Baharda çiçeklerin arasına karışan çocuklar,
Yıkık örenin çevrelediği kuru bahçe,
Dünyaları olmuştu…
Gam, keder yok; hepsi de cıvıl cıvıldı,
Uçan kuşlar gibi…
Ürperti sesleri ve oyunlarının kuralları,
Onları çıldırırcasına bağırtıyordu.
Ah şu çocuklar yok mu?
Hepsinin tepesinde uçan bir kelebek,
Hepsi de masum birer melek,
Yükseliyordu semalara…
Zaman zaman yükselen çığlıkları da,
Saklıyordu ülkenin geleceğini.
Onlar, hep böyle sanıyorlardı dünyayı,
Unutmuşlardı bir an anne, babayı;
Hepsinin dünyası çiçekler ormanıydı.
Ah İdris! Bir zamanlar sen de böyle değil miydin?
Senin dağının çamlı ormanları,
Şaldır şaldır, akan çağlayanları,
Diplerinden ilaç fışkıran tatlı sularını,
Evet, bulamaz bu çocuklar;
Bulamazlar, çikolatadan başkasını.
Kendisi içmese de babaları ve anneleri,
Belki içki yudumluyorlar su bardaklarında.
Top oynayanlar, ip atlayanlar hepsi de ne hoş…
Onlar için bunun dışındakiler boş.
Bir an dersten uzaklaşan çocuklar,
Bir bahar pikniğinde mutlu oldular.
Öğretmeni gözetiyor, ara sıra onları,
Adam olmuş keratalar, bırakmış yaramazlıkları.
Çocukların yanı başında çalışan anne,
Kışın uyuyan toprakla tanışıyor.
Ona hediyeler uzatıyor,
Sarı, siyah ve boz tohumlarla…
Oyunun etrafına yığılan erzaklar,
Sabırsızlıkla bekliyordu acıkmalarını.
Öğretmen bir baba misali,
Gözlükle etrafı gözeterek,
Dinliyordu; çocukların dünyalarını,
Geleceğin büyük dünyaları,
Pek de derine dalmışlardı…
16 / Nisan 1993
Konya
Kayıt Tarihi : 23.5.2009 15:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!