Kasım 2009-11-27
O doğduğu gün filizlenmişti saksıdaki tohum
Ev halkını mutlu etti beklenen bu doğum
Direnişin başlangıcı ışığın ilk görüldüğü gün
Bebek çocuğa, filiz fidana büyüdü gün be gün
Başlangıç çizgisini yeni geçtiler meçhulün cazibesinde
Rastlantısal artezyenin devam diyeceği fırsatlara gebe
Zaman, mekân kesişmesinde döngünün figüranlarıydılar
Dönme dolabın sandalyesinde kim bilir kaç tur atacaklar
Biri bakıma muhtaç, diğeri esir, saksının içinde
Bir çukur kazıldı yere, dizlerine gelir inse içine
Kibrit çöpünden etlice bir sap, üzerinde üç beş yaprak
Dümdüz tuttu sapı, kökleri kapatana kadar kara toprak
Dimdik duran sapı bırakarak son kalan toprağı çukura attı
Çiğnedikleri toprağı epeyce soğuk tulumba suyuyla ıslattı
Özgürce yaşamanın yolu kendi başına durabilmekti ayakta
Sımsıkı tutunur kök salarsa toprağa belki dokunacak bulutlara
Yaptığını akıl defterine yazacak kadar büyük
Yazdıklarını yorumlayamayacak kadar küçük
Öğrenmenin merak olduğu çocukluk çağları
Hemen sordu dedesine bu ağaç ne ağacı?
Ağaçların en ulusu, gölgelerin en koyusu
Dili olsaydı tarih hocası bu bir çınar ağacı
Filizden fidana, fidandan dev bir ulu çınara
Tohumlarını verecek çılgınca esen rüzgâra
Arka arkaya sıraladı soruları
Çiçek açar mı? Meyvesi var mı?
Boyu uzar mı? Beni geçer mi?
Burada tutar mı? Sıkılırsa kaçar mı?
Çiçek açar meyvesi yenmez
İnşallah tutar, hiçbir ağaç kaçamaz
Boyu uzar senide geçer, beni de geçer
Meyvesi yoksa neden diktik?
Gölgesinde serinlemek için
Ne zaman büyüyecek?
Altında oturmaya başladığın zaman
Sen oturmayacak mısın?
Sanırım oturamam
Tamam, o zaman
Ama her gün bir kova su vermek lazım
Mutlaka verirdim olsaydı benim ağacım
Torununun varlığını şükretme sebebi sayan
Sevgisi, sesinin tonundan apaçık anlaşılan
Aksakallı görmüş geçirmiş ihtiyar adam
Hiç gülmediği kadar içten gülerek
İlahi torun dedi ve ekledi
Ektiğimiz çınar senin olsun
Çınar kadar ömrün olsun
Meclisinde olmak ayrıcalık
Kapın herkese açık olsun
Çınarın bakımı görevin olsun
Üstlendiğin görev onurun olsun
Yok, sayma ki elinden gelmeyeni
İçin rahat huzurun daim olsun
Dikili bir ağacı vardı meyvesi yenmese de
Çoğunu anlamadı görevi sulamaktı sadece
Annesine, babasına gösterdi
Kardeşlerine gösterdi ağacını
Arkadaşlarına gösterdi
Hatta mahalledeki tüm çocuklara gösterdi
Bahçeler içinde ki
En fazla üç katlı ahşap evlerin arz-ı endam ettiği mahallede
Çocuklar dikmese de
Ağaçları vardı çoğunun bahçesinde
Ama dikmedikleri ağacın sahibi olamazlardı
Sözün özü bir tek onun ağacı vardı
Dedesine sorduğu soruların
Kendine sorulması sıkıcı olsa da
Sıcaktan bunaldığı günlerde
Gölgesinde serinleyeceğini
Ballandıra, ballandıra anlattı arkadaşlarına
O yıl mahalledeki çocukların yarısından fazlası
Bir kişi hariç
Evlerinin bahçesine çınar dikti
En samimi arkadaşı
Hemen yan komşusu
Ihlamuru tercih etti
İki katın üstünde çatı arası
On adımdı ahşap evle tulumba arası
Her yıl azalsa da adım sayısı
On adımdan çok daha fazlaydı
Tulumbayla çınar arası
Görev aksatılamazdı
Zaten hiç aksatmadı
Dedesine verdiği söze
Her zaman sadık kaldı
Bir kova su yetmez oldu çınara
Taşlardan kanal yaptı
Tulumbayla çınar arasına
Bastı sabah akşam tulumbanın koluna
Şahlandı çınar uzadı semaya
Kök saldı tutundu toprağa
O da boş durmadı
Bir, bir çıktı merdivenleri
Dört elle sarıldı hayata
Lapa, lapa yağan karı izlerken pencereden
Bir dalın kırıldığını gördü biriken kar yükünden
Üstlendiği görevin onuru olduğunu bildiğinden
Çıktı ağacın tepesine havaya aldırış etmeden
Bütün aile çınarın altında
Yalvarıyorlar inmesi için aşağıya
Sonunda bir sırık uzattılar
Temizledi karları kırılmadan bir dal daha
Yatak döşek yattı sömestr boyunca
Uzun, uzun düşündü hasta yatağında
Çınarı korumak üstlendiği görev olsa da
Çınara çıkaran sevgisiydi karlı hava da
Sevginin sesini dedesinin kadife sesinden öğrenmişti
Çınarın sevgisini yaprakları hışırdadığında hissetmişti
Gözlerinin önünde kırılan dal çıtırtısı tesadüf değildi
Yapraklarını döken dostu sevgisini kırılarak göstermişti
Çok okudu çok yazdı çınarın gölgesinde
Dostlarını ağırladı gölgenin serinliğinde
O yıl dikilen fidanların hepsi kocaman ağaç oldu
Tesadüf mü? Şans mı? Yoksa azmin gücümü bilinmez ama
Ağaç sahiplerinin hepsi kendi alanlarında idol oldu
Çınarların gölgesi kadim dostlara mabet oldu
Sohbete muhabbete icabet o kadar rağbet gördü ki
Çınarın altında buluşmanın adı çınarbet kondu
Çınarbet çayına çağırdı komşular birbirini
Çınarbet düğünleri yapıldı davul zurnayla
Çınarbet yemekleri verildi fakir fukaraya
Çınarbet eğlentileri yapıldı bahar başlangıcında
Çınarbette bayramlaştılar bütün bayramlarda
Şiirler dinlediler çınarbette en usta şairlerden
Sergiler açtı ressamlar çınarbette çınar resimlerinden
Türküler söylediler duayenlerle virtüözler eşliğinde
Dertlerini unuttular mutluydular çınarbette
Açıkça olmasa da yan komşusu bu duruma alınıyordu
Bu hali duruşundan bakışından açık seçik anlaşılıyordu
Çınar ağaçları çoğunlukta, onun ıhlamuru azınlıkta
Ihlamurun altında yılda bir defa hep eksik toplanılıyordu.
İnsan diktiği ağacı nasıl sevmez
Oda ıhlamurunu seviyordu
Zamanı geriye çevirebilse
Ihlamurun hemen yanına
Birde çınar dikerdi büyük olasılıkla
Hatta dikti yıllardan sonra
Ama ömür lazım altında oturmaya
Sohbet ilk gelen konukla hemen başlar
Sonra gelenlerle konu konuyu açardı her seferinde
Ihlamur sahibinin evde olmadığı bir gün
Akşamüstü toplandılar çınarbette
Herkes toplandığında espriler uçuşuyor
Kahkahalar yükseliyordu toplulukta
Son gelen çınarbet sakini
İstisnasız ciddiyet timsali
Ne fıkralara kahkahayla güldüğü görülmüş
Küçük bir tebessümden başka
Nede bir fıkra anlattığı duyulmuş dostlar arasında
Muzip bir komşu
Sürekli fıkraları biz anlatıyoruz sen dinliyorsun
Bir fıkrada sen anlat da ödeşelim dedi
Hafif bir tebessüm yayıldı dudaklarına
Anlatırım ama şartlarım var
Yarıda kesmeyeceksiniz
Ortasında gülmeyeceksiniz
Sonunda bu nasıl fıkra demeyeceksiniz
Tamam dediler. Pür dikkat kulak kesildiler
Boğazını temizledi başladı ağır aksak anlatmaya
Gidecek yeri olmadığı için aynı kahvehanenin müdavimi olan
Müzmin işsizlerden oluşan yüksek tahsilli bir grup insan
İktidarı ele geçirmek amacıyla bir örgüt kurmuşlar
Örgüte ad koymaya gerek bile duymamışlar
İçlerinde kimler yok ki;
En iyi üniversitelerden mezun olanlar
Birkaç lisanı ana dili gibi konuşanlar
Cv’leri sayfalara sığmayacak kadar tecrübeli olanlar
Köylere açılan üniversitelerden profesör görmeden mezun olanlar
Parayla üniversite bitiren zavallılar
Meslek lisesi adı altında aldatılanlar
Öğretme ateşiyle tutuşurken ataması yapılmayanlar
Çok fazla uzatmayım
Az okuyanlar, hiç okumayanlar ve okuması yazması olmayanlar
Kısacası oldukça kalabalıklar
Sadece üç tane kuruluş maddeleri var.
İşi olmayan her insan örgüte üyedir. Başka vasıf aranmaz.
Kimseden maddi yardım kabul edilemez
Ya iktidar herkese iş bulacak ya da iktidarı onlara bırakacak.
Paraları olmadığı için tek yayın organları
Kulaktan kulağa toplanılacak meydanı yaymaları
Sık, sık toplanır olmuşlar meydanlarda
Ama bir sorun baş göstermiş
Hiçbir zaman toplanamıyorlar aynı zamanda aynı meydanda
Zaman aynı olunca meydan değişiyor
Meydan aynı olunca zamanlar karışıyor
Bu durumu hiç önemsemediler bir süre sonra
Kulaktan kulağanın cilvesiydi yoğun kalabalıkta
Zaten herkes her şeyi doğru anlasa
Hepsini alacak kadar büyüğü yoktu şehir meydanlarının da
İş isteriz iş isteriz diye bağırmak çok yavan kaldığından
Birkaç slogan üretelim demişler afili olanlarından
Herkes başlamış düşünmeye
Ne cevherler varmış içlerinde
Sloganların birkaçı şu şekilde
Birimize bir iş
Hepimize hep iş
En önemli iş
İş isteriz iş
İş için düştük yola
Kol kolayız kol kola
Ne ara verdik ne mola
Kolla kendini kolla
İşimiz başımızda
Aşımız tasımızda
Olmazsa olmaz asla
Son sözdür bu iyi anla
İktidarın kendini koruma refleksi sertliğe başvursa da
Slogan atmaya devam etmişler meydanlarda
Sorunun sertlikle çözülemeyeceğini anlayan başlar
Daha yumuşak tedbirler almışlar
Karınları doyarsa işsizler susar sanmışlar
Ve meydanların her birine kocaman aş evi açmışlar
Her yerde söylenen sloganlar hemen değişmiş
İşsizler iktidara şöyle selenmiş
İş isteriz, aş değil
Aş alırız, iş değil
Terlemeden aş yenmez
Onurumuz taş değil.
Aşımız terden gelir
İşimiz boktan gider
Terimizi kurutmayın
Tuzunuz kokar gider
İş başında baş değiliz
Dağ başında taş değiliz
Sizin gibi tok değiliz
Aşımız yok iş isteriz
Sizi biz işe aldık
Şimdi biz işsiz kaldık
Kesinlikle çok yanıldık
Uyuyorduk uyandık
İş işten geçmeden
İş isteriz hemen
Geçti geçiyor iş işten
Hemen, hemen
Fıkrayı anlatan sloganları sıralarken
Meydanlardaki ritmiyle söylediğinden
Dinleyenler de coşmuştu fark etmeden
Bir gün acaba kaç üyemiz var diye merak etmişler
Diğer şehirlere sayılarını bildirmeleri için haber göndermişler
Gelen rakamlar karşısında dilleri tutulmuş bir süre konuşamamışlar
Aradan bir yıl geçmiş,
Bir yıl boyunca gösteriler durmaksızın devam etmiş
Bir yılın sonunda yaptıkları baskının semeresini öğrenmek için
Haber göndermişler bütün şehirlere
Sayın bakalım kaç kişi kaldık diye
Sayılarının azalması şöyle dursun
İki kat artmışlar bütün şehirlerde
Fıkra bu ya
Baskılara dayanamayan iktidar yetkilerini işsizlere bırakarak çekilmiş
Hiç kimseden de dişe dokunur bir tepki gelmemiş
İşsizler ordusunun ilk icraatı ne olmuş?
Yasadışı bir örgüte üye kazandırmak amacıyla çalışmalar yapmak
Ve bu çalışmalarında başarılı olarak devlet düzenini bozmak suçundan
Anayasanın bilmem kaçıncı maddesi gereğince
Seleflerini mahkemeye vermişler tereddüt etmeden.
Kahkahalarla gülünecek bir fıkra olmadığı için hiç kimse gülmedi
Bu fıkra değil yaşananların abartılmış şekliydi
Anlatan yaklaşık bir dakika boyunca kahkahalarla güldü
Anlatma cesareti gösterdiğim ilk ve son fıkra kesinlikle budur dedi
Ciddi bir konu açılıncaya kadar da hiç ses etmedi.
Yemeklerini yediler
İkinci duble rakılar bittiğinde
Türküler söylediler divan sazı eşliğinde
Genel istek üzerine
İlk çınarın sahibi bir şiirini okudu
Dedesinden yadigâr kadife sesiyle
HASRET
Canı olan her canın
Canına can gelmiş
Canlılar cıvıl, cıvıl
Canlar bahara ermiş
Gün içinde güneş
Bir bizim üstümüzde
Birde bakmışsın
Karşı dağın eteğinde
Bazen de sırasını bekliyor
Yağmurlardan sonra
Dokunmak için yeryüzüne
Yol kenarına dikilmiş
Görmüş geçirmiş
Fidanlardan bir tanesi
Biz geçerken
Gülerek merhaba dedi
Tabi ki gülecek
Toprağa tutunmuş
Işığa dokunmuş
Yağmurla hayat bulmuş
Gelene geçene selam veriyor
Neşesi diline vurmuş
Tabi ki gülecek
Bizim gibi değil ki
Bahar gelmiş
Tüm hasretleri sona ermiş.
Tebessümle karşılasa da hepsi beğendi
Bir dostu şiirini yorumlamak istedi
Çınarın var haline şükret
Olmayanlar çınara hasret
İnsanların düştüğü gaflet
Bir gün gelir de biter elbet
Kendisi bile şaşırdı yaptığı yoruma
Karar verdiler onunda şair olduğuna
Biraz sanat, daha çok edebiyat biraz da tarih konuştular
Edebiyat konuşurken bir şiir daha
Kısa olduğu için bir tane daha okuttular
İNSAN
Temeli sevgi
Çatısı korku
Temel gömülür
Çatı görünür
DÜŞ-ÜN
Susmak çözüm olsaydı
Sadece politikacılar konuşur
Herkes susardı
Konuşmak çözüm olsaydı
Arkeologlar politika yapar
Hiç sorun yaşanmazdı
Düşünmek sorun olmasaydı
Politikacılar konuşmaz
İcraat yapardı
Politikacılar çözüm olsaydı
İcraatın içinden ulusa seslenmez
Halk sorunsuz yaşardı.
Hay ağzına yüreğine sağlık dediler
Ekonomiden, politikadan bahsettiler
Yolsuzluğun ayyuka çıktığını
Körlerle sağırların birbirini ağırladığını
Adaletin göz bağını çoktan açtığını
Her eğitim bakanı değiştiğinde müfredatında değiştiğini
Gelecek nesillerin işinin çok zor olduğunu söylediler
Artan terör olaylarının emperyalist güçlerin oyunu olduğunu da eklediler.
Konu konuyu açmış
Zaman gece yarısını çoktan geçmişti
Şimdi konu değiştirilen sokak isimleri
Bizimkini çınar sokak koymuşlar dedi biri
Aynı zamanda muhalefetten meclis üyesi
Herkesin hoşuna gitti ama
Bir dostları kırılacak bu duruma
Ortak kararla bir isim buldular
Sabah erkenden soluğu belediyede aldılar
Bütün gün uğraştıktan sonra
Sokağın adını Çınlamur koydular.
Ve o akşam mis gibi kokan ıhlamurun altında
Çınlamur sakinleri eksiksiz toplandı ilk defa
Ihlamur sahibinin minnettar gülücükleri eşliğinde
Sohbetin labirentlerinde kayboldular sessizce
Akran olduklarını bilmesine rağmen
Küçük kardeşiymiş gibi davranırdı çınara
Her gün iki defa suyunu pompaladıktan sonra
Görevini yerine getirmenin mutluluğu içinde
Tek başına otururdu bir süre çınarbette
Başını kaldırıp yukarıya
Şakayla karışık bak derdi bugünde suyunu verdim
Ben olmasam kurur gidersin
Eyvallah der gibi hafifçe hışırdardı yapraklar
Güneş ışığı girince gözlerinin içine
Katıla, katıla gülerdi her seferinde
On yıl önce gelmişti mahalleye şebeke suyu
Ne olur, ne olmaz düşüncesiyle
Bir çeşmede bahçeye koydurmuştu
Çeşmeyi hiç kullanmadı çınarını sularken
Aslında çınarın kökleri çoktan zemin suyunu bulmuştu.
Ama tulumbadan su gelince her seferinde hışırdıyordu.
Çınlamur sokağında çınarbet toplantıları
Bir süre daha şen şakrak devam etti
Ahtapot gibi büyüyen şehir
Gözünü çınlamur sokağına dikti
Sahiplerinden önce
Bir, bir eksildi çınarlar
Hızla çoğaldı yeni komşular
Bir tek onun çınarı kaldı sokakta
Ihlamur zaten tekti yine dimdik ayakta tek başına
Çınara sahip olmanın yolu
Toprağa sahip olmaktan
Toprağa sahip olmanın yolu
Varını yoğunu vermekten geçiyordu
Oda öyle yaptı
Varını yoğunu kardeşlerine verdi
Evin tapusunu üstüne geçirdi
Çınarını kurtarmaktı tek derdi
Aslında bu bile yeterli değildi
Dönme dolabın sandalyesinde
Çınarın daha çok tur atacağı kesindi.
Bir pazar sabahı
Görevini yerine getirdikten sonra
Ailecek kahvaltı yaptılar
Çınarın altında
Çaydanlık iner inmez maltızın üzerinden
Cezveyi koydular, kahvesi Yemen’den
Ihlamur kokusuna karıştı kahve kokusu
Pişmanlığın ayak sesleri sokaktan duyuldu
Kesilen çınarların dostuydu rüzgârlar
Ne ıhlamurun ne de cezvede köpüren kahvenin
Anıların kokusunu taşıyorlar.
Engel tanımayan kapitalistlerin varoluş nedeni rant hesapları
Kestirmeden köşeyi dönme hevesine kapılan erkin uyanıkları
Geleneksel tarihi kültürü ve tabiatı yerle bir eden oy avcıları
Yaşayan ahşap evleri sahteleriyle takas modası başlattı.
Saman altından su yürütenleri duymayan sisin içindekiler
Görüş mesafesine aldanarak efsunlu olduklarını düşünürler
İğdiş olmuş beyin, yetkileri menfaatini güdüyor dönemeçte
Kağnı bile yoldan çıkar her şeyini kaybetmiş öküzün suçu ne
Çınarbete boynu bükük geldi modaya uyan kadim dostlar
Son çınarın gölgesinde utançlarından sessizce oturuyorlar
Üzülmeyin! Bu oyunlara gelmez tarihin tanığı ulu çınarlar
Tohumlarını rüzgâr postasına verdi şimdi meskeni dağlar
Sabah, öğlene
Mayıs, Haziran’a gebe
Oturuyor Çınarbetin
Güneş alan, güneye bakan bölümünde
İliklerine kadar işliyor
Yakında, yakacağı anlaşılan bahar güneşi
Dış kapının çıngırağı kendi dilinde seslendi
İki kişi
Ellerinde çikolata sepeti
Ama onun kızı yok ki
Kısa süren yalnızlığından silkindi
Tebessümle karşıladı misafirlerini
Geleneksel rutin seremoniden sonra
Sebebi ziyarete geldi konu olanca hızıyla
Gelen bey müteahhitmiş
Pardösüsünü çıkarınca
Külotu eteğinden uzun olduğu görülen yardımcısı
Tasarım ehliymiş
Verirse arsayı onlara
Eskimiş evden çok daha konforlu
Yirmi tane daire yapar
On tanesini ona verirmiş
Tasarım esnasında fikirlerini almak için
Yardımcısı sık, sık ona gelirmiş
Bu sokakta ev yapmak onun için prestijmiş
Teklifleri çok iyiymiş
Diğer komşular bunun yarısına vermişmiş
Mişmişşşşş mişmiş mişmişşşşşte mişmiş
Başı döndü
Kusacak gibi oldu
Son bir gayretle çınarını sordu
Evle beraber tüm bitki örtüsünü kaldıracaklarmış
Sonra tekrar bitkilerle donatacaklarmış
Her yerde böyle yaparlarmış
Başka türlü olamazmış
İsterse referansları varmış
Mışmışşşşş mışmış mışmışşşşşta mışmış
Gözünü hastane yatağında açtı
Başucunda ailesi ve kadim dostları vardı
Meğerse bayılmış
Derin bir uykuya dalmış
Doktorun söylediği ruhsal bir travma yaşamış
Dikkatli olunursa sorun olmazmış
Bunu duyar duymaz
Doğruldu yattığı yerden
Mişli geçmiş ve mişli gelecek zaman cümlesi
Kurmamalarını rica etti
Kadim dostlarından ve ailesinden
Birkaç gün sonra haber gönderdi
Yarısını değil hepsini verseniz de dairelerin
Yinede olmaz, benim verilecek arsam yok dedi
Dedi ama
Kızın külotu geldi aklına
İçine bir sıkıntı girdi
Böğrüne bir bıçak saplandı sanki
Başarı için her yolun mubah olduğunu düşünen insanlar
Karşısındakini kandırmak için bin bir türlü oyun oynarlar
Henüz birini savuşturdu, sırada bin tane daha oyun var
Mücadeledeki en önemli tek engel kahrolası zaaflar
Bir tek zaafı var oda küçük kardeşi çınar
Ve gelenler bayıldığı anda bunu anladılar.
Hemen o gün dış kapının kilit sistemini son modeliyle değiştirdi
Çıngırağı zorunlu emekliliğe sevk etti ama yerinden sökmedi
Birde bekçi köpeği aldı, çınarbette ona güzel bir kulübe yaptı
Bununla da yetinmedi hayatında ilk kez evine tüfek aldı
Bahçedeki çeşmeden bir hat çektirdi çınarın köküne
Taş ustalarına bir metre taş duvar ördürdü çınarın çevresine
Yarısına kadar mıcır doldurdu, üzerine dört kat muşamba koydu
Duvar yüksekliğince muşambanın üstüne toprak doldurdu
Çünkü tarihi çınarların köküne asit dökülerek öldürüldüğünü okumuştu
En üzüldüğü şey ise tulumbanın tahtına çeşmenin kurulması oldu
Torunuyla birlikte bir çınar daha dikti evin önüne
Dedesinin ona söylediklerini tekrarladı kadife sesiyle
Hem çınara hem fidana bakma görevi verdi
Döngüye direnmenin yolu torunuydu sanki
Çınarbetin tadını alan Çınlamur’un yeni sakinleri
Fırsat buldukça soluğu çınarbette aldılar
Çınarlarını kapitalizme feda eden entelektüellerin
Ve son nefesine kadar direnen iki kişinin
Hoş muhabbetlerine katıldılar.
Anladılar! Anlamadılar! İlerde mutlaka anlayacaklar.
Aradan yıllar geçti
Arsayı isteyenler geldikleri gibi gitti
Yine geldi yine gitti
Sonunda anladılar
Burası onlara yar olmaz.
Kadim dostlar eksilmeye
Çınarını ilk kestirenle başladılar
Birkaç yıl içinde iki kişi kaldılar
Aralarında anlaştıkları gibi
Gidenin ardından kimse ağlamadı
Her çınarbet toplantısında adı anıldı.
Genç bir çınar
Gölgesinde serinleyen ihtiyar
Ihlamurdan selam getirmiş
Yaprakları hışırdatan rüzgâr.
Bahattin Çakılkaya
Bahattin Çakılkaya
Kayıt Tarihi : 5.10.2021 23:43:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bahattin Çakılkaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2021/10/05/cinar-cinarbet-ve-cinlamur.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!