çırağan’da bir gece yarısı
bütün ışıklarımı söndürüp seni düşündüm
dudaklarımın ucunda
bir yanardağ gibi patlayan kendim
senin gözlerine boşalsaydı
kuşkusuz
bir denizci feneri gibi
yolumu aydınlatabilirdin sen 
parçalanmış kayalıkları gösterirdin bana
bütün enkazlarımı orada bulurdum ben
bir korsanın oğluyum ben
herkes bana haydut diyor
oysa kalbim
dakikada bir milyon defa çarpan
makineler gibi uyanıktı hala
yaklaştığım limanlarda
ne bir bayrak ne bir kol sallarım ben
yıldızsız gecelerimde
büyük büyük öldürmüşümdür insanlarımı
kayıp atlasların ortasında
bir köpek gibi saldırdığım
ne bir maden
ne de bir ülkedir benim
çünki bütün ülkelerin sınır boylarında yatmışımdır ben
işte böyle gelmiştim ben sana
ellerim bir haç gibi açılmış da gelmiştim ben sana
kanatlarım, kurbanlık motifler gibi gerinirken
kalbim duvarımda
bu inançsız ve allahsız yüreğin üstünde
sen
açılmış bütün taraçlarıyla bana bir koyun sunmuştun karşımda
sen orada
büyük bir peygamber gibi
sevgi’nin dinini sunmuştun bana
yüzyıllardır manastırlarda
tapındığım dinimi senin uğra parçalayabilirdim
ben seni sevmeye başlamıştım
mutluluğum seninle filizleniyordu
kalbim seninle uyanıyordu
yıllardır kör bir gözün
ameliyat sofrasında açılan, kalbim
dünyayı kalıbından çıkarıp
sana benzer bir şekil vermişti
bütün yörüngesini yitirip
bir uydu gibi senin yörüngene yapışan o
ancak senin kollarında
insan olduğunu anlamıştı
oysa sıradan
kürek dolusu
her yerde bulunan bir aşık dedin bana
hadi söyle o zaman sen
aşık olmayı bilen ben
neden benzemesindi baştan aşağı sana
ben oysa
bu yeryüzünde sevmeye ve sevilmeye değer ne vardıysa
hepsini seninle başlatıp seninle bitirmiştim
aklımın içinde bir ağaç devrilmişti kimi zaman
kimi zaman bir vapur dolanmıştı jilet gibi damarlarımdan
kulaklar içre bir sancının şarkısı çalınmıştı eski zamanlardan
kime söylemişsem kimse anlatmışsam
anlaşılmaz bir ezgi mırıldanmışım
bu bilinmeyen ülkemden
seni sevmiştim ben, sevmiştim ben seni
her günümde seninle doğup seninle ölmüştüm 
mutluluğumu seninle açıp seninle bitirmiştim ben
şimdi ise kırık bir duvar dibinde bir günbatımı gibi
yalnız seni düşünüyorum
bizden geriye ne kaldı, söyle bana
yirmi yıllık bir gölgenin altında
büyüyen bir acıdan başka
sana olan aşkıma dair ne varsa
şimdi hepsini başkaları yaşıyor
benim öpüp de ıslattığım ne kadar yerin varsa
şimdi hepsini başkaları kurutuyor
onlarda ilkyaz meltemin gibi saadetin kök salarken
bende devrilen bir çınar gibi
yalnızca sonbahar günlerin çiçek açıyor
bembeyaz bir katran sürmüştün
simsiyah krallığıma
kazı onu da
ne kalacak bizden geriye söyle bana
dinlenmemiş bir çift yorgun göz
mahcup kekeleyen uzunca bir cenaze töreni
sürüp giden huzursuzluğum
ey sevgim, ey tutkum
cennetim veya yangınım, cehennem ateşim
bütün ışıkların katledildiği bu çırağan gecesi
bir daha kimseler benim için açamayacak bu ışıkları
biliyorum
çünki ben
bir korsanın oğluyum baştan aşağı
ömrüm yağmalamakla geçecek benim
sevmek ve sevilmek 
asla keşfedilmeyecek bir coğrafya olarak kalacak benim için
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 10:15:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!