Çıt aç çıt kapat Şiiri - Muharrem Akman

Muharrem Akman
677

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Çıt aç çıt kapat

ÇIT ÇIT AÇ ÇIT KAPAT NE RAHAT

İki katlı ahşap evinin hem sayat dediğimiz kısmının iki dam arasında kalan yerinde hem onun tam üzerine gelen iki odanın arasında Kalan,odalara göre daha dar olduğu için evin
ardiyesi olarak da kullanılan yere kurduğu tezgahta sepet küfe örerek geçinen Ahmet amcanın çocuğu olmamıştı.
Hanımı ile aralarında çocuk konusunu dert etmemiş görünseler de köy yerinde eş dostu ana babası tarafından yeni evli çiftlerden çocuk yapma beklentileri onların da bir çocukları olmasını çok istemesi fakat bir türlü çocuklarının olmaması köyde dedikodulara neden olmuş kendilerininde de gelecekte bakacak bir evlatları olmayacağına çok üzülüyorlar çare aramaya devam ediyorlardı
Aradan on yıla yakın zaman geçince artık Çocuklarının olmayacağına inandıkları için eşin dostun tavsiyesi ile bir evlatlatlık edinmeye karar verdiler bunu büyüklerine yakın akrabalarına açınca bir evlatlık bulundu. 15 /16 yaşlarında erkek çocuğu Uzak bir köyden evlatlık geldi .

Çocuk geldiğinde bu zamana kadar hiç görmediği köyde tanımadığı bir çiftin yanında doğal olarak sıkıntı çekiyor erkenden kalkıp bir köşede bekliyor ne söyler ler ise onu yapıyordu. Ahmet amca ve eşi çocuğun bu durumuna üzülüyor,çocuğun kendilerini sevmesi en azından şimdilik uyum sağlaması için ellerinden geleni yapıyorlar, maalesef gelişme sağlayamıyorlardı.Kendi aralarında çocuğu geri getirmeye karar verip çocuğun ailesine haber gönderip 2 hafta sonra kasabada buluşup çocuğu teslim edeceklerini söylediler,kararlaştırılan gün geldiğinde ana babası ile konuşup biraz daha sizde kalsın eğer tekrar bizde yaşamayı kabul ederse geri getirir siniz diyerek köylerine geri döndüler.Aslında her ikisi de çocuğa kanları ısınmış edebini terbiyesini beğenmişler ama çocuğun çektiği ızdırap onları bu kararı almasına sebep olmuştu Şu aşamada beklemek ten başka yapacak bir şeyleri yoktu.

İki kişi ile köy işleri ile başa çıkmak zor oluyordu su köyün ortasındaki çeşmeden iki ucuna su bakırlatı takılan sovalcı dediğimiz ağaçtann bir gerece takılıp öyle eve geliyordu.
Hayvanlara saman yine eve en az çeşme kadar uzakta olan samanlıktan küfeler ile sırtta sayada geliyordu su ve saman taşıma bayanların yaptığı işlerdir erkeklerin yapmasına köyde iyi karşılanmazdı gelenek görenek böyle idi,kışlık odun için dağdan ağaç yıkıp yahut yıkık ağaçların kesip dal odunu koşum odunu hazırlamak erkeklerin işi olsa da burada da yük kadınlarda idi dal odunları sırt ile eve taşıma kadınların işi idi koşum odunları ise öküzler ya mandallar ile eve getirmek erkeklerin işi olsa da yanlarında muhakkak eşleri olurdu.Bunun yanında en önemli ihtiyaç lardan biri de çıra idi cam ağacının yıkılmış köklerinde elde edilen çıra balta ile kesilip küçük parçalara ayrılarak eve taşınır yaz kış her zaman lazım olurdu çıranın biraz kalitesiz olanına budak denir kandiller ve gaz lambaları her zaman gaz yağı tasarrufu için yakılmıyor,ispirtolu lambalar ve lüküs lambaları henüz bir iki evde vardı geceleyin bir yerden bir yere gidilmesi gerektiğinde akraba ziyaretlerine dağdan eve gelmeyen hayvanları bulmak için
Elle tutulacak şekilde çıra kümeleri hazırlanır
Yakılır yedekleri de Yanlarimizs alınarak öyle giderdik..

Gün içinde rutin işler bitip herkes evlerine dağıldıktan sonra hava ana kestiği tavuğu sini de yaptığı böreğin üzerine koyup,
erik ekşisi den yaptıkları şerbeti her zamanki gibi sofrada yerini almış,bahçeden yeni kopardıkları yeşil soğanı ile sofranın kenarına soğanı banmak için biraz tuz döküldüğünde sofra kurumu tamamdı.Hava ana böreğin kenarından biraz parça koparıp bütün olaraktan pişirip parçaladığı tavuktan bir küçük parça alıp tam ağzına atacakken aklına Hasan gelmiş,Hasan gitmeden üç beş gün önce kocasının dağa küfe örmek için gerekli olan meşe ağacı için ormana gitmiş akşama kadar eve gelmesi beklenmezdi, kendisini de su bakırları ve sovalcıyı alıp köy meydanındaki havuza suya gitmişti şansına havuz başında sohbet edecek birilerini denk gelirse sohbete koyulurlar on on beş dakika sürecek eve gelme vakti yarım saate bir saate uzardı.Hasan da bu ihtimali düşünmüş olacaktı ki sayattaki kümesten iki yumurta almış ocağın henüz sönmemiş Közlerinin üzerine saç ayağı koymayı akıl edememiş ekmek kızartma mantar pişirme v.s için kullandığımız maşanın üzerinde küçük tavada iki yumurta pişirmiş sofrayı kurup yanında bir dilim ekmek ile tam yemeğe hazırlanırken beni karşısında görünce o kadar mahcup olmuştu ki san ki büyük bir suç işlemiş gibi suçluluk duygusu içinde yüzü kızarıp utanmış,sofrayı kaldırmak için ayağa kalktığında engel olup yumurtasını rahat yemek için dışarı çıktığında iki üç dakika Yumurtasını yiyip dışarı çıkmıştı. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra yanıbaşında oturtup oğlum bak bizim çocuğumuz olmadığını biliyorsun onun için bir evladımız olsun diye seni yanımıza aldık bu evde ben ve kocam sana yemen icmen için bir şey demez rahat ol deyip en sonunda kendi ana babanın yanında nasılsan öyle davran dediğimde ise kendi anası babası aklına gelmiş olmalı ki yanımdan birden kalkıp gitti ben ağlamak için yanımdan ayrıldığını biliyordum.Bundan sonra yanımızda kaldığı 15 20 gün zarfında ona bu konuda hiç bir şey denedim onun bize yeterince açılamaması hep sessiz durması gereksiz hiç bir kelime konuşmaması dan çektiği ızdırabi anladım çocuğu geri göndermiştim şimdi ise onun bu evde olmasını o kadar çok istedim ki bunu evde konuşup hem fikir olunca Ahmet sen ördüğün ufak küfeler den birini katıra yükle yarın öğleden sonra Yola çık Hasan yanımıza gelmek isterse gelsin katırın semerine denge olması için hem Hasan'ın evine hediye olsun diye bir tane kabak,mısır unu,biraz bulgur, biraz nohut, biraz fasulyeyi bir çuvala koyup semerin bir tarafına asmak için hazırlarken bir yandan da kocasına tembihler ediyordu önce çocuğa bize gelip gelmeyeceğini sor onun fikrini almadan ana sının ve dedesinin yanında bir şey söyleme ne yaparsan yap çocuğun fikrini yalnız ikinizin olduğu yerde al eğer çocuk gelmeyi kabul ederse sabahleyin erkenden Yola çıkıp gelirsiniz yok gelmem derse yapacak bir şey yok demektir
Ertesi gün sayattaki katırın ipini çözüp yuları başına takarak üzerine semeri yükledi golanlarını bağlayıp katırı evin önüne çekti kocası geldiğinde semerin doğru bağlanıp bağlanmadigini kontrol edip birlikte küfeyi ve çuvalı semerin birer taraflarına birlikte bağlayıp yularından tuttuğu katırı binek taşının önüne çekerek kocasının Katıra bindirip yuları kocasına vererek gözden kaybolana kadar arkasından baktı,içinden yarın çocukla beraber gelmesi için dualar edip bostandan salata,domates,biberden bir miktar koparıp evinde istirahata çekildi Ahmet dört saate yakın süren yolculuğu boyunca çocuğun yanlarında kalmasının iyi olacağını olmayacağını enine boyuna düşünerek o da çocuk yanlarına gelirse kendileri için iyi olacağına karar verdi Yaşlılık hastalık iyi gün kötü gün hep insanoğlu içindi hem yaşları artık kırk yaşına doğru ilerlemeye çoktan başlamıştı bile şans bu ya köye girer girmez Havlayan köpeklerin sesine doğru bakan çocuklardan birinin hasan olduğunu görünce sevincine diyecek yoktu.
Hasan kendisi için gelindiğini anlamış Ahmet amca da fırsatı kaçırmayıp hemen konuya girmişti anamı kardeşlerimi göresim geldiğinde beni getirmeye söz ver Ahmet amca dedi başka bir şey demeden doğruca hasanın evine doğru yürümeye başladılar ev in yoksulluğu kendini görür görmez belli ediyordu askerden hemen sonra girdiği maden ocaklarında babaları hastalanmış vefat etmişi , dört erkek bir kız çocuğu yetim kalmıştı anaları yavrularını terketmeye gönlü razı olmamış kendini çocuklarına adamıştı çocukların dedesi ve ebeleri ile birlikte bağ bostan,ekip biçebildikleri tarlasından geçinmeye çalışıyorlardı ramazan bayramında sağdan soldan gelen fitre zekat ve yardımları geliyor ne varki 7 nüfus geçinmek zor ayakkabı elbise ihtiyaçlarını bile onun bunun verdiği eski ve giymedikleri elbiseler ile idare ediyorlar çoğu öyün sofraları kurulamıyor bulabildikleri atıştırmalıklar ile idare ediyorlardı,Ahmet amca Çocuğu araştırırken yoksul bir ailesi var demişlerdi ama bu kadarına ihtimal vermiyor Hasan kendisi ile gelirse ne olursa olsun onu yanlarında tutmaya karar verdi akşam hava kararana kadar dışarıda hayvanlara yal kaynattıkları yere yakılan ateşin etrafında yerleştirdikleri kütüklerin üzerinde otururken katırın önündeki otların bitmiş olduğunu gören Hasan sayattaki hayvanları için hazırladığı centilmiş kabak mısır sapı karışımı yemden katırın önüne koyup yanlarına geri döndü. Köy yerinde ateş Kolay kolay sönmez yemek yapmak hayvanlara yal yapmak kışın ısınmak geceleri aydınlanma için yıl boyunca ocaklarda yakılırdı hava kararalı çok olmuş vakit de ilerlemişti akşam yemeklerini hava kararmadan yedikleriden karınları bile acıkmaya başlamıştı, yatakları hazırlayıp beni yatmak için eve çağırdılar Hasan ve anasının yattığı odaya beni yatırdılar, Hasan ve kardeşleri anası evin ara yer dediğimiz yere yataklarını sererek hep beraber geceyi kapısı olmayan odada geçirdiler.Tabi ben yatakta uyumak için epeyce zaman geçmesi gerekecek ti gözlerini kapar kapamaz sabah olmuştu bile.
Ben kalkınca Hasan da kalmıştı yattığım odaya girip Sessizce ocaktaki ateşe canlandırmaya çalışıyor ibriğin azalan suyunu doldurup ateşin yanına yaklaştırdı dışarı çıkınca ben de yataktan kalkma zamanının geldiğini anladım kalkıp pencerenin önünde ki sedire oturtup Hasan'ın tekrardan odaya girmesini bekledim hasan tekrar içeri girince oğlum benimle gelecekmisin diye sordum Dedem ve anam a sor değince sevinerek sen işin o kısmını bana bırak deyip kahvaltı sofrasını bekledim kahvaltı sofrasına oturur oturmaz Hasan'ın dedesine durumu açtım o da anası ve Kendi bilir deyip anasına baktı o da hasan bilir deyince kahvaltıyı bitirir bitirmez yola çıkalım deyince tabi sofrada yine bir sessizlik ve burukluk hüzünlü bir hava oluştu hasan kahvaltıdan sonra tek tek kardeşleri ile dedesi ve anası ile vedalaşıp yola çıktık öğle vakti köyümüze vardığınızda hanımın sevincini görülmeye değerdi önce güzel bir karnımızı doyurup günlük rutin işlerimize bakmaya başladık

Hasan bu sefer geldiğinde bizi ailesi olarak kabullendi tüm işleri benimseyerek yapıyor canı bir yemek çektiğinde hanıma ana karnım aç istediği yemek neyse söylüyor imkanı dahilinde hanım da istediğini yapmaya çalışıyordu iki üç ayda ailesi ile görüşüp hasret gideriyor du askerliğini iki yıldan az bir zaman kalmıştı tanıdığımız bir kız ile düğününü yapmıştık askere gittiğinde iki tane bebesi vardı Hasan artık benim oğlum olmuştu bazan öz oğlum olsa kimbilir nasıl olur diye düşünüyordum askerden gelince iki üç yıl sonra iki oğlu daha olmuştu bir ara evde Almanya'ya işçi olarak yazılmak istediğini söyledi duyunca beyninden vurulmuş gibi oldum belli ki hanımı ile konuşmuş anlaşmış ondan sonra bize danışma gereğini duymuşlar engel olmayı aklımdan bile geçirmedim, ben Hasan'ı maden ocaklarına girmesini bekliyordum köyümüzün tamamına yakını maden işçisi idi ama o Almanya'yı tercih etti hayırlısı ne ise o olsun oğlum dedim,o pazartesi vilayetimize gidip yurt dışına işçi olarak yazılıp geldi altı ay olmadı Almanya'ya işçi olarak olarak gitme hakkı çıktı sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim yapılan mülakat ve sağlık kontrolünden geçip nihayet gitme vakti gelmiş köyden selavatlamıştık

Gittiğinden beri düzenli mektup yazıyor bize harçlık olarak para gönderiyor Türkiye ye gelmeye can atıyor her mektubunda aynı şeyleri söyleyip gurbetligin zor olduğunu söylüyor du gideli beş yıla yakın olmuştu nihayet bir gün elinden bavullar ile çıkıp köye geldi hoş beş edip bir iki gün geçtikten sonra her akrabaya tanıdığa hediyelik bir şeyler almış hanımı ile
Onların taksimini yapıyorlar dı o sırada yerde bembeyaz yaklaşık 50*30 ebadında bir şeyi gözüme çarptı ne olduğunu sorduğumda bunun adı "Aygaz" bundan sonra yemekleri bunda yapacağız dedi hepimiz hayrete düştük ama Hasan yalan söylemez boş laf konuşmaz dı vardır bir bildiği deyip beklemeye başladık ilk kasabaya gittiğinde Aygaz için iki tane tüp alıp köye getirdi daha önce kendi eli ile yaptığı masanın üzerine aygazı yerleştirip tüpünü hortumun ucuna bağladı düğmesini çevirip kibrit ile aygazın üç gözünü birden yaktı Alevleri göstererek işte buranın uzerinde yemekleri yapıp çayımızı yapacağız diyerek açıklamasını yaptı hep beraber aygazı uzun uzun inceledik ev halkı olarak aygazı sevinçle karşıladık merakla ilk yemeği pişirmeyi ilk çaydanlığın suyunu kaynatmanın nasıl olduğunu beklemeye başladık tabiki bunları ilk önce Hasan ile beraber yapacaktık.İlk önce tarhana çorbası için tencereye su koyup nerede ise merasim coşkusu ile aygazın büyük orta küçük yanma ızgaralarının orta ayarda yanan ızgarasının üzerine yerleştirdik. Aygaz bembeyaz üzerine koyduğumuz tencere odun isi ile simsiyah renge boyanmıştı Hasan kapalı olan aygazın
düğmesini bu sefer kendisi değil hanımına cçevirtti kibrit ile yakmasını söyleyip biraz önce olduğu gibi kibritin alevini vanası açılan ocağın ağzına yaklaştığınca aygaz yandı hep birlikte suyun kaynamasını bekledik su biraz sonra kaynamıştı odunsuz çırasız issiz dumansız ve ilk yemeğinizi pişirmiş olduk
Yarın günlerden cumaydı evimize aygaz geldiğini söylemeye can atıyordum sabah olduğunda ezan vaktinden önce cami önüne çoktan gelmiştim camimiz dört mahalleden oluşan köyümüzün tek camisi idi yalnızca bayram cuma ve cenaze namazları için tuttuğumuz hatip dediğimiz hocamızın ücretini köylü olarak "mendill"parası adı altında namaz sonrası cami dışına köy ihtiyar heyeti tarafından serilen mendile atılan paralardan ve ayrıca köy halkına yapılan hane başına salma dediğimiz paralardan toplananlardan verirdik. yavaş yavaş cemaat gelmeye başlamıştı ama henüz ilk müjdeyi vereceğim beklediğim kişiler gelmemişti caminjn hemen önündeki havuzdan abdestimi alıp cami avlusuna girmek üzereyken uzak mahallemizden gra lakaplı arkadaşım geldi daha hoş beş faslına bile geçmeden gra gra hasan bize Almanya'dan Aygaz getirmiş çıt aç çıt kapat ne rahat diye anlatmaya başlarken etrafımızda üç beş kişi daha toplanmış aygazın marifetini dinlemeye başlamışlardı bile
Muharrem Akman
9/7/2021 Zonguldak

Muharrem Akman
Kayıt Tarihi : 9.7.2021 17:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muharrem Akman