/Sevinç, dağ lalesi kıvamında, kadınım.
Senin ellerin kadar mümbit/
Bereketin hasılasını çocuğumun varlığından bildim.
Senin siyah bakan gözlerin,
Gökkuşağının dahi esrarına dokundu.
Bu sır!
Meltem rüzgarlarıyla içime akan bu sır,
Üşütür mü bilmem?
Kavisli bir yolum sanki girdâbında
Ahh bu sır!
Ne zaman savaşları görsem,
Göz yaşımın tuzu kulak zarlarımı ağrıtır.
Çocuk; ki çok evvelden gömmüş içine siyahı ve beyazı.
Ölümden nasıl korkar?
...
Duymayı öğrettiğinde bana, sen.
İlk bağırdığım hece gibi mücerredsin
Lakin şimdi siyahın ve beyazın kalbine haykırma zamanıdır.
/Yol, bir kaplumbağa süratinde, kadınım.
Kesişen yollarımızı sebatla örüyor.
Lakin mahyaları gözlerinden döşenmiş
Bunun için ilk hecem ağzımdan gürlüyor./
Oğlum
Ben seni, hikayesi kavî insanların yareni niyetine büyüttüm.
Yüklendiğin yazgı
Aldığın nefes
Yürüdüğün istikamet
Ah işte bu sır
Hiç söylenmeyecek.
/Sevinç, hüzün ve yazgı
Bilmesek de sırdaki esrarı
Bizi terketmeyecek..
05.11.2008
Yasir AhıskalıKayıt Tarihi : 5.11.2008 10:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Recep Uslu
Kesişen yollarımızı sebatla örüyor.
Lakin mahyaları gözlerinden döşenmiş
Bunun için ilk hecem ağzımdan gürlüyor./
Oğlum
Ben seni, hikayesi kavî insanların yareni niyetine büyüttüm.
Yüklendiğin yazgı
Aldığın nefes
Yürüdüğün istikamet
Ah işte bu sır
Hiç söylenmeyecek.
/Sevinç, hüzün ve yazgı
Bilmesek de sırdaki esrarı
Bizi terketmeyecek
kaleminiz ve yüreğiniz susmasın şair..saygımla.
TÜM YORUMLAR (3)