Ben onları
Nefesleri kirli sözlerinizi aklasın diye doğurmadım
Kucağım sunağa dönsün diye emzirip
Dalları ellerinizde kırılsın diye büyütmedim ben
Fidan boylularımı
Güneşe sermiştim sofralarını
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
En içten duygularla kutlarım.
Vurulduk ey halkım, Unutma Bizi
Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
Babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük
Dövüldük, vurulduk, asıldık...
Vurulduk ey halkım, unutma bizi
Yoksullugun bükemedigi bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı.
İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez,
İsteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
Yazlık kışlık katlarimiz, arabalarımız olurdu.
Yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında iskencecilerin acimasiz ellerine terkedildik.
Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarimizi fırlattık boş birer eldiven gibi.
Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi.
Ölümcül hastaydık.
Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmis doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. Gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha.
Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
Vicdan sustu.
Hukuk sustu.
İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
Uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
Hastaydık.
Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki.
Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
Önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attik
önlerine.
Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük.
Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük.
Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleri yönetenler gizli emellerle,
başlarımızı ezmek
kanlarımızı emmek istediler.
Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi.
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti çabamız.
Bir kez dinlemediler bizi.
Bir kez anlamak istemediler.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi.
Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
Bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha
Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç.
Mezar toprağı gibi taptaze,
mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
Asıldık ey halkım, unutma bizi.
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar,
ağabeyimiz, babamız yaşındaydılar.
Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olan bitenlere.
ÖFKELERİNİ BİR GÜN BİLE KARŞISINDAKİLERE
BAĞIRMAMIŞ İNSANLARIN GÖZLERİ ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLDÜK.
Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına.
Batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldürüldük ey halkım, unutma bizi.
Bir gün mezarlarımızda güller açacak
ey halkım, unutma bizi.
Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
ey halkim unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
simdi hep birlikteyiz
ey halkım, unutma bizi.
UĞUR MUMCU
Bilmez misiniz
Bulutlar hep o çiçekler için ağlar
Ve her altı mayıs sabahında
Üç fidan daha doğurur aydınlık günlere
Mendili kanayan tüm analar…
Nice üç fidanlar doğacaktır aydınlık yarınlara ve bir gün çıkacaktır karanlıklar aydınlığa..Kutluyorum ..Etkilenmemek olası değildi.
Sevgiyle
' 358 HIDRELLEZ ÜÇ FİDAN ALTI MAYIS 2 Hıdrellezdi altı mayıs bana Çocukken Ve aynı zamanda sana Büyüdük sonra çabucak büyümez olaydık Güya adam olduk Olmaz olaydık Ve “darağacında üç fidan” oldu Altı mayıs Hem bana Hem de sana kırıldık ard arda Unuttuk hıdrellezi Ve ateşler yakmayı hıdrellez aşkına zılgıt çekip Ve üzerinden atlamayı ateşin Daldık kedere gama Dalmaz olaydık Hıdrellez kalaydı yine sadece altı mayıs Çocukluğumuzdaki gibi Hem bana Hem de sana Olmayaydı “darağacında üç fidan” Ve böyle bir altı mayıs fidanları kıran Büyümez olaydık Güya adam olmayaydık Hıdrellez kalaydı yine altı mayıs bir mayıslardan kalma Hem bana Hem de sana Kıyan eller kırılaydı da kıyamayaydı altı mayısta üç fidana. Türkçesi: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın anısına… Emperyalistler ve uşaklarının inadına… özay sağlam saygılar'
Bir Kum Tanesiyiz Sevgi Denizinde
Birer Eşkıya Yıldızız Gökyüzünde
Düşersek Gün Ola Toprağın Böğrüne
Yaşanası Dünya İçindir Bu Böyle Biline
Unutulmazları Unutmayan Bilincine Sağlık
Kalemin Hep Çağlasın Sevgiler Can
Biraz önce buna benzer bir şiire daha yorum yazmıştım. Tekrar ediyorum ki, ayırım yapmadan fert fert her insanımız için bu duyarlılığı göstermediğimiz sürece, yürekler her zaman yanacaktır...
'Daraağacında üç yiğittiler,
Ne vurguncuydular, ne soyguncu
Kucaklamak için bu güzel yurdu,
Zalime ' de get !' dediler...
....................................................
Bugünün anlamına ve önemine yazılmış güzel bir çalışma,insanı yıllar yılar geriye sürüklüyor ve bir tokat gibi inen acı gerçeği yüzümüze vuruveriyor...Analar hala ağlamakta aşağıdaki dizelerimdeki gibi , oysa onlar analar ağlamasın diye yiğitçe göğüslerini siper etmişti de bizler anlayamamıştık....
...........................................
Her sokak başında bir anacık,
Her ocakta başka çığlık,
Analar niye dövünür, ağlar,
Utanmaz ki insanlık...
Yolumda ışık, gönlümde ayna annem,
Olaydım yarana merhem!
Göz yaşlarını nasıl silem?( aykar veli.. devamı sayfamızda)
Çocuklarımı geri verin bana;
Ben onları
Nefesleri kirli ellerinizi yıkasın diye doğurmadım
Darağaçlarında salınsınlar
Karanlıklara gömülsünler diye
Büyütmedim ben fidan boylularımı
Sakınıp saklarken her şerden beladan
Öpüp koklamaya kıyamazken ben onları
Gözünüzü kırpmadan
Başınızı eğmeden
Nasıl harcadınız o güzelim can’ları
Tek dertleri daha güzel kılmaktı dünyayı
Hep birlikte daha onurlu yaşamaktı
Onlarla günlük güneşlikti ortalık
Düşündünüz mü hiç
Şimdi niye böyle karanlık
Ne yazıldı defterinize
Güneşi söndürünce
Hangi yüzle baktınız
Sizi doğuran ananın yüzüne
Öpebildiniz mi ellerini
Dalından kopardığınız çiçeklerle
Bilmez misiniz
Bulutlar hep o çiçekler için ağlar
Ve her altı mayıs sabahında
Üç fidan daha doğurur aydınlık günlere
Mendili kanayan tüm analar…
Nazlıhan Hasköylü
flizin şiirinden sonra bu şiir yorum yazamıyorum
saf duygu yüklüyüm var olsun bu güzel dizeleri yazan kalem ağlayan analara gayret üç fidana gani gani rahmet ölmediler onlar büyüyor aslında çığ gibi
sevgiler canım
müzeyyen başkır
Mahir’i Deniz’i kim unutur ki
Kapanmaz yarayı, kim kanatır ki,
Nurhak’tadır hain, kim tanıtır ki,
Özlemler içinde pişer dururum
Geldi altı mayıs, yanar yürekler,
İdam sehpasında, ağlar direkler,
Özgürlük içindir, bütün dilekler
Titrerler korkudan şaşar dururum,
Dün hain diyenler, bugün anarlar,
Nedensiz idama, şaşıp yanarlar,
Söylenen yalana, yine kanarlar,
Unutulmaz geçmiş eşer dururum. Türkan DİNÇER
Hangimizin yüreğinden akan yaşlar kan olup sürülmüyor ki mendilimize. Yer kalmadı mendillerde, yetmiyor artık,
Yazmış olduğum şiirmden bir kaç kıtayı sizinle paylaşmak istedim. Bugün bir kez daha kanayan yaramızı anlatabilmek için.
Kutluyorum sevgili şairem acı ve hüzün dolu şirinizi ve kaleminizi. Sevgiler yüreğimden yüreğinize.
En uzun koşuysa elbet
Türkiye'de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez luverin namlusundan fırlayarak ...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun…
CAN YÜCEL
Bu şiir ile ilgili 57 tane yorum bulunmakta