Çoban
Sesin yüreği eller
Dağın taşın yüreği, çoban taşır
Sürüsünün hırsı sürüsüne bakar
Akıncıdır çobanlar aynalar dingin su iken
Kurt kuş ne ki neslini kollar
Hanesi ırkı bilmediği insanlığı nereden çıkıp gelecek
Kendi çıkar göçebe barbar istilası
Tiryakidir çobanlar havadisler bacalardan tüterken
Malbora parlemet ne ki gurbetçisini kollar
Hane ayrılığı bilmediği siyaseti nereden çıkıp gelecek
Kendi çıkar saf nankör göç eder
Aynalar çıkar karşısına reklamlara bakar da
Ellerini tartar sesin yüreğini bilemez
Kendi taşımaz mı işçi olmuştur
Sürüsünün içinde kaybolmuştur inat ve tembelliğine
Hey çoban al sana kalem dışarıda insanlığın
Dilin sürün sür dilini düşünce dağlarına
Sen ki mevsimleri kovalayan adam
Dağların taşların aşığı
Hanene seçilirsin ırkının bir neferi
Gelin gelir sana kızlar
Baharım geçi yazım kışım kalmadı demezsin
Ağalık kovalarsın
Mal davar aşkım var dersin
Yormazsın şairlik kendini
Kim bu ozan hangi bahçenin bülbülü
Gariban dersin
Sen ki ayları kovalarsın şimdi
Maaş günü param parça bölünürsün giderin bir boğaz
Dağ taş bir değil
Bakkal çakkal manav oduncu kömürcü vs.
Dört bir yerden saldırırlar boğazına
35’lik bir rakı açabildiysen sofrana kâfi gelir
O gariban ozanları dinlersin şimdi
O ozanlar ki bu zamanın çobanları senin çobanların olmuş
Yaza hasret bahara özlem sonbaharın
Kışın, yağmur çamur yolun olmuş bırakamazsın…
Hey çoban alsana mikrofon oku haberini
İnsaniyetini insanlığa
Naki Aydoğan
Kayıt Tarihi : 3.12.2020 11:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!