Çilingir Sofrası Şiiri - Zafer Yıldırım

Olympos’un zirvesine kurulmuş soframız
Rengarenk mermerlerden yapılmış masamız
Fildişinden koltuklar
Altın kadehler, gümüş tabaklar
Etrafımızda pervane oluyor Nympha'lar
Sunuyorlar bize ambrosialar, nektarlar
Bin bir çeşit kızartılmış etler
Börekler, çörekler
Zentinyağlılar, tatlılar

"Olympos’tasın,
Tanrıların masasındasın boru mu?
Masada hiç kuş sütü eksik olur mu?"

Zeus ile Hera çifte kumrular gibi bugün
hayret!
Athena bırakmış kalkanını kılıcını
hayra alamet
Apollon altın yayını sadağını
duvara asmış
Hades yeraltı ülkesinden
çıkıp gelmiş
Artemis yolluyor masamıza
yakamozlarını
Poseidon bırakmıyor elinden hiç
üç dişli yabasını

"Aphrodite’in dillere destan güzelliğini
Böyle karşısında görünce
Her ölümlü şair olup
Şiir yazar dili döndüğünce"

Yiyip içip kafası güzel olunca tanrıların
Zeus gürleyip soruyor karşımdan masanın:

‘’Nasılsın? Ey insanoğlu, eğleniyor musun?’’
Gönlünce ambrosia yiyip,
Nektar içebiliyor musun?
Varsa bir dileğin çekinme söyle:
Her şeye gücümüz yeter bunu biliyorsun’’

‘’Ne desem sana eyy yüce Zeus, bilemedim ki
Daha önce ölümsüzlerin arasında hiç bulunmadım ki
Benim gibi bir ölümlüyü Olympos’a davet ettin
Yedirip içirip gönlümü ihya ettin
Üstüne üstlük bir de dileğimi sordun’’

‘’Var bir isteğim senden Kronosoğlu var
Kusuruma bakmazsanız siz de eyy ölümsüz tanrılar
Haydi! Tutun ucundan hep beraber
Götürelim şu masayı
Varacağımız yer çok uzak değil
Ege’de bir deniz kıyısı
Orada sunacağım ben de size
Zulamdaki rakıyı
Sizden isteyeceğim tek şey
Yağmurun yağması’’