve ahret arasında.
• Kalan yok dünyada, gelen gidiyor,
• Gidenlerden hiçbir haber gelmiyor,
• Merak dolu insan, haber bekliyor,
• Ne fark var? İki dünya arasında.
• Yarab, kuran diyor ki bekle kabrinde,
• Görürüsün olanı, haşır vaktinde,
• Bize akılı verdin, merakı hem de,
• Lütfunla bilelim, rüya sırasında.
• HASEKİ HASTANESİ
• Türkan, beyin kanaması neticesi başından ameliyat olmuş, yoğun bakımda şuursuz durumda yatıyor.
• Zorlukla ziyaret edebildim, ayılacağına ümidim azaldı.
• Ciğerim koptu, onu bağışlaması için Allah’a dua ettim ve kendine:
• GEL GİTME KIZIM
• Zaten bu dünyada, hiç kimse kalmaz,
• Acele etme sık dişini kızım.
• Bir anne tek kızını öksüz bırakmaz,
• Vazgeç gitmekten, gel gitme kızım.
• Elbet seninde bir bekleyenin var,
• sonsuz deryaya, düşmek mukadder,
• Kesin hepimizin, gideceği yer,
• Acelen nedir ki? Gel gitme kızım.
• Saçların sarı bir çiğdem demeti,
• Dilinden dökülen, zemzem şerbeti,
• Felek ne hikmetse, acele etti,
• Uyan kuzum uyan, gel gitme kızım.
• Senin gülüşün bende akan ılık kan,
• Sen gidersen dünya ışıksız bir han,
• Hayatın yaprağı, döküldüğü hazan,
• Hazanı aşmış güzdedir baban,
• Gözyaşım dursun! Gel gitme kızım.
• KIRIKKALEM
• Biz cumhuriyetle doğduk,
• Büyüdük bir adam olduk,
• Kırıkkale’yle büyüdük,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Kırıkkale’yle akranım,
• Esin verirdi kitaplarım,
• Onu halkevinden alırdım,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Küçücüktü Kırıkkale,
• Köyden gelirdim mektebe,
• İlkokulda mertebe,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Irmak vardı yolumuzda,
• Serinlerdik sularında,
• Her gün yalnız iki defa.
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Ben küçücük ırmak derin,
• Sular soğuk hava serin,
• Şaka değil gerçek derim,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Kırıkkale de neler var?
• Koca uzun bir nehir,
• Büyük büyük fabrikalar,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Vatanın müdafaasında,
• Başta gelir Kırıkkale,
• Silahlar verir Mehmede
• Layık olur Cumhuriyete.
• KORE HARBİ
• Ellili yılların başında,
• İki kardeşin arasında
• Kavga vardır KORE’lerde
• Top yapılır Kırıkkale’de.
• Kuzey Kore, arkasında,
• Sovyetlerle dâhil Çin’de,
• Güney Kore, tarafında,
• USA, onaltı batılı ülkede
• Bir de Mehmetçik orada.
• Gafilleri bir çembere,
• Alır cesur Kuzey Kore,
• Ramak kalmıştır ecele
• Bekliyorlar teslim üzere.
• Bilmiyor ki Coni, Mehmet var,
• Mehmetçik ani süngü takar,
• Saldırıp çemberi yarar,
• Kore ve batı kurtulur.
• Mehmedi tanır Sovyetler,
• Hem desoylu batılılar,
• Unutulmaz yenen tokatlar,
• Kulak çekerdi Osmanlılar,
• Kavga ederse yaramazlar.
• KİMLİK
• Gençlikte hayalim, ukde beynimde,
• Yaşıyor ümidim, halen içimde
• Yaşam sevinciyse, bahar biçimde,
• Yitirmedim saygımı yaradana, ben.
• Zaman akmaz görünen ulu bir nehir.
• Sessiz sedasız akan cisimsiz bahir.
• Nice tarihi geride bırakır,
• Yaşam sevincimi yitirmedim, ben.
• Abat bir vatanda yaşıyorsa gençlik.
• Orda düğün, bayram ve şenlik.
• Millet hasleti, mertlik ve cömertlik.
• Bu mert milletin bir evladıyım, ben.
• Benim yurdumun adı Anadolu.
• Mehmetlerin hepsi de bir Türkoğlu.
• Dadaşlar, Seymenler, Efeler dolu.
• Vatanım milletimle cennetteyim, ben.
• ANARKEN OSMANI (1)
• Osman’ın dolaştığı çevre dağlar,
• Dağlarda aradığı tek bir şey var;
• Acep bir izine rastlar mıyım, der.
• Oysa o kabirde, çeker Osman’ı.
• Osman durmadan hep arılar arar.
• Derdi arı değil, ciğeri yanar,
• Genç yaşta ölen oğlunu arar.
• Neden üzer felek, garip Osman’ı.
• İrfan, genç yaştayken evlenmişti;
• Allah onlara bir oğlan vermişti,
• Lösemi, İrfan’ın yolunu kesti,
• Öksüz bıraktı, küçük Osman’ı.
• Osman küçükken, anamız ölmüştü.
• da torunu gibi, öksüz kalmıştı.
• Dedenin kaderi, toruna geçti.
• Zalim dertler, bırakmıyor Osman’ı.
• Bu hüzün, bu evde dönen bir çarktı.
• Osman’ın kızıda, dünyayı bıraktı.
• Elem azalmadı, daha da arttı,
• Acılar aldı götürdü Osman’ı.
• Ölen oğlu ile kızına yanan
• Ana, kabir başına otururken
• Bacağı kırılır, figan ve elem
• Karışır hepsi anarken Osman’ı.
• Görünürde yoktu bir günahları.
• Felek niçin verdi, bu cezaları.
• Biz bilemeyiz günah ve hayırları
• Dileriz Allah’tan, cennete koysun
• Bu garip aileyi ve Osman’ı.
• ÜZÜMLERİN AHI
• Acımaz insan, sıkarak ezer preste,
• Kimi şarap yapar, içer streste,
• Öteki çıkarır, ruhumu bir imbikte,
• Viski çıkarıp ta, içerler zevkle.
• Daha neler, başka neler mi eder?
• Alır ayağın altına, bizi ezer.
• Gözyaşı kana karışır ki kader
• Kaynaya kaynaya, oluruz pekmez.
• Ezmeden önce üstümüze maın döker;
• Bazen bu yetmez, süt yoğurt döker,
• Bu da renk ve tadına tesir eder,
• Böyle oluruz, bal gibi bir pekmez.
• HAYAL KURMAK
• Nahif bir kalbim, bir yüreğim var,
• İçinde kurulu mizan terazi var,
• Bir gözünde kızım, birinde oğlum,
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• Torunuma kalbimin ortası var,
• Bozamaz dengeyi ortada oturur,
• Ahrette müstakbel arkadaşlar,
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• Ey gönül, sen seni ne zannedersin?
• Kendine arkadaş hazırlıyorsun,
• Acep ne der Tanrı, demiyorsun.
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• SIRDAŞLARIM
• Gözlerdim oturup, kalktığı yerleri,
• Bastığı yerlerde, ayak izlerini,
• Dağlara sinmiş mi ki güzel sözleri?
• Dinlemek isterdim, o güzel sesini!
• Haber sorardım, uçan turnalardan,
• Derelerde akan, soğuk sulardan,
• Ilgıt ılgıt akan, Kızılırmak’tan,
• Bir hayal kalmış mı, o ela gözlerden?
• Gider dert yanardım, kale dağına,
• Dağlar taşlar şaşkın, bakardı bana,
• Üzülür cevap veremezlerdi ama
• Dağlar benim suskun sırdaşlarımdı;
• Derdimi dökerdim, sırdaşlarıma.
• İNSANOĞLU VE GÖNLÜ
• Deniz dalgalanır, ırmaklar akar,
• Rüzgârların önünde bulutlar uçar,
• Döllenmek üzere, çiçekler açar,
• Yalnız insanoğlu, her şeye karışır!
• Güneş, arza nurdan ışıklar saçar,
• Yıldızlar uzaktan bize göz kırpar,
• Bütün varlıklar, bir görev yapar,
• Yalnız insanoğlu, her şeye karışır!
• Gönül kocamaz, uzuv ihtiyarlar,
• İnsan o dur ki, serüvenle bahtiyar,
• Gizli açık demez, burnunu sokar,
• İnsanın gönlü genç, beden ihtiyar.
• DİNMEYEN HÜZÜN
• Bazen öyle meyus, haller oluyor,
• Sisli bir hayal içinde yüzüyor.
• Bir ses duyuyor, gözlerim kapalı,
• Bu ılık ses beni uyandırıyor.
• Artık açık gözlerimle görüyor,
• Bana bakan resimde gülümsüyor.
• Sevgi, hüzün, acı hepsi karıştı,
• Bu saf yüz sessizce bana bakıyor.
• Sinirlerim boşaldı da ağladım,
• Buna dayanması kolay mı sandın?
• Ağla ağla doya doya rahatla!
• At atabilirsen, keder azalsın!
• Eşim gelmiş başımda bana bakmış!
• Neden ağlıyor acep, diye şaşmış,
• Ne oldu, diyerek beni uyardı,
• Türkân, ona da baygın baygın bakmış.
• TATLI SESLİM
• Şaka yollu iki sözüme gülerdi,
• Onun gülmesi dünyaları değerdi,
• Sesi, bana altın gibi gelirdi,
• Yok artık o, o hazzı, asla duyamam.
• Kızıma şakadan, Türkan hanım derdim,
• Bu sözümle onu öyle ateşlerdim,
• Ta uzaklardan bile bunu anlardım,
• tatlı sesi, artık asla duyamam.
• Bir başka latifemde, “Eyimin” derdim,
• Ege diyalektlerini kullanırdım,
• Ta uzaklardan bile onu anlardım,
• Hasretim bu tatlı sese, asla duyamam.
• İHTİYAR DELİKANLI
• Asra yakın bir zaman, çalıştım durdum,
• Gidemem gayrı ben, epey yoruldum.
• Yaşarken, çok şeyler duydum, duruldum,
• Gidemem efendim, yollarım yokuştur.
• Ne kadar sarpsa da, sevginin yolu,
• Aşkı unutmuyor, insanın gönlü,
• Boşuna bir hülya, kırılmış kolu,
• Gidemem efendim, yolum yokuştur.
• Zamanla yorulmuş, dermansız beden,
• Bu dünya bir köprü, üstünden giden
• Dönemez geriye, gider ebeden,
• Gidemem efendim, yolum yokuştur.
• GENÇLİK
• Gençliği özlüyorum, sen özlemez misin?
• Geçmiş gitmiş olsa da, posası var,
• Eğer onu bir yerlerde görürsen,
• Deki “onun sana sevgi, selamı var”
• Gençlik bir ilkbahar, hep aynı kalmaz,
• Çekilir gider yavaş yavaş durmaz,
• Zannetmeki yeşil yapraklar solmaz,
• Vakti gelince ecel onu selamlar.
• Taze gönüllerin, kanatları var,
• Esince rüzgâr tüy gibi uçarlar,
• Teravet, hareket kanlarında var,
• Hazana ulaşınca, uykuya dalar.
• Gençliğin gönlünde, kırmızı renkler,
• Baharda çiçekler sarı, pembe açarlar,
• Hazana varınca, solar sararırlar;
• Yaşlı kafalarda, başlar düşünceler.
• Gecelerin hası, on dördünde aydır
• İşte gençlikte, böyle bir şeydir,
• Bir ateş topu fokur fokur kaynar,
• Coşarak, ırmaklar gibi çağlar.
• CENNET KOKUSU
• Yeğenimin bahçesindeki güller,
• Dostlara sunulan çiçekler, buketler,
• Ilık güneşte olgunlaşan meyveler,
• Elma, kiraz, ayva, lavanta kokar.
• Güller, çiçekler, meyve dolu dallar;
• Dalda öter altın sesli bülbüller,
• Olgunlaşınca tazecik meyveler,
• Doldurur her tarafı aromalar.
• Reyhanla, fesleğen cennet kokarlar.
• Rüzgârla sıkışan bulutlar ağlar,
• Bulutun gözyaşı toprağı sular,
• Akan gözyaşı da dallara yarar,
• Baharda topraklar, mis gibi kokarlar.
• KARA TOPRAK
• Bazen telefon acı acı çalıyor,
• Ne var diye baba onu açıyor,
• Türkan gelmiş de ona bakıyor,
• Kırma bakışını, ey kara toprak.
• Başında siyah bir şapka, gülüyor
• Rüya gibi bir görüntü veriyor
• Tabi babasını sevindiriyor
• Sevgimizi kırma, ey kara toprak.
• Türkan’ın başında manalı kalpak
• Çiçeğini yeni açmış bir zambak,
• Esen meltemle titreyen bir yaprak
• Koparma yaprağı, oy kara toprak.
• Ona bakarken içinde bir şey kaynar
• Ciğerim sökülür ve kalbim oynar
• Ağlarım ağlarım, gözyaşım pınar
• Dursun gözyaşım, beni de al, kara toprak.
GEL GİTME KIZIM
• Babayım kükremiş, sönmüş volkan,
• Savrulur lavları, kül eder kızım,
• Sen hançer yemiş, yaralı ceylan,
• Eriyip gitmeyelim, gel gitme kızım.
• Türkan’ım sen neye içleniyorsun?
• Yapacağın umreyi unutuyorsun,
• Burada her şey yarımken gitmemelisin,
• Sensiz biz ne yaparız, gel gitme kızım.
• Feleğin derdi ne, bilemiyoruz,
• Acı, keder, elemle edemiyoruz.
• Türkan’ı almayın, yalvarıyoruz,
• Gözlerimiz yaşlı, gel gitme kızım.
• Feleğin vurduğu darbe yetmez mi?
• Yeni bir darbe de sen vurma kızım,
• Yaralı kalbimizi felç etme kızım,
• Evin Halil Mustafa’yı terk etme kızım,
• Vazgeç gitmekten, gel gitme kızım.
• Yarabbi büyük mü konuştuk yoksa
• Tövbeler tövbesi, tövbe yarabbi,
• Kim koruyabilir, gazabından bizi,
• Amadeyim emrine, beni al yarabbi.
• Derdim iki iken üç oldu kızım,
• Bir de sen ekleme, gel gitme kuzum,
• Bu kadar cefa bize yetmez mi kızım,
• Vazgeç bu sevdadan, gel gitme kızım.
• Ağlatma Nazlı Evini, gel etme kızım.
• Evlat acısı durmaz, giderek katlar.
• Teskin etmeye çalışsa da dostlar,
• Duygu seli olur, şişer başlar,
• Yanar yanar dinamit gibi patlar,
• Sık dişini, patlatma beynini kızım.
• Benim anam henüz kırkdokuz yaşında,
• Gitti acılar sızılar içinde,
• Kaldı yaşlı babam öksüz biçimde,
• Huzur bulamadı ahir yaşında,
• Eşini öksüz bırakma, gel gitme kızım.
• Canım cananım, ciğerim evladım,
• Senin yokluğuna nasıl dayanırım,
• Annenle beraber yalvarırım;
• Beni al, diye niyaz ederim,
• Sen dur da sırayı, bana ver kızım.
• CENAZE ÇADIRI (ROMANTİK BİR KAHVALTI)
• Zemin yemyeşil, hali gibi çayır,
• Üstümüz belediye tipi bir çadır,
• Dışarıda gözyaşı gibi bir yağmur,
• Islatır toprağı, kokutur mis gibi.
• Soba ortada yanıyor çıtır çıtır,
• Üstünde susamlı simit ısıtılır,
• Yağmur damlaları çadır pıtır pıtır,
• İlkbahar, müjdesini veriyor gibi.
• Sobanın etrafı, halka biçimde,
• Çaylar üstünde tütüyor, duman içinde,
• Kahvaltı ediyor neşe içinde,
• Sanki dünyamızda ölüm yokmuş gibi.
• Türkan’ı anıyoruz, gözümüz yaşlı,
• Evinde sıralı, işleri başlı,
• Kızımın künyesi, köyü Bahşılı
• Alaaddin Hz. Bıraktım, yedemin gibi.
• ÜMÜTSÜZ BEKLEYİŞ
• Tarih, On iki Mart ikibinonsekiz,
• Türkan’ım yoğun bakımda şuursuz,
• Haseki hastanesinde durum belirsiz,
• Yüreğim kopacak, kızım gidiyor.
• Kızı, damadı, doktor çare arıyor,
• Türkan habersiz biçare uyuyor,
• Tıp sükût etmiş umar bulunamıyor,
• Durum odur ki ebet uykuya gidiyor.
• Morgdan çıkarken, açıp gördüğümüz,
• Gözleri kapalı, sapsarı bir yüz,
• O, hayat dolu güleşen şen şakrak kız,
• Ebedi bir uykuya dalmış gidiyor.
• Acıpayan Alaaddin Kasabası
• İNSANOĞLUNA
• Neden dünyaya, dar dünya diyorsun,
• Dünyayı kendine dar eden, sensin.
• Dürüstlük, ırz, namustan söz edersin,
• Ama bütün melaneti sen yaparsın!
• İnsanın, insanı anlaması zor,
• İnsanın, insanla problemleri var,
• Ne cine ne de şeytana gerek var,
• Sen o işi, daha iyi yaparsın.
• Neden doymaz ki, bu insanın gözü,
• Hep aynı düşüncede gelini, kızı.
• Hiçe sayılır bu hayatın özü,
• Derdin ne ki; nereye gidiyorsun?
• Tarihte çok açgözlü biri varmış,
• Uçsuz bucaksız hazinesi varmış,
• Anahtarlarını kırk deve taşırmış,
• Ey KARUN, şimdi neyi açıyorsun?
• Bak! Biraz toprağa ihtiyacın var,
• Birkaç metre beze seni sararlar,
• Hani diyordun ya, bu dünyaya dar,
• Bunları dahi bulamayanlar var,
• Yoksa yer, tabiatın koynunda yatarsın!
• MEHMETÇİKTEN DİLEĞİM VAR
• Türk’ün kimseden bir isteği yok,
• Kimsenin yurdunda hiçbir gözü yok,
• Çömezde, düşmanda utanma yok,
• Vur yiğidim vur, densizlere vur.
• Türk’e tek yüzlü dost ve dostlar gerek,
• Yüzü çift olandan sakınmak gerek,
• Dost görünüpte düşmanlık ederek
• Vur sinsiye vur, vatan aşkına vur.
• Mehmedin kimseden isteği yoktur,
• Vatanı korumak, Mehmede haktır,
• Yurduma göz diken hainler çoktur,
• Vur yiğidim vur, Allah aşkına vur.
• Arsız bunlar, kızarmıyor yüzleri,
• Kime söylüyorsun, yok ki yüzleri,
• Varda bunların ikidir yüzleri,
• Vur yiğidim vur,riyakâra vur.
• Bizim vatanımız, dünyada cennet,
• Bunların işi gücü hile, töhmet,
• Huysuzları susturuver sana zahmet,
• Vur yiğidim vur, şehitler aşkına vuruver.
• OKUL ARKADAŞLARIM
• Üç arkadaşın üçü de Nihat’tı.
• İkisi İzmirli, biri Ankaralıydı;
• Ankaralı, koçak bir delikanlı.
• Bunlar, sevgili arkadaşlarımdı.
• Ankaralı, koçak delikanlı,
• Soytaş Nihat, bizim sınıfa alındı,
• Yurtta da bizimle beraber kalırdı,
• da benim samimi arkadaşımdı.
• Okul arkadaşlığı okulda kaldı,
• Dostluk yola düştü bizimle geldi.
• Gerçek dostluk iyice derinleşti.
• Arkadaşlık, kardeşliğe dönüştü.
• Karakartal Nihat, cesur insandı,
• Bana karşı yardımdan kaçınmadı,
• Okul notlarını bana verirdi,
• Teşekkür sunduğum arkadaşımdı.
• Altınkulp Nihat’sa, efendi insan.
• Öğreniyordu hem Almanca lisan,
• Durmadan, mimar olmaya çalışan,
• Efendilik timsali arkadaşımdı.
• Mahir, sevgili oğlum arkadaşım,
• Soytaş Nihat sevgili kardeşim,
• Mutlu talebelik günler geçirdim,
• mutlu günleri özlüyorum.
• İki arkadaşım, ıradı benden,
• Bıkmışlar buralarda yaşamaktan,
• Oğlum Mahir’le Altınkulp Nihat’tan
• Hiçbir haber yok bu arkadaşlarımdan.
• Ben, sevgi selamlar gönderiyorum,
• Siz gençtiniz, bense artık yorgunum.
• Yoruldum, bende gelmek istiyorum,
• Yer açın! Sevgili arkadaşlarım.
• VATAN HASRETİ
• Dertliyim, vatandan, ta uzaklardayım,
• Gittim denizlere, güzel yıkandım.
• Döktüm dertlerimi, denize attım.
• Gitmiyor içinden, vatan hasreti.
• Çıktım havalara, kuşlarla uçtum,
• Baktım yukarlardan, yurdumu seçtim,
• Şahane güzelliklere ulaştım,
• Dinmedi içimde, vatan hasreti.
• Yabancı ülkede, aldım yanıma
• Ailem, kavuştum oğlum, kızıma,
• İşte sevgili ailem yanımda,
• Çıkmadı ruhumdan, vatan hasreti.
• Bu sevgi bu ateş, pişmiş bedenle,
• Çıkmıyor yunmakla ve yıkanmakla,
• Üstelik kaynatsan, kaynar kazanda,
• Çıkmıyor bedenden, vatan hasreti.
• Kışta kıyamette, bir dal üstünde
• Yaşayan bülbülü, götürmüşler de
• Som altın bir kafese koymuşlar da
• O, da feryat etmiş, vatan hasreti.
• II. DÜNYA HARBİ (2) (Ekmek / Almanya)
• NE YAPACAK EKMEĞİ
• Bu harpten sonraydı, akşam bir evde
• Işıklar yanarken, yemek vaktinde
• Zil çalar kapıda, git bak der kızına
• Kız korkular içinde der ki babasına:
• Burada, adam gibi bir yaratık var,
• Adam ama, harp malulü bir asker
• El ayak ağız burun hepsi protez
• Ne istiyormuş o, bakalım bir sor!
• Seninle kısa bir görüşme istiyor,
• Stalingrad da albayımdı, diyor.
• Adam, albayım diye söze başlar,
• Konuşma bitmeden ışıklar söner,
• On dakika sonra lambalar yanar,
• Ortada ne adam ne yaratık var.
• Etrafı ararlar, adam yok, kaçmış
• Her şey mevcut yalnız ekmek kaybolmuş
• Der kız; oğlu ise hayretle sormuş,
• Adama bak! derdi ne ki ekmekle?!!!
• II. DÜNYA HARBİ (3) (Ekmek / Almanya)
• BİR DİLİM EKMEK
• Karı koca yatağında uyuyor,
• Derin uyku gece, saat üç sular,
• Kadın uykusunda bir sadme duyar,
• Her halde biri masaya tosladı, der.
• Kadın, eliyle kocasını yoklar,
• Eli boşta kalır, yatakta yoktur,
• Karneyle üç dilim ekmek verilir,
• Adam aç, eşinin payından çalmak ister.
• Kadın,ayakucuna basarak gider,
• Aniden mutfak lambasını yakar,
• Adamı, ağzında lokma yakalar
• Ama adam mahcup olmasın diye
• Bir gürültü, galiba damda biri var
• Lokmayı yutamaz, ağzını yumar
• Ve yüzünü öbür tarafa döner
• Evet, evet mutlaka biri var
• Bende duydum, ya birisi ya rüzgâr.
• İkisi de hiç konuşmaz yatarlar,
• Adamın ağzında hala lokma var,
• Kadın anlamasın diye yutamaz,
• Kadın güya uyur, kocasını dinler,
• Adam çok itinayla lokmayı yutar.
• VATAN KOKUSU
• İsviçre Alplerinde, çıktım doruğa
• Baktım renkli camla akan Reina
• Renkli bulut gibi, uçuyor sular
• Şelaleden düşen, Alman Ovasına
• Vatan kokusu gelmiyor burnuma.
• Eğlencede gidiyoruz Tuna’da
• Küçük bir gemicik açık havada
• Akıntı doğuya doğru sularda
• Derinden bir koku, gelir burnuma.
• Gelinimin biri, bir İtalyan kızı
• Venedik ki Adriyatik kıyısı
• Bizi davet etti, Gelin babası
• Doğudan gelir hoş, bir koku burnuma.
• Almanya’dan dönüyorduk vatana
• Gittik Hagen garına, bindik trene
• Yataklı trenimiz vardı Sofya’ya
• Geldi hoş bir vatan kokusu burnuma.
• DUR BAKALIM
• Ey Coni, seninle cenge girmiştik,
• Cenk sırasında, senle tanıştık,
• Kore’yi hatırlarsınız sandık,
• Meğer yanılmışız, seni tanımakta.
• Biz eksiden de Türk’tük, şimdi de Türk
• zaman Osmanlı, şimdi ATATÜRK,
• Bu milletin bilmediği dönüş ve çark
• Kusur etmez sözüne sadakatle.
• Acep ne derdi etrafı silah dolsa,
• Hudut ateş çemberi Kanada olsa,
• Sahi bir zamanlar Rusya Küba’da
• Rus gemileri nasıl kovalandı
• Eğer Türk’se kızımız, gelinimiz,
• Fark etmez oğlan mı kız mı yiğidimiz,
• Dadaş, Efe birdir hep kanlarımız,
• Cesaret simgesi “TÜRK” ibaresi.
• AİLE BOYU
• Ben anamın ilk çocuğu olmuşum,
• Güneş ufuktan çıkarken doğmuşum,
• Uzun siyah, saçlı bir kız sevmişim,
• Bana herkes, şanslı insansın diyor.
• Dokuz yüz yirmi altı doğumluyum,
• Kırıkkale ilim, Bahşılı köyüm.
• Pepik Hasan’ın oğlu, kuyumcu soyum
• Köylüm bana Pepiğin Memet diyor.
• Pepiğin Hasan’ın, dört çocuğu vardı,
• İlki oğlan, Mehmet’ti Onun adı,
• İkincisi bir kız, O Fatma idi,
• Diğerleri Mustafa ve Osman’dı,
• Anam bana ilk göz ağrım diyordu.
• Şanslı denen Mehmet’in beş çocuğu,
• İlkleri; Mahir, Hasan, ikisi de oğlu
• Türkan,Şükran en son da Ece doğdu,
• Allah insana güzel evlatlar veriyor.
• SEVGİ ATEŞİ
• Bu nasıl sevgidir, uykuma giren,
• Aşkımın ateşidir, bana güç veren,
• Duruşu aslanda kendisi ceren,
• İşte bu güzele vurulmuş ben.
• Aşkımın gözleri, engin bir deniz,
• Denizin suları, su gibi aziz,
• Suların bağrındaki her şey temiz,
• Aşkımın denizinde yüzerim ben.
• Aşkımın dili su gibi akan pınar,
• Akan sular toprağa hayat sunar,
• Canlıların yaşadığı bu kulvar,
• Aşkımın kulvarında yüzerim ben.
• Aşkın yolu aydın ve güneşliktir,
• Yolu gösteren ay veya güneştir,
• Ruhların içinde yanan ateştir,
• Aşkımın ateşinde yanarım ben.
• DR. EKİN
• Ateşim var diye, yatmış uyumuş,
• Uykuya dalmış da ruhu uçmuş,
• Hediye olarak, vücudu kalmış,
• Hastalar ofiste, onu beklerken.
• Sussada ana, akar içine yaşlar,
• Dindiremez akan yaşı dostlar,
• Ne Harmandalı, ne de halaylar,
• Sarı saçlarını, kesen makaslar,
• Deliyor kalpleri, Ekin’i anarken.
• Yüzde donuk bir tebessüm yalandan,
• Dostlarda üzgündür acı olaydan,
• Haber sorulur önüne gelenden,
• Titrer yürekler acı haberden.
• Kızının nikâhı, şanlı merasim,
• Ekin nerde, diye geldi sorasım,
• Ölsem gömülmeden, yakılsa naaşım,
• Onu arar ruhum, külüm uçarken.
• SANAT ZEVKİ
• Türkân, sanatçı olmuş keman çalıyor,
• Kemanının sesi ta bağrımı yakıyor,
• Karadeniz havası bile çalıyor,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• Kemanının yanık sesini duyanlar,
• Severek dinlerler ve alkış tutarlar,
• En içten alkışı Halil uygular,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• Kızımın sevgili kızı Nazlı Evin,
• Enstrüman olarak çaldığın saz senin,
• Yaylı saz çalıyor hemde senin eşin,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• HEP SENİ GÖRDÜM
• Gittiğim yerlerde, çok şeyler gördüm,
• Hepsinin önünde, hep seni gördüm.
• Toplum içerisinde, boş dolaşmadım,
• Hep seni aradım, hep seni gördüm.
• Şehir ve köylerde, kırda bahçede,
• Çalışırken işte, surda kahvede,
• Yollarda, sahilde, görebildiğim
• Her yerde hep seni, hep seni gördüm.
• Dağlar ovalarda, oyak vadide
• Bağlar bahçelerde, engin yücelerde
• Nefes alabildiğim her yerlerde
• Seni aradı gözüm seni gördüm.
• Göller nehirlerde, berrak denizde
• Renkli balıkların, yüzdüğü yerde
• Derin denizlerin, en diplerinde
• Mercanlar arasında seni gördüm.
• Hayalimde kanat, taktım kendime
• Gökte yardım etti bulutlar bana
• Beraberce ulaşırdık yıldızlara
• Aradım seni yıldızlar arasında.
• NAZİRE
• Yusuf UYAR’A
• Emiroğlu yalnız olsan da dağda,
• Diktiğin palamut beraber çamla,
• Yağan yağmurun suyu sular da,
• Hep beraber selam dururlar Hakka.
• Bir zamanlar köyde öterdi kuşlar,
• Tepeden tepeye uçardı keklikler,
• Çam tepesinde kara kartallar,
• Rızık için dua, ederdi Hakka.
• BABA HASRETİ (ŞÜKRAN)
• Ben yurtdışındayım, burada ailem;
• Altı yaşlarında, ortanca kızım,
• Çocukta nasıl bir baba hasreti
• Çektiğini birbir, anlatır eşim.
• Yirmiüç Nisan’da çocuk bayramı
• Babalar bayrama getirir çocukları
• Bakar çocuklara, bir daha bakar
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Evin önü yol, yoldan geçerler hızla
• Bir adam gidiyor, elele kızıyla
• Süzer onu yolun sonuna kadar
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Bizim iki dini bayramımız var
• Adettir çocuklar, hep şeker toplar
• Bayramda gelir, babalarla çocuklar
• Dışarı çıkıp gidince komşular
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Herhangi bir çocuk görse babasıyla
• Gözleri yaşarır, acayip duyguyla
• Hasreti körletmek, ister sorguyla
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• (Türkân size gelince ona okuyun!)
• KEKLİK AVI
• Osman bir avcıdır, gezer dağlarda,
• Keklikler öter yukarı kayalarda,
• Osman’ın kekliği ötmez kafeste,
• Sonun kötü ötmezsen bir daha.
• Meşenin dalına, saklar kafesi,
• Yüksekten uzaklara, yayılsın sesi
• Yamaçlarda keklikler öttüğü halde,
• Osman’ın kekliği, ötmez kafeste.
• Çağırmadan gelmez, keklik hedefe,
• Demiş ki ona ötmezsen yine de,
• Acep saçmayı kim, yiyecek dersin
• Sen yersin, yabancı keklik yerine.
• ÇETİN BİR KIŞ GÜNÜ
• Bin dokuz yüz almış yedi, çetin bir kış
• Resmi bir görev için Berlin’e uçuş,
• Görev yerimiz Berlin, Frankfurt, Roma
• Çıkış Ankara’dan, Ankara’ya dönüş.
• Gümrükte Alman, bana gözünü dikti.
• Benim çantayı eli ile bir kenara itti,
• Sevinçle gülerek yakaladım, dedi
• Ben de gülerek ne buldun diye sordum
• Naturlichist es kafee dedi
• (Elbette kahve dedi).
• Oysa çanta da kokulu bir kavundu,
• Anası oğluma götür diye koymuştu,
• Alman kavun kokusunu kahve sanmıştı
• Açınca çantayı, Alman bozulmuştu.
• Berlin’de siste, alana zorlu gitmiştik
• İniş kalkış yasakmış, uçamadık.
• Bir USA uçağı kör uçuş yapıyormuş,
• Razı olduk buna, kör kalkış yaptık.
• Kabul ettik onunla kör kalkış yaptık,
• Zira randevuyu kaçırmak istemedik,
• Uçak deldi sisi, hava pırıl pırıl.
• Kör inişte piste, beyaz bir çizgi gördük.
• Akşamüzeri uçtuk, Ankara havalarında,
• Döndük durduk havada, iniş yok alana.
• Geri döndü bu kez de İstanbul’a
• Orası da buz sis, izin vermedi inişe
• İndik sabaha karşı ta Atina’da.
• İşte bunlar ki çetin kıştan şakalar,
• Uçakları diyar diyar dolaştırır
• Tipi rüzgâr kar, denizler coşarlar,
• Değiştirilemez o, insan aciz kalır.
• TSUNAMİ
• Altımızda deniz, üstümüz hava,
• Denizin dibidir, derince tava.
• Sallanırsa tava, taşar su karaya,
• Ne varsa karada, mahveder gider.
• Bu olayın adı, bir tsunami,
• Tsunami odur ki deniz coşması
• Deniz dalgalarına karşı konurmu?
• Ne gelirse önüne bir saman çöpü,
• Koca gemiler, savurur gider.
• Denizin sallanması, çalkalanması
• Zelzele, yeroynaması neticesi
• Suların kabarması vede coşması
• Koca dalgalar coşkun bir sel olur
• Ne varsa onu siler süpürür gider.
• Sarsındı amudî, olursa yer yarılır,
• Evler taşlar kayalar bile yıkılır,
• Ufkî ise hem yıkım hem tsunami,
• Allah’ım böyle felaketten korusun!
• İSTANBUL BOĞAZINDA BİR NİŞAN DÜĞÜNÜ
• Büyük kızımın, tek bir kızımın adı
• Babaannesinin adı Nazlı idi
• Evin’in yapılıyordu nişanı
• Nişanlısının adıysa Mustafa’ydı.
• Nişanla açılır, evliliğin yolu
• Şunlar dedenin sevgili torunları
• Evin, Ekin, Arda, Meriç, Volkan, Furkan,
• Yavrulara dilerim mutlulukları.
• Geziye çıkıyor, yüzerek gemimiz
• Marmara suları, masmavi bir deniz,
• Göklerde temaşa ediyor yıldız
• U dönüşü çiziyor, boğazda gemimiz.
• Ilık bir yaz günü, deniz ve gökmavi
• Güvertemiz kıymetli misafirlerle dolu,
• Gidiyor gemimiz ta Bosporusboyu
• Uzaklardan selamlıyor Samanyolu
• Kısmetmiş bize de harika görüngü.
• Görünmüyordu evler, yalılar sahilde
• Halaylar, harmandalı efelerle
• Diz çöktü zevklerle, Baba Halil bile
• Muhterem dünürümüzü evlatlarıyla
• Selamlıyorum saygı ve selamlarımla.
• Seremoni aksetti Kırıkkale’ye
• Hasan, ebe, dede dans ettik biz bile
• Sağlık, başarı ve mutluluklar ile
• Bir yastıkta kocasınlar Allah’ın izniyle.
• MAZİDEN BİR ANI
• Yıl bin dokuz yüz yetmiş dört, düştük yola
• Gideriz peş peşe, bir meçhule
• Rehber yolu karıştırdı Sofya’da
• Acemi şoför, kaza yaptı Belgrat’ta.
• Rehberimiz genç Mehmet, eşimin yeğeni
• Taze gelin de dayısının yeğeni,
• Yol rehberi Mehmet’le Emine
• Evlenmişlerdi daha hemen yeni.
• Ulaşınca yolculuktan hedefe
• Hedefimiz Biedenkopf Almanya’da,
• Misafir olacağız Hasan’larda,
• Bir ev tuttuk gençlere, birkaç gün sonra.
• Bir gün bana: gençlere komşu kadın
• Guk! Wieschön, zeigensichwieKanarien (1)
• Jeh nene es, dass es einRFenomen… (2)
• Alman kadının çok hoşuna gitmiş.
• Şuna bak! ne kadar güzel, sarıkanaryalar
• Bana göre bu güzellik bir fenomen
• DEĞİŞMEZ DUYGU
• İnsanın değişmez bir duygusu var,
• Bunun adına da, gönül diyorlar.
• Genç yaşlanıyor, mecalsiz kalıyor
• Değişmiyor bu his, hep aynı kalıyor.
• Gönüllerin isteği bitmez, tükenmez
• Hele güzelden, hiç vazgeçemez
• Bilmez ki yaradana borçları var
• Bitince ömrün, bu hesabı sorarlar.
• Başlayınca ruz’i hesapta sana
• Uzatma, temlik yok bu hesapta
• Yalvarmak boşuna, bundan kurtuluş yok
• Hesabın ne ise, onu sorarlar.
• Görürsün encamını ruz’i cezada,
• Yaratanın emirleri nerede?
• Hesabın verilir, kendi eline
• Gönül işi kaldı, artık dünyalarda
• Faydası yok orda, sözü güzelin
• Nafile, orada yardım dilersin
• Terazi ne güne, tartar hesabı
• Güzel olan hesap, düzgün çıkanlar.
• CEFA YÜKÜ BABAM
• Nur yüzlü dedemin, tekbir oğlu vardı
• Köyünde, neşeyle bey gibi yaşardı
• Deden torun için, onu erken everdi
• Ne yazık ki devlet, askere gönderdi.
• Askeriyede muharebeye katıldı,
• Oradan alındı, Filistin harbine girdi
• Dedemin tek oğlu, düşmana esir düştü
• Feleğin işine bak, başına neler geldi.
• Düşman götürdü çok uzak memlekete
• Yerleştirdi onu, acımasız bir kampa
• Kaybolmuş gitmişti, ne mektup ne name
• Babam on sene önce gitmişti askere.
• Babamın şansı çok, zengin harplere
• Hindistan’dan gelip, dönmeden evine
• Alırlar bu defa, istiklal harbine,
• Babam uzman olmuş, koşar harpten harbe.
• Babam, ancak gazi olarak eve döner
• On iki yıl sonra, ancak mümkün olur
• İstediği bir oğlun, bir torunu doğar
• Dedemin arzusu yerine gelmiş olur.
• Böylece aile, mutluluğa erer
• Dedem, babam, anam beni delice sever
• Hayat böyle geçerken mutluluk içinde
• Evvela deden, sonra da anam ölür.
• Az bir mutluluktan sonra yine çile
• Babamı bulur ve yeisler içinde
• Düşünür durur hep, huzursuz biçimde
• Yorulmuştur yaşlı, ihtiyar yaşında.
• Çileye dayanamaz, vaz geçer yaşamdan
• Felek taşlara çalmış, ne istiyor ondan
• Oysa, o vatan için öç alır düşmandan
• Allah’ım esirgemesin cenneti ondan.
• SİNSİ BİR DÜŞMAN (ZAMAN)
• Bilinmez kıymeti gençken, zamanın
• Kimi der büyüsem, bir adam olsam
• Kimi de büyüsem, bir gelinlik giysem
• Biçareler bilmez, geçmekte zaman.
• Küçükken indimde, bir engeldi zaman
• Hemen büyüsem de, bir okula gitsem
• Askere gitsem de düşmanı yensem
• Kahraman olarak, köyüme dönsem.
• Büyüyüp şefkatli öğretmen olsam
• Küçük çocukları, iyi öğretsem
• Yavrulara acısam, hiç dövmesem
• Ziyanı yok zamanın kıymetini bilmesem.
• İnsan yaşlanıp, güç kalmayınca anlar
• Gençlik zamanı neymiş, düşünmeye başlar
• Ne yaparsan yap, geri gelmez artık
• Yamaca geçmiş, kaçmıştır tavşan.
• Sakin, sinsi zaman, bir şey çaktırmaz
• Bu dünyada canlı, cansız bırakmaz
• Ama ondan kimseşikâyet açmaz
• İşte, böyle yutarkâinatı zaman.
• HÜZÜNLÜ GÜNLER
• Ben nasıl bir insanım?
• Hemen hüzünlenirim,
• Ayrılırken bir yavrum
• İç çeker, hüzünlenirim.
• İlk defa Almanya’ya
• Gidişte istasyonda,
• Yüreğim ta ağzımda
• Ağladım hüzünlendim.
• İki oğlum kalmıştı
• Trene bakakalmıştı
• İçimden hıçkırmak geldi
• Ağlamadım hüzünlendim.
• Pakistan’a giderken
• Hasan’dan ayrılırken
• Ta dikiz aynısından
• Gördüm hüzünlendim.
• Oğlum Mahir ölmüştü
• Bu en koyu hüzündü,
• Hüzün yerleşti bağrıma
• Bu en derin hüzündü.
EBED BİRİ VAR
• Hiç yokken, dünyanın
• Bir yaratanı var
• O, düzenler kurar
• Her şeyi yaratır.
• Sonsuz,hiçbir şey yok
• Bir tek ALLAH’ım var.
• Bütün kainatı
• Yaradanım da
• Ebed bir ömrü var.
• Geceler gündüzler,
• Yıldızlar denizler,
• Saymakla tükenmez;
• Ne varsa bir sonu var.
• Ormanlar ağaçlar,
• Dağlar taşlar, kuşlar
• Her şeyin bir ömrü var
• Ne varsa bir sonu var.
• Çiçeklerle güller,
• Çirkinlerle güzeller,
• Erkekler kadınlar,
• Ne varsa bir sonu var.
• Kavimler insanlar,
• Çeşitli dinler var.
• Alâsı Müslümanlar,
• Herkesin rızkını
• Veren birisi var.
• Yaradana taat
• Peygambere itaat,
• Emre uygun hareket
• Sonunda cennet var.
• KÖYDE BAHAR
• Bahar gelince, açar çiğdemle gül
• Orda bir ahuya tutuldu gönül,
• Baldan doyulsa da, doyulmaz güzele
• Yine bir ahuya aktı bu gönül.
• Beni halden hale, saldı bu gönül
• Katı yürekler yanar, olur bir kül.
• Güzel sesiyle şakır dalda bülbül
• Bir marala yandı, tutuştu gönül.
• Güzeller hiç bitmez, bilmez ki gönül
• Beynine yerleşmiş şeylerle meşgul
• Güzel ahu ceylan, biri de okul
• Bir ceylana yandı, tutuştu gönül.
• MEVSİMLER
• Bu sene dünyada, iklim değişti
• Nevbahar yaz gibi, sıcakla geçti.
• Bir yerde sıcaktan yanarken insan
• Ötede doluyla, seller coştu.
• Sağanak yağmur yer, yer çok ziyan verdi
• Ceviz büyüklüğünde dolu yağdı
• Dolu sıcakta tez eridi, sel oldu
• Araba, kamyonlar sellere gitti.
• Sellerle dereler, doldu ve taştı
• İnsanlar sallarla, selleri geçti
• Evler çukurdaysa, sel suyu içti
• Bu sene olumsuz, bir yaz geçti.
• TATLI BİR HATIRLAMA
• Hakan, henüz Deniz, kadar büyüktü
• Büyüdü büyüdü, bir deniz oldu
• Biedenkopf’ta kayboldu, telefonu bildi
• Polisin kucağında, babasını buldu.
• Vatanımız bizim, tek Türkiye’dir
• Bizim gelinimiz, Akdeniz’den gelir
• Yanakları tombul, o gamzelidir
• Akıllı gelinimiz, Akdeniz’den gelir.
• Torunumuzsa bir Avrupalıdır
• O, san, babadan babaannedendir
• Zaten kendi de Avrupa doğumludur
• Büyük dede, ebe sizlerle mutludur.
• EVLAT ACISI
• Bu gözle görülen, madde değildir
• Sözlü tarifede, gayri kabildir
• Tutulmaz el ile gözle görünmez
• Sonsuz derinlikte, gönül yaram.
• Acıların en acısı, evlat acısı
• Kardeşine ağıt yakmış bacısı
• Bu dertten, elaman çeker nicesi
• Deva bulamadım, çare ararım.
• Büyük hüzün, acı içinde insan
• Teselli kâr etmez, elemle kaynar
• Durmaz gözyaşım içime akar
• Gözümü kapar, için için ağlarım.
• Teessür içinde, ağlayamam ki
• Ağlasam keşke, ne güzel rahatlarım
• Gözümden yaşlar su gibi akmaz ki
• Akmaz gözyaşım, için için ağlarım.
• MAHİR’İN HAYATI
• Gelmişti Mahir, gençlik yaşına
• Alnında saçları, inmiş kaşına
• Ta Kırıkkale’den, yalnız başına
• Atladı trene, Almanya’ya gitti.
• Evvel niyeti mühendis olmaktı,
• Hayatı pembe gören acar gençti.
• Üniversiteye çalışarak girdi
• Teklemeden okulunu bitirdi.
• Mühendis olarak, yurduna döndü
• Heves ve ciddiyetle, hizmetler verdi
• Amansız hastalığı geç fark etti
• Zalim hastalık Mahir’i aldı gitti.
• İstiyordu bir de, müzisyen olsun
• Yad ellerde zordu, böyle bir sorun
• İkisini birden okumak istersin
• Masraflar arzuya, gem vurdu gitti.
• Ahbaplarım geldi, beni görmeye
• Kıyamazdım ben yavrumu vermeye
• Meğer Azrail gezermiş devriye
• Sinsice yavrumu, alıpda gitti.
• MÜSLÜMAN
• Ezanlar okunur, minarelerde
• Namaza çağrılır, camilerde
• Dualar okunur, kabirlerinde
• Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
• Müslüman anayasası Kur’an’dır
• Ne gerekli ise, hep yazılıdır
• Topu beş tane ana maddedir
• Oruç, namaz, hac,zekat ve tevhittir.
• Müslüman Müslümanın kardeşidir
• Tanrı bir, peygamber bir, kitap birdir
• Düşünce bir, ülkü bir, mefkûre bir
• Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
• ŞAŞKINLIK
• Emrinle dünyaya, geldiğim zaman,
• Hıçkıra hıçkıra ağlamışım ben.
• Acep neydi sebep, bana karanlık
• Ey yaradan, bunu, bilen ancak sen.
• Kaderi yazan sen, ömür biçen sen
• Kalemin ucunda, titrer kulum ben
• Beni insanlığa lâyık görmüşsün
• Rabbime hamdlerimi sunarım ben.
• YALVARI
• Dinimin temeli, Kur’an-ı Kerim
• İnsanlığa, uygun, güzel bir rejim
• Güzel rejimin kurucusu ALLAH
• her şeyden ULU, her şeyden KERİM
• Kısa bir zamanda, kâinatı kuran
• İçini eksiksiz, her şeyi dolduran
• Topraktan Ademi yaratan ALALAH
• Yarattıklarını, koruyan Rahman.
• Hazreti Muhammed’i peygamber eden
• Kur’an-ı Kerimi, rehber indiren
• İslamı kuluna, tavsiye eden
• Hamdü senalarımız ulu Rahman.
• O’na inanıyoruz ki, hem öleceğiz
• Öldükten sonra da, dirileceğiz
• Huzurda hesaba, çekileceğiz
• Sen Rahimsin yardım et ulu Rahman.
• Bize yol gösteren ulu kanunun
• Peygambere indiği kutlu günün
• Meliksin yarabbi, şükürler olsun
• Sen yoktan var eden, ey ulu HAKAN.
• KADER (İLHAN)
• Acar delikanlı, işten korkmazdı
• Sanat okulunda, makine dalı
• Onu yasa boğdu, minicik oğlu
• Öyle acıdı ki, dengesi bozuldu.
• “Kes! deselerdi keserdim kolumu”
• Gözyaşlarıyla söylüyordu bunu.
• kadar çok seviyordu oğlunu,
• Unutabilmek için işe koyuldu.
• Allah ona başka evlatlar verdi
• Hepsi büyüdü iş sahibi oldu
• Bu defa da, felek rahat bırakmadı
• İçeri alındı, yetişkin oğlu
• Babanın işinde, düzen bozuldu.
• Denir ki:
• İnsanın kaderini kendisi çizer
• İlhan’ın dedesi, askere gider
• Harpte esir düşer, alıp götürürler
• Ta Hindistan’da Bombay’a kadar
• Harpte esir düşmek onun arzusu mu?
• MİZAHİ HİKÂYE
• Usandım bahçede, durup durmaktan
• Kendime iç açıcı bir iş bulmalıyım
• Ağaçlara yeni aşı yapmaktan
• Beni bıkkınlıktan kurtarmalıyım.
• Ne yapabilirim, düşünüyordum
• Uyuyor gibi bir şeyle gözlerim daldı
• Sanki açıktan bir şeyi görüyordum
• Almanya’daki trafik polisiydi.
• Trafik polisi bir, konuk Fransızdı
• Güzel bir davranışla trafik yönetti
• Halk temaşa etti, onu beğendi
• Bir buketle taltif, etti alkışladı.
• Bizim kaletepeye de biri gerek
• Tayin ettim beni, polis olarak
• Orası boş, derhal işbaşı gerek
• Tabanca belimde, düdük elimde
• Çıktım tepeye ki taşlar kayalar
• Orda ne varsa hep, selam durdular.
• Merasim bitmişti ki, uzaktan bir uçak
• Gidiyor buluta karşı çarpışacak
• Asıldım düdüğe, ne var nevar yapacak?
• Hiç duymamış gibi bulutu delip kaçtı.
• İstedim şuna basayım cezayı
• Geçiremedim ki elime plakayı
• Daha başka tren var, oto tırlar var
• Onlar da trafiğe, uymazsa eğer
• Gönül derki zorbalara çek tabancayı.
• İHANET
• Bir canlı varlık, çok aç bile kalsa
• Hemcinsini telef etmez ki asla
• Ne aslan aslanı, kaplan kaplanı
• Olayın tabiatı, hilkatten böyle.
• Hangi hayvan, nasıl kendi cinsini
• Yok etti gördünüzse söyleyiniz,
• Akrepler mi kendi, cinsini soktu
• Yoksa domuzlar mı, çirkef domuzu.
• Bizim silahlarla, bizi kıranlar,
• İtler ekmek yediği kapıyı bilirler
• Millete suikastı reva görenler
• Bunlar insana benzeyen vampirler
• Bizim silahımızı, bize çekenler
• Beyinlerini kinle beslemişler
• Ya domuz sütü emmiş veya içmişler
• Yoksa asil bir Türk, Türk’ü vurur mu?
• Ey Türk evlatları, kendini tanı
• Sana nafi olmaz, bozuksa kanı
• Doğru bil dost gibi, görünen düşmanı
• Allah korusun, millet ile vatanı.
• SINIR KOMŞULARIMIZ
• Bu Anadolu, bu güzel memleket
• Meyve ve üzümün anayurdu,
• Üstünde yaşayan onurlu millet,
• Asırlar öncedir, devlet kurdu.
• Buraya Araplar, Persler, Slavlar
• Çoğu kez, yaramaz komşu oldular
• Türklerle Araplar dindaş oldular
• Hayırlı komşular, düşman kayırdı.
• Arap ve Pers komşu Müslüman kardeş
• Kardeşler birbiriyle olmalı sırdaş,
• Bizim kardeşler hep düşmanla sırdaş
• Türkü ancak yine Türkler korudu.
• AĞACI KORUMAK
• Ali hocam üzgün, ağaç kesince,
• Yüreği sızlıyor, ağaç deyince
• Dağlar çöl olacak, orman bitince
• Kıymayın ağaca diye yalvarıyor.
• Bakın Özdemir hocam ne demiştir?
• Hazinedir, Mefkûredir, Hayattır
• Medeniyettir, nimettir, kazançtır
• Kıymayın ağaca, diye yalvarıyor.
• Emir oğlu Yusuf ne demiştir?
• Toprağı belle, kazmayla yarsam,
• İçine palamutları sarsam,
• Topraklarım yelle uçup gitmesin!
• Yusuf erozyona çare arıyor,
• Toprağı kazmalarla yarıyor,
• Kök salsın diye peliti sarıyor,
• Topraklar yellerle uçup gitmesin!
• Ağaçları seven, kıymetin bilen
• Ona medeniyet,mefkûre diyen,
• Palamutları toprakla belleyen,
• Aziz insanlar eksik olmasın.
• Yusuf beyin semeresi yürümüş,
• Çamları, Topaldedeyi bürümüş
• Bu emek zamanla orman olacak
• Topaldedem çamlar altında yatacak.
• Ağaçtan beşik ve tabut iki araç,
• Birisi başta, birisi sona varış.
• Karanlık odanın kapısı da ağaç,
• İnsan, hala ağacın canına kıyar.
• Orman kıyımları biçim ve biçim
• Kimi keser odun ve kömür için,
• Kimisi yakar onu arsa için,
• Kimi de yakar onu tarla için.
• Kimi Kıyamaz ağaca diye yalvarır.
• KAVAK AĞACIM (KIZILIRMAK KENARINDA)
• Bahçemde bir kavak ağacım vardı,
• Kökleri ırmağa kadar uzanırdı,
• Boyca, çevre dağlarla yarışırdı,
• Meltemi çok sever, hemen salınırdı.
• Dibini çalı, böğürtlen sarmıştı
• Hoyrat bir el, çalıları yakmıştı
• Alevden, ağacın kabuğu yanmıştı
• Sarardı soldu, sonunda kurumuştu
• Kuruyan ağaç kesmeye kıyamadım,
• Varsın öylece ayakta dursun dedim.
• Felek onun durmasını çok görmüş,
• Gece zorlu bir rüzgar onu kırmış
• Atmış ırmağa denize götürsün diye.
• O, benim sessiz, nazlı sevgilimdi
• Kalbim ve gözlerim onu okşardı,
• O, bana Allah’ın verdiği mutluluktu
• Salınması halen hayalimde duruyor.
• Ben ona bakınca, beni anlardı
• Rüzgar olmasa da hafif salınırdı
• Onların da sevgiye ihtiyacı vardı
• Bunların hepsi hayal değil, gerçekti.
• AĞAÇTA CANLI
• Ağaçlarda uyur, zamanı gelince,
• uyurken, tıraş ederim güzelce,
• Yaraları sararım macunla
• Ağacı severim, bir insan gibi.
• Baharda canlanır, gözünü açar
• Meyve vermek için, çiçekler açar
• Her birinin, özel yaşamları var,
• Üremesi bütün canlılar gibi.
• Ürer, kimi tohum, bir çekirdekten
• Toprak altındaki köklerinden.
• Çoğalır gider, hep kendiliğinden,
• Sanki bir patates ve kikirik gibi.
• Buna örnek meyveli ağaçlardan,
• En çok erik, vişne ve armutlardan,
• Vişne, erik için kara ağaçlardan
• Armut için çöğür, ayva dalı gibi.
• Bahçe kurmak için çöğürler gerek
• Uygun bir tarh’a ekilir çekirdek
• Veya armut için ayva dal çelik,
• En sağlam aşı, tam aslı gibi.
• Aşılar kış, bahar ve yaz yapılır
• Yarama kalem yaprak aşıdır
• Aşı ile meyveler ıslah edilir
• Kalite cesamet rayiha gibi.
• Çöğür: Aşı yapılacak ana fidan
• YANDIM KAVRULDUM
• Aşkın eritti ve kalbim duracak sandım,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım,
• Salı vermiş zülüfleri, yanaktan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• Ela gözlerde, korlarda gönlüm kavruldu,
• Aşk dünyası yolunda, gönüller buluştu,
• Döküvermiş saçını omuzdan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• Gönüller uçuyor, ta yıldızlara doğru,
• Doğru yoldan çıkmış ferman dinlemez gayrı,
• Selvi boy, bal akıyor gerdandan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım
• Gönüller uçuyor, göklere yıldızlara
• Ferman dinlemiyor, uymuyor gönüllere
• Güllerden kolye takıyormuş gerdanlara
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• YURT SEVGİSİ
• Köyde, kasabada ve şehirde
• Üretim gerek dostlar üretim.
• Hasan’da, Hüseyin’de, Mahir’de
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Tarlalarda, bahçelerde, evde
• Küçük, büyük her gücü yetende
• El işi, ayak işi her neyse
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Gelin, kız, ana ve oğul baba
• Genç, yaşlı, delikanlı bu yaşta
• Avare oturur kahvelerde,
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• İş yok diye, vatandaş şikayette
• Oysa, iş dolu bu memlekette
• Bu işler sayılacak abide
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Üretim bol olursa, ne olur
• Borç, kredi olmaz ama refah olur
• Herkesin atı, arabası olur
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Koyun üretin, kuzu üretin
• Süt, yoğurt, yağ ve peynir üretin
• Her şeyi bol bol yiyip tüketin
• Turizm ise başlı başına bir sektör
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Sığır, davar et gıda üretin
• At, eşek, aygır, koç üretin
• İnsan yavrusu, çocuk üretin
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• İlim, sanat, teknoloji üretin
• Milleti çalışmaya alıştırın
• Ataleti ortadan kaldırın
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Halka çalışma ve kazanmayı
• Halkı eğitecek hocayı
• Laf yapmayı değil, iş yapmayı
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Tavuk, yumurta, hindi, kaz, ördek,
• Arpa, buğday, yoğurt, mercimek,
• Pırasa, soğan, ıspanak, sarımsak,
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Gemi, kayık, bot, taka ve yat,
• Otomobil, kamyon, uçak, roket,
• Top, tüfek, silahla mühümmat,
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Orman, ağaç,kağıt, gazete
• Fikir yazısı, fıkra, makale
• Kitap, kalem, silgi, mürekkepte
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Yurtta iş sayısı, saymakla bitmez
• Bir Türk, çalışmaktan bıkmaz.
• Gözünü budaktan esirgemez,
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Öğretim olmazsa memlekette,
• Ne ekonomi, banka, muhasebe,
• Nafiledir bütün çabalama
• Üretim düzeltir her şeyi, üretim.
• ÖMÜR
• Ömür yola benzer, mühim kitaptır.
• Düşe kalka,git git sonun bitaptır.
• Düz yolu bulurda rahat gidersen
• Hiç gelmesin dersin, bu yolun sonu.
• Bir kitap ki okunması zorunlu
• Sayfalar arası macera dolu,
• Okurken kimi az, kimi hiç fark etmez
• Fark etti zamanda o yolun sonu.
• Öyle yol ki gidilmesi zorunlu,
• Güzergâh güzel, çirkin manzara dolu
• Hangi yöne, ne gözlükle bakarsan
• Öyle görür, öyle bulursun onu.
• Yolda kimi yavaş, kimi tez gider
• Kim nerden giderse gitsin yol biter
• Yol sona erecek onu bilirde
• Duramaz ki sonuna kadar gider.
• MEŞE KÖMÜRÜ
• Ben bir meşe ağacıyım, ormanda
• Keserler altı, yedi santim çapında
• Yığarlar tınaz gibi, yakarlar orda
• Yana yana kömür olurumda,
• Kanım çıkar gider alevler içinde.
• Çatır çatır yanarım, olduğum yerde,
• Dumanım tüter kardeşlerim önünde,
• Rahat bırakmazlar kalan tortumu da,
• Evlerde yakarlar, soba içinde
• Beni kesseler de, yaksalar da
• İtiraz edemem, hiçbir yerlerde,
• Zira bu husus benim meşrebimde,
• Ruhum gitse de dumanlar içinde.
• En güzel ısıyı, kömürüm verir
• Tortum yanarken, yeşil gaz oluşur.
• Küllerim toprağımı bir güçlendirir,
• Kardeş kökü, güç bulur toprak içinde.
• Meşe odununda çok kalori vardır,
• Kömürü odununu ikiye katlardı,
• Kömüre çok büyük ihtiyaç vardır,
• Piyasası kıymetli para işinde.
• SEVGİ SELİ
• Görmedim, böyle bir ceylan bakışı,
• Gezide gördüğüm, o ela gözler
• Volkan gibi yakar, dağları taşı
• Rüyama girince, sinemi közler.
• Yüzünü görenler, mıhlanır orda
• Acizler düşmüşse, umarsız derde,
• Kaybetse kış günü, izini karda,
• Bakışı yol açar, çözülür buzlar.
• Yıldızlardan almış doğal yüzünü
• Bırakmamış sağlam, tutmuş ucunu
• Geçirmiş başına çiçek tacını,
• Tuttuğu dallarda oluşmuş güller.
• Güneşli havada, bir bulut olsa,
• Ona doğru baksa ve gülümsese,
• Yüzünü ekşitse, kaşını çatsa
• Ağlar bulut, gözyaşı yeri sular.
• Aklında kalır mı, kabarır toprak,
• Baharından çıkarır, dallarda yaprak
• Laleler güllerden sanki al bayrak,
• Dalga dalga Mehmet düşmanı ezer.
• ISTIRANCA ORMANLARINDA
• Dünya harbi sonu, bin dokuz yüz kırk beş
• Bir endişe, korku içindedir herkes
• Önümüz Karadeniz, yanımız Terkoz
• Yer yer beyaz duman, sütun biçimde.
• Asker oldum, İstanbul Kemerburgaz da
• Ağaç oldum,Istıranca ormanlarında
• Etrafta dumanlar, sütun halinde
• Sanki fabrika bacaları biçiminde.
• Bedenimiz gemi ormanlar da deniz,
• Düşmüşüz bir defa, bata çıka yüzeriz,
• Biz mutluluğu devamlı sanırız,
• Nadiren görülür, bir yıldız biçiminde.
• Duman tüter İstanbul bacalarında,
• Kömür yapılır Istıranca ormanlarında,
• Genç meşeler kömür ocaklarında,
• Beyaz dumana dönüşür gözler önünde.
• Güneş doğarken deniz suyu yanardı,
• Acemi asker orman yandı sanırdı,
• Sabah olunca her şey anlaşılırdı,
• Sütunlar yükselirdi bulutlar içinde.
• Balıkçı takaları Bosphorus’tan çıkar,
• Deniz uyurken avlanır balıkçılar,
• Botları doldurur gümüş palamutlar,
• Mis gibi kızartılır aşkabı içinde.
• Ağacımya ormanda, yönüm deniz,
• Afak alevler içinde bir görseniz,
• Kendi rengine bürünür deniz,
• Güneşten gelen ışınlar içinde.
• ORMANDA İKİ KOMŞU AĞAÇ
• Bir ormanda, iki ağaç komşudur
• Birbiriyle sohbet eder, konuşur
• Çam, çınara zatınız neden hoşlanır?
• Salarım gölgemi bahçelere, der.
• Çınar, ince uzun nedir bu halin?
• Neden öylece uzayıp gidersin?
• Çam, biz ormanların asil üyesiyiz
• İnsana en yararlı varlık, biziz der.
• Orman, insanlara geçim yeridir,
• Kimileri keser keser bitirir,
• Kimi de filizleri keçiye yedirir,
• Ağacı koruma bize düşen iştir.
• Orman ve dağların bulutları çekmesi,
• Yağmur suyuyla nebatattın büyümesi,
• Orda bütün canlının beslenmesi,
• Nasıl kıymetli bir nimet göstermektedir.
• AĞAÇ OLSAM ORMANLARDA
• Ağaç olsam, tohumlarım yeşerse,
• Bütün karaları örtse, döşese
• Uçsuz bucaksız orman yeşel orman olsa,
• Yaşasa canlılar, huzur içinde.
• Yağmur olsam ormanları sulasam,
• Ekinleri çiçeklere bulasam,
• Yemişlere canlıları dolasam,
• Kaygısızca yeseler doyum içinde.
• Sularımı nehirlerle akıtsam,
• Göl, gölet hepsini suyla doldursam,
• Hastalığı bu dünyadan kaldırsam,
• İnsanlar yaşasa, sağlık içinde.
• Ağaçlarda meyvelerim bol olsa,
• Bütün canlılar bir araya gelse,
• Hepsi gönüllerince yese tüketse,
• Birbirine kıymasa, bolluk içinde.
• Dağlar, tepeler yeşil orman olsa,
• Taşlar kayalar mis gibi çam koksa,
• Çam dallarını bulutlar okşasa,
• Yaşasa insan rayiha içinde.
• Dünyada ne mal mülk, ne altın gümüş,
• Ne işe yarar ki ahlak kalmamış,
• Aslında hayatın tadı mutlulukmuş,
• Yaşasa herkes, mutluluk içinde.
• AĞAÇ OLSAM AFRİKA ORMANLARINDA
• Ağaç olsam,Afrika ormanlarında,
• Yaprak hiç eksik olmasa dallarımda,
• Ağaç dikenleri yara açmasa,
• Zürafa ve fillerin ağızlarında.
• Kuşlar yuva kursa uç dallarımda,
• Yavruları sallasam kollarımda,
• Kanat çırpıp uçsalar havalarda,
• Hür olarak uçsalar keyif içinde
• Ağaç olsam, ormanları kaplasam.
• Gökte bulutları üstümde toplasam,
• Yağmur suları, toprakları sulasın.
• Kurtlar, kuşlar yaşasa bolluk içinde.
• Hayvanat bahçesinde dallar karışsa,
• Sincaplar koşuşsa, kuşlar uçuşsa,
• Maymun dalda saklambaç oynasa,
• Çocuklar seyretse, neşe içinde.
• Zaman = Susuz Deniz
• İçine düştüğümüz ulu bir deniz,
• Hiç durmadan, ömür boyu yüzeriz,
• Suyu yok, su yerine hava yutarız,
• Ömür denen şeyin hududu içinde.
• Öyle bir deniz ki, uçsuz bucaksız,
• Genç insan zanneder ki, hayat sonsuz,
• Oysa hayat sonlu, deniz sonsuz,
• Savaşır dururuz, umut içinde.
• Sessiz sedasız ulu bir canavar,
• Dünyadaki bütün varlıklar yutar,
• Yok olur her şey, yıkılır dağlar, taşlar,
• Zaman dururken hep, sükûn içinde.
• Değişir devirler, yerler yarılır,
• Tufanda ruhlar kabirden ayrılır,
• Gözler tepede ise nasıl yürünür?
• O, Allah’ın işi, hikmet içinde.
• ANLATAMIYORUM
• Nasıl anlatsam ki, garip derdimi,
• Yakar durur sinemi ve yurduma
• Söylüyorum, hicran dolu türkümü,
• Ama kimseye anlatamıyorum.
• Bu dert senin, benim, hem halkın derdi,
• Bu dert öncelikle de Türk’ün dedi,
• Yara olsa onu, hekim sarardı.
• Çözümü bilsem de anlatamıyorum.
• Okumuş liseyi, üniversiteyi,
• Doldurmuş boş insan bütün kahveyi,
• Bu olay şehirde, köyde hep aynısı,
• Boş vakit “kayıptır”, anlatamıyorum.
• Fark etmez okumuş ve yazmış olmak,
• İbadet sayılır, dürüst çalışmak,
• En mühim görev, ataleti kovmak,
• Diyorum da bunu anlatamıyorum.
• Atalet tembellik, işsiz miskinlik,
• Olan yerde olursefalet, fakirlik,
• Esarete yol açar bu acizlik,
• Bu Türk’e uymaz, anlatamıyorum.
• İş ve işçi dolu bir memlekette,
• Çözüm bulunmalı, bu atalete
• İş yok değil iş çok bu memlekette,
• Bir yanlış var ama anlatamıyorum.
• Boş boşuna durmak, ayıplanmalı,
• İş bulunması ve para kazanmak,
• Bunu bütün halkımıza aşılamak,
• Vatan için, en büyük hizmet saymak
• Olmalı, bilmem anlaşılıyor mu?
• Hayvanlarda bilinç var mı?
• Yaradan, bir kanun koymuş her şeye.
• Bizim inancımız var, mahşere.
• Vade dolunca gireriz kabrimize,
• Hesap sonu, ya cennete ya cehenneme.
• Bazı su ürünleri; mesela balık,
• Zaman zaman zıplar, derya dışına.
• Başka dünya arar, kendi başına,
• Belki de renkli bir rüyadır, bir anlık.
• Merak ediyor zahir, ne var dünyada?
• Güneş, ay ve yıldızlar var sanır.
• Bize göre, yalnız cehennem vardır;
• Kızartılır kızgın ateşte, tavada.
• Birçok canlı al’la tutar onları,
• Kiminin zıpkını, kiminin ağları.
• Kimi canlı kanlı, kimi kızartılı,
• Yiyerek şişirir karınlarını.
• Bir çocuğun yaşam hikâyesi
• Ben artık eriştim dokuz yaşıma,
• Bıraktılar beni, bir dağ başına.
• Öküzler arkadaş yoldaşına,
• Erkenden hayvanlar otlasın diye.
• Şafakta çıkar keklikler kayalara,
• Öterek başlarlar bir aria’ya
• Sonra uçarlar birlikte ovalara,
• Ekindeki böcekleri yesin diye.
• Sabah olunca keklikler sustu,
• Güneş farlarını dünyaya tuttu,
• Yeşil ekinlerdeki çiğler kurudu,
• Ekinler büyüsün, baş tutsun diye.
• zaman yurtta, ne bir grev ne bir boykot,
• Dağlar da ne terörist, ne bir haydut
• Çiçekler insana ne güzel ziynet
• Koklasın, yakasına taksın diye.
• MEHMEDİM
• Yine yandı ayaklarım oldu kor,
• Sanki dizel, içten yanmalı motor.
• Sere serpe uzanıp yatmak zor,
• Bu dert sana rahat vermez Mehmed’im.
• Bu dert sana âşık, seni bırakmaz,
• Uzanıp uyumana razı olmaz,
• İçsen de ilaçları hiç kulak asmaz,
• Bu dertten kurtuluş yok Mehmed’im.
• Kalp damarından ameliyat ettiler,
• Bu dertten sen kurtulursun dediler,
• Doktorlar yeni bir damar taktılar,
• Tamirat fayda vermedi Mehmed’im.
• Uyumak için bir değişim gerek,
• Yarı uzanarak, yarı oturarak,
• Atlar gibi ayakta uyuyarak,
• Vardiyalı uykuya alış Mehmed’im.
• Oturup uyurken, tutuldu boynum,
• Bu kezde hem ayaklar hem boynum,
• Duvardaki saate bakamıyorum,
• Velhasıl işin zor senin Mehmed’im.
• İLKOKUL ÇOCUKLUĞUM
• O, bizim okul şarkısı sayılır,
• Kuş sesleri ovalara yayılır,
• Eğitmense eğitime koyulur,
• Ali, topu tut at, yat yat uyu.
• İkinci yıl; tarih, yurt, hayat bilgisi,
• Hesap, hendese ve coğrafya dersi,
• Yardımcı kitap nerede, ne dergisi,
• Veliler getirirdi odunu, suyu.
• Üçüncü sınıf yüklüdür derslerle,
• Amâliarbağa, müselleslerle,
• Faiz, mürekkep faiz ve gramerle,
• Başka bir şey daha var Türklük soyu.
• Gramer hariç derslerim pekiyiydi,
• Tarih, coğrafya hiçte zor değildi,
• Yalnız, “MEFUL” belimi bükerdi,
• Bana göre o, hayali bir şeydi,
• Sanki anlaşılmaz, dipsiz bir kuyu.
• Gençlik Rüyaları
• Gençken dünya gibi dönerdi başımız,
• Renkli rüyalar ekmeğimiz, aşımız.
• Sevgi, saygı idi arkadaşımız,
• Yoksa sevgi, kırılır kanadımız, kolumuz!
• Alnım pütür pütür, akneyle dolu.
• Ay yıldızlarla dolu, aşkın yolu,
• Neydi o yaşamak hey Allah’ın kulu!
• Yok mu sandınız, bu hayatta sonunuz?
• Koşarken yönler hedefe dönüktü,
• Yollar uzaksa da adımlar büyüktü,
• Gönülden gönüle yollar açıktı,
• Kalplere inerdi sevgi yolumuz.
• Gençlikte çeşitli olaylar çoktur,
• Olan her şey hava, yel, duman hoştur.
• Evlat sevgisine denk sevgi yoktur,
• Acısına eş, başka acı yoktur.
• Kitaplar
• Şiire konu olan hikâye:
• Bin dokuz yüz kırklı yıllarda Kırıkkale henüz bir kasabadır. Ara sıra köyden kasabaya inerim.
• Kasabada kütüphane diye küçük bir kitaplık var. İçinde, toplam 5-6 kitap bulunmaktadır.
• Ben okumaya meraklı olduğumdan kitapları karıştırırım. Derken, bir gün oradaki memur bana:
• -Sen meraklı birine benziyorsun, kitaplardan birini al götür oku, getir sonra ötekini al, dedi.
• Çok sevindim ve teşekkür ettim. İşte o kitaplar:
• (Jul Verne)
• Pol ve Virgin, Aya Seyahat, Beyaz Zambaklar Diyarı, vb.…
• Rahmetli İsmet Paşa Hazretleri de okumuş, beğenmiş ve güzel klasikler şerhini de koyarak imzalamış
• Kitaplarım:
• Veysel derki; toprak sadık yârimdir.
• Benim sadık yârim, kitaplarımdır.
• Dünyadaki, cennet vatanımdır,
• Bilgi kaynağıdır, kitaplarım.
• Kitaplar gezdirdi, ben henüz gençtim,
• Madagaskar’ da tanıdığım Pol Virgin,
• Beyaz zambaklar diyarına gittim,
• Başka dünyalar tanıttı, kitaplarım.
• Uçurdular beni, gittim ta aya,
• İndim denizlerin altına, suya;
• Başladım yirmibin fersah yüzmeye,
• Hep bunları öğretti, kitaplarım.
• Kitaplarla olgunlaşır hayat, yaşam.
• İmzalamış İnönü İsmet Paşam,
• Beni ateşleyen kitaplı köşem,
• Sevgili yavrularım, kitaplarım.
• Kitaplarım, sadık dostlarım benim,
• Saklamaz nesi varsa ilim, fenin,
• Çocuklarım gibi onları severim,
• Fen, din, imanla dolu kitaplarım.
• Baş Ağrılarım
• Gençlikte daha çok ağrırdı başım,
• Yazın sıcaklar, soğuklardan kışın,
• Ama daha çokta gönüldaşım,
• Düşündükçe, küt küt vururdu döşüm.
• Benim utangaç bir mizacım var,
• Çocukluk aşkım halen kalbimde yaşar,
• Şimdi bile duysa çocuklarım şaşar,
• Utanırım ah yine ağrır başım.
• Anam, oğluma nazar değmiş, derdi.
• Okur okur, uzun uzun esnerdi,
• Nazar değen uzun boyluymuş derdi,
• Biraz uyuyunca iyi olurdu başım.
• Bakar ki fazla ateş var vücutta da ,
• Heybe dolu su asma yaprağıyla,
• Vücudum sarılırdı yoğurtlu yaprakla,
• Bir gün yatınca iyi olurdu başım.
• Dedemi Yâd
• Çalışırken, herkes seyre gelirdi,
• Hızlı çalışmasına hayret ederdi,
• Çalışma değil sanki yarışırdı,
• İnsan değil, canlı bir robottu.
• Dedemin lakabı;Pepik Ustaydı,
• Aslı Kuyumcuoğlu Mustafa’ydı,
• Ben küçükken o, ileri yaştaydı,
• Yine de çalışırdı, canlı robottu.
• Bir duvar örerken, halk seyrederdi,
• Amele o’nun sesinden titrerdi,
• Üç amele harç yetiştiremezdi,
• Pepik Usta, sanki canlı robottu.
• O’nun kocaman bir orağı vardı,
• Tarlada ırgatlarla ekin biçerdi,
• Kendisi üç kişilik çıkın tutardı,
• Yine de ırgatlardan ileriydi.
• Keşke bütün vatandaş öyle olsa,
• Hepsi yapılır ne kadar iş varsa,
• Milletim kimseye, muhtaç olmasa
• Keşke yurttaşım bu robot gibi olsa!
• Eşkâli sarışın, güleç yüzü vardı,
• Orta boylu, geniş gövdesi vardı,
• Beyaz sakalı o’na ne güzel yakışırdı,
• Dedem, seni nasıl candan özledim.
• Dedem muzip, şakacı hep gülerdi,
• Şakadan hoşlananı çok severdi,
• Komik olayları zevkle anlatırdı,
• Ama çalışmaya gelince değişirdi.
• Köyümüzde senin adın şanın var,
• Sana layık çalışkan torunların var,
• Muhammed gibi aziz peygamberin var,
• Nurlar içinde yat, sevgili dedem.
• Kirpinin Aldanması
• Bir sonbahar gecesi geziye çıkmış,
• Kirpi yavruları yuvada açmış,
• Onlar için bir rızık arıyormuş,
• Kirpi ömründe hiç kestane görmemiş.
• Ormanda giderken mehtap çıkmış,
• Ay ışıklarını, dünyaya salmış.
• Kirpi bir yerde sürüyle yavru görmüş,
• Yazık, anaları yok galiba, demiş.
• Yanlarına giderken bir ayı gelmiş,
• Yavruları ezmiş, çiğnemiş yemiş.
• Kirpi korkudan bir deliğe girmiş,
• Meğer yavru sandığı kestaneymiş.
• Küçük yavruların içi yemişmiş,
• Ezmiş ayı onları, zevkle yemiş.
• Kirpi de yemeyi denemiş, sert gelmiş,
• O; yılan, fare, kurbağa severmiş.
• 18 Mart
• Ben iki şeye dargınım doğrusu,
• Mart ayı ve Haseki hastanesi,
• Güzel gözlerini orda yumması,
• Gel gitme diye yalvardım, duymadı.
• Anarken Ekin’i tutardı nefesini,
• Çaktırmaz, sessiz siler gözyaşını,
• Ağlamamak için sıkar dişini,
• Umreye çevrilmişti haç kaydı.
• Önceki yıl bizi İstanbul’a götürdü,
• Deniz altından Üsküdar’a geçirdi,
• Üsküdar’dan İstanbul’u seyretti,
• günler ne güzel, ne mutlu günlerdi.
• Meğer yolun sonuna gelmiş bir hayli.
• Yeğenim Yunus’un Balık Avı
• Yeğenim Yunus geldi bir gün bahçeye,
• Dedi bana, var mısın balık yemeye,
• Dedim bizim balıklar saf değil akıllı,
• Çekinir onlar oltana düşmeye.
• Ben onları su altında gözlerim,
• Uyku zamanını dikkatle izlerim,
• Dedi, gömüldü kayboldu sularda,
• Onu süzmekten yoruldu gözlerim.
• Derken, kayboldu diye korkuya düştüm,
• Kızılırmak suyu girdaplı büklüm büklüm,
• Kenarda aşağı yukarı koşarken,
• Çıkı verdi yunus girdiği yerden,
• Balıklarla belinde salkım salkım.
• İndim sulara görmek için yakın,
• Turna uykuya dalmış sanki baygın,
• Beni görünce uykusundan uyandı,
• Bana bakıyordu, nedense şaşkın.
• Yan gelip yattı istifini bozmadan,
• Sandı ki beni yakın akrabadan,
• Oysa bir düşmandı ona yaklaşan,
• Çektim zıpkınımı avlamaktı andım,
• Sonunda balık itiraf, dedi ki,
• Bu ihmalimin cezasıdır yandım.
• Turnanın eti kılçıksız ve kemiksiz,
• Bembeyaz bir ettir ki hem de çok leziz,
• Kızartınca biraz yağlı tavada,
• Nefis kokusu yayılıyor havada.
• Baraj göllerinden gelen biriydi,
• Zaten onun için sulara girdi,
• İnatla ısrarla sözünde durdu,
• Yunus, amcasına ziyafet verdi.
• Ağaç Olsam Bahçelerde
• Oturuyorum hiçbir iş yapmadan,
• Keşke bir ağaç olsam bahçelerde.
• Yeşil yapraklarım ve koyu gölgemden
• Serinlese insan, çay bahçelerinde.
• Menekşeler havuz kenarlarında,
• Bülbül altın sesiyle dallarımda,
• Gelin yavrusun sarmış kollarımda,
• Kuş sesleri dinliyor bahçelerde.
• Ulu çınar salar gölgelerini,
• Akasyalar sarkıtır küpelerini,
• Salkım söğüt döker beliklerini,
• Kuşlar öter, arı bal toplar bahçelerde.
• Çocuklar koşar çimenler üstünde,
• Kelebek kanat çırpar çiçeklerde,
• Şems ısıtır arzı, gümüş huzmelerle,
• Cennet kurulmuş sanki bahçelerde.
• Ağacın Faydaları
• Ağaçlar, insanların dostudur,
• Her biri başka yönden fayda verir,
• Ama insan ona sağdık değildir,
• Zaman olur onu, keser bitirir.
• Ağacın faydası bir değil, bin değil,
• Sadece ev bark, kitap kalem değil,
• Medeniyet, yaşam şartları da değil,
• Dünyadaki yaşantının her şeyidir.
• Ağaçlarda, bize verilen bir nimet,
• Toprak, su, hava hepsi ayrı bir hikmet,
• Allah her kuluna vermiş bir kısmet,
• Bilen’e ağaçta bundan biridir.
• Ağaç konusu, çok geniş bir konudur,
• İnsan onu iyi tanımalıdır,
• Ağaç çeşitleri, faydası nelerdir?
• Onu iyi tanırsan, çok fayda verir.
• Evvela onları, tasnif etmeli,
• Meyveli, meyvesiz belirlenmeli,
• Hangisinden, nasıl yararlanmalı,
• Akıl kullanarak verim arttırılır.
• Ağaç bin bir nimetten ancak biridir,
• Barınak, gıda ve yakacak verir,
• Gemiler, botlar ağaçtan yapılır,
• Akla gelmeyen daha neler neler verir.
• Ağaç sevgisi
• Bir zamanlar dostluk kurdum ağaçlarla,
• Tanıştık, uzun boylu kavaklarla,
• Salkım söğüt darılmış toprakla,
• Eğmiş başını, saçını sarkıtmış sulara.
• Sessiz sedasız dinlerlerdi beni,
• Aşı için kestiğim bağ fidanı,
• Ağlar dökülürdü toprağa gözyaşı,
• Sonra coşar yarışırdı çubuklarla.
• İnce kalın demez keserdim onları,
• Hiç itiraz etmez yansa da canları,
• Bilir artık yapılacak aşıları,
• Sevinçle büyürler yeni dallarla.
• Zamanla içli dışlıydık onlarla,
• Dertlerine derman olurdum aşılarla,
• Elma, armut, kiraz hele kayısılarla,
• Hoş meyve yetiştirmek insanlara.
• Ağacın faydası, saymakla bitmez,
• Güle ev, bark, gemi, kitap, söz yetmez,
• Dünyada her yerde uygarlığa hizmet,
• Rabbimin bir nimeti de ağaçlarla.
• BU DÜNYANIN HALİ
• Şöyle bir düşünsen, insan ve hayvan,
• Aynı menfaat ve hep aynı çıkar,
• Sürülerle sığır, davar, kurt, aslan,
• Birlikte bir dünyada yaşıyorlar.
• Keza milyonlarca kuş hep beraber,
• Tahıl ve böcek yiyerek beslenirler.
• Kuş dünyasında da var tufeyliler
• Asalak yırtıcı, kartal şahinler.
• Deniz ve sularda, milyonla balık,
• Küçük, büyük hepsi su da bir varlık,
• Orda da var aymaz ve yaramazlık,
• Kendi soyuna ihanet düşmanlıktır.
• Diyelim hayvanda yok akıl, fikir
• Ama insan, akılla donatılmıştır
• da aklı şer’e kullanmaktadır
• Yok! Tanrı da nisyan ceza büyüktür.
• Akılla donatılmış insanoğlu,
• Gösterilmiş ona, gidecek yolu
• Öğrenmiş ilme, fenni, sanatı
• Gelişmiş yaşamı, hayat yaşarlar.
• Hayvanlar doyunca bırakır avını,
• Doymaz insanın ne gözü ne karnı,
• Akıllıya! İnsan, kırar neslini,
• Budur işte, hayvan insan farkları.
• Günümüzde artık ilimde insan,
• Zirveye çıkıp ta, aya ulaşan,
• Kavimler tarihine hiç bakmadan,
• Kırıp geçiriyorlar, gücü gücüne yetenler
• Bu mezalimin, bir sonu olmalı
• Ulu varlık, bir gün sorar hesabı?
• Hiç şüphe olmasın, bildirir haddi
• Kimse karşı koyamaz tükenince sabırlar.
• Dünyanın haline bakar mısınız?
• Kargaşa içinde yaşar mısınız?
• Ölüm korkusu olmasa, göç olmaz.
• Yaşamı yok eden yerde duramazlar.
• Büyüklerden biri, başka bir yerde,
• Kendi için yararlı bir şey görse,
• Orda, bir kargaşa çıkar ne hikmetse
• Küçük birkaç millet, bir harbe başlar.
• Seyreder zevkle birbirini kırsın!
• Fahiş fiyatlarla, silahını satsın,
• Ağam! gidip sonra, onları kınasın
• Göz koyduğu şeye de sahip olsunlar.
• Dillerinde pelesenk, insan hakları
• Mühim değil vara kendi çıkarları
• Biçarelerin, yok hiçbir hakları
• Mutluluk, saltanat onların hakları.
• Bundan kurtulmanın, tek yolu akıl,
• Kullan aklı, düşme tuzağa sakın,
• Çalış, muhtaç olma dosta düşmana
• Müdana’dan sakın, yoksa soyarlar.
• kimseler karışır mı?
• Dünya ahret verilmiş ellerine,
• Şükürler olsun onu bize verene.
• İstersen sorguya çekte Neron’u,
• Sor bakalım, neden yakmış Roma’yı,
• İstersen çağırt gelsin Karun’u,
• Nereye saklamış onca parayı?
• İstersen kedere gark ol da ağla!
• Sunal seyret, gül katıla katıla!
• İstersen deniz, ırmak sel ol çağla!
• İstersen gülşende lale gül kokla.
• Kimse demez ki neden kokladın lale?
• İşte düşünce hür, serbesttir böyle,
• Düşüncede işe karışma öyle,
• Şükürler olsun onu bize verene.
• İsticvap etki,ne arıyormuş Dara?
• İstanbul’da vede Anadolu’da?
• Kim? Şah İsmail’i kaçtığı yere
• Kadar kovalarmış, durduk yerde.
• Ey Allah’ın kulu! Dağdan gemi gider mi?
• Rüzgâr mısın yelmisin, sana zor değil mi?
• Aden, Viyana, Fas uzak değil mi?
• Atalarımla iftihar, bana hak değil mi?
• Ahtapot sarmıştı ana vatanımı,
• Atamın kılıcı kesti kollarını,
• Denize döktü şımarık Yunanı,
• Rahat uyu atam, güven Mehmet’e.
• ERDEK’TE
• Bir zamanlar ERDEK koyunda bir kamp vardı,
• Misafirler yüzer, güler eğlenirlerdi,
• Müzik eşliğinde, minik bir çift dans ederdi,
• Seyircinin kalbi, sevgiyle dolardı.
• Mehtapta müzik sesi yankı yapardı,
• Yüreklere sevgi ve coşku dolardı,
• Martılar yorgun düştü uykuya vardı,
• Minikler zevkle dansa devam ederdi.
• Palazların adı, Ekin ve Evin’di,
• Anne onları şefkatle severdi,
• Allah’tan lütuf ve mutluluk derdi,
• Mutluluğun şahikasına ererdi.
• Kardeşlerden Ekin dünya değiştirdi,
• Kederli ana kızını evlendirdi,
• Görevim bitti, gitsem oğluma derdi,
• Dilek, kısa zamanda kabul gördü…
• MEHTAPTA BİR GEZİ (Şarkı)
• Kırlarda laleler ve güller vardı,
• Gökte beyaz ışık, saçan ay vardı,
• Ruhumuzu bir aşk duygusu sardı,
• Gökle gümüş ışık saçan ay vardı.
• Biz yürüyorken ay, dahi yürüdü,
• da aşka geldi, rengi soldu,
• Kırlarda mehtabın, zevki sarmıştı,
• Gökte gümüş ışık, saçan ay vardı.
• Bu rüya gibi renkli bir geziydi,
• Bu bize mehtabın, hediyesiydi,
• Gece kuşlarının şarkı türküleriydi,
• Gökte beyaz ışık saçan ay vardı.
• 21 AĞUSTOS 2018 KURBAN BAYRAMI
• Bayramdı Türkan’ım, sesin gelmedi,
• Kulağımda hareli bir ses çınladı,
• Ruhlar âlemi buluşma yerimiz,
• Henüz ilahi emir gelmedi.
• Demekki dünyada çilem dolmamış,
• Teselli de eş dost, eksik olmamış,
• Kalemin yazdığı, ömür dolmamış,
• Henüz ilahi emir gelmedi.
• Beş ay üç gün olmuş, nazlım gideli,
• Her taraf anılarla döşeli,
• İlkbahardı sen toprağa düşeli,
• Gözüm yollarda kaldı emir gelmedi.
• ALIN YAZISI
• Haseki hastanesi derler sana
• Yaptığını biliyor musun bana?
• Nazlı kızımın ruhunu sakladın,
• Yüreğim ve kalbimle dargınım sana.
• Beynine düşmüş kırmızı bir damla,
• Ne olurdu? Alsaydın ihtimamla,
• Gözümde şanın daha da büyürdü,
• Bu hal uygun değil, senin şanınla.
• Sitemim içimde, yanan yaradan,
• Kaderini böyle yazmış yaradan,
• Değişir mi levhi kalemdeki yazı,
• Bizimki dert yanmak şöyle sıradan.
• ESKİ BAHŞILI
• KÖYÜM
• Karadere derler, çok sarp bir vadi,
• Dibinden çağıl çağıl sular akardı,
• Ağzında dev bir dut ağacı vardı,
• Meyvesi, üç köye bile yeterdi.
• Vadinin yamaçları yüksek kayalık
• Dört kilometre sonra genişlik
• İlk defa köy orada yerleşik
• Tepeden tepeye, keklikler uçardı.
• Köyden yukarda, bir çeşme vardı,
• Boyu uzun ve dört kurnası vardı,
• Kurnalardan harıl harıl su akardı,
• Dizi dizi dutlar ve göleti vardı.
• Göletin içi su ve mille dolar
• Camızlar hemen içine dalar
• Çıkmazlar içinden, zevkten puflar
• Bu gölete giren, boğulur derlerdi.
• İNSAN İBLİS İLİŞKİSİ
• Biz insan olarak yaratılmışız
• Gerçekten insan mıyız onu bilmem
• Diyelim ki öyle ya yaptıklarımız
• İnsanlığa yakışıyor mu? Bilmem.
• Hak hukuk dünyanın asli temeli
• Hakkı çiğnetmek şeytanın ameli
• İnsan ona uyar, ezelden ezeli,
• Ne yapsakta ona, uymasak bilmem.
• İnsi yaradan, iblisi de yaratmış
• Onları birbirine hasım yapmış
• İns iblisi kovmuş, görevi devralmış
• İblise iş kalmamış, iyi mi? Bilmem.
• AĞLATMA BİZİ
• Durdum başucunda, baktım yüzüne
• Perde inmişti, yumuk gözüne
• Bir cevap gelmedi, benim sözüme
• Açıver gözünü, ağlatma bizi.
• Vardım baktım ruhsuz baygın yatıyor,
• Derdime yeni dertler katıyor,
• Devran dönüyor ne güneşler batıyor,
• Dur kızım dur, dur da ağlatma bizi.
• Mahzun gözlerinde, manidar bakış
• Andıkça oğlunu, içine akış
• Yorgunuz gidemeyiz, yolumuz yokuş
• Sen gitme kızım, ağlatma bizi.
• Yanık yarası derler derine işler
• Evlat acısı da yanıktan beter
• Atalar haberi düşlerden bekler
• Rüya da gel bari ağlatma bizi.
• Kader mi beynine gelen kanama
• Yanıp tutuştun da, cananına
• Dileriz Allah’tan, kavuşasın oğluna
• Haber ver rüyada, bekletme bizi.
• UYURUM
• Hayat yolunda, makule uyarım.
• Gidince orada, rahat uyurum.
• Dertlerimi, bu dünyada koyarım.
• Gider orda rahat rahat uyurum.
• Dünyadan giden ataları özledim.
• Ömrüm boyunca bu dünyayı izledim.
• Çoğu kez dostlardan vefa görmedim.
• Bulursam vefalıyı yatar uyurum.
• Sadakat timsali, bir insan gördüm.
• Vefadan bıkmadın mı, diye sordum.
• Dedi, seksen yıldır seninle durdum.
• Vefalının koynunda yatar uyurum.
• BİR DİLEK
• Şöyle acayip bir imkân olsa,
• Belli bir zamanda görüşülse,
• Bilgi alınıp bilgi verilse,
• Dünyalar arasında haberleşilse!
• Bu görüşme rüya şeklinde olsa,
• Olmaz, olmaz deme, Allah dilerse,
• Oluverir hemen, Rabbim ol derse,
• Dünya ve ahret arasında.
• Kalan yok dünyada, gelen gidiyor,
• Gidenlerden hiçbir haber gelmiyor,
• Merak dolu insan, haber bekliyor,
• Ne fark var? İki dünya arasında.
• Yarab, kuran diyor ki bekle kabrinde,
• Görürüsün olanı, haşır vaktinde,
• Bize akılı verdin, merakı hem de,
• Lütfunla bilelim, rüya sırasında.
• HASEKİ HASTANESİ
• Türkan, beyin kanaması neticesi başından ameliyat olmuş, yoğun bakımda şuursuz durumda yatıyor.
• Zorlukla ziyaret edebildim, ayılacağına ümidim azaldı.
• Ciğerim koptu, onu bağışlaması için Allah’a dua ettim ve kendine:
• GEL GİTME KIZIM
• Zaten bu dünyada, hiç kimse kalmaz,
• Acele etme sık dişini kızım.
• Bir anne tek kızını öksüz bırakmaz,
• Vazgeç gitmekten, gel gitme kızım.
• Elbet seninde bir bekleyenin var,
• sonsuz deryaya, düşmek mukadder,
• Kesin hepimizin, gideceği yer,
• Acelen nedir ki? Gel gitme kızım.
• Saçların sarı bir çiğdem demeti,
• Dilinden dökülen, zemzem şerbeti,
• Felek ne hikmetse, acele etti,
• Uyan kuzum uyan, gel gitme kızım.
• Senin gülüşün bende akan ılık kan,
• Sen gidersen dünya ışıksız bir han,
• Hayatın yaprağı, döküldüğü hazan,
• Hazanı aşmış güzdedir baban,
• Gözyaşım dursun! Gel gitme kızım.
• KIRIKKALEM
• Biz cumhuriyetle doğduk,
• Büyüdük bir adam olduk,
• Kırıkkale’yle büyüdük,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Kırıkkale’yle akranım,
• Esin verirdi kitaplarım,
• Onu halkevinden alırdım,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Küçücüktü Kırıkkale,
• Köyden gelirdim mektebe,
• İlkokulda mertebe,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Irmak vardı yolumuzda,
• Serinlerdik sularında,
• Her gün yalnız iki defa.
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Ben küçücük ırmak derin,
• Sular soğuk hava serin,
• Şaka değil gerçek derim,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Kırıkkale de neler var?
• Koca uzun bir nehir,
• Büyük büyük fabrikalar,
• Biz,Cumhuriyet çocuklarıyız.
• Vatanın müdafaasında,
• Başta gelir Kırıkkale,
• Silahlar verir Mehmede
• Layık olur Cumhuriyete.
• KORE HARBİ
• Ellili yılların başında,
• İki kardeşin arasında
• Kavga vardır KORE’lerde
• Top yapılır Kırıkkale’de.
• Kuzey Kore, arkasında,
• Sovyetlerle dâhil Çin’de,
• Güney Kore, tarafında,
• USA, onaltı batılı ülkede
• Bir de Mehmetçik orada.
• Gafilleri bir çembere,
• Alır cesur Kuzey Kore,
• Ramak kalmıştır ecele
• Bekliyorlar teslim üzere.
• Bilmiyor ki Coni, Mehmet var,
• Mehmetçik ani süngü takar,
• Saldırıp çemberi yarar,
• Kore ve batı kurtulur.
• Mehmedi tanır Sovyetler,
• Hem desoylu batılılar,
• Unutulmaz yenen tokatlar,
• Kulak çekerdi Osmanlılar,
• Kavga ederse yaramazlar.
• KİMLİK
• Gençlikte hayalim, ukde beynimde,
• Yaşıyor ümidim, halen içimde
• Yaşam sevinciyse, bahar biçimde,
• Yitirmedim saygımı yaradana, ben.
• Zaman akmaz görünen ulu bir nehir.
• Sessiz sedasız akan cisimsiz bahir.
• Nice tarihi geride bırakır,
• Yaşam sevincimi yitirmedim, ben.
• Abat bir vatanda yaşıyorsa gençlik.
• Orda düğün, bayram ve şenlik.
• Millet hasleti, mertlik ve cömertlik.
• Bu mert milletin bir evladıyım, ben.
• Benim yurdumun adı Anadolu.
• Mehmetlerin hepsi de bir Türkoğlu.
• Dadaşlar, Seymenler, Efeler dolu.
• Vatanım milletimle cennetteyim, ben.
• ANARKEN OSMANI (1)
• Osman’ın dolaştığı çevre dağlar,
• Dağlarda aradığı tek bir şey var;
• Acep bir izine rastlar mıyım, der.
• Oysa o kabirde, çeker Osman’ı.
• Osman durmadan hep arılar arar.
• Derdi arı değil, ciğeri yanar,
• Genç yaşta ölen oğlunu arar.
• Neden üzer felek, garip Osman’ı.
• İrfan, genç yaştayken evlenmişti;
• Allah onlara bir oğlan vermişti,
• Lösemi, İrfan’ın yolunu kesti,
• Öksüz bıraktı, küçük Osman’ı.
• Osman küçükken, anamız ölmüştü.
• da torunu gibi, öksüz kalmıştı.
• Dedenin kaderi, toruna geçti.
• Zalim dertler, bırakmıyor Osman’ı.
• Bu hüzün, bu evde dönen bir çarktı.
• Osman’ın kızıda, dünyayı bıraktı.
• Elem azalmadı, daha da arttı,
• Acılar aldı götürdü Osman’ı.
• Ölen oğlu ile kızına yanan
• Ana, kabir başına otururken
• Bacağı kırılır, figan ve elem
• Karışır hepsi anarken Osman’ı.
• Görünürde yoktu bir günahları.
• Felek niçin verdi, bu cezaları.
• Biz bilemeyiz günah ve hayırları
• Dileriz Allah’tan, cennete koysun
• Bu garip aileyi ve Osman’ı.
• ÜZÜMLERİN AHI
• Acımaz insan, sıkarak ezer preste,
• Kimi şarap yapar, içer streste,
• Öteki çıkarır, ruhumu bir imbikte,
• Viski çıkarıp ta, içerler zevkle.
• Daha neler, başka neler mi eder?
• Alır ayağın altına, bizi ezer.
• Gözyaşı kana karışır ki kader
• Kaynaya kaynaya, oluruz pekmez.
• Ezmeden önce üstümüze maın döker;
• Bazen bu yetmez, süt yoğurt döker,
• Bu da renk ve tadına tesir eder,
• Böyle oluruz, bal gibi bir pekmez.
• HAYAL KURMAK
• Nahif bir kalbim, bir yüreğim var,
• İçinde kurulu mizan terazi var,
• Bir gözünde kızım, birinde oğlum,
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• Torunuma kalbimin ortası var,
• Bozamaz dengeyi ortada oturur,
• Ahrette müstakbel arkadaşlar,
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• Ey gönül, sen seni ne zannedersin?
• Kendine arkadaş hazırlıyorsun,
• Acep ne der Tanrı, demiyorsun.
• Hayallerin boşuna, Tanrının dediği olur.
• SIRDAŞLARIM
• Gözlerdim oturup, kalktığı yerleri,
• Bastığı yerlerde, ayak izlerini,
• Dağlara sinmiş mi ki güzel sözleri?
• Dinlemek isterdim, o güzel sesini!
• Haber sorardım, uçan turnalardan,
• Derelerde akan, soğuk sulardan,
• Ilgıt ılgıt akan, Kızılırmak’tan,
• Bir hayal kalmış mı, o ela gözlerden?
• Gider dert yanardım, kale dağına,
• Dağlar taşlar şaşkın, bakardı bana,
• Üzülür cevap veremezlerdi ama
• Dağlar benim suskun sırdaşlarımdı;
• Derdimi dökerdim, sırdaşlarıma.
• İNSANOĞLU VE GÖNLÜ
• Deniz dalgalanır, ırmaklar akar,
• Rüzgârların önünde bulutlar uçar,
• Döllenmek üzere, çiçekler açar,
• Yalnız insanoğlu, her şeye karışır!
• Güneş, arza nurdan ışıklar saçar,
• Yıldızlar uzaktan bize göz kırpar,
• Bütün varlıklar, bir görev yapar,
• Yalnız insanoğlu, her şeye karışır!
• Gönül kocamaz, uzuv ihtiyarlar,
• İnsan o dur ki, serüvenle bahtiyar,
• Gizli açık demez, burnunu sokar,
• İnsanın gönlü genç, beden ihtiyar.
• DİNMEYEN HÜZÜN
• Bazen öyle meyus, haller oluyor,
• Sisli bir hayal içinde yüzüyor.
• Bir ses duyuyor, gözlerim kapalı,
• Bu ılık ses beni uyandırıyor.
• Artık açık gözlerimle görüyor,
• Bana bakan resimde gülümsüyor.
• Sevgi, hüzün, acı hepsi karıştı,
• Bu saf yüz sessizce bana bakıyor.
• Sinirlerim boşaldı da ağladım,
• Buna dayanması kolay mı sandın?
• Ağla ağla doya doya rahatla!
• At atabilirsen, keder azalsın!
• Eşim gelmiş başımda bana bakmış!
• Neden ağlıyor acep, diye şaşmış,
• Ne oldu, diyerek beni uyardı,
• Türkân, ona da baygın baygın bakmış.
• TATLI SESLİM
• Şaka yollu iki sözüme gülerdi,
• Onun gülmesi dünyaları değerdi,
• Sesi, bana altın gibi gelirdi,
• Yok artık o, o hazzı, asla duyamam.
• Kızıma şakadan, Türkan hanım derdim,
• Bu sözümle onu öyle ateşlerdim,
• Ta uzaklardan bile bunu anlardım,
• tatlı sesi, artık asla duyamam.
• Bir başka latifemde, “Eyimin” derdim,
• Ege diyalektlerini kullanırdım,
• Ta uzaklardan bile onu anlardım,
• Hasretim bu tatlı sese, asla duyamam.
• İHTİYAR DELİKANLI
• Asra yakın bir zaman, çalıştım durdum,
• Gidemem gayrı ben, epey yoruldum.
• Yaşarken, çok şeyler duydum, duruldum,
• Gidemem efendim, yollarım yokuştur.
• Ne kadar sarpsa da, sevginin yolu,
• Aşkı unutmuyor, insanın gönlü,
• Boşuna bir hülya, kırılmış kolu,
• Gidemem efendim, yolum yokuştur.
• Zamanla yorulmuş, dermansız beden,
• Bu dünya bir köprü, üstünden giden
• Dönemez geriye, gider ebeden,
• Gidemem efendim, yolum yokuştur.
• GENÇLİK
• Gençliği özlüyorum, sen özlemez misin?
• Geçmiş gitmiş olsa da, posası var,
• Eğer onu bir yerlerde görürsen,
• Deki “onun sana sevgi, selamı var”
• Gençlik bir ilkbahar, hep aynı kalmaz,
• Çekilir gider yavaş yavaş durmaz,
• Zannetmeki yeşil yapraklar solmaz,
• Vakti gelince ecel onu selamlar.
• Taze gönüllerin, kanatları var,
• Esince rüzgâr tüy gibi uçarlar,
• Teravet, hareket kanlarında var,
• Hazana ulaşınca, uykuya dalar.
• Gençliğin gönlünde, kırmızı renkler,
• Baharda çiçekler sarı, pembe açarlar,
• Hazana varınca, solar sararırlar;
• Yaşlı kafalarda, başlar düşünceler.
• Gecelerin hası, on dördünde aydır
• İşte gençlikte, böyle bir şeydir,
• Bir ateş topu fokur fokur kaynar,
• Coşarak, ırmaklar gibi çağlar.
• CENNET KOKUSU
• Yeğenimin bahçesindeki güller,
• Dostlara sunulan çiçekler, buketler,
• Ilık güneşte olgunlaşan meyveler,
• Elma, kiraz, ayva, lavanta kokar.
• Güller, çiçekler, meyve dolu dallar;
• Dalda öter altın sesli bülbüller,
• Olgunlaşınca tazecik meyveler,
• Doldurur her tarafı aromalar.
• Reyhanla, fesleğen cennet kokarlar.
• Rüzgârla sıkışan bulutlar ağlar,
• Bulutun gözyaşı toprağı sular,
• Akan gözyaşı da dallara yarar,
• Baharda topraklar, mis gibi kokarlar.
• KARA TOPRAK
• Bazen telefon acı acı çalıyor,
• Ne var diye baba onu açıyor,
• Türkan gelmiş de ona bakıyor,
• Kırma bakışını, ey kara toprak.
• Başında siyah bir şapka, gülüyor
• Rüya gibi bir görüntü veriyor
• Tabi babasını sevindiriyor
• Sevgimizi kırma, ey kara toprak.
• Türkan’ın başında manalı kalpak
• Çiçeğini yeni açmış bir zambak,
• Esen meltemle titreyen bir yaprak
• Koparma yaprağı, oy kara toprak.
• Ona bakarken içinde bir şey kaynar
• Ciğerim sökülür ve kalbim oynar
• Ağlarım ağlarım, gözyaşım pınar
• Dursun gözyaşım, beni de al, kara toprak.
GEL GİTME KIZIM
• Babayım kükremiş, sönmüş volkan,
• Savrulur lavları, kül eder kızım,
• Sen hançer yemiş, yaralı ceylan,
• Eriyip gitmeyelim, gel gitme kızım.
• Türkan’ım sen neye içleniyorsun?
• Yapacağın umreyi unutuyorsun,
• Burada her şey yarımken gitmemelisin,
• Sensiz biz ne yaparız, gel gitme kızım.
• Feleğin derdi ne, bilemiyoruz,
• Acı, keder, elemle edemiyoruz.
• Türkan’ı almayın, yalvarıyoruz,
• Gözlerimiz yaşlı, gel gitme kızım.
• Feleğin vurduğu darbe yetmez mi?
• Yeni bir darbe de sen vurma kızım,
• Yaralı kalbimizi felç etme kızım,
• Evin Halil Mustafa’yı terk etme kızım,
• Vazgeç gitmekten, gel gitme kızım.
• Yarabbi büyük mü konuştuk yoksa
• Tövbeler tövbesi, tövbe yarabbi,
• Kim koruyabilir, gazabından bizi,
• Amadeyim emrine, beni al yarabbi.
• Derdim iki iken üç oldu kızım,
• Bir de sen ekleme, gel gitme kuzum,
• Bu kadar cefa bize yetmez mi kızım,
• Vazgeç bu sevdadan, gel gitme kızım.
• Ağlatma Nazlı Evini, gel etme kızım.
• Evlat acısı durmaz, giderek katlar.
• Teskin etmeye çalışsa da dostlar,
• Duygu seli olur, şişer başlar,
• Yanar yanar dinamit gibi patlar,
• Sık dişini, patlatma beynini kızım.
• Benim anam henüz kırkdokuz yaşında,
• Gitti acılar sızılar içinde,
• Kaldı yaşlı babam öksüz biçimde,
• Huzur bulamadı ahir yaşında,
• Eşini öksüz bırakma, gel gitme kızım.
• Canım cananım, ciğerim evladım,
• Senin yokluğuna nasıl dayanırım,
• Annenle beraber yalvarırım;
• Beni al, diye niyaz ederim,
• Sen dur da sırayı, bana ver kızım.
• CENAZE ÇADIRI (ROMANTİK BİR KAHVALTI)
• Zemin yemyeşil, hali gibi çayır,
• Üstümüz belediye tipi bir çadır,
• Dışarıda gözyaşı gibi bir yağmur,
• Islatır toprağı, kokutur mis gibi.
• Soba ortada yanıyor çıtır çıtır,
• Üstünde susamlı simit ısıtılır,
• Yağmur damlaları çadır pıtır pıtır,
• İlkbahar, müjdesini veriyor gibi.
• Sobanın etrafı, halka biçimde,
• Çaylar üstünde tütüyor, duman içinde,
• Kahvaltı ediyor neşe içinde,
• Sanki dünyamızda ölüm yokmuş gibi.
• Türkan’ı anıyoruz, gözümüz yaşlı,
• Evinde sıralı, işleri başlı,
• Kızımın künyesi, köyü Bahşılı
• Alaaddin Hz. Bıraktım, yedemin gibi.
• ÜMÜTSÜZ BEKLEYİŞ
• Tarih, On iki Mart ikibinonsekiz,
• Türkan’ım yoğun bakımda şuursuz,
• Haseki hastanesinde durum belirsiz,
• Yüreğim kopacak, kızım gidiyor.
• Kızı, damadı, doktor çare arıyor,
• Türkan habersiz biçare uyuyor,
• Tıp sükût etmiş umar bulunamıyor,
• Durum odur ki ebet uykuya gidiyor.
• Morgdan çıkarken, açıp gördüğümüz,
• Gözleri kapalı, sapsarı bir yüz,
• O, hayat dolu güleşen şen şakrak kız,
• Ebedi bir uykuya dalmış gidiyor.
• Acıpayan Alaaddin Kasabası
• İNSANOĞLUNA
• Neden dünyaya, dar dünya diyorsun,
• Dünyayı kendine dar eden, sensin.
• Dürüstlük, ırz, namustan söz edersin,
• Ama bütün melaneti sen yaparsın!
• İnsanın, insanı anlaması zor,
• İnsanın, insanla problemleri var,
• Ne cine ne de şeytana gerek var,
• Sen o işi, daha iyi yaparsın.
• Neden doymaz ki, bu insanın gözü,
• Hep aynı düşüncede gelini, kızı.
• Hiçe sayılır bu hayatın özü,
• Derdin ne ki; nereye gidiyorsun?
• Tarihte çok açgözlü biri varmış,
• Uçsuz bucaksız hazinesi varmış,
• Anahtarlarını kırk deve taşırmış,
• Ey KARUN, şimdi neyi açıyorsun?
• Bak! Biraz toprağa ihtiyacın var,
• Birkaç metre beze seni sararlar,
• Hani diyordun ya, bu dünyaya dar,
• Bunları dahi bulamayanlar var,
• Yoksa yer, tabiatın koynunda yatarsın!
• MEHMETÇİKTEN DİLEĞİM VAR
• Türk’ün kimseden bir isteği yok,
• Kimsenin yurdunda hiçbir gözü yok,
• Çömezde, düşmanda utanma yok,
• Vur yiğidim vur, densizlere vur.
• Türk’e tek yüzlü dost ve dostlar gerek,
• Yüzü çift olandan sakınmak gerek,
• Dost görünüpte düşmanlık ederek
• Vur sinsiye vur, vatan aşkına vur.
• Mehmedin kimseden isteği yoktur,
• Vatanı korumak, Mehmede haktır,
• Yurduma göz diken hainler çoktur,
• Vur yiğidim vur, Allah aşkına vur.
• Arsız bunlar, kızarmıyor yüzleri,
• Kime söylüyorsun, yok ki yüzleri,
• Varda bunların ikidir yüzleri,
• Vur yiğidim vur,riyakâra vur.
• Bizim vatanımız, dünyada cennet,
• Bunların işi gücü hile, töhmet,
• Huysuzları susturuver sana zahmet,
• Vur yiğidim vur, şehitler aşkına vuruver.
• OKUL ARKADAŞLARIM
• Üç arkadaşın üçü de Nihat’tı.
• İkisi İzmirli, biri Ankaralıydı;
• Ankaralı, koçak bir delikanlı.
• Bunlar, sevgili arkadaşlarımdı.
• Ankaralı, koçak delikanlı,
• Soytaş Nihat, bizim sınıfa alındı,
• Yurtta da bizimle beraber kalırdı,
• da benim samimi arkadaşımdı.
• Okul arkadaşlığı okulda kaldı,
• Dostluk yola düştü bizimle geldi.
• Gerçek dostluk iyice derinleşti.
• Arkadaşlık, kardeşliğe dönüştü.
• Karakartal Nihat, cesur insandı,
• Bana karşı yardımdan kaçınmadı,
• Okul notlarını bana verirdi,
• Teşekkür sunduğum arkadaşımdı.
• Altınkulp Nihat’sa, efendi insan.
• Öğreniyordu hem Almanca lisan,
• Durmadan, mimar olmaya çalışan,
• Efendilik timsali arkadaşımdı.
• Mahir, sevgili oğlum arkadaşım,
• Soytaş Nihat sevgili kardeşim,
• Mutlu talebelik günler geçirdim,
• mutlu günleri özlüyorum.
• İki arkadaşım, ıradı benden,
• Bıkmışlar buralarda yaşamaktan,
• Oğlum Mahir’le Altınkulp Nihat’tan
• Hiçbir haber yok bu arkadaşlarımdan.
• Ben, sevgi selamlar gönderiyorum,
• Siz gençtiniz, bense artık yorgunum.
• Yoruldum, bende gelmek istiyorum,
• Yer açın! Sevgili arkadaşlarım.
• VATAN HASRETİ
• Dertliyim, vatandan, ta uzaklardayım,
• Gittim denizlere, güzel yıkandım.
• Döktüm dertlerimi, denize attım.
• Gitmiyor içinden, vatan hasreti.
• Çıktım havalara, kuşlarla uçtum,
• Baktım yukarlardan, yurdumu seçtim,
• Şahane güzelliklere ulaştım,
• Dinmedi içimde, vatan hasreti.
• Yabancı ülkede, aldım yanıma
• Ailem, kavuştum oğlum, kızıma,
• İşte sevgili ailem yanımda,
• Çıkmadı ruhumdan, vatan hasreti.
• Bu sevgi bu ateş, pişmiş bedenle,
• Çıkmıyor yunmakla ve yıkanmakla,
• Üstelik kaynatsan, kaynar kazanda,
• Çıkmıyor bedenden, vatan hasreti.
• Kışta kıyamette, bir dal üstünde
• Yaşayan bülbülü, götürmüşler de
• Som altın bir kafese koymuşlar da
• O, da feryat etmiş, vatan hasreti.
• II. DÜNYA HARBİ (2) (Ekmek / Almanya)
• NE YAPACAK EKMEĞİ
• Bu harpten sonraydı, akşam bir evde
• Işıklar yanarken, yemek vaktinde
• Zil çalar kapıda, git bak der kızına
• Kız korkular içinde der ki babasına:
• Burada, adam gibi bir yaratık var,
• Adam ama, harp malulü bir asker
• El ayak ağız burun hepsi protez
• Ne istiyormuş o, bakalım bir sor!
• Seninle kısa bir görüşme istiyor,
• Stalingrad da albayımdı, diyor.
• Adam, albayım diye söze başlar,
• Konuşma bitmeden ışıklar söner,
• On dakika sonra lambalar yanar,
• Ortada ne adam ne yaratık var.
• Etrafı ararlar, adam yok, kaçmış
• Her şey mevcut yalnız ekmek kaybolmuş
• Der kız; oğlu ise hayretle sormuş,
• Adama bak! derdi ne ki ekmekle?!!!
• II. DÜNYA HARBİ (3) (Ekmek / Almanya)
• BİR DİLİM EKMEK
• Karı koca yatağında uyuyor,
• Derin uyku gece, saat üç sular,
• Kadın uykusunda bir sadme duyar,
• Her halde biri masaya tosladı, der.
• Kadın, eliyle kocasını yoklar,
• Eli boşta kalır, yatakta yoktur,
• Karneyle üç dilim ekmek verilir,
• Adam aç, eşinin payından çalmak ister.
• Kadın,ayakucuna basarak gider,
• Aniden mutfak lambasını yakar,
• Adamı, ağzında lokma yakalar
• Ama adam mahcup olmasın diye
• Bir gürültü, galiba damda biri var
• Lokmayı yutamaz, ağzını yumar
• Ve yüzünü öbür tarafa döner
• Evet, evet mutlaka biri var
• Bende duydum, ya birisi ya rüzgâr.
• İkisi de hiç konuşmaz yatarlar,
• Adamın ağzında hala lokma var,
• Kadın anlamasın diye yutamaz,
• Kadın güya uyur, kocasını dinler,
• Adam çok itinayla lokmayı yutar.
• VATAN KOKUSU
• İsviçre Alplerinde, çıktım doruğa
• Baktım renkli camla akan Reina
• Renkli bulut gibi, uçuyor sular
• Şelaleden düşen, Alman Ovasına
• Vatan kokusu gelmiyor burnuma.
• Eğlencede gidiyoruz Tuna’da
• Küçük bir gemicik açık havada
• Akıntı doğuya doğru sularda
• Derinden bir koku, gelir burnuma.
• Gelinimin biri, bir İtalyan kızı
• Venedik ki Adriyatik kıyısı
• Bizi davet etti, Gelin babası
• Doğudan gelir hoş, bir koku burnuma.
• Almanya’dan dönüyorduk vatana
• Gittik Hagen garına, bindik trene
• Yataklı trenimiz vardı Sofya’ya
• Geldi hoş bir vatan kokusu burnuma.
• DUR BAKALIM
• Ey Coni, seninle cenge girmiştik,
• Cenk sırasında, senle tanıştık,
• Kore’yi hatırlarsınız sandık,
• Meğer yanılmışız, seni tanımakta.
• Biz eksiden de Türk’tük, şimdi de Türk
• zaman Osmanlı, şimdi ATATÜRK,
• Bu milletin bilmediği dönüş ve çark
• Kusur etmez sözüne sadakatle.
• Acep ne derdi etrafı silah dolsa,
• Hudut ateş çemberi Kanada olsa,
• Sahi bir zamanlar Rusya Küba’da
• Rus gemileri nasıl kovalandı
• Eğer Türk’se kızımız, gelinimiz,
• Fark etmez oğlan mı kız mı yiğidimiz,
• Dadaş, Efe birdir hep kanlarımız,
• Cesaret simgesi “TÜRK” ibaresi.
• AİLE BOYU
• Ben anamın ilk çocuğu olmuşum,
• Güneş ufuktan çıkarken doğmuşum,
• Uzun siyah, saçlı bir kız sevmişim,
• Bana herkes, şanslı insansın diyor.
• Dokuz yüz yirmi altı doğumluyum,
• Kırıkkale ilim, Bahşılı köyüm.
• Pepik Hasan’ın oğlu, kuyumcu soyum
• Köylüm bana Pepiğin Memet diyor.
• Pepiğin Hasan’ın, dört çocuğu vardı,
• İlki oğlan, Mehmet’ti Onun adı,
• İkincisi bir kız, O Fatma idi,
• Diğerleri Mustafa ve Osman’dı,
• Anam bana ilk göz ağrım diyordu.
• Şanslı denen Mehmet’in beş çocuğu,
• İlkleri; Mahir, Hasan, ikisi de oğlu
• Türkan,Şükran en son da Ece doğdu,
• Allah insana güzel evlatlar veriyor.
• SEVGİ ATEŞİ
• Bu nasıl sevgidir, uykuma giren,
• Aşkımın ateşidir, bana güç veren,
• Duruşu aslanda kendisi ceren,
• İşte bu güzele vurulmuş ben.
• Aşkımın gözleri, engin bir deniz,
• Denizin suları, su gibi aziz,
• Suların bağrındaki her şey temiz,
• Aşkımın denizinde yüzerim ben.
• Aşkımın dili su gibi akan pınar,
• Akan sular toprağa hayat sunar,
• Canlıların yaşadığı bu kulvar,
• Aşkımın kulvarında yüzerim ben.
• Aşkın yolu aydın ve güneşliktir,
• Yolu gösteren ay veya güneştir,
• Ruhların içinde yanan ateştir,
• Aşkımın ateşinde yanarım ben.
• DR. EKİN
• Ateşim var diye, yatmış uyumuş,
• Uykuya dalmış da ruhu uçmuş,
• Hediye olarak, vücudu kalmış,
• Hastalar ofiste, onu beklerken.
• Sussada ana, akar içine yaşlar,
• Dindiremez akan yaşı dostlar,
• Ne Harmandalı, ne de halaylar,
• Sarı saçlarını, kesen makaslar,
• Deliyor kalpleri, Ekin’i anarken.
• Yüzde donuk bir tebessüm yalandan,
• Dostlarda üzgündür acı olaydan,
• Haber sorulur önüne gelenden,
• Titrer yürekler acı haberden.
• Kızının nikâhı, şanlı merasim,
• Ekin nerde, diye geldi sorasım,
• Ölsem gömülmeden, yakılsa naaşım,
• Onu arar ruhum, külüm uçarken.
• SANAT ZEVKİ
• Türkân, sanatçı olmuş keman çalıyor,
• Kemanının sesi ta bağrımı yakıyor,
• Karadeniz havası bile çalıyor,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• Kemanının yanık sesini duyanlar,
• Severek dinlerler ve alkış tutarlar,
• En içten alkışı Halil uygular,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• Kızımın sevgili kızı Nazlı Evin,
• Enstrüman olarak çaldığın saz senin,
• Yaylı saz çalıyor hemde senin eşin,
• Kemani olmuş, benim sevgili kızım.
• HEP SENİ GÖRDÜM
• Gittiğim yerlerde, çok şeyler gördüm,
• Hepsinin önünde, hep seni gördüm.
• Toplum içerisinde, boş dolaşmadım,
• Hep seni aradım, hep seni gördüm.
• Şehir ve köylerde, kırda bahçede,
• Çalışırken işte, surda kahvede,
• Yollarda, sahilde, görebildiğim
• Her yerde hep seni, hep seni gördüm.
• Dağlar ovalarda, oyak vadide
• Bağlar bahçelerde, engin yücelerde
• Nefes alabildiğim her yerlerde
• Seni aradı gözüm seni gördüm.
• Göller nehirlerde, berrak denizde
• Renkli balıkların, yüzdüğü yerde
• Derin denizlerin, en diplerinde
• Mercanlar arasında seni gördüm.
• Hayalimde kanat, taktım kendime
• Gökte yardım etti bulutlar bana
• Beraberce ulaşırdık yıldızlara
• Aradım seni yıldızlar arasında.
• NAZİRE
• Yusuf UYAR’A
• Emiroğlu yalnız olsan da dağda,
• Diktiğin palamut beraber çamla,
• Yağan yağmurun suyu sular da,
• Hep beraber selam dururlar Hakka.
• Bir zamanlar köyde öterdi kuşlar,
• Tepeden tepeye uçardı keklikler,
• Çam tepesinde kara kartallar,
• Rızık için dua, ederdi Hakka.
• BABA HASRETİ (ŞÜKRAN)
• Ben yurtdışındayım, burada ailem;
• Altı yaşlarında, ortanca kızım,
• Çocukta nasıl bir baba hasreti
• Çektiğini birbir, anlatır eşim.
• Yirmiüç Nisan’da çocuk bayramı
• Babalar bayrama getirir çocukları
• Bakar çocuklara, bir daha bakar
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Evin önü yol, yoldan geçerler hızla
• Bir adam gidiyor, elele kızıyla
• Süzer onu yolun sonuna kadar
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Bizim iki dini bayramımız var
• Adettir çocuklar, hep şeker toplar
• Bayramda gelir, babalarla çocuklar
• Dışarı çıkıp gidince komşular
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• Herhangi bir çocuk görse babasıyla
• Gözleri yaşarır, acayip duyguyla
• Hasreti körletmek, ister sorguyla
• Hıh! Benim babam yok mu, der, hicranla!
• (Türkân size gelince ona okuyun!)
• KEKLİK AVI
• Osman bir avcıdır, gezer dağlarda,
• Keklikler öter yukarı kayalarda,
• Osman’ın kekliği ötmez kafeste,
• Sonun kötü ötmezsen bir daha.
• Meşenin dalına, saklar kafesi,
• Yüksekten uzaklara, yayılsın sesi
• Yamaçlarda keklikler öttüğü halde,
• Osman’ın kekliği, ötmez kafeste.
• Çağırmadan gelmez, keklik hedefe,
• Demiş ki ona ötmezsen yine de,
• Acep saçmayı kim, yiyecek dersin
• Sen yersin, yabancı keklik yerine.
• ÇETİN BİR KIŞ GÜNÜ
• Bin dokuz yüz almış yedi, çetin bir kış
• Resmi bir görev için Berlin’e uçuş,
• Görev yerimiz Berlin, Frankfurt, Roma
• Çıkış Ankara’dan, Ankara’ya dönüş.
• Gümrükte Alman, bana gözünü dikti.
• Benim çantayı eli ile bir kenara itti,
• Sevinçle gülerek yakaladım, dedi
• Ben de gülerek ne buldun diye sordum
• Naturlichist es kafee dedi
• (Elbette kahve dedi).
• Oysa çanta da kokulu bir kavundu,
• Anası oğluma götür diye koymuştu,
• Alman kavun kokusunu kahve sanmıştı
• Açınca çantayı, Alman bozulmuştu.
• Berlin’de siste, alana zorlu gitmiştik
• İniş kalkış yasakmış, uçamadık.
• Bir USA uçağı kör uçuş yapıyormuş,
• Razı olduk buna, kör kalkış yaptık.
• Kabul ettik onunla kör kalkış yaptık,
• Zira randevuyu kaçırmak istemedik,
• Uçak deldi sisi, hava pırıl pırıl.
• Kör inişte piste, beyaz bir çizgi gördük.
• Akşamüzeri uçtuk, Ankara havalarında,
• Döndük durduk havada, iniş yok alana.
• Geri döndü bu kez de İstanbul’a
• Orası da buz sis, izin vermedi inişe
• İndik sabaha karşı ta Atina’da.
• İşte bunlar ki çetin kıştan şakalar,
• Uçakları diyar diyar dolaştırır
• Tipi rüzgâr kar, denizler coşarlar,
• Değiştirilemez o, insan aciz kalır.
• TSUNAMİ
• Altımızda deniz, üstümüz hava,
• Denizin dibidir, derince tava.
• Sallanırsa tava, taşar su karaya,
• Ne varsa karada, mahveder gider.
• Bu olayın adı, bir tsunami,
• Tsunami odur ki deniz coşması
• Deniz dalgalarına karşı konurmu?
• Ne gelirse önüne bir saman çöpü,
• Koca gemiler, savurur gider.
• Denizin sallanması, çalkalanması
• Zelzele, yeroynaması neticesi
• Suların kabarması vede coşması
• Koca dalgalar coşkun bir sel olur
• Ne varsa onu siler süpürür gider.
• Sarsındı amudî, olursa yer yarılır,
• Evler taşlar kayalar bile yıkılır,
• Ufkî ise hem yıkım hem tsunami,
• Allah’ım böyle felaketten korusun!
• İSTANBUL BOĞAZINDA BİR NİŞAN DÜĞÜNÜ
• Büyük kızımın, tek bir kızımın adı
• Babaannesinin adı Nazlı idi
• Evin’in yapılıyordu nişanı
• Nişanlısının adıysa Mustafa’ydı.
• Nişanla açılır, evliliğin yolu
• Şunlar dedenin sevgili torunları
• Evin, Ekin, Arda, Meriç, Volkan, Furkan,
• Yavrulara dilerim mutlulukları.
• Geziye çıkıyor, yüzerek gemimiz
• Marmara suları, masmavi bir deniz,
• Göklerde temaşa ediyor yıldız
• U dönüşü çiziyor, boğazda gemimiz.
• Ilık bir yaz günü, deniz ve gökmavi
• Güvertemiz kıymetli misafirlerle dolu,
• Gidiyor gemimiz ta Bosporusboyu
• Uzaklardan selamlıyor Samanyolu
• Kısmetmiş bize de harika görüngü.
• Görünmüyordu evler, yalılar sahilde
• Halaylar, harmandalı efelerle
• Diz çöktü zevklerle, Baba Halil bile
• Muhterem dünürümüzü evlatlarıyla
• Selamlıyorum saygı ve selamlarımla.
• Seremoni aksetti Kırıkkale’ye
• Hasan, ebe, dede dans ettik biz bile
• Sağlık, başarı ve mutluluklar ile
• Bir yastıkta kocasınlar Allah’ın izniyle.
• MAZİDEN BİR ANI
• Yıl bin dokuz yüz yetmiş dört, düştük yola
• Gideriz peş peşe, bir meçhule
• Rehber yolu karıştırdı Sofya’da
• Acemi şoför, kaza yaptı Belgrat’ta.
• Rehberimiz genç Mehmet, eşimin yeğeni
• Taze gelin de dayısının yeğeni,
• Yol rehberi Mehmet’le Emine
• Evlenmişlerdi daha hemen yeni.
• Ulaşınca yolculuktan hedefe
• Hedefimiz Biedenkopf Almanya’da,
• Misafir olacağız Hasan’larda,
• Bir ev tuttuk gençlere, birkaç gün sonra.
• Bir gün bana: gençlere komşu kadın
• Guk! Wieschön, zeigensichwieKanarien (1)
• Jeh nene es, dass es einRFenomen… (2)
• Alman kadının çok hoşuna gitmiş.
• Şuna bak! ne kadar güzel, sarıkanaryalar
• Bana göre bu güzellik bir fenomen
• DEĞİŞMEZ DUYGU
• İnsanın değişmez bir duygusu var,
• Bunun adına da, gönül diyorlar.
• Genç yaşlanıyor, mecalsiz kalıyor
• Değişmiyor bu his, hep aynı kalıyor.
• Gönüllerin isteği bitmez, tükenmez
• Hele güzelden, hiç vazgeçemez
• Bilmez ki yaradana borçları var
• Bitince ömrün, bu hesabı sorarlar.
• Başlayınca ruz’i hesapta sana
• Uzatma, temlik yok bu hesapta
• Yalvarmak boşuna, bundan kurtuluş yok
• Hesabın ne ise, onu sorarlar.
• Görürsün encamını ruz’i cezada,
• Yaratanın emirleri nerede?
• Hesabın verilir, kendi eline
• Gönül işi kaldı, artık dünyalarda
• Faydası yok orda, sözü güzelin
• Nafile, orada yardım dilersin
• Terazi ne güne, tartar hesabı
• Güzel olan hesap, düzgün çıkanlar.
• CEFA YÜKÜ BABAM
• Nur yüzlü dedemin, tekbir oğlu vardı
• Köyünde, neşeyle bey gibi yaşardı
• Deden torun için, onu erken everdi
• Ne yazık ki devlet, askere gönderdi.
• Askeriyede muharebeye katıldı,
• Oradan alındı, Filistin harbine girdi
• Dedemin tek oğlu, düşmana esir düştü
• Feleğin işine bak, başına neler geldi.
• Düşman götürdü çok uzak memlekete
• Yerleştirdi onu, acımasız bir kampa
• Kaybolmuş gitmişti, ne mektup ne name
• Babam on sene önce gitmişti askere.
• Babamın şansı çok, zengin harplere
• Hindistan’dan gelip, dönmeden evine
• Alırlar bu defa, istiklal harbine,
• Babam uzman olmuş, koşar harpten harbe.
• Babam, ancak gazi olarak eve döner
• On iki yıl sonra, ancak mümkün olur
• İstediği bir oğlun, bir torunu doğar
• Dedemin arzusu yerine gelmiş olur.
• Böylece aile, mutluluğa erer
• Dedem, babam, anam beni delice sever
• Hayat böyle geçerken mutluluk içinde
• Evvela deden, sonra da anam ölür.
• Az bir mutluluktan sonra yine çile
• Babamı bulur ve yeisler içinde
• Düşünür durur hep, huzursuz biçimde
• Yorulmuştur yaşlı, ihtiyar yaşında.
• Çileye dayanamaz, vaz geçer yaşamdan
• Felek taşlara çalmış, ne istiyor ondan
• Oysa, o vatan için öç alır düşmandan
• Allah’ım esirgemesin cenneti ondan.
• SİNSİ BİR DÜŞMAN (ZAMAN)
• Bilinmez kıymeti gençken, zamanın
• Kimi der büyüsem, bir adam olsam
• Kimi de büyüsem, bir gelinlik giysem
• Biçareler bilmez, geçmekte zaman.
• Küçükken indimde, bir engeldi zaman
• Hemen büyüsem de, bir okula gitsem
• Askere gitsem de düşmanı yensem
• Kahraman olarak, köyüme dönsem.
• Büyüyüp şefkatli öğretmen olsam
• Küçük çocukları, iyi öğretsem
• Yavrulara acısam, hiç dövmesem
• Ziyanı yok zamanın kıymetini bilmesem.
• İnsan yaşlanıp, güç kalmayınca anlar
• Gençlik zamanı neymiş, düşünmeye başlar
• Ne yaparsan yap, geri gelmez artık
• Yamaca geçmiş, kaçmıştır tavşan.
• Sakin, sinsi zaman, bir şey çaktırmaz
• Bu dünyada canlı, cansız bırakmaz
• Ama ondan kimseşikâyet açmaz
• İşte, böyle yutarkâinatı zaman.
• HÜZÜNLÜ GÜNLER
• Ben nasıl bir insanım?
• Hemen hüzünlenirim,
• Ayrılırken bir yavrum
• İç çeker, hüzünlenirim.
• İlk defa Almanya’ya
• Gidişte istasyonda,
• Yüreğim ta ağzımda
• Ağladım hüzünlendim.
• İki oğlum kalmıştı
• Trene bakakalmıştı
• İçimden hıçkırmak geldi
• Ağlamadım hüzünlendim.
• Pakistan’a giderken
• Hasan’dan ayrılırken
• Ta dikiz aynısından
• Gördüm hüzünlendim.
• Oğlum Mahir ölmüştü
• Bu en koyu hüzündü,
• Hüzün yerleşti bağrıma
• Bu en derin hüzündü.
EBED BİRİ VAR
• Hiç yokken, dünyanın
• Bir yaratanı var
• O, düzenler kurar
• Her şeyi yaratır.
• Sonsuz,hiçbir şey yok
• Bir tek ALLAH’ım var.
• Bütün kainatı
• Yaradanım da
• Ebed bir ömrü var.
• Geceler gündüzler,
• Yıldızlar denizler,
• Saymakla tükenmez;
• Ne varsa bir sonu var.
• Ormanlar ağaçlar,
• Dağlar taşlar, kuşlar
• Her şeyin bir ömrü var
• Ne varsa bir sonu var.
• Çiçeklerle güller,
• Çirkinlerle güzeller,
• Erkekler kadınlar,
• Ne varsa bir sonu var.
• Kavimler insanlar,
• Çeşitli dinler var.
• Alâsı Müslümanlar,
• Herkesin rızkını
• Veren birisi var.
• Yaradana taat
• Peygambere itaat,
• Emre uygun hareket
• Sonunda cennet var.
• KÖYDE BAHAR
• Bahar gelince, açar çiğdemle gül
• Orda bir ahuya tutuldu gönül,
• Baldan doyulsa da, doyulmaz güzele
• Yine bir ahuya aktı bu gönül.
• Beni halden hale, saldı bu gönül
• Katı yürekler yanar, olur bir kül.
• Güzel sesiyle şakır dalda bülbül
• Bir marala yandı, tutuştu gönül.
• Güzeller hiç bitmez, bilmez ki gönül
• Beynine yerleşmiş şeylerle meşgul
• Güzel ahu ceylan, biri de okul
• Bir ceylana yandı, tutuştu gönül.
• MEVSİMLER
• Bu sene dünyada, iklim değişti
• Nevbahar yaz gibi, sıcakla geçti.
• Bir yerde sıcaktan yanarken insan
• Ötede doluyla, seller coştu.
• Sağanak yağmur yer, yer çok ziyan verdi
• Ceviz büyüklüğünde dolu yağdı
• Dolu sıcakta tez eridi, sel oldu
• Araba, kamyonlar sellere gitti.
• Sellerle dereler, doldu ve taştı
• İnsanlar sallarla, selleri geçti
• Evler çukurdaysa, sel suyu içti
• Bu sene olumsuz, bir yaz geçti.
• TATLI BİR HATIRLAMA
• Hakan, henüz Deniz, kadar büyüktü
• Büyüdü büyüdü, bir deniz oldu
• Biedenkopf’ta kayboldu, telefonu bildi
• Polisin kucağında, babasını buldu.
• Vatanımız bizim, tek Türkiye’dir
• Bizim gelinimiz, Akdeniz’den gelir
• Yanakları tombul, o gamzelidir
• Akıllı gelinimiz, Akdeniz’den gelir.
• Torunumuzsa bir Avrupalıdır
• O, san, babadan babaannedendir
• Zaten kendi de Avrupa doğumludur
• Büyük dede, ebe sizlerle mutludur.
• EVLAT ACISI
• Bu gözle görülen, madde değildir
• Sözlü tarifede, gayri kabildir
• Tutulmaz el ile gözle görünmez
• Sonsuz derinlikte, gönül yaram.
• Acıların en acısı, evlat acısı
• Kardeşine ağıt yakmış bacısı
• Bu dertten, elaman çeker nicesi
• Deva bulamadım, çare ararım.
• Büyük hüzün, acı içinde insan
• Teselli kâr etmez, elemle kaynar
• Durmaz gözyaşım içime akar
• Gözümü kapar, için için ağlarım.
• Teessür içinde, ağlayamam ki
• Ağlasam keşke, ne güzel rahatlarım
• Gözümden yaşlar su gibi akmaz ki
• Akmaz gözyaşım, için için ağlarım.
• MAHİR’İN HAYATI
• Gelmişti Mahir, gençlik yaşına
• Alnında saçları, inmiş kaşına
• Ta Kırıkkale’den, yalnız başına
• Atladı trene, Almanya’ya gitti.
• Evvel niyeti mühendis olmaktı,
• Hayatı pembe gören acar gençti.
• Üniversiteye çalışarak girdi
• Teklemeden okulunu bitirdi.
• Mühendis olarak, yurduna döndü
• Heves ve ciddiyetle, hizmetler verdi
• Amansız hastalığı geç fark etti
• Zalim hastalık Mahir’i aldı gitti.
• İstiyordu bir de, müzisyen olsun
• Yad ellerde zordu, böyle bir sorun
• İkisini birden okumak istersin
• Masraflar arzuya, gem vurdu gitti.
• Ahbaplarım geldi, beni görmeye
• Kıyamazdım ben yavrumu vermeye
• Meğer Azrail gezermiş devriye
• Sinsice yavrumu, alıpda gitti.
• MÜSLÜMAN
• Ezanlar okunur, minarelerde
• Namaza çağrılır, camilerde
• Dualar okunur, kabirlerinde
• Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
• Müslüman anayasası Kur’an’dır
• Ne gerekli ise, hep yazılıdır
• Topu beş tane ana maddedir
• Oruç, namaz, hac,zekat ve tevhittir.
• Müslüman Müslümanın kardeşidir
• Tanrı bir, peygamber bir, kitap birdir
• Düşünce bir, ülkü bir, mefkûre bir
• Müslüman,Müslümanın kardeşidir.
• ŞAŞKINLIK
• Emrinle dünyaya, geldiğim zaman,
• Hıçkıra hıçkıra ağlamışım ben.
• Acep neydi sebep, bana karanlık
• Ey yaradan, bunu, bilen ancak sen.
• Kaderi yazan sen, ömür biçen sen
• Kalemin ucunda, titrer kulum ben
• Beni insanlığa lâyık görmüşsün
• Rabbime hamdlerimi sunarım ben.
• YALVARI
• Dinimin temeli, Kur’an-ı Kerim
• İnsanlığa, uygun, güzel bir rejim
• Güzel rejimin kurucusu ALLAH
• her şeyden ULU, her şeyden KERİM
• Kısa bir zamanda, kâinatı kuran
• İçini eksiksiz, her şeyi dolduran
• Topraktan Ademi yaratan ALALAH
• Yarattıklarını, koruyan Rahman.
• Hazreti Muhammed’i peygamber eden
• Kur’an-ı Kerimi, rehber indiren
• İslamı kuluna, tavsiye eden
• Hamdü senalarımız ulu Rahman.
• O’na inanıyoruz ki, hem öleceğiz
• Öldükten sonra da, dirileceğiz
• Huzurda hesaba, çekileceğiz
• Sen Rahimsin yardım et ulu Rahman.
• Bize yol gösteren ulu kanunun
• Peygambere indiği kutlu günün
• Meliksin yarabbi, şükürler olsun
• Sen yoktan var eden, ey ulu HAKAN.
• KADER (İLHAN)
• Acar delikanlı, işten korkmazdı
• Sanat okulunda, makine dalı
• Onu yasa boğdu, minicik oğlu
• Öyle acıdı ki, dengesi bozuldu.
• “Kes! deselerdi keserdim kolumu”
• Gözyaşlarıyla söylüyordu bunu.
• kadar çok seviyordu oğlunu,
• Unutabilmek için işe koyuldu.
• Allah ona başka evlatlar verdi
• Hepsi büyüdü iş sahibi oldu
• Bu defa da, felek rahat bırakmadı
• İçeri alındı, yetişkin oğlu
• Babanın işinde, düzen bozuldu.
• Denir ki:
• İnsanın kaderini kendisi çizer
• İlhan’ın dedesi, askere gider
• Harpte esir düşer, alıp götürürler
• Ta Hindistan’da Bombay’a kadar
• Harpte esir düşmek onun arzusu mu?
• MİZAHİ HİKÂYE
• Usandım bahçede, durup durmaktan
• Kendime iç açıcı bir iş bulmalıyım
• Ağaçlara yeni aşı yapmaktan
• Beni bıkkınlıktan kurtarmalıyım.
• Ne yapabilirim, düşünüyordum
• Uyuyor gibi bir şeyle gözlerim daldı
• Sanki açıktan bir şeyi görüyordum
• Almanya’daki trafik polisiydi.
• Trafik polisi bir, konuk Fransızdı
• Güzel bir davranışla trafik yönetti
• Halk temaşa etti, onu beğendi
• Bir buketle taltif, etti alkışladı.
• Bizim kaletepeye de biri gerek
• Tayin ettim beni, polis olarak
• Orası boş, derhal işbaşı gerek
• Tabanca belimde, düdük elimde
• Çıktım tepeye ki taşlar kayalar
• Orda ne varsa hep, selam durdular.
• Merasim bitmişti ki, uzaktan bir uçak
• Gidiyor buluta karşı çarpışacak
• Asıldım düdüğe, ne var nevar yapacak?
• Hiç duymamış gibi bulutu delip kaçtı.
• İstedim şuna basayım cezayı
• Geçiremedim ki elime plakayı
• Daha başka tren var, oto tırlar var
• Onlar da trafiğe, uymazsa eğer
• Gönül derki zorbalara çek tabancayı.
• İHANET
• Bir canlı varlık, çok aç bile kalsa
• Hemcinsini telef etmez ki asla
• Ne aslan aslanı, kaplan kaplanı
• Olayın tabiatı, hilkatten böyle.
• Hangi hayvan, nasıl kendi cinsini
• Yok etti gördünüzse söyleyiniz,
• Akrepler mi kendi, cinsini soktu
• Yoksa domuzlar mı, çirkef domuzu.
• Bizim silahlarla, bizi kıranlar,
• İtler ekmek yediği kapıyı bilirler
• Millete suikastı reva görenler
• Bunlar insana benzeyen vampirler
• Bizim silahımızı, bize çekenler
• Beyinlerini kinle beslemişler
• Ya domuz sütü emmiş veya içmişler
• Yoksa asil bir Türk, Türk’ü vurur mu?
• Ey Türk evlatları, kendini tanı
• Sana nafi olmaz, bozuksa kanı
• Doğru bil dost gibi, görünen düşmanı
• Allah korusun, millet ile vatanı.
• SINIR KOMŞULARIMIZ
• Bu Anadolu, bu güzel memleket
• Meyve ve üzümün anayurdu,
• Üstünde yaşayan onurlu millet,
• Asırlar öncedir, devlet kurdu.
• Buraya Araplar, Persler, Slavlar
• Çoğu kez, yaramaz komşu oldular
• Türklerle Araplar dindaş oldular
• Hayırlı komşular, düşman kayırdı.
• Arap ve Pers komşu Müslüman kardeş
• Kardeşler birbiriyle olmalı sırdaş,
• Bizim kardeşler hep düşmanla sırdaş
• Türkü ancak yine Türkler korudu.
• AĞACI KORUMAK
• Ali hocam üzgün, ağaç kesince,
• Yüreği sızlıyor, ağaç deyince
• Dağlar çöl olacak, orman bitince
• Kıymayın ağaca diye yalvarıyor.
• Bakın Özdemir hocam ne demiştir?
• Hazinedir, Mefkûredir, Hayattır
• Medeniyettir, nimettir, kazançtır
• Kıymayın ağaca, diye yalvarıyor.
• Emir oğlu Yusuf ne demiştir?
• Toprağı belle, kazmayla yarsam,
• İçine palamutları sarsam,
• Topraklarım yelle uçup gitmesin!
• Yusuf erozyona çare arıyor,
• Toprağı kazmalarla yarıyor,
• Kök salsın diye peliti sarıyor,
• Topraklar yellerle uçup gitmesin!
• Ağaçları seven, kıymetin bilen
• Ona medeniyet,mefkûre diyen,
• Palamutları toprakla belleyen,
• Aziz insanlar eksik olmasın.
• Yusuf beyin semeresi yürümüş,
• Çamları, Topaldedeyi bürümüş
• Bu emek zamanla orman olacak
• Topaldedem çamlar altında yatacak.
• Ağaçtan beşik ve tabut iki araç,
• Birisi başta, birisi sona varış.
• Karanlık odanın kapısı da ağaç,
• İnsan, hala ağacın canına kıyar.
• Orman kıyımları biçim ve biçim
• Kimi keser odun ve kömür için,
• Kimisi yakar onu arsa için,
• Kimi de yakar onu tarla için.
• Kimi Kıyamaz ağaca diye yalvarır.
• KAVAK AĞACIM (KIZILIRMAK KENARINDA)
• Bahçemde bir kavak ağacım vardı,
• Kökleri ırmağa kadar uzanırdı,
• Boyca, çevre dağlarla yarışırdı,
• Meltemi çok sever, hemen salınırdı.
• Dibini çalı, böğürtlen sarmıştı
• Hoyrat bir el, çalıları yakmıştı
• Alevden, ağacın kabuğu yanmıştı
• Sarardı soldu, sonunda kurumuştu
• Kuruyan ağaç kesmeye kıyamadım,
• Varsın öylece ayakta dursun dedim.
• Felek onun durmasını çok görmüş,
• Gece zorlu bir rüzgar onu kırmış
• Atmış ırmağa denize götürsün diye.
• O, benim sessiz, nazlı sevgilimdi
• Kalbim ve gözlerim onu okşardı,
• O, bana Allah’ın verdiği mutluluktu
• Salınması halen hayalimde duruyor.
• Ben ona bakınca, beni anlardı
• Rüzgar olmasa da hafif salınırdı
• Onların da sevgiye ihtiyacı vardı
• Bunların hepsi hayal değil, gerçekti.
• AĞAÇTA CANLI
• Ağaçlarda uyur, zamanı gelince,
• uyurken, tıraş ederim güzelce,
• Yaraları sararım macunla
• Ağacı severim, bir insan gibi.
• Baharda canlanır, gözünü açar
• Meyve vermek için, çiçekler açar
• Her birinin, özel yaşamları var,
• Üremesi bütün canlılar gibi.
• Ürer, kimi tohum, bir çekirdekten
• Toprak altındaki köklerinden.
• Çoğalır gider, hep kendiliğinden,
• Sanki bir patates ve kikirik gibi.
• Buna örnek meyveli ağaçlardan,
• En çok erik, vişne ve armutlardan,
• Vişne, erik için kara ağaçlardan
• Armut için çöğür, ayva dalı gibi.
• Bahçe kurmak için çöğürler gerek
• Uygun bir tarh’a ekilir çekirdek
• Veya armut için ayva dal çelik,
• En sağlam aşı, tam aslı gibi.
• Aşılar kış, bahar ve yaz yapılır
• Yarama kalem yaprak aşıdır
• Aşı ile meyveler ıslah edilir
• Kalite cesamet rayiha gibi.
• Çöğür: Aşı yapılacak ana fidan
• YANDIM KAVRULDUM
• Aşkın eritti ve kalbim duracak sandım,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım,
• Salı vermiş zülüfleri, yanaktan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• Ela gözlerde, korlarda gönlüm kavruldu,
• Aşk dünyası yolunda, gönüller buluştu,
• Döküvermiş saçını omuzdan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• Gönüller uçuyor, ta yıldızlara doğru,
• Doğru yoldan çıkmış ferman dinlemez gayrı,
• Selvi boy, bal akıyor gerdandan aşağı,
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım
• Gönüller uçuyor, göklere yıldızlara
• Ferman dinlemiyor, uymuyor gönüllere
• Güllerden kolye takıyormuş gerdanlara
• Bu nasıl sevdadır ki, kavruldum yandım.
• YURT SEVGİSİ
• Köyde, kasabada ve şehirde
• Üretim gerek dostlar üretim.
• Hasan’da, Hüseyin’de, Mahir’de
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Tarlalarda, bahçelerde, evde
• Küçük, büyük her gücü yetende
• El işi, ayak işi her neyse
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Gelin, kız, ana ve oğul baba
• Genç, yaşlı, delikanlı bu yaşta
• Avare oturur kahvelerde,
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• İş yok diye, vatandaş şikayette
• Oysa, iş dolu bu memlekette
• Bu işler sayılacak abide
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Üretim bol olursa, ne olur
• Borç, kredi olmaz ama refah olur
• Herkesin atı, arabası olur
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Koyun üretin, kuzu üretin
• Süt, yoğurt, yağ ve peynir üretin
• Her şeyi bol bol yiyip tüketin
• Turizm ise başlı başına bir sektör
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• Sığır, davar et gıda üretin
• At, eşek, aygır, koç üretin
• İnsan yavrusu, çocuk üretin
• Üretim gerek dostlar, üretim.
• İlim, sanat, teknoloji üretin
• Milleti çalışmaya alıştırın
• Ataleti ortadan kaldırın
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Halka çalışma ve kazanmayı
• Halkı eğitecek hocayı
• Laf yapmayı değil, iş yapmayı
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Tavuk, yumurta, hindi, kaz, ördek,
• Arpa, buğday, yoğurt, mercimek,
• Pırasa, soğan, ıspanak, sarımsak,
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Gemi, kayık, bot, taka ve yat,
• Otomobil, kamyon, uçak, roket,
• Top, tüfek, silahla mühümmat,
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Orman, ağaç,kağıt, gazete
• Fikir yazısı, fıkra, makale
• Kitap, kalem, silgi, mürekkepte
• Üretim gerek dostlar, üretim
• Yurtta iş sayısı, saymakla bitmez
• Bir Türk, çalışmaktan bıkmaz.
• Gözünü budaktan esirgemez,
• Öğretim gerek dostlar, öğretim.
• Öğretim olmazsa memlekette,
• Ne ekonomi, banka, muhasebe,
• Nafiledir bütün çabalama
• Üretim düzeltir her şeyi, üretim.
• ÖMÜR
• Ömür yola benzer, mühim kitaptır.
• Düşe kalka,git git sonun bitaptır.
• Düz yolu bulurda rahat gidersen
• Hiç gelmesin dersin, bu yolun sonu.
• Bir kitap ki okunması zorunlu
• Sayfalar arası macera dolu,
• Okurken kimi az, kimi hiç fark etmez
• Fark etti zamanda o yolun sonu.
• Öyle yol ki gidilmesi zorunlu,
• Güzergâh güzel, çirkin manzara dolu
• Hangi yöne, ne gözlükle bakarsan
• Öyle görür, öyle bulursun onu.
• Yolda kimi yavaş, kimi tez gider
• Kim nerden giderse gitsin yol biter
• Yol sona erecek onu bilirde
• Duramaz ki sonuna kadar gider.
• MEŞE KÖMÜRÜ
• Ben bir meşe ağacıyım, ormanda
• Keserler altı, yedi santim çapında
• Yığarlar tınaz gibi, yakarlar orda
• Yana yana kömür olurumda,
• Kanım çıkar gider alevler içinde.
• Çatır çatır yanarım, olduğum yerde,
• Dumanım tüter kardeşlerim önünde,
• Rahat bırakmazlar kalan tortumu da,
• Evlerde yakarlar, soba içinde
• Beni kesseler de, yaksalar da
• İtiraz edemem, hiçbir yerlerde,
• Zira bu husus benim meşrebimde,
• Ruhum gitse de dumanlar içinde.
• En güzel ısıyı, kömürüm verir
• Tortum yanarken, yeşil gaz oluşur.
• Küllerim toprağımı bir güçlendirir,
• Kardeş kökü, güç bulur toprak içinde.
• Meşe odununda çok kalori vardır,
• Kömürü odununu ikiye katlardı,
• Kömüre çok büyük ihtiyaç vardır,
• Piyasası kıymetli para işinde.
• SEVGİ SELİ
• Görmedim, böyle bir ceylan bakışı,
• Gezide gördüğüm, o ela gözler
• Volkan gibi yakar, dağları taşı
• Rüyama girince, sinemi közler.
• Yüzünü görenler, mıhlanır orda
• Acizler düşmüşse, umarsız derde,
• Kaybetse kış günü, izini karda,
• Bakışı yol açar, çözülür buzlar.
• Yıldızlardan almış doğal yüzünü
• Bırakmamış sağlam, tutmuş ucunu
• Geçirmiş başına çiçek tacını,
• Tuttuğu dallarda oluşmuş güller.
• Güneşli havada, bir bulut olsa,
• Ona doğru baksa ve gülümsese,
• Yüzünü ekşitse, kaşını çatsa
• Ağlar bulut, gözyaşı yeri sular.
• Aklında kalır mı, kabarır toprak,
• Baharından çıkarır, dallarda yaprak
• Laleler güllerden sanki al bayrak,
• Dalga dalga Mehmet düşmanı ezer.
• ISTIRANCA ORMANLARINDA
• Dünya harbi sonu, bin dokuz yüz kırk beş
• Bir endişe, korku içindedir herkes
• Önümüz Karadeniz, yanımız Terkoz
• Yer yer beyaz duman, sütun biçimde.
• Asker oldum, İstanbul Kemerburgaz da
• Ağaç oldum,Istıranca ormanlarında
• Etrafta dumanlar, sütun halinde
• Sanki fabrika bacaları biçiminde.
• Bedenimiz gemi ormanlar da deniz,
• Düşmüşüz bir defa, bata çıka yüzeriz,
• Biz mutluluğu devamlı sanırız,
• Nadiren görülür, bir yıldız biçiminde.
• Duman tüter İstanbul bacalarında,
• Kömür yapılır Istıranca ormanlarında,
• Genç meşeler kömür ocaklarında,
• Beyaz dumana dönüşür gözler önünde.
• Güneş doğarken deniz suyu yanardı,
• Acemi asker orman yandı sanırdı,
• Sabah olunca her şey anlaşılırdı,
• Sütunlar yükselirdi bulutlar içinde.
• Balıkçı takaları Bosphorus’tan çıkar,
• Deniz uyurken avlanır balıkçılar,
• Botları doldurur gümüş palamutlar,
• Mis gibi kızartılır aşkabı içinde.
• Ağacımya ormanda, yönüm deniz,
• Afak alevler içinde bir görseniz,
• Kendi rengine bürünür deniz,
• Güneşten gelen ışınlar içinde.
• ORMANDA İKİ KOMŞU AĞAÇ
• Bir ormanda, iki ağaç komşudur
• Birbiriyle sohbet eder, konuşur
• Çam, çınara zatınız neden hoşlanır?
• Salarım gölgemi bahçelere, der.
• Çınar, ince uzun nedir bu halin?
• Neden öylece uzayıp gidersin?
• Çam, biz ormanların asil üyesiyiz
• İnsana en yararlı varlık, biziz der.
• Orman, insanlara geçim yeridir,
• Kimileri keser keser bitirir,
• Kimi de filizleri keçiye yedirir,
• Ağacı koruma bize düşen iştir.
• Orman ve dağların bulutları çekmesi,
• Yağmur suyuyla nebatattın büyümesi,
• Orda bütün canlının beslenmesi,
• Nasıl kıymetli bir nimet göstermektedir.
• AĞAÇ OLSAM ORMANLARDA
• Ağaç olsam, tohumlarım yeşerse,
• Bütün karaları örtse, döşese
• Uçsuz bucaksız orman yeşel orman olsa,
• Yaşasa canlılar, huzur içinde.
• Yağmur olsam ormanları sulasam,
• Ekinleri çiçeklere bulasam,
• Yemişlere canlıları dolasam,
• Kaygısızca yeseler doyum içinde.
• Sularımı nehirlerle akıtsam,
• Göl, gölet hepsini suyla doldursam,
• Hastalığı bu dünyadan kaldırsam,
• İnsanlar yaşasa, sağlık içinde.
• Ağaçlarda meyvelerim bol olsa,
• Bütün canlılar bir araya gelse,
• Hepsi gönüllerince yese tüketse,
• Birbirine kıymasa, bolluk içinde.
• Dağlar, tepeler yeşil orman olsa,
• Taşlar kayalar mis gibi çam koksa,
• Çam dallarını bulutlar okşasa,
• Yaşasa insan rayiha içinde.
• Dünyada ne mal mülk, ne altın gümüş,
• Ne işe yarar ki ahlak kalmamış,
• Aslında hayatın tadı mutlulukmuş,
• Yaşasa herkes, mutluluk içinde.
• AĞAÇ OLSAM AFRİKA ORMANLARINDA
• Ağaç olsam,Afrika ormanlarında,
• Yaprak hiç eksik olmasa dallarımda,
• Ağaç dikenleri yara açmasa,
• Zürafa ve fillerin ağızlarında.
• Kuşlar yuva kursa uç dallarımda,
• Yavruları sallasam kollarımda,
• Kanat çırpıp uçsalar havalarda,
• Hür olarak uçsalar keyif içinde
• Ağaç olsam, ormanları kaplasam.
• Gökte bulutları üstümde toplasam,
• Yağmur suları, toprakları sulasın.
• Kurtlar, kuşlar yaşasa bolluk içinde.
• Hayvanat bahçesinde dallar karışsa,
• Sincaplar koşuşsa, kuşlar uçuşsa,
• Maymun dalda saklambaç oynasa,
• Çocuklar seyretse, neşe içinde.
• Zaman = Susuz Deniz
• İçine düştüğümüz ulu bir deniz,
• Hiç durmadan, ömür boyu yüzeriz,
• Suyu yok, su yerine hava yutarız,
• Ömür denen şeyin hududu içinde.
• Öyle bir deniz ki, uçsuz bucaksız,
• Genç insan zanneder ki, hayat sonsuz,
• Oysa hayat sonlu, deniz sonsuz,
• Savaşır dururuz, umut içinde.
• Sessiz sedasız ulu bir canavar,
• Dünyadaki bütün varlıklar yutar,
• Yok olur her şey, yıkılır dağlar, taşlar,
• Zaman dururken hep, sükûn içinde.
• Değişir devirler, yerler yarılır,
• Tufanda ruhlar kabirden ayrılır,
• Gözler tepede ise nasıl yürünür?
• O, Allah’ın işi, hikmet içinde.
• ANLATAMIYORUM
• Nasıl anlatsam ki, garip derdimi,
• Yakar durur sinemi ve yurduma
• Söylüyorum, hicran dolu türkümü,
• Ama kimseye anlatamıyorum.
• Bu dert senin, benim, hem halkın derdi,
• Bu dert öncelikle de Türk’ün dedi,
• Yara olsa onu, hekim sarardı.
• Çözümü bilsem de anlatamıyorum.
• Okumuş liseyi, üniversiteyi,
• Doldurmuş boş insan bütün kahveyi,
• Bu olay şehirde, köyde hep aynısı,
• Boş vakit “kayıptır”, anlatamıyorum.
• Fark etmez okumuş ve yazmış olmak,
• İbadet sayılır, dürüst çalışmak,
• En mühim görev, ataleti kovmak,
• Diyorum da bunu anlatamıyorum.
• Atalet tembellik, işsiz miskinlik,
• Olan yerde olursefalet, fakirlik,
• Esarete yol açar bu acizlik,
• Bu Türk’e uymaz, anlatamıyorum.
• İş ve işçi dolu bir memlekette,
• Çözüm bulunmalı, bu atalete
• İş yok değil iş çok bu memlekette,
• Bir yanlış var ama anlatamıyorum.
• Boş boşuna durmak, ayıplanmalı,
• İş bulunması ve para kazanmak,
• Bunu bütün halkımıza aşılamak,
• Vatan için, en büyük hizmet saymak
• Olmalı, bilmem anlaşılıyor mu?
• Hayvanlarda bilinç var mı?
• Yaradan, bir kanun koymuş her şeye.
• Bizim inancımız var, mahşere.
• Vade dolunca gireriz kabrimize,
• Hesap sonu, ya cennete ya cehenneme.
• Bazı su ürünleri; mesela balık,
• Zaman zaman zıplar, derya dışına.
• Başka dünya arar, kendi başına,
• Belki de renkli bir rüyadır, bir anlık.
• Merak ediyor zahir, ne var dünyada?
• Güneş, ay ve yıldızlar var sanır.
• Bize göre, yalnız cehennem vardır;
• Kızartılır kızgın ateşte, tavada.
• Birçok canlı al’la tutar onları,
• Kiminin zıpkını, kiminin ağları.
• Kimi canlı kanlı, kimi kızartılı,
• Yiyerek şişirir karınlarını.
• Bir çocuğun yaşam hikâyesi
• Ben artık eriştim dokuz yaşıma,
• Bıraktılar beni, bir dağ başına.
• Öküzler arkadaş yoldaşına,
• Erkenden hayvanlar otlasın diye.
• Şafakta çıkar keklikler kayalara,
• Öterek başlarlar bir aria’ya
• Sonra uçarlar birlikte ovalara,
• Ekindeki böcekleri yesin diye.
• Sabah olunca keklikler sustu,
• Güneş farlarını dünyaya tuttu,
• Yeşil ekinlerdeki çiğler kurudu,
• Ekinler büyüsün, baş tutsun diye.
• zaman yurtta, ne bir grev ne bir boykot,
• Dağlar da ne terörist, ne bir haydut
• Çiçekler insana ne güzel ziynet
• Koklasın, yakasına taksın diye.
• MEHMEDİM
• Yine yandı ayaklarım oldu kor,
• Sanki dizel, içten yanmalı motor.
• Sere serpe uzanıp yatmak zor,
• Bu dert sana rahat vermez Mehmed’im.
• Bu dert sana âşık, seni bırakmaz,
• Uzanıp uyumana razı olmaz,
• İçsen de ilaçları hiç kulak asmaz,
• Bu dertten kurtuluş yok Mehmed’im.
• Kalp damarından ameliyat ettiler,
• Bu dertten sen kurtulursun dediler,
• Doktorlar yeni bir damar taktılar,
• Tamirat fayda vermedi Mehmed’im.
• Uyumak için bir değişim gerek,
• Yarı uzanarak, yarı oturarak,
• Atlar gibi ayakta uyuyarak,
• Vardiyalı uykuya alış Mehmed’im.
• Oturup uyurken, tutuldu boynum,
• Bu kezde hem ayaklar hem boynum,
• Duvardaki saate bakamıyorum,
• Velhasıl işin zor senin Mehmed’im.
• İLKOKUL ÇOCUKLUĞUM
• O, bizim okul şarkısı sayılır,
• Kuş sesleri ovalara yayılır,
• Eğitmense eğitime koyulur,
• Ali, topu tut at, yat yat uyu.
• İkinci yıl; tarih, yurt, hayat bilgisi,
• Hesap, hendese ve coğrafya dersi,
• Yardımcı kitap nerede, ne dergisi,
• Veliler getirirdi odunu, suyu.
• Üçüncü sınıf yüklüdür derslerle,
• Amâliarbağa, müselleslerle,
• Faiz, mürekkep faiz ve gramerle,
• Başka bir şey daha var Türklük soyu.
• Gramer hariç derslerim pekiyiydi,
• Tarih, coğrafya hiçte zor değildi,
• Yalnız, “MEFUL” belimi bükerdi,
• Bana göre o, hayali bir şeydi,
• Sanki anlaşılmaz, dipsiz bir kuyu.
• Gençlik Rüyaları
• Gençken dünya gibi dönerdi başımız,
• Renkli rüyalar ekmeğimiz, aşımız.
• Sevgi, saygı idi arkadaşımız,
• Yoksa sevgi, kırılır kanadımız, kolumuz!
• Alnım pütür pütür, akneyle dolu.
• Ay yıldızlarla dolu, aşkın yolu,
• Neydi o yaşamak hey Allah’ın kulu!
• Yok mu sandınız, bu hayatta sonunuz?
• Koşarken yönler hedefe dönüktü,
• Yollar uzaksa da adımlar büyüktü,
• Gönülden gönüle yollar açıktı,
• Kalplere inerdi sevgi yolumuz.
• Gençlikte çeşitli olaylar çoktur,
• Olan her şey hava, yel, duman hoştur.
• Evlat sevgisine denk sevgi yoktur,
• Acısına eş, başka acı yoktur.
• Kitaplar
• Şiire konu olan hikâye:
• Bin dokuz yüz kırklı yıllarda Kırıkkale henüz bir kasabadır. Ara sıra köyden kasabaya inerim.
• Kasabada kütüphane diye küçük bir kitaplık var. İçinde, toplam 5-6 kitap bulunmaktadır.
• Ben okumaya meraklı olduğumdan kitapları karıştırırım. Derken, bir gün oradaki memur bana:
• -Sen meraklı birine benziyorsun, kitaplardan birini al götür oku, getir sonra ötekini al, dedi.
• Çok sevindim ve teşekkür ettim. İşte o kitaplar:
• (Jul Verne)
• Pol ve Virgin, Aya Seyahat, Beyaz Zambaklar Diyarı, vb.…
• Rahmetli İsmet Paşa Hazretleri de okumuş, beğenmiş ve güzel klasikler şerhini de koyarak imzalamış
• Kitaplarım:
• Veysel derki; toprak sadık yârimdir.
• Benim sadık yârim, kitaplarımdır.
• Dünyadaki, cennet vatanımdır,
• Bilgi kaynağıdır, kitaplarım.
• Kitaplar gezdirdi, ben henüz gençtim,
• Madagaskar’ da tanıdığım Pol Virgin,
• Beyaz zambaklar diyarına gittim,
• Başka dünyalar tanıttı, kitaplarım.
• Uçurdular beni, gittim ta aya,
• İndim denizlerin altına, suya;
• Başladım yirmibin fersah yüzmeye,
• Hep bunları öğretti, kitaplarım.
• Kitaplarla olgunlaşır hayat, yaşam.
• İmzalamış İnönü İsmet Paşam,
• Beni ateşleyen kitaplı köşem,
• Sevgili yavrularım, kitaplarım.
• Kitaplarım, sadık dostlarım benim,
• Saklamaz nesi varsa ilim, fenin,
• Çocuklarım gibi onları severim,
• Fen, din, imanla dolu kitaplarım.
• Baş Ağrılarım
• Gençlikte daha çok ağrırdı başım,
• Yazın sıcaklar, soğuklardan kışın,
• Ama daha çokta gönüldaşım,
• Düşündükçe, küt küt vururdu döşüm.
• Benim utangaç bir mizacım var,
• Çocukluk aşkım halen kalbimde yaşar,
• Şimdi bile duysa çocuklarım şaşar,
• Utanırım ah yine ağrır başım.
• Anam, oğluma nazar değmiş, derdi.
• Okur okur, uzun uzun esnerdi,
• Nazar değen uzun boyluymuş derdi,
• Biraz uyuyunca iyi olurdu başım.
• Bakar ki fazla ateş var vücutta da ,
• Heybe dolu su asma yaprağıyla,
• Vücudum sarılırdı yoğurtlu yaprakla,
• Bir gün yatınca iyi olurdu başım.
• Dedemi Yâd
• Çalışırken, herkes seyre gelirdi,
• Hızlı çalışmasına hayret ederdi,
• Çalışma değil sanki yarışırdı,
• İnsan değil, canlı bir robottu.
• Dedemin lakabı;Pepik Ustaydı,
• Aslı Kuyumcuoğlu Mustafa’ydı,
• Ben küçükken o, ileri yaştaydı,
• Yine de çalışırdı, canlı robottu.
• Bir duvar örerken, halk seyrederdi,
• Amele o’nun sesinden titrerdi,
• Üç amele harç yetiştiremezdi,
• Pepik Usta, sanki canlı robottu.
• O’nun kocaman bir orağı vardı,
• Tarlada ırgatlarla ekin biçerdi,
• Kendisi üç kişilik çıkın tutardı,
• Yine de ırgatlardan ileriydi.
• Keşke bütün vatandaş öyle olsa,
• Hepsi yapılır ne kadar iş varsa,
• Milletim kimseye, muhtaç olmasa
• Keşke yurttaşım bu robot gibi olsa!
• Eşkâli sarışın, güleç yüzü vardı,
• Orta boylu, geniş gövdesi vardı,
• Beyaz sakalı o’na ne güzel yakışırdı,
• Dedem, seni nasıl candan özledim.
• Dedem muzip, şakacı hep gülerdi,
• Şakadan hoşlananı çok severdi,
• Komik olayları zevkle anlatırdı,
• Ama çalışmaya gelince değişirdi.
• Köyümüzde senin adın şanın var,
• Sana layık çalışkan torunların var,
• Muhammed gibi aziz peygamberin var,
• Nurlar içinde yat, sevgili dedem.
• Kirpinin Aldanması
• Bir sonbahar gecesi geziye çıkmış,
• Kirpi yavruları yuvada açmış,
• Onlar için bir rızık arıyormuş,
• Kirpi ömründe hiç kestane görmemiş.
• Ormanda giderken mehtap çıkmış,
• Ay ışıklarını, dünyaya salmış.
• Kirpi bir yerde sürüyle yavru görmüş,
• Yazık, anaları yok galiba, demiş.
• Yanlarına giderken bir ayı gelmiş,
• Yavruları ezmiş, çiğnemiş yemiş.
• Kirpi korkudan bir deliğe girmiş,
• Meğer yavru sandığı kestaneymiş.
• Küçük yavruların içi yemişmiş,
• Ezmiş ayı onları, zevkle yemiş.
• Kirpi de yemeyi denemiş, sert gelmiş,
• O; yılan, fare, kurbağa severmiş.
• 18 Mart
• Ben iki şeye dargınım doğrusu,
• Mart ayı ve Haseki hastanesi,
• Güzel gözlerini orda yumması,
• Gel gitme diye yalvardım, duymadı.
• Anarken Ekin’i tutardı nefesini,
• Çaktırmaz, sessiz siler gözyaşını,
• Ağlamamak için sıkar dişini,
• Umreye çevrilmişti haç kaydı.
• Önceki yıl bizi İstanbul’a götürdü,
• Deniz altından Üsküdar’a geçirdi,
• Üsküdar’dan İstanbul’u seyretti,
• günler ne güzel, ne mutlu günlerdi.
• Meğer yolun sonuna gelmiş bir hayli.
• Yeğenim Yunus’un Balık Avı
• Yeğenim Yunus geldi bir gün bahçeye,
• Dedi bana, var mısın balık yemeye,
• Dedim bizim balıklar saf değil akıllı,
• Çekinir onlar oltana düşmeye.
• Ben onları su altında gözlerim,
• Uyku zamanını dikkatle izlerim,
• Dedi, gömüldü kayboldu sularda,
• Onu süzmekten yoruldu gözlerim.
• Derken, kayboldu diye korkuya düştüm,
• Kızılırmak suyu girdaplı büklüm büklüm,
• Kenarda aşağı yukarı koşarken,
• Çıkı verdi yunus girdiği yerden,
• Balıklarla belinde salkım salkım.
• İndim sulara görmek için yakın,
• Turna uykuya dalmış sanki baygın,
• Beni görünce uykusundan uyandı,
• Bana bakıyordu, nedense şaşkın.
• Yan gelip yattı istifini bozmadan,
• Sandı ki beni yakın akrabadan,
• Oysa bir düşmandı ona yaklaşan,
• Çektim zıpkınımı avlamaktı andım,
• Sonunda balık itiraf, dedi ki,
• Bu ihmalimin cezasıdır yandım.
• Turnanın eti kılçıksız ve kemiksiz,
• Bembeyaz bir ettir ki hem de çok leziz,
• Kızartınca biraz yağlı tavada,
• Nefis kokusu yayılıyor havada.
• Baraj göllerinden gelen biriydi,
• Zaten onun için sulara girdi,
• İnatla ısrarla sözünde durdu,
• Yunus, amcasına ziyafet verdi.
• Ağaç Olsam Bahçelerde
• Oturuyorum hiçbir iş yapmadan,
• Keşke bir ağaç olsam bahçelerde.
• Yeşil yapraklarım ve koyu gölgemden
• Serinlese insan, çay bahçelerinde.
• Menekşeler havuz kenarlarında,
• Bülbül altın sesiyle dallarımda,
• Gelin yavrusun sarmış kollarımda,
• Kuş sesleri dinliyor bahçelerde.
• Ulu çınar salar gölgelerini,
• Akasyalar sarkıtır küpelerini,
• Salkım söğüt döker beliklerini,
• Kuşlar öter, arı bal toplar bahçelerde.
• Çocuklar koşar çimenler üstünde,
• Kelebek kanat çırpar çiçeklerde,
• Şems ısıtır arzı, gümüş huzmelerle,
• Cennet kurulmuş sanki bahçelerde.
• Ağacın Faydaları
• Ağaçlar, insanların dostudur,
• Her biri başka yönden fayda verir,
• Ama insan ona sağdık değildir,
• Zaman olur onu, keser bitirir.
• Ağacın faydası bir değil, bin değil,
• Sadece ev bark, kitap kalem değil,
• Medeniyet, yaşam şartları da değil,
• Dünyadaki yaşantının her şeyidir.
• Ağaçlarda, bize verilen bir nimet,
• Toprak, su, hava hepsi ayrı bir hikmet,
• Allah her kuluna vermiş bir kısmet,
• Bilen’e ağaçta bundan biridir.
• Ağaç konusu, çok geniş bir konudur,
• İnsan onu iyi tanımalıdır,
• Ağaç çeşitleri, faydası nelerdir?
• Onu iyi tanırsan, çok fayda verir.
• Evvela onları, tasnif etmeli,
• Meyveli, meyvesiz belirlenmeli,
• Hangisinden, nasıl yararlanmalı,
• Akıl kullanarak verim arttırılır.
• Ağaç bin bir nimetten ancak biridir,
• Barınak, gıda ve yakacak verir,
• Gemiler, botlar ağaçtan yapılır,
• Akla gelmeyen daha neler neler verir.
• Ağaç sevgisi
• Bir zamanlar dostluk kurdum ağaçlarla,
• Tanıştık, uzun boylu kavaklarla,
• Salkım söğüt darılmış toprakla,
• Eğmiş başını, saçını sarkıtmış sulara.
• Sessiz sedasız dinlerlerdi beni,
• Aşı için kestiğim bağ fidanı,
• Ağlar dökülürdü toprağa gözyaşı,
• Sonra coşar yarışırdı çubuklarla.
• İnce kalın demez keserdim onları,
• Hiç itiraz etmez yansa da canları,
• Bilir artık yapılacak aşıları,
• Sevinçle büyürler yeni dallarla.
• Zamanla içli dışlıydık onlarla,
• Dertlerine derman olurdum aşılarla,
• Elma, armut, kiraz hele kayısılarla,
• Hoş meyve yetiştirmek insanlara.
• Ağacın faydası, saymakla bitmez,
• Güle ev, bark, gemi, kitap, söz yetmez,
• Dünyada her yerde uygarlığa hizmet,
• Rabbimin bir nimeti de ağaçlarla.
BU DÜNYANIN HALİ
• Şöyle bir düşünsen, insan ve hayvan,
• Aynı menfaat ve hep aynı çıkar,
• Sürülerle sığır, davar, kurt, aslan,
• Birlikte bir dünyada yaşıyorlar.
• Keza milyonlarca kuş hep beraber,
• Tahıl ve böcek yiyerek beslenirler.
• Kuş dünyasında da var tufeyliler
• Asalak yırtıcı, kartal şahinler.
• Deniz ve sularda, milyonla balık,
• Küçük, büyük hepsi su da bir varlık,
• Orda da var aymaz ve yaramazlık,
• Kendi soyuna ihanet düşmanlıktır.
• Diyelim hayvanda yok akıl, fikir
• Ama insan, akılla donatılmıştır
• da aklı şer’e kullanmaktadır
• Yok! Tanrı da nisyan ceza büyüktür.
• Akılla donatılmış insanoğlu,
• Gösterilmiş ona, gidecek yolu
• Öğrenmiş ilme, fenni, sanatı
• Gelişmiş yaşamı, hayat yaşarlar.
• Hayvanlar doyunca bırakır avını,
• Doymaz insanın ne gözü ne karnı,
• Akıllıya! İnsan, kırar neslini,
• Budur işte, hayvan insan farkları.
• Günümüzde artık ilimde insan,
• Zirveye çıkıp ta, aya ulaşan,
• Kavimler tarihine hiç bakmadan,
• Kırıp geçiriyorlar, gücü gücüne yetenler
• Bu mezalimin, bir sonu olmalı
• Ulu varlık, bir gün sorar hesabı?
• Hiç şüphe olmasın, bildirir haddi
• Kimse karşı koyamaz tükenince sabırlar.
• Dünyanın haline bakar mısınız?
• Kargaşa içinde yaşar mısınız?
• Ölüm korkusu olmasa, göç olmaz.
• Yaşamı yok eden yerde duramazlar.
• Büyüklerden biri, başka bir yerde,
• Kendi için yararlı bir şey görse,
• Orda, bir kargaşa çıkar ne hikmetse
• Küçük birkaç millet, bir harbe başlar.
• Seyreder zevkle birbirini kırsın!
• Fahiş fiyatlarla, silahını satsın,
• Ağam! gidip sonra, onları kınasın
• Göz koyduğu şeye de sahip olsunlar.
• Dillerinde pelesenk, insan hakları
• Mühim değil vara kendi çıkarları
• Biçarelerin, yok hiçbir hakları
• Mutluluk, saltanat onların hakları.
• Bundan kurtulmanın, tek yolu akıl,
• Kullan aklı, düşme tuzağa sakın,
• Çalış, muhtaç olma dosta düşmana
• Müdana’dan sakın, yoksa soyarlar.
Kayıt Tarihi : 16.8.2019 21:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!