Günlerim çoktan tükendi, karanlık dipsiz kuyu, her yanım hüznün zulasında
Umutları yok eden, şu çarpık dünyanın
Her şeyiyi yalan dolan
Umut ve sevinçleri yalan
Baştan sona yalan, yalan
Sözler
Gülmeler
Masalları ve yazdırdığı tarih hepsi yalan
Her şeyi dalavereden ibaret
Koynunda faşizm büyüten
İlkelliği bünyesine sindiren
Medeniyet düşmanlığını
Farz sayan
Fiyakaları bin beş yüz olan
Cahilleri fenalığa, kötülüğe azmettiren
Şovenizmi
Yobazlığı yaygınlaştıran
Demokratik zemini hiçe sayan
Milliyetçi taşları yerinde oynatmayan
Irkçılığa
Dine dört elle sarılan
İnsanlık için en ürkütücü hâl olan
Sorgusuz sualsız
Yüreğime kurşun çalan
Yıkılası fanatik düzeni
Sorma
Bana hiç sorm
Dönüp dolaşıp zülme takılıyor aklım
Sonrma
Düzen, zaten baştanbaşa
Kokuşmuş
Arsız
Arızalı
Açılığın girdabında halkı muzdarip bırakan
Kayıtsız sefaletin acımasızlığında
Bitmeyen zorluklara
Gark olan gecelerim
Yalın bir alev gibi sardı, kederin yurdu olan tüm bednimi
Haksızlıklara karşı beklediğim, sabaha süzülen gün ışığıdır
Ah
Mehtapsız
Titrek parmaklarımın ucundan
Govendlerin
Halayların başını çeken
İnce belli
Mahmur gözlü
Nazlı Kürt kızları olan
Yağız atlarıyla, kavis yolları aşan
Gözleri çakmak, çakmak
Ceylan bakışlı güzeller gönlünü kaptıran
Kavruk tenli
Kürt
Delikanlıları olan
Havasına feryat, havasına hüzün bulaşan
Boynu bükük, yüreği ezik
Toprağından
Kan kokan
Annelerin yanık yüreklerden
Ağıtlar dökülen
Merlarından, karakaş koyunların
Kınalı kuzuların
Çıngırak sesleri yükselmeyen
Savaşın tarumar ettiği
Ocakları yıkılmış
Mahalleleriden bacaları tütmeyen
Derdini
İmsanlığa anlatamadığım
Eruh'un
Barut kokan
Yaslı sokaklarına
Şaşkınlık ve korku yüklü
Gecenin karmaşığından lerze, lerze öflez yıldızlar dökülüyor
Ah
Yıllar yılı yaşama ve halk cephesine düşmanlık eden
Eşiğine sırtımı çevirdiğim
Bitmmek tükenmek bilmeyen
Karanlığı olan
Anne rahminine tutunan cenine bile düşman
Bezginlere
Hoyrat davranan
Kuzgun misali kapkara
Gece
Sol yanımdan çağlıyor
Habire, özene-bezene sırılsıklam, acılar döküyor içime
Dağlarında kır çiçekleri ezilen! İki vadi arasında, boğulan bir nehir
İnlemeleri kulak zarımını yırtarcasına
Ruhumda derin gedikler açan
Uğultuyla kaynıyor
Çıkrığı kırık hayallerimde
Her şeye rağmen
Özgürlük
Güneşsiz Zemheri'de
Erhun karnında, bahara duyulan hasrete eşdeğer
Bende
Ahlar bitmiyor
Karanlığın tam ortasında
Uykularım firarda
Haksızlıklara karşı duran sabahı bekliyorum
Gece
Garip bir ürküntüyle vürüyo içime
Yine
Aklım, omuz başımda tan yerine doğacak
Güneşin doğuşunda
Nice oflar çekerek
Vahımı derdime astım
Canımı dişlerime taktım
Doğurgan, bereketli toprak
Ne zaman şenlenecek
Yüzler ne zaman gülecek
Diye
Kıtlık da kıran da olsa
Toprağımızda
Şu başkaldırışlarımız
Can pahasına
İlkelliğe karşısürecek
Umudumuz var oldukça
Yakıp yıkanlar
Elbet bir gün tüm mazlumlara hesap verecekler
Bu topraklar ki, özgürlüğe, Eruh'den, Malkara'ya kadar barışa hasret
Mehmet Çobanoğlu
02. 07. 2024
İsttabul
Kayıt Tarihi : 2.7.2024 10:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!