Çocuk tarafım tuttu yine üşüyorum.Dağlarıma kar bastı yüreğime rüzgar.Yıldızlara bakıyorum,biliyorum oradan da gözüküyorlar.Yani benim kentimden İzmir’den.Karşımda deniz,
inceden inceye bir türkü tutturmuş eşlik ediyor içime.Öyle hüzünlü bir türkü ki..
Ayrılık türküsü mü..
Evet evet öyle olmalı bir ayrılık türküsü.Dalgalarının içinde yitip giden çocuklarına yakılmış içli bir türkü.
Deniz benden dertli,
Benden fazla köpüklenmede karanlıkta.
Ak elleri ayın altında parlamakta.
Kıyıya yakın kayalıklarla paylaşıyor acılarını,
Gözleri maviden çıkmış sarıya bulanmakta.
Belli belirsiz kıyı ışıkları düşüyor yüzüne,
Bir tarafları hep karanlık,
Yüreği bıçak gibi keskin,
Yitip giden çocuklarına ağlıyor.
Yüreğini Falez’lerde dağlıyor.
Dalıp gidiyor saatlerce,
Sonra birden bağırıyor feryat,figan
yine ağlıyor gizil,gizil ve mavi..
………………………………………………………………………
Ben de hissediverdim birden.
Yitip giden sevdalılarının hüznünü içimde,
Kalktım,gittim kıyısında oynadım.
Kumdan kaleler yapıp,sularında taş kaydırdım.
Ateş yakıp üstünden atladım.
Baktım gözleri siyahtı,
Sonra yaktığım ateşte aydınlandı.
Dokundum acılarına,
Sıcaktı….
Kaçacak yeri olsa kaçacaktı,
Kaçamadı ben ona kaçtım.
Küçüktüm,
Ninem anlatırdı böyle sevdaları
Oturur dizinin dibine dinlerdim.
Kimi masal kimi gerçekti,
Kavuşamayan sevdalıları,
Ve büyük sevdaları anlatırdı
Büyük laflarla,
Ocakta odun yanardı
Deniz kıyısında yaktığım ateşi
Nenem ocağa atardı.
Sonuna gelirdi öykünün,
Nineme dokunurdum
Elleri sımsıcak,
Elleri yanardı.
Yanardı ellerim,
Olsaydı kaçacak yerlerim,
Elbette kaçardım ama kaçamadım hiç
Ağlardı ninem, gözyaşları bana kaçardı…
Bilirsiniz ya bu öyküleri
Anlatıla anlatıla,
sıradanlaşmış,içi boşalmıştır.
Kitap, film,öykü olmuştur
Ekspres baskılarda manşet.
“Yazıyooor….Yazıyooor..
Kimi masal,kimi gerçektir
Ama inanın çoğu gerçektir.
Bu gün çocuk olmak istiyorum.Bir çocuğun duyarlılıklarıyla anlatmak istiyorum,yarım kalan sevdaların en ince,en derin taraflarını.Çıplak ayaklarıyla kayalıklarda ne aradıklarını.
Zamanlardan bir zamandı
Ne zamandı bilmiyorum.
Karşımda çıplak ayaklı bir çocuk vardı.
Gözleri kocaman yüreği dardı
Yüreğine baktım sıcaktı
Dokundum ellerim yandı,
Dışarıda boğucu bir hava vardı,
Kaçacak yerim olsa kaçacaktım,
kaçamadım
O çocukluğuma kaçtı.
Boğazında anılarının sıcaklığı
Yarım kalacağı belli,
Büyük bir aşk geride,
Karşımda genç bir kız vardı
Aslında bir çocuk.
Evet evet bir çocuktu
Gözlerine ayın mavisi kaçmıştı
Kaçamazmıydık?
Kaçardık elbette.
Kaçardık elbet,nereye...
Dışarıda yağmur yağıyordu
Yağmurun altında,
Birbirilerini tanımayan iki çocuk kaçıyordu
İki deli,iki anadan üryan..
Ninem ateşe durmadan odun atıyor ve ağlıyordu
İki çocuk ateşte kendilerini dağlıyordu,
Kaçacak yerleri olsa kaçmazlarmıydı,
Kaçamadılar,
Ateş yüreklerine kaçtı…
Ateşin ışığı düşüyordu yüzlerine,
Odun kokusu ve kesif bir duman genizlerine,
Kaçamıyacaklarını anlayınca,
Atlayıverdiler hikayelerine..
Çıplak ayaklarıyla el ele en derinlere doğru..
Masalmıydı gerçekmiydi bilmiyorum.Masal yada gerçekti,
Ama inanın bu çocukların çoğu gerçekti..
21.06.2006
Mücahit GülbaşKayıt Tarihi : 21.6.2006 22:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Çalışmanız bir harikaydı...
Akıcı bir üslup...
Güçlü bir ifade...
Etkileyici imgeler...
Gönülden kutlarım!
Selam ve sevgilerimle...
Mehmet Kıyak
TÜM YORUMLAR (2)