Çocuk Bakıcıları -Sylvia Plath-

İsmail Aksoy
1898

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Çocuk Bakıcıları -Sylvia Plath-

Çocuk Bakıcıları

Çocuklar Adası’na kürek çektiğimizden beri, on yıl geçmiş.
Marblehead sularını yalazlandırmıştı öğle saatlerinde güneş.
O yaz, gözlerimizi saklamak için güneş gözlükleri takmıştık.
Hep ağlıyorduk, boş odalarımızda biz, küçük sahte tavırlı bacılar,
İki büyük, beyaz, güzel evde, Swampscott’ta. Ve kaymak teniyle
Ve Yardley makyajlarıyla İngiltere’den nişanlısı geldiğinde,
Bebekle aynı odada çok kısa bir yatakta uyumak zorundaydım,
Ve süveterin çizgileri çorabının çizgileriyle uyumlu değilse
Yedi yaşındaki çocuk çıkmıyordu dışarı.

Veya zenginlikti bu! – on bir oda
Ve suya doğru inen cilalı maun merdivenli bir yat
Ve altı değişik renk şekerle pastaları süsleyen bir kamarot.
Fakat yemek yapmasını bilmiyordum, ve bebekler bunaltıyordu beni.
Geceleri, garezle yazıyordum günlüğüme, parmaklarım kırmızı
İnce süsleri ve şişkin yenleri ütülerken oluşmuş üçgen yanık izleriyle.
Atletik hanım ve doktor kocası deniz gezilerine giderlerken
Ellen adındaki emanet hizmetçi kızı “koruma amacıyla” bırakmışlardı.
Ve küçük bir Dalmaçyalı.

Evinde, ana binada, durumun daha iyiydi. Bir gül bahçen vardı
Ve bir misafir kulübesi ve örnek bir eczahane. Ve bir ahçın
Ve bir hizmetçi kız vardı, ve biliyordun viski dolabı anahtarının yerini.
Anımsıyorum “Ja-Da”yı çaldığını pembe pike bir elbisenin içinde,
Oyun odası piyanosunda, “büyük insanlar” oradayken, Ve hizmetçi kız
Sigara içiyordu ve yeşil abajurlu bir lamba altında bilardo oynuyordu.
Ahçı şaşı bakıyordu ve uyuyamıyordu, oldukça kaygılıydı.
Geçici işinde, İrlanda’da, yığın yığın kurabiyeleri yakmıştı
İşine son verilene kadar.

Ah ne oldu bize, bacım! O boş günümüzde ikimiz de almak için ağlaştık,
Ve kaldırdık şekerlenmiş bir jambonu ve yetişkinlerin buzdolabından
Bir ananası. Ve kiraladık eski yeşil bir kayığı. Ben kürek çekiyordum,
“Engereklerin Üremesi”nden, okuyordun yüksek sesle sen,
Kayığın arka tarafında bacak bacak üstüne atmışken.
Sonra yola koyulduk adaya doğru. Terkedilmişti –
Gıcırtılı verandaların ve sessiz bina içlerinin bir galerisi,
Durdurulmuş ve müthiş, kahkaha atan birinin fotoğrafı gibi,
Fakat on yıl ölmüş gitmiş.

O atılgan martılar sanki her şeyin sahibi gibi dalış yapıyorlardı.
Suda yüzen çubuklardan topladık martıları savmak için,
Sonra aşağı indik dik sahil şelfinden ve suya girdik.
Tekme savurduk ve konuştuk. Yoğun tuz bizi su üstünde tuttu.
Hâlâ su üstünde durduğumuzu görürüm: yapışık – iki mantar bebek.
Hangi anahtar deliğinden sıvıştık, hangi kapı kapanmıştı?
Çimenlerin gölgeleri bir saatin elleri gibi dolanıp durur,
Ve karşı karşıya bakan kıtalarımızda el sallayıp çağırırız birbirimizi.
Her şey olmuş bitmiş.

[1961]

Sylvia Plath (1932-1963, ABD)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

İsmail Aksoy
Kayıt Tarihi : 15.2.2014 15:51:00
Hikayesi:


The Babysitters by Sylvia Plath It is ten years, now, since we rowed to Children's Island. The sun flamed straight down that noon on the water off Marblehead. That summer we wore black glasses to hide our eyes. We were always crying, in our spare rooms, little put-upon sisters, In the two, huge, white, handsome houses in Swampscott. When the sweetheart from England appeared, with her cream skin and Yardley cosmetics, I had to sleep in the same room with the baby on a too-short cot, And the seven-year-old wouldn't go out unless his jersey stripes Matched the stripes of his socks. Or it was richness! - eleven rooms and a yacht With a polished mahogany stair to let into the water And a cabin boy who could decorate cakes in six-colored frosting. But I didn't know how to cook, and babies depressed me. Nights, I wrote in my diary spitefully, my fingers red With triangular scorch marks from ironing tiny ruchings and puffed sleeves. When the sporty wife and her doctor husband went on one of their cruises They left me a borrowed maid named Ellen, "for protection," And a small Dalmation. In your house, the main house, you were better off. You had a rose garden and a guest cottage and a model apothecary shop And a cook and a maid, and knew about the key to the bourbon. I remember you playing "Ja-Da" in a pink piqué dress On the game-room piano, when the "big people" were out, And the maid smoked and shot pool under a green shaded lamp. The cook had one walleye and couldn't sleep, she was so nervous. On trial, from Ireland, she burned batch after batch of cookies Till she was fired. O what has come over us, my sister! On that day-off the two of us cried so hard to get We lifted a sugared ham and a pineapple from the grownups' icebox And rented an old green boat. I rowed. You read Aloud, cross-legged on the stern seat, from the Generation of Vipers. So we bobbed out to the island. It was deserted - A gallery of creaking porches and still interiors, Stopped and awful as a photograph of somebody laughing But ten years dead. The bold gulls dove as if they owned it all. We picked up sticks of driftwood and beat them off, Then stepped down the steep beach shelf and into the water. We kicked and talked. The thick salt kept us up. I see us floating there yet, inseparable - two cork dolls. What keyhole have we slipped through, what door has shut? The shadows of the grasses inched round like hands of a clock, And from our opposite continents we wave and call. Everything has happened.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmail Aksoy