Çile Şiiri - Garib Garib

Garib Garib
63

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Çile

Cinnet sardı korkularımı, örtündü üstüme tepeden ayağa çile…
Bir meram ki saklanır içimde, ne söze gelir nede dile…
Canmı çağırıyor ne şu mezar taşları, tahta tabut ile…
Çatmış kaşı toprak kemik, sırıtıyor heryan kupkuru kelle…

Gel yasla sırtını minicik gövdeme ey kaf dağı…
Sıra var tarih sayfasında, adını yazdırıyor şu küfür çağı …
Dönüp bakma o tarafa, çoktan talan ettiler o güzelim bağı…
Düşme beri gelesin şeytan değil,
o zalim insan tuzağı…

Sorma, artık yüzümü duvara döndüm ey kıravatlı zübbe…
Dün çalındı göz yaşlarım, darağacında sallanırken sarık, cübbe…
Çakma ulularmı hortladıki minaralerden ses kesti hutbe…
Nice hain debremler gördü, çatlasada yukılmaz bu kubbe…

Adı bir zamandıki, sözleri sürgün fikirleri tutsak…
Sürgün vadisinde cılız bir beden, ne söz anlatır ne dudak…
Said'e her yer diken , gözünden korkar her budak…
Yazdı duvarına, Mahpuslar aşevimiz ,zindanlar ise konak….

Marazlı değil lisanım, belki pis bir yasa, belki engel…
Rüzgarmı uçurdu kara çarşafı, yoksa takıldımı bir çengel…
Hey gidi camdan mavi takma göz, gitti sarı saç kaldı kafatası kel…
Medeniyet kara tahtasında hala ders veriyor o beton heykel…

Bir kanlı köynek verin ey aç kurtlar ağlamasın artık babam …
Aşağıdan gözükmüyor, kardeşmi o kuyu başındaki adam…
İstemem sultanlık, bu kuyuda köle olmak bütün çabam….
Temeli çürük bu sarayın, duvarından önce yıkılıyor dam..

Tükür dilindeki yalanı, bu sefer bilemedin ey falcı…
Gün döndü geceye tuzağı toplamadı,
hala peşimde avcı…
Gölgem titrek, içimde cirit atıyor ürkek bir sancı…
Kapıları kapadı, çıkmaya bedel istiyor canı bu hancı…

Gökler delinmiş sanki, Ruh dökülüyor tek, tek arza…
Ah bir elki, şu çıplaklığımı üç bezle bir kundağa sarsa…
Delik şu heybemle toplamaya gelmiyor dünyalık parsa…
Meğer yetermiş, kefenden önce bir kaç metrelik arsa…

Vade tasında son damla, içtim ömrü yudum, yudum…
Şu gaflet döşek, ben bu uykuyu hep ayaktamı uyudum…
Uyandırdı br bir nağme, ecel mızrabı vurunca duydum…
Dar geldi hep, bu beden esbabını giydiğim gün soydum…

Boynumda şu BEN zinciri, kendim kendime kelepçe…
Düşerken bilinmeze yolum, kader bu gidişe sebebçe…
Bırıkmıyorki bir adım daha atam, ensemde demir bir pençe…
Ey can bu yol Kartal yuvasına çıkar
sen ise tüysüz serçe….

İçimde kopan sanki NUH tufanı, kaçıyorum şu kendimden…
İmanlı o adam kayıp , yoksa inmedimi o gemiden…
İnsanlık öldü ey SAM, bari sen kalk diril bende yeniden…
Azab suyu nereye çekildi, yıkanayım
can çıkmadan tenimden…

Toprak olmak ne tuhaf çekme tenimi ey yedi kat yer …
Dedim Kasd var canıma , aç sinende bir adımlık yol ver…
Bu dünya Cehennemden bir parça,
sen sıratı üzerine ger…
Günahmı tartıyorki bu ateş, çemberinde dava güder…

ASAM incindi ey sihirbaz o elinden, bak şu yediğin halta…
Çarmıha gerili fikirlerim, putlara kastım elimde balta …
Künde üstüne künde vurdum, şu kibir gelmedi alta…
İki denize düşme, büyük balık tutuyor Cehennemden atılan olta…

Kemirme içimi ey kurtcuk, göğsümün örsünden çekil…
Soğuk demir nefsim, ne kadar dövsemde alımıyor şekil…
Kısıldı cılız sesim, seni bıraktım sızlanışıma vekil…
Vahlar çığır halime ihtiyar bacı,
gel başucuma dikil…

Dünyaya düşerken öldüm, gerek yok dürtmeye ey cüce…
Nice tacsız kaldı iskeletler dayanırken elindeki güce…
Yollar bu iki kapılı handan , ahir kapısına dönünce…
Ne taht kaldı ne saltanat, avcının oku can kuşuna deyince…

Yürüyen boş cesetler, bu ruhlar suskun, şu ruhlar sessiz …
Tutunmaya imkan yok göklerin ipine,
o ruhlar elsiz…
Cüceler basmış her hanı , bu koca yurt kaldı devsiz…
Çiğnenir dost dişinde ölü etim,
bu sözler artık yersiz…

Her lahza peşindeyim ya sonsuzluk nere kaçarsan kaç…
Ey babamın ayak bastığı bahçe, inanmış adama bir kapı aç…
Aşağı dünyadan isteyene uzatsın dallarını yasaklı ağaç…
Davet ediyor beni sofrasına göklerdeki o
kutlu Miraç…

Uyuşmuş bir beyin, hangi devirden geliyor şu cahil akıl…
Bas geç mevare dede o görünen Kaya,
dev aynasında çakıl…
Kalk uyan rüyadan ,sonsuzluk kervanının peşine takıl…
Gölgen kalsın geride, ötede hiçler meclisine katıl…

Kayıplarda o kum dolu çanak, sana kaldı sabır memesi…
Ateşle oynama çocuk, ahir bulur bu yangının sönmesi …
Arka planda muşamma dekor, benden söylemesi…
Bugün film koptu, artık yarın oynanır kıyamet sahnesi…

Ayıbına esbabmı dilenirsin örtüsü varken SEDDAR’ın…
ARŞ üstünden sesi geldi, taşı çatlıyan SÂBBAR’ın…
Arama baş gözünle Tetikte bekler gazabı ED DAAR’ın…
Yaklaştı vakt-i kıyamet, gölgesi can üstüne düştü KAHHAR’ın…

Oku çile taşından DEV hikayesini ,başka söze ne gerek…
Sözler köşkünün ortasına çoktan çakıldı o çelik direk…
Kırılıp parça parça dağıldı, toplanmaz artık camdan yürek…
Kafi gelir bu açık mezarı örtmeye,
İnanmış bir şair ile kısa kürek…

Garibler köyünde bir Avaz ne çağırır böyle pirim…
İnsan pazarına vardım beş para etmedi dirim…
Nice Derya deniz daldım gitmez şu “BEN” kirim…
İşciyim el altında hem suskun adam,
ne yazar nede şairim…

Garib Garib
Kayıt Tarihi : 16.11.2025 20:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!