Çile Şiiri - Yorumlar

Necip Fazıl Kısakürek
339

ŞİİR


3234

TAKİPÇİ

Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!

Tamamını Oku
  • Murat Koç
    Murat Koç 27.06.2008 - 13:15

    Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
    Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
    Sen, bütün dalların birleştiği kök;
    Biricik meselem, Sonsuza varmak...

    üstadım sen söylemişsin bütün sözleri bize ne hacet bize sadece okumak düşer..

    Cevap Yaz
  • Ahmet Ali Öztürk
    Ahmet Ali Öztürk 25.06.2008 - 12:50

    ben böyle bir şey görmedim...seni kıskanmayı bile kendime layık görmüyorum büyüksün üstadım....

    Cevap Yaz
  • Halil Dogan
    Halil Dogan 20.06.2008 - 18:39

    hep merak etmişimdir üstad acaba neden bütün şiirlerini sadece çile adı altında bir şiir kitabında toplamıştır diye.cevabı bu şiirin dizeleri arasında gizliymiş.yüreğine sağlık üstadım.mekanın cennetir inşallah.

    Cevap Yaz
  • İbrahim Faik Bayav
    İbrahim Faik Bayav 15.06.2008 - 20:35

    Okurken iç dünyada kıpırtılar oluşturan şiir.

    Ölçüsü kendine has; kafiyeler vurucu.

    Yani...

    Bir Sultan-üş şuara mührü.

    Cevap Yaz
  • Sema Yolcu
    Sema Yolcu 05.05.2008 - 10:50

    tam bu zamana gore yazilmis sanki..zaten tarihte tekerrurden ibaret degilmi???o zaman bu zaman...insanlar ders cikarmadikca tekrarlanmaya devam edecek..

    Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
    Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
    Bütün bir kâinat muşamba dekor,
    Bütün bir insanlık yalana teslim.

    diline saglik ustad!!ruhun sad olsun

    Cevap Yaz
  • Mehmet Ertuğrul
    Mehmet Ertuğrul 20.03.2008 - 18:04

    Sana o şairliği lutfedene kurban olduğum,
    Her şiirin bir ahenkte işliyor içime üstad.
    Anlamında yapısında şiiri seninle buldum,
    Yaradan affetsin günahlarını nûr içinde yat.

    ertugrul32.blogcu.com

    Cevap Yaz
  • Birsen Bolat
    Birsen Bolat 14.03.2008 - 12:29


    Çile

    Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
    Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
    Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
    Gök devrildi, künde üstüne künde...

    Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
    Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
    Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
    Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

    Ateşten zehrini tattım bu okun.
    Bir anda kül etti can elmasımı.
    Sanki burnum, değdi burnuna (yok) un,
    Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.

    Bir bardak su gibi çalkandı dünya;
    Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
    Al sana hakikat, al sana rüya!
    İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

    Ensemin örsünde bir demir balyoz,
    Kapandım yatağa son çare diye.
    Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
    Yepyeni bir dünya etti hediye.

    Bu nasıl bir dünya hikâyesi zor;
    Mekânı bir satıh, zamanı vehim.
    Bütün bir kâinat muşamba dekor,
    Bütün bir insanlık yalana teslim.

    Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
    Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
    Otursun yerine bende her şekil;
    Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..

    Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
    Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
    Deliler köyünden bir menzil aşkın,
    Her fikir içimde bir çift kelepçe.

    Niçin küçülüyor eşya uzakta?
    Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl?
    Zamanın raksı ne, bir yuvarlakta?
    Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

    Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap,
    Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
    Selâm, selâm sana haşmetli azap;
    Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.
    Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
    Ey yedinci kat gök, esrarını aç!
    Annemin duası, düş de perde ol!
    Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!
    Uyku, kaatillerin bile çeşmesi;
    Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
    Teselli pınarı, sabır memesi;
    Size şerbet, bana kum dolu çanak.

    Bu mu, rüyalarda içtiğim cinnet,
    Sırrını ararken patlayan gülle?
    Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
    Karınca sarayı, kupkuru kelle...

    Akrep, nokta nokta ruhumu sokmuş,
    Mevsimden mevsime girdim böylece.
    Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
    Fikir çilesinden büyük işkence.

    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..

    Evet, her şey bende bir gizli düğüm;
    Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
    Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
    Yetişir çektiğim mesafelerden!

    Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
    Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık.
    Her gece rüyamı yazan sihirbaz,
    Tutuyor önümde bir mavi ışık.

    Büyücü, büyücü ne bana hıncın?
    Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
    Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,
    Bir zehirli kıymık gibi, beynimde.

    Lûgat, bir isim ver bana halimden;
    Herkesin bildiği dilden bir isim!
    Eski esvaplarım, tutun elimden;
    Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

    Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
    Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
    Belâ mimarının seçtiği arsa;
    Hayattan muhacir, eşyadan öksüz?

    Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
    Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
    Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
    Dev sancılarımın budur kaynağı!

    Ne yalanlarda var, ne hakikatta,
    Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
    Boşuna gezmişim, yok tabiatta,
    İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..
    …………………………………..

    Gece bir hendeğe düşercesine,
    Birden kucağına düştüm gerçeğin.
    Sanki erdim çetin bilmecesine,
    Hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.

    Açıl susam açıl! Açıldı kapı;
    Atlas sedirinde mâverâ dede.
    Yandı sırça saray, ilâhî yapı,
    Binbir âvizeyle uçsuz maddede.

    Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
    Ve çevre çevre nur, çevre çevre nur.
    İçiçe mimarî, içiçe benlik;
    Bildim seni ey Rab, bilinmez meşhur!

    Nizam köpürüyor, med vakti deniz;
    Nizam köpürüyor, ta çenemde su.
    Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;
    Suda ezel fikri, ebed duygusu.

    Kaçır beni âhenk, al beni birlik;
    Artık barınamam gölge varlıkta.
    Ver cüceye, onun olsun şairlik,
    Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta.

    Öteler öteler, gayemin malı;
    Mesafe ekinim, zaman madenim.
    Gökte saman yolu benim olmalı;
    Dipsizlik gölünde, inciler benim.

    Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
    Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
    Sen, bütün dalların birleştiği kök;
    Biricik meselem, Sonsuza varmak...

    (1939)

    Necip Fazıl Kısakürek

    Cevap Yaz
  • Vedat Us
    Vedat Us 22.01.2008 - 11:59

    Hecenin zirvesi

    Cevap Yaz
  • Esad_mashadov
    Esad_mashadov 15.12.2007 - 16:01

    fazıl üstadım Türk gençliği'nin gideceği yolu ve ulaşacağı zirveleri tesbit etmiştir ne mutlu ona ve onu yaratana!!!

    Cevap Yaz
  • Kübra Öz
    Kübra Öz 12.12.2007 - 16:19

    necip fazıl dendiği zaman aklıma ilk gelen eseri çile nedendir bilmem ona karşı ayrı bi sevgim var iyi ki bu dünya ya gelmiş ve iyi ki bu eserleri yasmış allah ona gani gani rahmet eylesin..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 136 tane yorum bulunmakta