Cin cüce ve arkadaşları-2 Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Cin cüce ve arkadaşları-2

Küçük bahçeler yapmaktır işimiz,
Küçük bahçeler; bahçelerin, ormanların içlerine.
Betonarme yapılar yatırırlar onlarsa
Bahçe içlerine, dikerler zevk şezlongları.
Cıvıl cıvılın içine çimento dökülmez
Sayfiyede; karartır, harep eder, batırır…
III
Son katman bölgeyi de yıktıklarında, yarı bataklık, vıcık bir bölgeye ulaştılardı; burası daha önceki uğrak noktalardan çok daha geniş bir alandı. Bacaksız Sürüklenen Haciyatmazlar görünürde yoktu ama Quarla belirmişti.
-Sizi beklemiyordum dedi.
-Ya neyi bekliyordun! İşte geldik, hadi artık… diye çıkışmaya başladı köstebek.
-Neyi? Diye sordu cin.
-Naapacağız? Yani kimi tanıyordun, kimi tanıyordu ki Quarla?
-Neyse, boşverin. Dedi Quarla.
-Ben de cihazımı hazırlıyordum…
-Evett diye tamamladı Kösto. -Tamam, işte biz de bunu bekliyorduk…
-Yani, hareket halinde bekliyorduk, çünkü demin buraya gelmek üzere yoldaydık diye düzeltti cin.
Kumral köstebek sinirlendiğinde kürk tüyleri kabardı:
-Tamam ya, bilgiçlik yapmana gerek yok!
-Bu aletle yerin iç yapısı üzerinde bir inceleme yapacağız öncelikle. Deli gibi girersek, unufak olur, geriye posamızı bile hatta ulaştıramayız buraya. Diyerek devam etti Quarla.
-Aşağıdaki sıkı fıkı katmanlar farklı farklı, yoğunluk, kalınlık ve sıcaklıkları.
Aleti üçü birden sırtlanarak, düşmemeye çalışarak, bir sülük-kulak gibi bu mağra yerin yüzeyine doğru götürerek yapıştırır gibi zeminde gezdirmeye başladılar. Aletin yassı zemini de yüzeyle temasça kenetlenince, gereçten dışarı verilen garip bazı sesler de duydular, yunusların sesleri gibi ama daha ince. Yoğun ve daha az yoğun tabakaların nereleri olduğunu saptarken, alet köstebekle cine kalmış oluyordu çünkü Quarla az geriye gitmiş ve cebinden çıkardığı küçük not defterine karalıyordu bu verileri hızla; bu işlerde prof. olmuş biriydi Quarla. Deprem dalgaları daha az yoğun yerlerden geçerken dalga boyu uzuyor, yoğun katmanlara rastladıklarında ise dalga boyu kısalıyordu. Bilene, bu iş çocuk oyuncağı gibiydi ama artık yorulmuşlardı.
-Hadi be, düşeceğiz artık. Diye seslendi kanter içindeki Köstebek.
-İyi, bitti bitecek. Geliyorum diyerek koştu Quarla
-Tamam, ilk etap tamam. Şimdi sizi biraz bilgilendireceğim. Oturun şöyle.
-Söylesene Quarla, içeride ne var? Ataları bulabilecek miyiz? sordu meraklanan Cin cüce.
-Ne bulacağız bilemem, gidecek, göreceğiz. Gülümsedi Quarla.
Bağdaş kurup oturdu ikisi de, gözlerini kapayıp sessizliği dinlerlerken; ayakta kalmış Quarla, dolanarak anlatmaya başladı:
-Şimdi aşağıda Manto var, Çekirdek ve Taşküre var. Çekirdek’le Litosfer yani Taşküre arasında bulunan Manto, yerkürenin en büyük bölümüdür. Çekirdek bölgesiyse en ağır elementlerin bulunduğu bölümdür; iç ve dış çekirdekler vardır burada, dış çekirdek daha yukarılara doğru olan bölgedir. Burada demir-nikel karışımı çok yüksek basınç ve sıcaklığın etkisi altında olduğundan, kristalize haldedir. Manto ise aynı koşullarda, üst bölgelerinde plastiki bir haldedir. Taşküre’deki, yeryüzünden 35 kilometre aşağılara kadarki uzanan bölgeye yerkabuğu deriz; litosfer 100 kilometre kadar, aşağılara uzanır yüzeyden…
-Tamam, tamam! Bunların bize ne faydası olacak Quarla diye sordu Köstebek.
-Bu kadar sabırsız olma, ya işine gerekirse?

Biraz dinlenip birlikte kadeh tokuşturup birkaç büyükçe yudum aldılar. Daha sonra cezvede kahve kaynattı onlara Qarla. Sonra Köstebek’le Cin koşarak onları oraya kadar getiren aracın dış burun cephesindeki burgu mekanizmasını yerinden oynatıp çıkardılar onu. Quarla’nın yeri’ndeki bir başka burguyu, perde arkasında kalmış bir bölmeden düşe kalka taşıdılar ve ağır yapıyı aracın ön kaidesine oturttular. Küçük ‘klik’ sesini duyduklaında başardıklarını anladılar.
-Bu daha iyi bir versiyonudur bunun dedi Quarla.
-Yeraltına güvenle inmek için ona ihtiyacımız olacak; önümüzü çok iyi açacak…
Köstebek lafa girdi:
-Helal ha, kendi aracımın mekanizmasını senden mi öğreneceğim. Üstelik bunun dönüş hızı bile daha yüksek…
-Sen çok kahve içmişsin diyerek gülen cin’e surat küsen köstebeğin
-hayır, ben çok az kadeh tokuşturmuştum daha öncesinden, ondan öyle… dediği duyuldu.
Quarla da Cin de patlattılar kahkahayı.

IV
Yeraltına doğru inmeye çabaladılar. Çekirdeğe inerken, önlerindeki her duvar engeli yıkarken ilerlediklerinde arkalarında gene bu oluşumların eski halleriyle tekrar birleştiklerine şahit oluyorlardı; hiçbir şeyi bozmadan, aslıyla, böyle devinerek günlerce gittiler. Kontrol panelinin önünce, yan yan oturan Quarla’yla Cin, arasıra bazı konularda Köstebek’e danışarak fikir alıyorlardı; köstebek arkadaki sandalyede kurulmuş, dizlerine tempo tutmaya çalışarak kulaklarına taktığı kulaklıklardan müzik dinliyordu.. yüzüğünden geçirdiği incecik kabloların kapkalın olduğu, geminin müzik kabininin ve dağınık seyreden gelişkin hoparlörlerin oralara doğru…

Henüz litosferde süzüldüklerinden, yerkürenin onlara sergilediği mıknatıs özelliğini yakınen hissettiler; sanki bir karadeliğin yakınından geçmek gitmek gibi, eğilip bükülüp durdular halüsinasyonlarda. Şekilsizce gümüşi sıvı girdaplar ve çok sert kayalardan yüzerek geçip gittiler…

-Bir yere doğru geliyoruz… dedi Quarla. Gemiyi biraz yavaşlattı, ve durdurdu. Geminin gelişmiş bilgisayarının ona ilettiği bilgiler, ölçümlerde neredeyse hataya yer bırakmayacak cinstendi. Biraz da düşmemek için gayri ihtiyari bir tedirginlikle, ön cama başlarını dayayarak baktıklarında hemen aşağısının bir uçurum olduğunu farkettiler, biraz da sezgilerini dinleyerek. Aşağılarda, çok daha aşağılarda, sıvı, eriyik demirden oluşmuş bir büyük göl (yapı) nın onları beklediğini camı açamadıkları için henüz göremediler.
*

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 25.11.2007 13:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nesrin Göçmen İnankul
    Nesrin Göçmen İnankul

    Bakalım geldikleri yerde ne yapacaklar,
    neler olacak?
    3. bölümü okumaya gidiyorum.

    Cevap Yaz
  • Filiz Kayan
    Filiz Kayan

    oldukça fantastik bir çalışma olmuş...tebrikler..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Akın Akça