Akşamın solgun gölgesinde kaldı hayalin,
Söndü birer birer gönlümün titrek ışıkları.
Rüzgâr, dalında yetim bir gül gibi savurdu seni,
Gün, mor bir hüzünle boğulurken denizin koynunda
Ufuk, bakır bir hançer gibi sessizce göğsüme saplanır
Beklemek; paslı bir çan sesi, gecenin ıssızlığında çalar
Gecenin solgun aynasında titrerken yorgun bir hayal
Kalbimde hep aynı nağme bırak desem de bırakmayan bir hal
Rüzgar susar,gölgeler yürür fakat içimde o eski iz kalır
Bir rüzgâr geçiyor içimden, sen kokuyor,
Yalnızım ama umudum senin sesinde büyüyor.
Gökyüzü kadar uzak değilsin aslında,
Bir yıldız düştü gönlümün ıssız yerine,
Ne ses var, ne umut, ne de sabahın sözü...
Bir gölge gibi dolaşır adın içimde,
Gecenin sessizliğine kanla kazıdım adını yıllarca.
Her harfi bir yara, her yara bir dua gibi içime işledi.
Susmakla sabretmek arasındaki bir günüm kırk yıl gibi geçti.
Gözlerin ufkumda doğan sabahın ilk ışığı,
Hasretin gecelerime serpilmiş ince bir çiğdir.
Kavuşma hayali, gönlümde çırpınan kuş kanadı,
Sükûtun tebessümünde nihan bir şebnem idin,
Gecenin en muzdarip âhında seherden evveldin.
Bir nazarınla gönlüm, zamansız bir hicrâ düştü;
Sen gelirsin diye beklerim; geceyi delercesine sessizlikle kuşanmış.
Gözlerim ufukta arar seni, yıldızlar bile titreşir adını fısıldarken.
Her nefeste içimde bir bekleyiş, ağır, keskin ve dirençli bir yara gibi.
Geceye sinen sessizlikte adını fısıldarken, kalbim sabrın ince teline asılı kalıyor.
Her bekleyişte gözlerim ufka dalıyor, yıldızlarda senin yüzünü arıyor.
Zaman ağır aksa da içimde bir umut ışığı hiç sönmüyor.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!