Sadece kelimeleri yan yana dizer.
Bir hayalin kapılarını açıyorsun.
O kısık ve çocuksu yaramazlığınla.
Kitlenmemiş kapıları hayallerle dikiyorsun.
Her anı kirpiklerinle yerleştiriyorsun duvarlara
Ele avuca sığmayan yanlarımızla sohbet ediyorsun.
Korkularımızın yokluğunu varsayıp planlar yapıyorsun
Hangi gözlerin açısı beni seksenlik gösterirdi ?
Bin karenin , bir anıya erişmesi için kaç yüzyıl geçmesi gerekirdi?
Onu bunu bilmiyorum.
Her güne bin ağıt
Her ömre bir ah!
Yeterdi .
Üç aylık sütten kalma,
Yaşamımla;
Tutunuyorum şu bulantılı yola..
Ben seni nasıl doğurdum biliyor musun?
Göz torbalarım,
Sancıdan morarmıştı.
Başlığını yere düşüren lambamdan,
Annemi anlatmak geldi içimden..
Gözlerinin pek iyi görmediğini,
sürekli söyler durur.
Konu benim bir yerleri, sileceğim zamana gelirse..
İşte orada durun.
İçimi kıpırdatan melodi var sesinde
Sürekli yerimde duramadığım
Bir sağa bir sola yalpa vurduğum ritimsin
Balenin sonsuz oluşturduğu
Hangi pencerdesin kardeşim?
Hangi pencerede, benim mum yakmamı bekliyorsun?
Söyle bana canım kız kardeşim
Canın vatanın elinden tutmuyor mu ?
Toprağın sana kusuyor mu
Haramiler mi ayak bastı?
Üç varış noktası
Bir masa
Dökülen tüm ahlar!
Ah ve vah..
Buğulanmış tüm kırık camlar
Sızlayan eklem arası
Soğuk bir pencerenin buğusundan
Gökyüzüne uzanan
Kırmızı halıdan, bir el uzatıyorum.
Kınalı ellerimle
Sonsuz pamuk tarlasına
İpin ucunda asılı olan,
Gece kuşlarının, ıslıkları yükseliyor.
Bu keskin gecenin maviliğinde, altın saçlarınla emziriyorsun beni.
Uçlarından damlayan sütün, berraklığı kadar korku birikiyor yüreğimizde.
Bu gölgeli gecede, bir payda veriyorum sana.
Sen beni emzirirken, pusulan oluyorum.
Sen benim hem kızım, hem annemsin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!