Meleyip doğdukça dağların eşiğinde
Çobanına yoldaş olurmuş eşeğinde
Sallanıp köyüne giderken beşiğinde
Kuzular uyurmuş heybeden döşeğinde.
Sürü varıp, suya koşar soluk soluğa
Yerden bir toz kalkar, uçup düşer oluğa
İçtikçe can verir, ciğerleri yanığa
Kandıkça renk gelir, benizleri soluğa.
Koyun yanar durur, yangın yanı başında
Suları söndürmez, döner kuyu başında
Çoban salıverir sen der uyu, başında
Kuzusuna kanar, dingin suyu başında.
Bozkırlara koşar, vakit geldikçe çoban
Dağlar aşar, elde kaval oldukça çoban
Gökler çınlar, yanık yanık çaldıkça çoban.
Sürüsüne bakıp, bakıp daldıkça çoban.
Akşam olup, güneş kaşlarını çatarken
Gökte yorgun düşüp, ufuklarda batarken
Çoban göğe bakar, yıldız kayıp giderken
Sigarasın çeker, yorgunluğun atarken.
Çoban sürüsüne gönül verir bağlarmış
Avaz avaz türkü söyler yürek dağlarmış
Özünden döktükçe, seller gibi çağlarmış
Yer gök inler durur, sanki yer gök ağlarmış.
Akşam vakte ermiş, gayri çökmüş karanlık
Sürüsüyle gene arkadaş bu akşamlık
Uzun gecelerde ay var, gökler aydınlık
Çoban nice ister bir çay, birde çaydanlık.
Kayıt Tarihi : 11.1.2025 16:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!