çocuklar gülmeyi unutmayın,
bir gün güneş
doğacak memleket dağlarına,
ekinler boy verecek ,
köyler dönecek bağlara
yaylalar ovalar yeşerecek bahara
lale sümbül açacak yamaçlarında
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Anadolu'nun bir köyünden
ben Senem
kekik kokulu dağların kızıyım.
Kız çocuğu demek ;
ormanda taze fidan,
açan mor menekşe,
dağlarda kırmazı lale,
tarlada boy boy gelincikler gibi nazlı...
*
Korunması gerekli
esen yelden
tipi borandan
el bebek gül bebek misali.
Baba abi kardeş
gözü gibi bakacak,
amca dayı kuzen kem gözden sakınacak
Anne abla kol kanat açacak,
*
Anadolu'nun bir köyünde cumhuriyetle
aydınlanan,
ben Senem
Mektepte okuma yazma öğrenen,
zoru görüp başaran,
talim terbiye ile büyüyen,
yasaklara saygılı,kurallara uyan
büyüklere saygıyı bilen,
küçüklerini daima koruyan...
*
Anadolu'nun bir dağ köyünde büyüyen
ben Senem
Hal ve gidiş'i pekiyi
ahlak ve görgüsü rant yapan bir çağın kız çocuğu,
zamana ayak uyduran örnek bir öğrenci
kurtuluş adına gurbeti seçen
hasreti yüreğinde taşıyan,
yoldaşı hep umut olan
gurbet kuşu...
*
Okullar güvenli,
öğretmenler
anne ve baba rolünü üstlenmeli
toplumda konuşması,
tavrı ve edasıyla
örnek kişi olmalı ,
Sözü senet ,itibarı yüksek olmalı
kız erkek diye çocuklar ayrılmamalı,
korunup büyütülmeli vatana
hayırlı evlat yetişmeli,
*
Anadolu'nun
herhangi bir köyünde bozkırların kızı
Senem
korkusuzca büyümeli çocuklar
ölüm korkusu
yaşanmamalı yüreklerinde,
analar ağıt yakmamalı,
eğitim çağdaş olmalı,
modern çağın gerekleri öğretilmeli ,
hurafelerden temizlenmeli,
cinsel eğitim
ders programlarına, ünitelere eklenmelidir.
Erkek ve kız çocuklarına toplumda,
art niyetli akraba ve insanların var olduğu
anlatılmalı...
*
''Harmanda olacağına tarlada olmalı''atasözü gibi
ilkokuldan
itibaren öğrenciler bilinçli eğitim verilmelidir.
Çocuk tecavüzü konusu,
eğitim politikasıyla
aile ve okul işbirliğiyle desteklenmeli,
İnsanlar
bu konuda duyarlı olmaya yönlendirilmelidir.
Asrın yüzkarası olan tecavüz,
kanser topluma dal budak salmadan temizlenmeli
ailede,okulda,üniversite
ve toplum hayatının her safhasında barış gelmelidir.
5 temmuz 2018 Almanya // Şair Senem Hayriye Aygül
Biz yetişkinlerin ilk amacı, yarının geleceği çocuklarımıza yaşanılır bir dünya bırakmak olmalı. Çocuklar, tatlı şeker yiyebilsinler. Duyarlı yüreğinizi kutlarım.
Sayın İbrahim Kavas,
Değerli yorumunuzla şiirime verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederim,Sağ olun.
Nazım Hikmet'in Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar şiirini anımsattı...
çocuklarımız, umutlarımız.. elinize sağlık.
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta