Hayatın uzamsal şifrelerini ararken
Birden fazla yüzüm olduğunu gördüm
Bu yüzden, yanımda ‘ayna’ lâfı geçince
Güldüm, hep güldüm hep güldüm
Derin bir kaygının dışavurumudur deyu
Kaygılı sûretlerime maskeler ördüm
Gömdüm savaş baltamı toprağa
Hangi şehre indimse eğilip yeri
Öptüm üç kez öptüm
Dünyayı kahraman kişiliğim kurtaracak
Korkak olansa kuytulara sıvışacak
Diğerleri duman gri yüzlerim
Onları geri dönüşüm kutusuna atıyorum
Kendilerine yeni avatarlar bulsunlar diye
Çılgın dünyanın çılgın yüzleri oldum
Ucu bucağı görünmez yalanlar uydurdum
Kulaç kulaç kara, kucak kucak beyaz
Üretiyorum; insanlar işine geleni alsınlar
Alsınlar da kıyamete kadar oyalansınlar
Kayıt Tarihi : 24.4.2013 13:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"ANDOLSUN Kİ; BİZ İNSANI EN GÜZEL BİR ŞEKİLDE YARATTIK; SONRA DA ONU ESFEL-İ SEFİLİNE (CEHENNEM UÇUKURLARININ EN DERİNİNE) İTTİK/ATTIK. BUNDAN, İMAN EDİP SALİH/HAYIRLI AMELLER İŞLEYENLERİ MUAF KILDIK Kİ, ONLAR İÇİN SONU GELMEZ MÜKAFATLAR VARDIR." -Tin suresi-
Hayırlı sınavlar Salim bey.
-Bal ile sirkeyi kaynatarak yemek yapmayı ben icad ettim.Lakin benim dahi hoşuma gitmedi
Demiş Hazret.
Hazreti Nasreddin, Anadolu teşbih ve temsil hafızasının en müthiş zekası..
Ole Fin Hanımefendi , bu mealde , idrakine damlayan zevk kekreleği ile karşılamış şiiri..
eklektik ile eklemlenme ile mayalanabilme arasındaki fark bir zevken idrak meselesidir..
sanat bir maya tutma işidir..kelimelerin kendisi değil kelimeler topluluğunun maya tutabilmesi ile alakalıdır..
biz insanlar bir meseleye dair bir anlamlandırma çabasına girdiğimizde illa ki o meseleyi unsurlarına ayırır, tefrik ve tasnif eder,büyültüp küçültür veya içine girer veya dışına çıkar veya farklı yön ve cephelerden bakmaya çalışırız..
ama her meselenin bizzat kendi bütünlüğünde öyle bir kopmazlık ve parçalanmazlık saklıdır ki, ne yaparsak yapalım hangi analizine hangi anasır'ına bakarsak bakalım o bütünlüğün , parçalanamzlığın büyüsü bir ukde olarak kalır içimizde.
MESELA ,modernleşme sonrası şiir nereye gidiyor sorusu da önce soru olmaktan çıkar VE bir sorunsal olarak belirir karşımızda
modernleşme, uzun insanlık tarihinin çok kısa bir son diliminde , insan arzu ve isteklerinin içinde olduğu bulutun -yani hayallerin- bir çoğunu gerçekleştirmiştir..
Ancak bu gerçekleştiriş arzu ve isteklerin giderilerik bir doyuma ulaşması sonucunu doğurmamış yepyeni arzu ve isteklere açılan kapaklar haline dönüşmüştür
moderneşleşme , biz hayal ettiklerimizle buluştururken gariptir asla hayaliliğe yer vermeden çalışmış realizm determinizm amprisizm gibi metafizik berisi tamamen fiziğin katı kurallarından hareket etmiştir ..
lakin elde edilen veri ve sonuçlar hatta verimler insanlığı fiziğe doğru değil yeniden bir metafizik ihtiyaca sürüklemiştir..
Bugün modernist gerçekliğin presinden sıkılan insanlık , postmodernist bir tramplene ihtiyac duymuş , fizikle metafiziği yeniden bir arada mayalama gibi bir hayalin peşine düşmüştür..
Nasreddin Hocanın o büyük rüyası, gölün maya tutması, insanlığın büyük hayali olarak yeniden dirilmekte..
modern ve postmodern algılar içinde şiir nereye gidiyor..nasıl bir kalıba dökülecek..şiire eskilerin yükledikleri beklentiler ile bu dönemin ve gelecek dönem insanların yükleyecekleri beklentiler neler olacak..
''dün bugün yarın'' dan genler alarak yeni bileşimler yeni alaşımlar yeni çiftleşmelerle yeni türler elde edebilecek miyiz..zaman geçtiği yerleri öldürerek oralarda mutlak bir yok'luk mu bırakıyor ..yoksa şimdide görünmeyen ve gelecekte filizlenecek tohumları geçmişe ekerek mi ilerliyor..
Bilemiyoruz...
Salim bey antolojinin emektarlarındandır..elinde kaşik bulduğu mayi'leri mayalamaya çalışan bir şiir meftunu..deneyler yapıyor.
içtenlikle, şiire bağlılığı ve meftunluğu kendisini izlemeye ittiriyor bendenizi
sevgilerimle diyorum...tebriklerimle birlikte..
TÜM YORUMLAR (15)