çocukluğumu çaldırdığım günler
şimdi aşklarımı da çalıyor
ve ben böyle kalakalıyorum
tüm bunlar karşısında...
ne demeli akıp giderken gün
bir fidanın ucunda
çatlarken tomurcuk
bir darağacının yanında
gölgelenirken asfaltlar
meyhaneler dolup taşerken
ne demeli gözüm
bu umarsızlığımıza
vur-dum-duy-maz (–lığımıza)
nasıl bakabilirim ki yüzüne -
bakire bir genç kız berraklığıyla
tecavüz edilmemiş doğayı kucaklayıp...
... ve nasıl öpebilirim ki dudaklarından seni
arzular bir bir kronikleşirken
ve aşklar elektronikleşirken!
diyelim ki: ben seni hiç tanımadım –
saçlarını hiç okşamadım
öpüşmedik ermu caddesinde
sana hiç ‘seni seviyorum’ demedim
hayatında hiç olmadım yani...
... daha mı mutlu olurduk?
ne demeli bu huysuzluğuna kırlangıçların
kavgayı görünce sıvışanlar ne demeli?
öyle veya böyle susuyorsak akşamüstleri
bir değişimin hayalini kuruyorsak
yırtılmış parkamız sırtımızda –
üşüyorsak...
kıskanmıyorum artık sevgilimi çalan erkeği
benimkinden daha fiyakalı sofraları kıskanmıyorum
bir bulvar durağında kaybetmişsem de inancımı
bulup getirene ödül vermeye niyetim yok
artık sonu olmayan denizlere açılmayı kuruyorum –
içimdeki kendimi öldürmeyi tasarlıyorum.
Kayıt Tarihi : 6.8.2010 19:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!