Geçen gün İskenderun sahil parkında oturuyordum. Önümden pejmurde kılıklı ve “şehlâ bakışlı” bir adam geçti.
Az ileride durdu ve çaktırmadan bana doğru “mütereddit” bir şekilde hayli bakındı. Sonra kendisini konsantre ederek yanıma yaklaştı ve “Agabe,sen bizim Durino hoca (Durna hoca) değilmiysen? ” dedi.
Karma lehçesinden derhal anlamıştım. Evet,bu bizim Çingene Osman’dan gayrısı olamazdı.Karşı mukabelede bulunarak; “he gardaş,tanıdığın adam benim”deyince; Osman çingenesinin canına can,benzine kan yürüdü. Sevincinden üzerime öyle bir “Kurt dalışı”yaptı ki,kucaklayıp şapur-şupur öperken,yüz hatlarımı tükürüğe boğmuştu.
Müthiş bir ağız kokusu vardı.Yemek artıklarından kalan kir tabakası oluşmuştu,diş minelerinde. Hayatta hiç fırça/macun kullanmadığı belliydi.Tiksinti duysam da belirtmiyordum.Çünkü Osman; içtenlikle samimi ve arkadaş canlı,biriydi. Birde yılların hasretliği vardı,nede olsa...
Hoş-beş,hâl/hatır faslından sonra garibim; ancak kendisine gelebildi. Anlattığına göre:Yazı Ereğli sazlığı civarlarında geçirmişler,kışı ise; yakıttan tasarruf yapmak için,Çukurova’yı tercihen “Toprak kale” yöresini, yurt edinmişler. İskenderun’a gelişinin sebebi: Bit pazarından ucuz yollu bir şeyler alıp,çadır töresine göre-iki erkek çocuğu için-çalgılı/çengili sünnet düğünü icra edecekmiş.
Beni davet etmekle kalmayıp, “kirve” lik teklifinde de bulundu. Öteki veled içinse; gıyabında, Vakit Gazetesi yazarlarından Atilla Özdür ağabeyin kirveliğini şart koştu. Ben,Çingene Osman’a yakamı tam kaptırdığım için,kerhen de olsa söz vermiş bulundum.Çünkü ona mânevi borcum var. Lâkin Atilla Özdür ağabey ne der? ! Onu bilemem. Ama Atilla ustanın kabûl buyurması da, bence iyi olur. Hiç değilse biraz “nostalji” takılırdık,gönülleyin.
Lâf arasında Çingeneoğlu’na,geçim ve yaşam standartlarını sordum. Burnundan soluyarak; “berbat” dedi, “çok berbat! Piyasada iş mi kaldı aga be! ”
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Sevgili Hocam: Akşamüzeri şöyle bir sitede egziniyordum ve yazınızı okudum. İnanın 16.3.2015 günü yazmış olduğum sitelerde (İsmimle İnternette Ararsanız bulursunuz) ''Çocukça Bir Sohbet'' Başlıklı makalemi yazmıştım. Sizin makalenizi okuduktan sonra konusunun aynı olduğunu,geçmişte esintilerin kokusunu hissettim. Makaleden öte,yaşanmış bir olay olması güzel, siz de güzel yazmışsınız. http://erdalkoca.com
hocam bu yazıyı üçüncü okuyuşum.baya sevmişim her gelmeme çingene osman yazınızı açıp okuyorum.yüreginize sağlık.evet hocam,umut hepimizin ekmeği bölüp bölüp yiyoruz.umutsuz da yaşanmıyor ki...saygılarımla.....
Çok güzel bir anlatım. şiirlerinizdeki ustalığınızı deneme yazılarında da göstermişsiniz. Kutluyorum . Saygılarımla
insanın ince ruhlu olması merhametli olması alçak gönüllü olması bir ayrıcalıktır sayın üstad
Keyifle okudum...Düz yazıda da şiirleriniz kadar başarılısınız...Tam puan ile tebrik ederim...
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta