Çocuk Tiyatrosu 36 Ali Babanın Bir Çiftl ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Çocuk Tiyatrosu 36 Ali Babanın Bir Çiftliği var (Çocuk Oyunu)

ALİ BABANIN BİR ÇİFTLİĞİ VAR
Çocuk Oyunu
FEV

BU OYUNUN KİŞİLERİ:

SUNUCU
KORO
HOROZ
ALACA TAVUK
KARA TAVUK
AKÇA PİLİÇ
SARI CİVCİV
PEMBE CİVCİV
ÇİL CİVCİV
KARA CİVCİV
BENEKLİ CİVCİV
KARAKAÇAN BEY
ÇOMAR BEY
MIYAV HANIM
İNEK TEYZE

SUNUCU:
Hepiniz tanırsınız
Vaktiyle bir çiftçi vardı
Herkes onu
Ali Baba diye anardı.
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO: “Ali Babanın bir çiftiği var” şarkısını söyler.
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir horozu var.
Ü-üürü-ü… Ü-üürü-ü…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

HOROZ: (Soldan kurumla, efelenerek girer. Uygun adımla sahnede yürür.
Sahnenin önüne gelir,öter. Sonra sahnenin gerisinde durur,bekler.)
Ü-üürü-ü…

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde tavukları var.
Gıt gıt gıdaaak!
Gıt gıt gıdaaak!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

ÜÇ TAVUK: Sahneye uygun adınla girer, sahnede tur atar.

Gıt gıt gıdaaak!
Gıt gıt gıdaaak!

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde civcivleri var.
Cik cik cik!
Cik cik cik!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

BEŞ CİVCİV: (Telaşla cikleyerek sahneye girer, tavukların peşine düşerler. Sonra onlarla birlikte arkaya Horoz’un yanına gidip durarak beklerler.)

CİVCİVLER:
Cik cik cik
Cik cik cik
Cik cik cik! ..

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir eşeği var.
A-i! .. A-i…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

KARAKAÇAN BEY: (Soldan çifteler atarak girer. Sahnede anırarak turlar. Öne gelir, izleyenleri selamlar. Gidip öbürlerinin yanında durur.)
A-i! .. A-i…
A-i! .. A-i…
A-i! .. A-i…

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir köpeği var.
Hav! Hav! ..
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

ÇOMAR BEY: (Soldan girer. Sahnede havlayarak turlar.Gidip öbürlerinin yanında durur.)
Hav hav hav
Hav hav hav
Hav hav hav! ..

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir kedisi var.
Mıyaaav
Mıyaaav
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

KEDİ: (Soldan girer. Sahnede mıyavlayarak turlar. Gidip öbürlerinin yanında durur.)

KEDİ:
Mıyaaav
Mıyaaav
Mıyaaav

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle koroya katılmaya özendirir.)

KORO:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir ineği var.
Mö… Mööö
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

SUNUCU:
Ali baba iyi insandı
Değişti ansızın
Bir karar verdi, hayvanlar yandı.

ALİ BABA (Sol elindeki zili çalarak sahneye girer. Sağ elinde bir tokmak vardır.)
Hani, mahkeme nerede!

İÇERDEKİLER TELAŞLA ÇIKAR, YARGIÇ KÜRSÜSÜNÜ, SAVCILIK MAKAMINI,
SANIK SANDALYESİNİ, DİNLEYİCİ BANK’INI SAHNEYE TAŞIR. SONRA BANKA OTURARAK DURUŞMAYI İZLEMEYE BAŞLAR.

SUNUCU:
Davacı oldu Alibaba
Çiftliğindeki bazı hayvanlardan,
Dilekçe verdi mahkemeye.
Kurtulmak istiyordu onlardan.

ALİ BABA: (Davacı – Elindeki kocaman dilekçeyle girer.)
Bir dilekçem var Sayın Yargıcım
Davacıyım yiyip içip yatan
Hiçbir işe yaramayan
Artık iyice yaşlanmış olan,
Bazı hayvanlarımdan.

ALİ BABA (Yargıç yerine geçer)
Kabul edilmiştir dilek
Haklarında şikâyet var
Yargılanacaktır hayvanlar

SUNUCU:
Mahkeme kurdu Alibaba
Sanıkları çağırdı.
Hepsi tek tek dinlendi
Ali Baba bu
Hem savcıydı hem de yargıçtı kendi
Fazla masraf olmasın diye
Mübaşirliği bile üstlendi.

ALİ BABA (Mübaşir - Kapıya gelip içeriye seslenir.)
Eşek Karakaçan!
Eşek Karakaçaaan!

BAY KARAKAÇAN: (Oturduğu yerden kalkar.)
Beni mi seslendin Mübaşir Ali Baba?

ALİ BABA: (Mübaşir)
Seni seslendim sakalı kaba!

BAY KARAKAÇAN:
Beni keçiyle karıştırtın galiba. Hayırdır? ..

ALİ BABA: (Mübaşir)
Hayır mı değil mi mahkemeleşirken görürsün şimdi.
Gel bakalım mahkemeye, sanık sandalyesine.

BAY KARAKAÇAN:
Ne mahkemesi bu ya? ...

ALİ BABA: (Mübaşir) Mahkeme işte, bayâ…

BAY KARAKAÇAN:
Sanık ben miyim?

ALİ BABA: (Mübaşir)
Sensin.
BAY KARAKAÇAN:
Peki neyle suçlanıyorum? Bu mahkememin yargıcı nerede, Savcısı nerede?

ALİ BABA: (Mübaşir - Alay eder.)
Su içiyor derede…

BAY KARAKAÇAN: Davacı sensin anladık da, peki savcı kim, Yargıç kim?

ALİ BABA: (Mübaşir)
Ali Baba hem davacı, hem savcı hem de hakim.

ALİ BABA: (Yargıç - Yargıç koltuğuna oturur, tokmağını masaya vurur.)
Susuuun!

BAY KARAKAÇAN:
Kim sussun? Gürültü eden yok ki…

ALİ BABA: (Mübaşir)
Öyleyse önce gürültü edin, sonra susun.

BAY KARAKAÇAN:
Çattık belaya.

ALİ BABA: (Yargıç)
Dur bakalım. Daha bu ne ki? ..

BAY KARAKAÇAN:
Dahası mı var?

ALİ BABA: (Yargıç)
Hem de dahasının daha hası var.
Haydi, geç bakalım şimdi sanık sandalyesine.

BAY KARAKAÇAN:
Şuracığa kıvrılıveririm
Sandalye eşeğin nesine?

ALİ BABA: (Yargıç)
Beni dinle!

BAY KARAKAÇAN:
Dinliyoruz ya…

ALİ BABA: (Yargıç)
Sadece dinleme biraz da inle.

BAY KARAKAÇAN:
İstesek de istemesek de bizi inletiyorsun zaten.

ALİ BABA: (Davacı - Davacı kürsüsünde)
Çok konuşma…

BAY KARAKAÇAN:
Konuşmuyoruz zaten
Ne zaman konuşturdun ki bizi?

ALİ BABA: (Yargıç makamında)
Susuuun, söz verilmeden konuşmayın…
Sayın Savcı…

ALİ BABA: (Savcı makamına geçer)
Dinliyorum efendim sizi.

ALİ BABA: (Savcılık makamına)
Okur musunuz
Sanık hakkındaki iddianamenizi?

BAY KARAKAÇAN:
Savcı mı?
Hani savcı?

ALİ BABA (Davacı) :
Savcı değil o, sanki
Heh heh…
Avını on ikiden vuran bir avcı…

ALİ BABA (Yargıç koltuğundan iner, Savcı yerinde durur.)

ALİ BABA (Savcı) :
Sayın Yargıcım
Bu eşek var ya bu eşek
Yüzüne bakanın sıpası ölüyor.
Suratına bakın hele şunun
Yediği içtiği haram bunun.

BAY KARAKAÇAN:
Durun durun!
Neden haram oluyor yav? ..
Karşılığında çalışıyoruz ya…

ALİ BABA (Savcı) :
Çalışıyorsun ama eskisi kadar iyi değilsin.
Senin değirmenden getirdiğin buğdayı bir karınca bile taşır.

BAY KARAKAÇAN:
Yok artık deve…

ALİ BABA (Savcı) :
Kalk gidelim bizim eve…

BAY KARAKAÇAN:
Efendim?

ALİ BABA (Savcı) :
Zızzzt! ..

BAY KARAKAÇAN:
Evet…
Eskisi kadar yararlı olamıyorum belki, doğru ama yaşlandık artık.

ALİ BABA (Savcı) :
Bütün mesele de bu ya…
Ali Baba yaşlı bir eşeği boşuna beslemek istemiyor.

BAY KARAKAÇAN:
Kovulduk mu yani şimdi?
Ama yıllarca emek verdim
Kıdem tazminatımı isterim.

ALİ BABA (Savcı) :
Kıdem tazminatı filan yok ey kara yiğit
Karnını kırlarda doyur artık git.

BAY KARAKAÇAN:
Akşamları ahırıma dönebilir miyim bari?

ALİ BABA: (Savcı) :
Aklına bile getirme bunu gayri.

BAY KARAKAÇAN:
Nerede yatacağım?

ALİ BABA: (Savcı) :
Bundan sonra şu şarkıyı söylesen iyi edersin:
(Koroyu gösterir.)

KORO:
Yorganımız mavi gök
mavi gök
Yeşil kır yastık bize…

SUNUCU: (İzleyenleri birlikte söylemeye özendirir.)
Hep beraber…

SUNUCU - KORO:
Yorganımız mavi gök
mavi gök
Yeşil kır yastık bize…

BAY KARAKAÇAN:
“Açık Hava Oteli”nde kalacağım artık ha?
Ahırıma dönemeyecek miyim bir daha?

ALİ BABA: (Savcı) :
Şunu bileydin…
Hah ha ha…

BAY KARAKAÇAN:
Evcil bir hayvanım ben.
Alışık değilim açık havada yatmaya
Niyetim yok hastalığı tatmaya.

ALİ BABA: (Savcı) :
Orası kimi ilgilendirir acaba?

BAY KARAKAÇAN:
Vefasızlık ama bu senin yaptığın Savcı Ali Baba!

ALİ BABA:
Anlamam.
Ben savcıyım.
Suçlamamı yapar keyfime bakarım.
Kararı yargıç verir.

BAY KARAKAÇAN: (İç çeker) Versin bakalım.

ALİ BABA: (Yargıç yerine geçer.)
Karar verilmiştir. Yaz kızım?

KARAKAÇAN BEY:
Kızın kim?

ALİ BABA: (Yargıç)
Kızım dediğim kâtibe hanımdır…
Kâtibe hanım yok mu?
Kâtibe hanım da mı ben olacağım yoksa?

KEDİ:
Kâtibe ben olabilir miyim Ali Baba?

ALİ BABA: (Yargıç - Kediye ters ters bakar)

KEDİ:
Pardon, Sayın Yargıcım…
Kâtibe ben olabilir miyim?

ALİ BABA: (Yargıç)
Bilgisayar kullanabiliyor musun?

KEDİ:
Bilgisayar mı, o da ne?

ALİ BABA: (Yargıç)
Tuşlara dokunabiliyor musun tuşlara?

KEDİ:
Tuşlara mı? Haa, anladım, tuşlaraaa…
Piyano çalabildiğime göre
Dokunabilirim bilgisayardaki tuşlara da.

ALİ BABA: (Yargıç)
Otur öyleyse…

KEDİ: (Katibe yerine oturur.)
Oturdum…

ALİ BABA: (Yargıç)
Yaz öyleyse…

KEDİ:
Yazıyorum.

ALİ BABA: (Yargıç)
Karar… Eşek Karakaçan çiftlikten kovulmuştur. Bundan sonra kendi başının çaresine bakacaktır.

BAY KARAKAÇAN: (Acıklı) Olamaz… A-i…

ALİ BABA: (Yargıç)
Yazdın mı kızım?

KEDİ:
Yazmadım.

ALİ BABA: (Yargıç)
Neden?

KEDİ:
Ben böyle bir kararı yazamam.

ALİ BABA: (Yargıç)
Nedenmiş o?

KEDİ:
Adil bir karar değil de onun için. Bunca yıllık emektarınızı nasıl kovarsınız!

ALİ BABA: (Yargıç)
(Öfkeyle yerinden fırlar, kâtibenin yerine oturur.) Kalk şuradan, kalk! Onu da biz yazalım.

KEDİ (Kâtibenin yerinden kalkar, arkadaşlarının yanına geçip oturur.)

ALİ BABA: (Yargıç - Yazar, kadın sesi taklit ederek konuşur.) Karar… Çat çat çat… Yok, bu daktilo sesiydi. Bilgisayarın sesi böyle sert çıkmaz. Çıt çıt çıt…
Nasıl iyi yazabiliyor muyum Sayın Yargıcım? (Yargıç yerine oturur.)
ALİ BABA: (Yargıç)
Yazıyorsun yazıyorsun, aferin sana.

ALİ BABA: (Kâtibe sesiyle) Öyleyse ben de devam ediyorum… Eşek Karakaçaaan… Çiftlikten kovulmuştur. Bundan sonra kendi başının çaresine bakacaktır.

ALİ BABA: (Yargıç)
Şimdi sıra ikinci sanıkta. (Yerinden kalkar, kapıya gelip bağırır)

ALİ BABA: (Mübaşir)
Havhav bey! Çomar Havhav bey!

ÇOMAR BEY: (Yerinden kalkar.)
Benim… Ne oldu?

ALİ BABA: (Mübaşir)
Mahkemeye…

ÇOMAR BEY:
Ben de mi? Ben bir suç işlemedim ki?

ALİ BABA: (Mübaşir)
Yaşlılıktan iyi suç mu olur? (Savcı yerine geçer)

ALİ BABA: (Savcı)
Ali Baba’n Çitliğinde çalışmakta olan Karabaş Havhav bey, yaşlandığından eskisi kadar iyi çalışamamaktadır. Artık yediği yiyecekleri hak etmemektedir. Küresel kriz Ali Babanın çiftliğini de vurmuş bulunmaktadır. Kriz maalesef çiftliğimizden teğet geçmemiştir. O yüzden işe yaramaz elemanların işlerine son verilecektir. Bunlardan biri de Karabaş havhav beydir.

ÇOMAR BEY:
Ben mi? Ama neden ben?

ALİ BABA: (Savcı)
Gerekçeyi söyledik ya! Yineliyorum: Karabaş Havhav bey artık çiftliği iyi beklememektedir.

ÇOMAR BEY:
Ne yapayım patron. Geceleri çiftliği beklerken ansızın uyku bastırıyor. Yaşlılık hali işte. Anlarsınız ya…

ALİ BABA: (Savcı, esner…)
Anlamam! Bana uyumayan eleman gerek.
(Yargıç masasına gidip uyur)
Hooor… Hooorrr…

ÇOMAR BEY: Bakın siz de yaşlandınız işte. Herkes yaşlanır. Şimdi kendi kendinizi de mi kovacaksınız?

ALİ BABA: (Yargıç - Tokmağını masaya vurur.)
Gürültü etme, uykumu kaçırıyorsun!

ÇOMAR BEY:
Bizim uykularımız ne olacak? Bundan sonra hiç bir gece uyuyamayacağım belki…

ALİ BABA: (Yargıç) Ben efendiyim, sen kölesin. Efendiler cezalandırılmaz hiçbir zaman. Sadece köleler cezalandırılır.

ÇOMAR BEY:
Ama…

ALİ BABA: (Yargıç) Hala konuşuyor. Verdiğim ceza az geldi sana galiba.
İşte, bey’lik san’ını da geri alıyorum senden.
Bundan sonra “Karabaş Havhav bey” diye değil, sadece Karabaş havhav olarak anılacaksın.
Hatta “havhav” bile değilsin artık.
Başıboş bir yaban köpeğisin.

ÇOMAR BEY:
Ooof of! Bir sokak köpeği bile olamayacağız desene artık.

ALİ BABA: (Yargıç)
Aynen öyle.

ÇOMAR BEY:
Eee, ne olacak şimdi?

ALİ BABA: (Yargıç)
Sen de pılını-pırtını toplayıp eşek arkadaşla açık hava oteline yollanacaksın.

ÇOMAR BEY:
Yandık desene.

ALİ BABA: (Yargıç)
Açık hava söndürür seni. Yaz kızım: Karabaş köpek Havhav… Artık emekliliği geldiğinden…

ÇOMAR BEY:
Yaşasın! emeklilik ikramiyesi alacağım galiba…

ALİ BABA: (Yargıç)
Havanı alırsın.

ÇOMAR BEY:
Neden?

ALİ BABA: (Yargıç)
Uzatma! İkramiye-mikramiye yok.

ÇOMAR BEY:
İkramiye almadan kovuldum ha! Kırk yıllık emeğim hava oldu uçtu. (Türkü söyler gibi konuşur.) İnce uzun bir yoldayım… Gidiyorum gündüz gece… Açılsın kapıları açık hava otelinin…

ALİ BABA: (Yargıç)
Tamam, git… Durma!

ÇOMAR BEY: (Kapının önüne kadar gider, orada durur.)

ALİ BABA: (Yargıç) Sıra kimde?

İNEK:
Bende değil her halde. Mööö…

ALİ BABA: (Yargıç)
Sende sende…

İNEK:
Neden bende ki?

ALİ BABA: (Yargıç)
Sen de artık işe yaramaz hale geldin.

İNEK:
Nasıl yani?

ALİ BABA: (Yargıç)
Kaç zamandan beri süt vermiyorsun sen?

İNEK:
Bilmem… Epey oldu galiba.

ALİ BABA: (Yargıç)
Söyler misin? Süt vermeyen bir inek ne işine yarar bir çiftçinin?

İNEK:
Bir işine yaramaz.

ALİ BABA: (Yargıç)
Diline sağlık.

İNEK:
Var ol.

ALİ BABA: (Yargıç)
Sen var olma.

İNEK:
Ne olayım?

ALİ BABA: (Yargıç)
Yok ol!

İNEK:
Nasıl yani?

ALİ BABA: (Yargıç)
Madem insanlara süt vererek yararlı olamıyorsun, öyleyse etinle yararlı ol.

İNEK:
Anlamadım! Yoksa beni şey etmeye mi niyetlisin? ..

ALİ BABA: (Yargıç)
Evet, aynen öyle işte...

İNEK:
Hayır! Hayııır! Ölmek istemiyorum. Yaşamak istiyorum! ..

ALİ BABA:
Yaşamak sana haram, inek.

İNEK: (Umarsız, arkadaşlarına bakar.)
Ben ne yapacağım şimdi? Bilmiyorum ki…

ALİ BABA: (Mübaşir - Kapıya yaklaşır, seslenir)
Ü-ürü bey! Ü-ürü bey, dedim! .. Yani horoz! Kart Horoz!

HOROZ: Ayıp oluyor ama…

HOROZ: Bırak yorum yapmayı… Burada mısın?

HOROZ: Hayır, kümesteyim… Buyur, ne diyeceksen de!

ALİ BABA:
Diyorum öyleyse… Sen de çiftliğimin yararsızlarındansın.

HOROZ:
Ben de mi yaşlandım?

ALİ BABA:
Yaşlanmadın mı? Ne işe yarıyorsun söyler misin?
Sabahları uyandıramıyorsun bile artık beni.

HOROZ: (Homurdanır.)
Uyandırsak suç, uyandırmasak suç.

ALİ BABA:
O işi çalar saatim pek güzel yapıyor.
Dahası çalar saat benden aş ekmek de istemiyor.

HOROZ:
Anlaşıldı. Biz de başımızı alıp gideceğiz.

ALİ BABA:
Bir yere gidemezsin!

HOROZ:
Demin kovuldun dedin ya.

ALİ BABA:
Kovuldun demedim. Çiftlikteki yararsız hayvanlardan oldun dedim.

HOROZ:
Eee… Aynı kapıya çıkmaz mı? Kovulanları açık hava oteline yollanıyor musun?

ALİ BABA:
Herkesi değil

HOROZ: (Sevinçli)
Beni kovmuyorsun ha!

ALİ BABA:
Kovmuyorum.

HOROZ:
(Kaygılı) Peki, ne yapıyorsun?

ALİ BABA:
Eşek cennetine gönderiyorum.

HOROZ:
Ne işim var eşek cennetinde?

ALİ BABA:
Gidince anlarsın…

ÇOMAR BEY:
Tahtalı köye demek istiyor akıllım, anlamıyor musun.
Yani Ali Baba etinden yararlanacak senin.

HOROZ:
Etimden mi?

ÇOMAR BEY:
Etinden tabii.

HOROZ:
Ne yapacak kart bir horozun etini? Pişirmeye kalksa kırk yılda pişmem.

ALİ BABA: Kaç yılda pişerse pişsin. Sonunda pişersin ya.

HOROZ:
Canavar bu adam! Kurtarın beni! İmdat horoz öldürüyorlar!

ALİ BABA: (Güler) Korkma korkma, hemen bitirmeyeceğim işini.

HOROZ:
Hemen değilse de bitireceksin ya eninde sonunda.

ALİ BABA:
Eh, orası öyle.

HOROZ:
Gözünü toprak doyursun Ali Baba. Koskoca ineği kesiyorsun, hâlâ et et diyorsun. İnekte benim yüz katım et var. Onunla doymuyor musun da daha bir de beni…

ALİ BABA: (Kıs kıs güler.)
Horoz eti başka olur…

HOROZ:
Tanrım! Bu adam katil!

ALİ BABA:
Haydi bakalım, davranın! Bırakın çeneyi. Gidecek olanlar yola çıksın. Erken kalkan yol alır. Gidin artık çiftliğimden. Bakın savcı suçladı sizi. Yargıç da karar verdi.

KARAKAÇAN BEY:
Bütün bunlar gerçek ha!
Rüya değil…

ÇOMAR BEY:
Resmen kovulduk eşek kardeş.

KARAKAÇAN BEY:
Yazıklar olsun verdiğim emeklere…
Hoşça kal Alaca Tavuk, Kara Tavuk, Akça Piliç…

CİVCİVLER:
Bize hoşça kal yok mu?

KARAKAÇAN BEY:
Var tabii… Olmaz olur mu? Hoşça kalın sevgili civcivler.

SARI CİVCİV:
Güle Güle Eşek amca

PEMBE CİVCİV:
Güle güle eşek amca. Beni sırtına bindirip gezdirdiğini hiç unutmayacağım.

KARAKAÇAN BEY:
Canım benim…

PEMBE CİVCİV:
Şey… Acaba bir ricada bulunsam…

KARAKAÇAN BEY:
Bulun bulun…

ALİ BABA:
Ne ricası şimdi? Bırakın ricayı-micayı.

PEMBE CİVCİV: (Ali Babaya aldırmaz)
Şeeey…. diyordum ki…
Acaba son bir kez daha sırtına alıp gezdiremez misin beni?

ALİ BABA:
Pembe civciv! Ayıp oluyor ama.

KARAKAÇAN BEY:
Hayır hayır… Ayıp olmaz. Tamam şekerciğim, atla sırtıma.

PEMBE CİVCİV: (Eşeğin sırtına atlar.)

Efekt:
MÜZİK

KARAKAÇAN BEY: (Müzik uyumuyla sahne içinde dönenerek Akça Pilici sırtında gezdirir.)

ALİ BABA:
Tamam tamam, oldu işte. İn artık aşağıya.

PEMBE CİVCİV:
Bir tur daha atsaydık…

ALİ BABA: (Sert)
İn aşağıya dedim!

PEMBE CİVCİV:
Tamam tamam, iniyoruz.

SARI CİVCİV:
Şey… Acaba bir tur da ben binebilir miyim?

ALİ BABA: Daha neler!

ÇİL CİVCİV:
Ben de, ben de binmek istiyorum…

KARA CİVCİV: (Ağlar)
Ben binmeyecek miyim? ..

ALİ BABA:
Rezalet rezalet! Çiftliğimi Luna Parka çevirdiniz.
Gidecekler defolup gitsinler artık.

KARAKAÇAN BEY:
Tamam tamam, gidiyoruz. Yemedik ya çiftliğini.

İNEK TEYZE:
Hoşça kalın arkadaşlar.
Yolcudur Abbas, artık bağlasan durmaz.

ALİ BABA:
Sen nereye? ..

İNEK:
Kovulmadık mı?

ALİ BABA:
Kovulan eşekle, köpek… Sen kesilecek olanlardansın.

İNEK:
Beni niçin kovmuyorsun? Ben de artık işine yaramıyorum. Kov beni, kov beni! Beni de kov, lütfeeen…

ALİ BABA:
Dizini kır da otur yerine.

İNEK:
Dizimi mi? Dizlerimde kireçlenme oldu. O yüzden diz üstü oturamıyorum.

ALİ BABA:
Öyleyse kuyruğunun üstüne otur sen de.
(Köpekle Eşeğe döner) Hey siz! Köpekle Eşek! ..

KARAKAÇAN BEY:
Biz de mi kuyruğumuzun üstüne oturalım?

ALİ BABA:
Alay mı ediyorsun! Artık defoluuun!

HAYHAV BEY:
Oluyoruz oluyoruz… Ben herekse hoşça kalın demiştim değil mi?

TAVUKLAR:
Bize demedin! ..

HAYHAV BEY:
Haklısınız çocuklar. Kederimden aklım başımda kaldı mı ki…
Hoşça kalın, hoşça kalın. Beni unutmayın.

ALACA TAVUK:
Unutmayacağız seni Karabaşçığım. Sen de bizi unutma.

HAYHAV BEY:
Unutmam…

KARA TAVUK:
Sen gidersen Hain Tilkiden kim koruyacak bizi?

HAYHAV BEY:
Ali Baba bulur bir başka Çomar.

AKÇA PİLİÇ:
Hiç bir Çomar senin kadar iyi olamaz.

KARAKAÇAN BEY:
Gel de bunu Al’ Baba’ya anlat. (Civcivlere) Siz de hoşça kalın civcivler.

CİVCİVLER:
Güle güle Havhav amca…

HAYHAV BEY: (Gözlerinin yaşını elinin tersiyle kurular.)
Var olun Civcivcikler… Var olan Pembecik, Cilcik, Benekli, Kara civciv…
Sen de var ol Sarı Civciv! .. Hoşça kal benim sevgili ufaklığım…

SARI CİVCİV:
Güle güle Karabaş amca. Ama…

KARAKAÇAN BEY:
Aması ne?

SARI CİVCİV:
Hani bana bir daha ufaklık demeyecektin.

KARAKAÇAN BEY:
Pardon ablacığım. Elbette, büyüdün, kocaman bir civciv oldun.

PEMBE CİVCİV:
Ama gerçekten ufaklıksın canım.

SARI CİVCİV:
Sen sus, terbiyesiz! Bir civciv ablasının yanında böyle konuşur mu hiç?

PEMBE CİVCİV:
Nereden ablam oluyormuşsun bakalım. Aynı gün çıkmadık mı hepimiz de yumurtalarımızdan?

SARI CİVCİV:
Ben senden bir dakika önce çıktım ya yumurtadan.

ÇİL CİVCİV:
Oooh, ne güzel dünya… Hanımefendi benden bir dakika büyük olduğu için ona abla
diyecekmişim.

PEMBE CİVCİV:
Susun lütfen kardeşlerim. Şu acıklı gününde ayıp oluyor Eşek beyden.

KARA CİVCİV:
Haklısın kardeşim. Güle güle git eşek kardeş.

BENEKLİ CİVCİV:
Güle Güle eşek can. Sen de Havhav kardeş.

ÇOMAR BEY:
Güle güle mi gideyim? Ağlaya ağlaya gitsem daha iyi.

ALİ BABA:
Tamam. Bırakın palavrayı. Yeter bu kadar sulu vedalaşma.

ÇOMAR BEY:
Hep sen konuşuyorsun. Hep senin dediğin oluyor.

ALİ BABA:
Elbette öyle olacak. Her horoz kendi çiftliğinde öter.

ÇİL HOROZ:
Ben ötemeyeceğim bundan sonra. Benim bir çiftliğim yok artık.

ALİ BABA: (Patron)
Benim var… Bu çiftliğin sahibi benim. Hep benim konuşmam doğal. Elbette ki hep benim dediğim dedik olacak burada.

ÇOMAR BEY:
Bu nasıl iş? Gençliğimizde gazı veriyordun bize:

KARAKAÇAN BEY:
Çalış Karakaçan çiftlik senin… diyordun.

ÇOMAR BEY:
Çalış Çomar bey! Çiftlik senin, diyordun.

İNEK TEYZE:
Çalış Sarı İnek; çiftlik senin, diyordun.

KARAKAÇAN BEY:
Yaşlandık diye şimdi kovuyorsun.

KARAKAÇAN BEY:
Açık hava oteline gönderiyorsun kimimizi.

İNEK TEYZE:
Kasaplara teslim ediyorsun bizi.

ALİ BABA: (Patron)
Keyfimden mi yapıyorum canım… Hak var, adalet. Var. Görüyorsunuz mahkeme kurduk. Adilce yargıladık hepinizi.

ÇOMAR BEY:
Evet, çok güzel adalet. Davacı da sen, savcı da sen, yargıç da sensin.
Olmaz böyle şey. (Öbür hayvanlara) Olur mu arkadaşlar?

HEPSİ:
Olmaaaz!

SUNUCU: (İzleyenlere sorar.)
Olur mu böyle şey çocuklar?

………………….

ÇOMAR BEY:
Yapılacak tek şey var. Bu haksız kararlara karşı çıkacağız.

HEPSİ:
Çıkalııım! ..

İNEK:
Nasıl?

ÇOMAR BEY:
Bilmiyorum.

ALİ BABA:
Öyleyse susun.
Ne yapacağını bile bilmeyenler susmalı.

HAVHAVBAY:
Hayır! .. Susmayacağız. Ne yapacağımızı biliyoruz. Sadece nasıl yapacağımızı bilmiyoruz.

İNEK TEYZE:
Karakaçan kardeşimizin çiftlikten atılmasına karşı çıkacak mıyız, çıkmayacak mıyız arkadaşlar?

HEPSİ: Çıkacağız! ...

ÇOMAR BEY:
İneğin kesilmesine karşı çıkacak mıyız, çıkmayacak mıyız?

HEPSİ: Çıkacağız! ...

ÇİL HOROZ:
Benim de benim de… Benim kesilmeme de karşı çıkın!

ÇOMAR BEY:
Doğru… Horozun kesilmesine de karşı çıkacağız.

İNEK:
Bunlara gücümüz yeter mi ki Havhav bey kardeşim?

ÇOMAR BEY:
Yetmese de deneyeceğiz.
Yapamayacağımızı bilsek bile denemeliyiz.
Denemek durmaktan iyidir.

İNEK TEYZE:
Doğru, deneyelim. Denemeliyiz.

ÇOMAR BEY:
Nasıl deneyeceğiz?

İNEK:
Bilmiyorum… Sen biliyor musun?

ÇOMAR BEY:
Ben de bilmiyorum.

SUNUCU:
Ben size yardımcı olabilir miyim acaba?

KARAKAÇAN BEY:
Siz kimsiniz?

SUNUCU:
Ben bu oyunun sunucusuyum.

ÇOMAR BEY:
Nasıl bir yardım öneriyorsunuz bize?

SUNUCU:
Hep birlikte protesto etmelisiniz çiftlik sahibini.

HOROZ BEY:
Hep birlikte mi? Ben de mi yani?

SUNUCU:
Elbette sen de.

ÇOMAR BEY:
Eee… Nasıl yapacağız bu işi?

SUNUCU:
Ben söyleyeyim siz yineleyin. Tamam mı?

HEPSİ:
Tamam.

SUNUCU: (İzleyenlere)
Siz de katılıyor musunuz bize?

…………..

SUNUCU:
Tamam öyleyse, başlıyorum. Bir değnek, bir değnek getirin bana!

KARAKAÇAN BEY:
Ne yapacaksın değneği? Ali Babayı dövecek misin yoksa?

SUNUCU:
Dövmek yok bizim yasamızda.

KARAKAÇAN BEY:
Döv döv… Ömrüm boyunca hep dövdü o beni. Çüş der vurur, deh der vurur…

SUNUCU:
Biz döversek hakkedeni sözle döveriz Karakaçan bey.

PEMBE CİVCİV:
Ben de sözle dövmek istiyorum.

SUNUCU:
Öyleyse sizden başlayalım ufaklıklar.

SARI CİVCİV:
Hayır, ufaklık deme!

SUNUCU:
Pardon pardon… Sizden başlayalım küçük ablalar.
Köpekle eşek çiftlikten kovulsun mu?

CİVCİVLER:
Hayırrr…

SUNUCU: (İzleyenlere sorar.)
Siz ne dersiniz çocuklar? Köpekle eşek çiftlikten kovulsun mu?

SUNUCU:
(Civcivlere sorar)
İnekle horoz kesilsin mi?

CİVCİVLER:
Kesilmesin!

SUNUCU: (İzleyenlere sorar.)
Kesilsin mi?

……..

ALİ BABA:
Çok konuştunuz. Sizi daha fazla dinleyecek değilim. Ben gidiyorum. Döndüğümde istemediğim kimse kalmasın burada.

ÇOMAR BEY:
Peki şimdi ne yapacağız?

SUNUCU: Protestoya devam. Ama bu iş tek tek olmaz. Tek çubuk çabuk kırılır. Bir demek çubuk kolay kırılmaz. O yüzden çiftlik sahibine hep birlikte karşı çıkacaksınız. Hep beraber protesto alkışı tutarak başlayabiliriz işe.

KARAKAÇAN BEY:
Doğru… Tek elin nesi var? İki elin sesi var.

HEPSİ:
Eveeet…

İNEK TEYZE:
Hayıııır…

ÇOMAR BEY:
Neden hayır?

İNEK TEYZE:
Benim elim yok ki…
Bu koca toynaklarımla nasıl alkış tutarım, nasıl ses çıkartırım?

KARAKAÇAN BEY:
Öyle de bir ses çıkartırsın ki, yer gök inler.
Dene bakalım; bir dene…

İNEK TEYZE: (Dener, toynaklarını birbirine vurur.)

EFEKT:
Abartılmış toynak tokuşmasından çıkan abartılı sesler.

İNEK TEYZE:
Tanrım! Bu sesleri ben mi çıkartıyorum!

ÇOMAR BEY:
Evet…

İNEK TEYZE:
Harikayım be!

ÇİL HOROZ:
Ben ne yapacağım? Benim küçücük pençelerim var sadece.

KARAKAÇAN BEY:
İnancı uğruna çaba gösterenlerin pençesi keskin olur. Sen de dene.

HOROZ: (Dener. Pençelerini birbirine vurur.)

EFEKT:
Abartılmış alkış gibi pençe sesleri.

HOROZ: Aman Tanrım, bu sesleri ben mi çıkarttım?

ÇOMAR BEY:
Elbette sen çıkarttın.

HOROZ:
Yaşayayım ben, e mi!

ÇOMAR BEY:
Yaşa ya… Şimdi bir de öt bakalım.

HOROZ: (Öter.)
Ü-ürü-üüü! ...

EFEKT:
Abartılmış horoz ötüşü.

HOROZ: (İzleyenlere sorar)
Bu ötüş benim ötüşüm mü?

KARAKAÇAN BEY:
Elbette senin.

HOROZ: Bu sesi Neil Armstrong aydan bile duymuştur be. Çok yaşayayım ben! (İzleyenlere) Yaşayayım mı?

……………..

SUNUCU:
Şimdi sesimizi topluca herkese duyuralım. En başta da Ali Baba’ya tabii.

ÇOMAR BEY:
Bunu nasıl yapacağız?

SUNUCU: Her birimiz bir yandan möleyerek, ötetek, anırarak, havlayarak…

KARA TAVUK:
Biz gıdaklamayacak mıyız?

SUNUCU:
Gıdaklayacaksınız.

SARI CİVCİV:
Biz ciklemeyecek miyiz?

SUNUCU:
Cikleyeceksiniz…

KARAKAÇAN BEY:
Öyleyse ne duruyoruz? Hemen başlayalım.

EFEKT:
HAYVANLARIN ABARTILMIŞ ALKIŞ SESLERİ…
HAVLAMA ANIRMA GİBİ DOĞAL SESLERİ…

ALİ BABA: (Dışardan, sesi)
Yeter, yeter, dayanamayacağım!

SUNUCU: (İzleyenlere)
Siz de siz de katılın bu seslere çocuklar…
Şarkı söyleyin siz de.
Her biriniz ayrı bir şarkı söyleyin.
Her birinizin söylediği şarkı diğerinizinkini bastırsın.
Haksız kararlara tepki, dünyaya böylece duyurulabilir ancak.
Haydi Iraklı çocuklar, haydi Filistinli çocuklar, siz de katılın bize!
(Salondakilere) Haydi, ben başlıyorum, siz de kendi şarkınızı seçin, söyleyin…
Tren gelir, hoş gelir
Ley ley limi limi ley
Odaları boş gelir…

………

Kundurama kum doldu
Atmaya kürek gerek
Çocukların yanına
Gelmeye yürek gerek…

……….

ALİ BABA: (Sahneye girer)
Aman Tanrım! Bu sesler de ne böyle?

………………..

Sabahleyin erken çifte giderken
Amam aman,
Öküzüm torbadan düştü gördüm mü
Amanın yandım…

Bir küçücük aslancık varmış
Kırlarda kırlarda koşar oynarmış
………………..

ALİ BABA:
Kulaklarımın zarı patlayacak!

Eşeğimin kulağından kepçe yapmalı
Kepçe yapmalı
Kepçe gibi dağlar
Eşek niçin ağlar
Çüş eşeğim çüüüş….

……………………..

ALİ BABA:
Bu seslere dayanamayacağım.

Horozumu kaçırdılar
Damdan dama aşırdılar…

ALİ BABA:
Yeter, yeter! Kesin şu gürültüyü!
Yalvarırım kesin.

SUNUCU:
O zaman sen de emektarlarının isteklerini yerine getir.

ALİ BABA:
Tamam tamam getireceğim. Yeter ki sussunlar.

SUNUCU:
Susarlarsa Eşekle köpek çiftlikte kalacak mı?

ALİ BABA:
Kalacak.

SUNUCU:
Susarlarsa İnek teyzeyle horoz abi kesilmeyecek mi?

ALİ BABA:
Kesilmeyecek.

SUNUCU:
Ozaman biz de susarız.
Amaaa….

ALİ BABA:
Ama ne?

SUNUCU:
Son bir isteğimiz var?

ALİ BABA:
Nedir, ne ne? ..

SUNUCU:
Bir şarkı….

ALİ BABA:
Şarkı mı?

SUNUCU:
Son bir şarkı daha söylememize izin vereceksin.

ALİ BABA:
Sadece bir şarkı, değil mi?

SUNUCU:
Evet…

ALİ BABA:
Kabul… Ben duymayayım da ne söylerseniz söyleyin. (Çıkar.)

SUNUCU:
Başlıyoruz arkadaşlar.

SUNUCU:
Hep birlikte… (İzleyenlere) Siz de sevgili çocuklar… Değneğiyle orkestra şefi gibi yönetir.)

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir horozu var.
Ü-üürü-ü… Ü-üürü-ü…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

HOROZ: (Kurumla, efelenerek ortalarda dolaşır.)

Ü-üürü-ü…

SUNUCU:
(İzleyicileri işaretle şarkıya katılmaya özendirir.)

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde tavukları var.
Gıt gıt gıdaaak!
Gıt gıt gıdaaak!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

ÜÇ TAVUK: Sahnede uygun adımlarla dolaşırlar.

Gıt gıt gıdaaak!
Gıt gıt gıdaaak!

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde civcivleri var.
Cik cik cik!
Cik cik cik!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

BEŞ CİVCİV: (Cikleyerek tavukların peşine düşerler. Sonra onlarla birlikte sahnede tur atarlar. Sonra Horoz’un yanına gidip durarak beklerler.)

CİVCİVLER:
Cik cik cik
Cik cik cik
Cik cik cik! ..

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir eşeği var.
A-i! .. A-i…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

KARAKAÇAN BEY: (Çifteler atarak anırarak sahnede turlar. Öne gelir, izlyenleri selamalar. Gidip öbürlerinin yanında durur.)
A-i! .. A-i…
A-i! .. A-i…
A-i! .. A-i…

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir köpeği var.
Hav! Hav! ..
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

ÇOMAR BEY: (Sahnede havlayarak turlar.Gidip öbürlerinin yanında durur.)
Hav hav hav
Hav hav hav
Hav hav hav! ..

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir kedisi var.
Mıyaaav
Mıyaaav
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

KEDİ: (Sahnede mıyavlayarak turlar. Gidip öbürlerinin yanında durur.)
Mıyaaav
Mıyaaav
Mıyaaav

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir ineği var.
Mö… Mööö
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

ALİ BABA: (Sahneye girer.) Neler oluyor burada? Bu ne şenlik böyle. Ali babasız senlik olur mu? Ben de size katılmak istiyorum. Ben de dans etmek istiyorum. Ben de şarkı söylemek istiyorum. (Sunucunun elinden değmeği alır.

EFEKT:
Ali Babanın bir çiftliği var şarkısının ezgisi.

ALİ BABA: (Efektten gelen Ali Baba ezgisine uyarak dans eder; sonra sahnenin önüne gelerek salondaki izleyicilerle şarkıyı söyler, değneğiyle onları yönetir.)

ALİ BABA ŞARKI SÖYLERKEN ÖBÜRLERİ GERİDE DANS EDER.

ALİ BABA:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir horozu var.
Ü-üürü-ü… Ü-üürü-ü…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde tavukları var.
Gıt gıt gıdaaak!
Gıt gıt gıdaaak!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde civcivleri var.
Cik cik cik!
Cik cik cik!
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

HEPSİ:
Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir eşeği var.
A-i! .. A-i…
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir köpeği var.
Hav! Hav! ..
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir kedisi var.
Mıyaaav
Mıyaaav
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali babanın bir çiftliği var
Çiftliğinde bir ineği var.
Mö… Mööö
diye bağırır
Çiftliğinde Ali Babanın.

SUNUCU:
Sonunda aklı başına geldi Ali Babanın.
Bütün hayvanlarına eşit olarak paylaştırdı sevgisini.
Yaşlananları horlamadı. Doyurdu, baktı, gözetti onları.
Böylece hep birlikte mutluluk içinde yaşamayı uzun yıllar boyunca sürdürdüler.

Gökten üç elma düştü.
Biri bana
Biri size
Bir kime?

HEPSİ: Bana bana bana! ..

BİTTİ

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 17.6.2009 19:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç