Nurlu bir gün sabahı köyünde doğdu
Doğduğunda her taraf bereket, boldu
Küçük yaşta babayı kaybedince soldu
Gitmek istediği yol hep Hak Yol oldu
Baba ölünce adı öksüz Ramazan oldu
Bundan dolayı Kalbi hüzünle doldu
Babasızlığın acısı ile yüzü sarardı, soldu
Tevekkül ederken, gittiği hep Hak yoldu.
Camide değişmez müezzin hep o olurdu,
Cemaatten herkesin sevdiği küçük çocuktu
Doğru ve adaletten şaşmaz bildiğini okurdu
Yaradanın Yüceliğini hep düşünür dururdu
İşinde gücünde çalışır dururdu
Gece gündüz Kuran okur dururdu
Ezan okunduğu anda kaskatı olurdu
Bu onun için Allaha tazim olurdu.
Yaptıklarını Allaha saygı olarak bilirdi
Büyükleri sayar, küçükleri de severdi
Mevladan daima doğru işler dilerdi.
Allah yolunda ölmeyi kutsal bilirdi.
Köyde geçen sıkıntı ve büyük hüzünler
Bir gün olsun gülmedi o soluk yüzler
Hep böyle geçti geceler ve gündüzler
İnanıyordu ki gelir geçer bu günler
Ondört yaşında gurbetin yolunu tuttu
Zor şartlar altında, sokağı mesken tuttu
Kardeşinin hasretini yüreğinde tuttu
Sonunda yanına alıp, hasreti son buldu
Daima Allah yolunda çalıştı durdu.
Gece gündüz İslamı anlatıp durdu
Mahkeme ve cezaevlerini mesken tuttu
Allah düşmanları onu mahpusta tuttu
Zalimlerin zulmünden çaresiz hicret etti
Sevdiği yurdunu ve yakınlarını terk etti
Bunu yapmak zorundaydı, çünkü Sünnetti
Zalimler yurdunu kerhen kendine yurt etti.
Zalimler zulüm etti, yurdunu terk etti
Dost, akraba ve kardeşi hep hayal etti
Daima şahsi emel ve arzularını terk etti
Allahın Hak yolu için, kendini feda etti
Söyle abim söyle ne zaman vuslat
Kardeşin hüzünlü ve sana hasret
Kolu kanadı kırıktır, biçare kasvet
Yeter artık yeter bitsin bu acı hasret
Yusuf YILMAZ Ekim-2010- Ankara
Yusuf YılmazKayıt Tarihi : 14.2.2012 16:34:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şairin üzerine şiir yazdığı kişi, anne ve babadan öz ağabeyi olan Ramazan Yılmaz’dır. Henüz daha 5-6 yaşlarında iken köyün cami hocasına gidip gelmesinden ötürü, o yaşta caminin müezzini olur. Her ezan okunduğunda, olduğu yerde kaskatı kesilip, kımıldamadan durmayı, Allah’a saygı olarak addetmiş ve ezanın başlangıcından bitişine kadar nefes alma dışında hiçbir hareket yapmaz, ezan bitene kadar onun hiç kımıldamadan duruşu köyün büyüklerinin de dikkatini çeker. Köylerinde ilkokul, ilk defa 1962 yılında açıldığı için, o da okula geç başlamış ve 14 yaşında ilkokulu bitirmiştir. Köy şartlarında okutulmadığı için, aynı yıl Ankara’ya çalışmaya gider. Ankara’da bir iki otelden sonra bir pastahanede garson olarak çalışmakta iken, köyde bıraktığı ve gece gündüz nasıl yanıma alırım diye düşündüğü küçük kardeşi olan şairimizi hep özler durur. En sonunda 1968 yılının Aralık ayında soğuk bir kış günü Haymana’ya 15 km. uzaklıkta olan Eskikışla Köyünden yaya olarak Haymana’ya ulaşırlar ve oradan Ankara’ya giderler. Kardeşini yanında pastanede işe başlatır. Bu arada başından küçük çapta bir aşk hikâyesi geçer. Herhalde Yüce Mevlaya ulaşma yolunun ilk basamağı bu olsa gerek, (çünkü daha sonra şair kardeşinin başından da büyük bir aşk hikâyesi geçer) . Bu arada İslami çalışmalarına ağırlık verir. Ankara ve İstanbul’da değişik pastanelerde çalışır ve sonunda askere gider. Asker dönüşü İstanbul’da, akrabası rahmetli Tahsin Dönmez’in tavassutu ile PTT’de memuriyete başlar. Tekrar Ankara’ya gelir. İşyerinde İslami çalışmalara ağırlık verir. Çalıştığı kurumda; İslami duyarlılıktan yoksun, geleneksel islam anlayışındaki bazı menfaatçi amirlerinin baskısı ile sıkıntı bir dönem yaşar. Bu arada, önce broşür yolu ile daha sonra da az sayıdaki sayfalar ile ve en sonunda büyük çapta dergi çalışması ile İslami yayıncılığı da yürütür. Bu arada ortaokulu dışarıdan bitirdikten sonra lise tahsilini Ankara Gazi Akşam lisesinde lise birincisi olarak tamamlar. İş ve tahsilini bir arada yürüten Yılmaz, 1981 yılında Ankara Üniversitesi Basın yayın Yüksek okuluna girer. Basın Yayın Yüksek okulunda, namaz kılıyor diye okul idaresi tarafından o yıllardaki sıkıyönetime şikâyet edilmek istenir, ancak bundan vazgeçilerek ona uyarıda bulunurlar. Ramazan Yılmaz fikri mücadelesini üniversitede hiç bırakmaz, etrafında toplanan gençleri anarşi ve olaylardan uzak tutar. Okul yönetiminin ve bazı öğretim üyelerinin bağnaz tutumları ile çok zor günler geçirir ve 1985 yılında, dört yılını geçirdiği okuldan mezun olduktan sonra Mücahede Yayınlarını kurar ve Kurani Mücahede Dergisini çıkarır. Bu arada kitaplar da yazmaya başlayan yazar, bu güne kadar 7 kitap çıkarmıştır. Haymana’da da birçok kişi ile sohbetler yapan Gazeteci Yazar, 28 Şubat fırtınasından o da nasibini alır ve polis tarafından sürekli gözaltına alınmaya başlanır. 1998 yılında cezaevine giren Yazar, bir aydan fazla tutuklu kaldıktan sonra mahkemesi dışarıdan devam etmek üzere serbest bırakılır. Yazdığı Kitap ve dergiler nedeniyle 10 yıla yakın hapis cezası alan yazar, 1999 yılında İstanbul’da Terörle mücadele polisleri tarafından yakalanarak Ankara’ya getirilir. Bir hafta polis sorgusundan sonra çıkarıldığı Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından üst sınırı üç yıl olan TCK 312 maddesinden 4.5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Ancak Yargıtay, yasada olmayan bir ceza verildiği gerekçesi ile verilen cezanın 1,5 yılını kaldırır ve Yılmaz üç yıllık cezasını çekmek üzere cezaevinde kalır. Cezasının 6 ayını Ankara Ulucanlar Cezaevinde geçiren yazar, kalan cezasını Çubuk cezaevinde tamamlar. 20 Mart 2000 yılında Basın Konseyi Başkanı Sayın Oktay Ekşi, bütün basın ve yayın organlarına verdiği basın açıklamasında 1999 yılı itibari ile gazetecilik suçu nedeniyle Türkiye’de tek olarak Ramazan Yılmaz’ın tutuklu bulunduğunu açıklar. Refah Partisi Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu verdiği yazılı soru önergesini cevaplayan dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, 3 Mayıs 2000 tarihi ile 4 gazetecinin basın suçundan içerde olduğunu bunlardan birisinin de Ramazan Yılmaz olduğunu kamuoyuna açıklar. Sağlık-İş Sendikası Başkanı değerli Hemşerimiz merhum Mustafa Başoğlu, iki kez basın toplantısı düzenleyerek, Gazeteci Ramazan Yılmaz’ın haksız yere içeride olduğunu belirtir. 2001 Ocak ayında Basın Affı nedeniyle tahliye olan yazar, daha bir hafta geçmeden yeniden tutuklanmak üzere polis tarafından aranmaya başlanır. Bunu duyan Ramazan Yılmaz, kalan 7 yıllık hapis cezasını ve devam eden mahkemelerden alacağı diğer cezaları çekmek istemediği için önce İstanbul’a, orada bir hafta gizlendikten sonra, Yüce Önderimiz Hz. Muhammed (a.s.v.) ’in sünneti olan Hicret’e başvurur ve yurtdışına hicret eder. 10 Şubat 2001 tarihinde yurt dışına hicret eden yazar, tam onbir (11) yıl Türkiye’ye giremez. Nihayet 2011 yılının Temmuz ayında Türkiye’ye gelebilen yazar, halen yurt dışında yaşamaktadır. 2011 yılındaki Anayasa Referandumu ile basın yoluyla işlenen suçlar suç olmaktan çıkarıldığı için Ramazan YILMAZ’ın da bütün cezaları ve hakkında açılan davaları kendiliğinden düşmüştür. Yazarın Yayınlanan Kitapları: 1- Kur'an'da Mü'min Şahsiyet, 2- Evrensel Mesaj, 3- Tevhidin Düşmanı Tefrika, 4- Kur'ani Kavramlar, 5-Onur Mücadelesi, 6- Şiddet,Terör ve İslam, 7- İslam'da Kadının Konumu, Halen Kurani Mücahede Dergilerini çıkarmayı sürdüren Ramazan Yılmaz, yakında Kur'ani Kavramlar-2 adlı kitabını çıkaracaktır. Ancak geride bıraktıkları yakınlarına karşı özlem duyar ve vatan toprağı ile yakınlarının hasretini çeker. Şiir, yazar ağabeyinin hasretini çeken şair kardeşi tarafından, yazarın ülkeye gelmeden önce, 2010 yılında kaleme alınmıştır.
![Yusuf Yılmaz](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/02/14/cile-muslumani-ramazan-a.jpg)
duygu yüklü aynı zamanda
doyurucu oldukca hoş
anlatımlı
yüreğine sağlık
şiir çalışmalarınızda
başarlar diler
TÜM YORUMLAR (2)