Çoban Ateşleri Gözlerin Şiiri - Yorumlar

Kerim Aydın Erdem
6

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Baharlar dediniz baharlar gördüm
Sulara gün vurdu,dağlara gün vurdu
Isındı ağaçların damarı kıpırdadı tarla
Daha bir canlılık geldi kırlangıçlarla
Bu çiçektir dediniz, kokladım;
Bu petektir dediniz, doldum odalarına.

Tamamını Oku
  • Vahdet Mehmet Güneş
    Vahdet Mehmet Güneş 16.06.2011 - 09:25

    anlam dolu ve yalın akıcı-tebrikler

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.06.2011 - 09:22

    'Ateş var mı?'
    'Var var...'
    'Un var mı?'
    'Var var...'
    'Yağ var mı?'
    'Var var...'
    'Şeker var mı?'
    'Var var...'
    'Helva yapsana! Helva yapsana!..'
    'Yapalım bari... Bari de bari bari...'
    'Yapıve bari gari... Gari de gari gari...'
    'Kıl olmadan dinleverin gari! Hayret bi şey oluvemeyin gari...'

    :)



    :)

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Çelebi
    Hüseyin Çelebi 16.06.2011 - 09:14

    Şiirde ateş varmı? var o zaman ateşli şiir. hangi gün güneş doğdu da batmatı? hangi bahar geldide yatmadı? evet bir mütdet misafirdır gelir gider hayırlı günler

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.06.2011 - 09:07

    Denizli’nin yetiştirdiği önemli bir bürokrat ve sanatkâr olan Kerim Aydın Erdem,

    24 Eylül 1934’te Acıpayam ilçesinin Yeşilyuva beldesinde dünyaya geldi. Babası ilkokul öğretmeni Halil Erdem, annesi ise Feride Hanım’dır. Kültürlü bir aileye mensup olan Erdem’in dedeleri; şair, müderris ve müftü Halil Nigarî Efendi ve müderris Kerim Efendi’dir. Erdem tahsiline kasabası Yeşilyuva’da başladı ve ilkokulu burada tamamladı. Orta öğrenimini Denizli Lisesi’nde gördü. Bir ara kesintiye uğrayan yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünde yaptı. Memuriyet hayatına, üniversite eğitimi esnasında başlayan Kerim Aydın Erdem,bir süre (6 Kasım 1956-30 Nisan 1957) Çatalca’da vekil öğretmenlik yaptı. Ardından kısa süre Millî Eğitim Bakanlığı Anıtkabir Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştı (1 Ekim-17 Aralık 1957). Bunu, Ankara Türk Ocağı (1 Aralık 1958) ve Tarım Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğündeki (28 Ağustos 1962) kısa süreli görevleri takip etti.

    Kerim Aydın Erdem,, 28 Ağustos 1962-2 Ağustos 1964 tarihleri arasında askerlik hizmetini yerine getirdi. Askerlik dönüşü (3 Aralık 1964), TRT'ye metin yazarı olarak girdi. Tam otuz yıl çalıştığı bu kurumun farklı birimlerinde farklı görevlerde bulundu. Bunlardan bazıları; Ankara Radyosu metin yazarlığı, prodüktörlük, şef prodüktörlük, program müdür yardımcılığı, program müdürlüğü, personel dairesi başkan yardımcılığı, radyo programları yapım ve yayın dairesi başkanlığı, inceleme ve araştırma kurulu üyeliği, Erzurum bölge müdürlüğü uzmanlığıdır. Erdem’in çalışma hayatının son basamağı TRT Genel Müdürlüğü oldu. 10 Temmuz 1989-10 Temmuz 1993 tarihleri arasında dört yıl TRT Genel Müdürlüğü yaptı.

    Kerim Aydın Erdem,TRT’de çalıştığı yıllarda “Günaydın”, “Ocakbaşı”, “Ruh Sağlığımız”, “Dostlar Kıraathanesi”, “Birlikte Düşünelim”, “Çağdaş Türk Şiiri” gibi çok sayıda yapıma imza attı. Çeşitli programları sundu. Genel müdürlüğü sırasında TRT-3, TRT-4, TRT İNT, TRT AVRASYA, TRT GAP kanallarını hizmete açarak TRT’nin sesinin gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Telegün adıyla Teletekst yayınlarını başlattı.

    Emekli olduktan sonra bir süre STV’de Genel Koordinatör olarak çalıştı. Yakalandığı hastalıktan kurtulamayan Kerim Aydın Erdem,70 yaşında iken 11 Eylül 2004’te Ankara’da Fatih Üniversitesi Hastanesinde vefat etti. Cenazesi, 13 Eylül Pazartesi günü Ankara’da TRT Genel Müdürlüğü önünde düzenlenen törenden sonra Kocatepe Camiine getirildi. Burada öğle namazından sonra kılınan cenaze namazından sonra Denizli'ye gönderildi.

    Kerim Aydın Erdem,in naşı, 14 Eylül 2004 Salı günü Delikliçınar Yeni Camiinde öğleyin kılınan ikinci bir cenaze namazından sonra Asrî Mezarlık’ta toprağa verildi. Denizli’deki cenaze törenine vali ve belediye başkanı gibi mülkî ve idarî yetkililerin yanı sıra, ailesi ve çok sayıdaki sevenleri iştirak etti. Kerim Aydın Erdem, evli ve iki çocuk babasıydı

    EDEBİYAT DEĞERİ

    Kamuoyunun daha çok TRT Genel Müdürü olarak tanıdığı Kerim Aydın Erdem, başarılı bir memur/bürokrat kimliğinin yanı sıra sanatkâr bir kimliğine de sahipti. Pek bilinmeyen bu kimliğiyle o, başta şiir olmak üzere, hikâye, oyun ve masal türlerinde eserler vermiş; değişik gazete ve dergilerde yazılar yazmış bir kaleme sahipti.

    Kerim Aydın Erdem, yazı hayatına, henüz lise yıllarında iken (1955) Bolu’da çıkan Kağnı dergisinde yayımlanan hikâyesi ile başladı. Kendisi bu konuda şu açıklamada bulunur: “İlk yazım sanırım 1955 yılında yayımlandı. Aklımda kaldığına göre “Gahbanalı” adlı bir hikâye idi. Kağnı adlı dergide çıkmıştı. O sırada yalnız hikâyeler yazardım. Çevremi, çevremin insanlarını hikâyelerle vermek isterdim. Baktım ki içimdeki dünyayı çizmeye hikâyeler yetmiyor, ben de oturup şiir yazmaya başladım.” Erdem, bundan sonraki yıllarda zaman zaman hikâye türünde eserler vermeye devam etse de daha çok şiire yöneldi ve edebiyat kamuoyu tarafından şair olarak tanındı. Varlık, Türk Yurdu, Çağrı, Türk Dili, Hisar, Yelken, Ilgaz, Meltem, Pınar, Türk Edebiyatı, Millî Kültür, Türk Sanatı, Türk Düşüncesi, Şairler Yaranı, onun şiirlerini yayımladığı belli başlı dergilerdir. Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılında düzenlenen en başarılı Atatürk şiiri yarışmasında, “Atatürk Bıraktı” isimli şiiriyle derece aldı (1981). 1981’de Müzik-San tarafından yılın şairi, 1984’te İnanç dergisi tarafından “ayın şairi” seçildi. 1986’da Folklor Araştırma Kurumu ona Türk Folkloruna Hizmet Ödülü verdi. 1982’de Necdet Evliyagil ile birlikte Struga Şiir Akşamları’nda Türkiye’yi temsil etti. Şiirlerinden bazıları Melih Kibar, Selmi Andak, Avni Anıl, Muammer Sun gibi kişiler tarafından bestelendi. Şiirlerinin önemli bir kısmını Çoban Ateşi Gözlerin (1962), Döner Dolaplarda (1968), Kırlangıç Ormanı (1981) ve Sevgi Üstüne (2000) isimleri altında kitaplaştırdı.

    Kerim Aydın Erdem, şiirlerinde daha ziyade aşk, yalnızlık, gurbet, memleket, Atatürk gibi birkaç tema üzerinde durmuştur. Bunlardan memleket temasının esas olduğu şiirlerinde, önemli ölçüde Denizli ve yöresi karşımıza çıkar. Bu bağlamda şair kimi şiirlerini doğrudan doğruya ve bütünüyle Denizli’ye tahsis ederken, kimi şiirlerinde dolaylı olarak Denizli’ye değinir ve memleketine dâir yerel renk ve çizgilere yer verir. Söz konusu renk ve çizgiler; kimi zaman şu veya bu mekân (Denizli, Yeşilyuva, Delikliçınar, İncilipnar, vb.), kimi zaman insan (anne, baba, sevgili vb.), kimi zaman da insan ve mekânın birlikte var ettiği çeşitli değerler (halı, kilim, elma, armut; dürüstlük, vatanseverlik, fakirlik vb.) olarak karşımıza çıkar. Anlaşılan odur ki, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını üzerinde yaşadığı mekânlar, içinde büyüdüğü sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel atmosfer, bizzat yaşadığı veya şâhidi olduğu olaylar, Kerim Aydın Erdem’in zihni ve ruhunda derin izler bırakmıştır. Söz konusu tesirler, yıllar sonra kaleme aldığı şiirlerinde yeniden hayat bulmuş ve mısralarına yansımıştır. Bu bakımdan o, bir ağaç gibi üzerinde var olduğu, kimlik ve kişiliğini bulduğu toprağına ve köküne bağlı “memleket şairi”dir.

    Kerim Aydın Erdem,, Ankara Radyosu’nda çalıştığı yıllarda radyo oyunu yazmaya yöneldi ve bu alanda on beşten fazla eser kaleme aldı. Bunlardan üçü Gürer Aykal, Muzaffer Arkan ve Muammer Sun tarafından müzikli oyun hâline getirildi.

    Kerim Aydın Erdem’in edebiyat sahasında ilgi duyduğu ve eser verdiği bir başka tür, masal’dır. Keloğlan ile Anası (1977) isimli (masal) çalışmasıyla başlayan masal türündeki kalem faaliyetleri, Keloğlan Dizisi’nde (2000) yer alan diğer çalışmalarıyla (Açıl Susam Açıl, Büyülü Değirmen, Hiç Almak, Altın Yumurtlayan Tavuk, Baltayı Yutan kabak, Gaffar Usta, Kırk Haramiler) devam etti. Erdem, gerek oyunları, gerekse masallarıyla çocuk edebiyatımıza önemli katkılarda bulundu.

    ESERLERİ:

    1- Çoban Ateşi Gözlerin, (şiir), Neşriyat Yay., Ankara, 1962.

    2- Döner Dolaplarda, (şiir), Bütün Türkiye Yayınevi, Ankara, 1968.

    3- Kırlangıç Ormanı, (şiir), Antoloji Yayınları, Ankara, 1981.

    4- Sevgi Üstüne, (şiir), Günce Yayıncılık, Ankara, 2000.

    5- Gecenin Bir Saatinde, (hikâye), Günce Yayıncılık, Ankara, 1999.

    6- Keloğlan ile Anası: (masal), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1977.

    7- Keloğlan Dizisi: (masal), Açıl Susam Açıl, Büyülü Değirmen, Hiç Almak, Altın Yumurtlayan Tavuk, Sözden Anlayan Tavşan, Hakanın Kızı, Saray Güzeli, Baltayı Yutan Kabak, Gaffar Usta, Kırk Haramiler, Günce Yayıncılık, Ankara, 2000.

    8- 27 Mayıs (Antoloji, A.T.Büyükkutu ile birlikte), Ankara, 1960.

    ***

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.06.2011 - 08:44

    Son dizeye kadar şair, herkese hitap ediyor. Son kıtada da hitap değişiyor. Öyle olmak zorunda. Yoksa vurup indiremezdi!

    Ne varsa son dizede, zaten.

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.06.2011 - 08:42

    Sözüne bakmayın, gözüne bakın! Özüne... Harika bir anlam!..

    Cevap Yaz
  • Abdulvahap Yıldız
    Abdulvahap Yıldız 16.06.2011 - 08:31

    Doğrusu bu çalışmanın günün şiiri olduğuna şaşırdım. Betimlemeler ve sesler iyi fakat mısralar arasında ben bir ahenk hissedemedim okurken. Her satır birbirinden farklı ve aralarında hehangi bir bağ yok şiir adına izlenimi bıraktı bende.

    Abdulvahap Yıldız

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 16.06.2011 - 08:22

    Gerçek bir şairin yazmış olduğu şiir, virane de olsa, içinde define gizlidir. Onur BİLGE

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 16.06.2011 - 01:26

    son dizeye kadar şair 2. çoğul şahısla konuşurken son dizede aniden 2. tekil şahısla konuşuyor...

    sizli benli şiir son dizede senli benli oluyor...

    Kurguya takılmadım sadece şiirde... sözcük tasarrufuna da gidilmemiş ayrıca...şiirde, basamaklardan, dize taraçalarından dökülen suların şırıltısını andıran ses, bazı dizelerde hayal geminizi olmadık bir kayaya çarptıracak kadar alabora oluyor...

    Ama her şeye karşın şiirde masum ve özenilir bir içtenlik var..

    Cevap Yaz
  • Jale Keskinkılıç
    Jale Keskinkılıç 16.06.2011 - 01:10

    Yine takıldım şiire tabiki tümünü okudum.Yarım şiire yorum yapamam.Beni aşar yani bana uymaz.Şair yorgunmuş ve onun gözleri çoban ateşine benziyormuş.Çoban ateşi neymiş diye bakayım dedim.Sabaha doğru çiğ yağarken ve ayaz varken yakılan ateş ve bu ateşte yaplan çay.Çoban ateşi güzelmiş yani.İyi de var mı öyle ateşler.Ve onun gözleri çoban ateşine benziyor.Bu da güzel benzetme.Ama kaval yok .Kimbilir belkide var.Emeğe saygımız sonsuz.Güzel şiir.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta