Çığlık…Çığlık …Gecenin koyu karanlığında yakalıyor yakamdan.Ölümün soğuk havasında haykırıyor söylemek istediklerini.Serzenişlerle haykırıyor; vahşice! Sesi boğuk…
İçimde garip bir ürperti.Korkak ve tedirgin.Aklımda bin bir oyun… bin bir sahne …Yüreğimde siyah gecelerin bilinmezliği.Gözlerimde görmek istemediklerim.İçimde tekrar o:Çığlık…Ve yine çiğlık.
Bir sis gibi bulanık,bir kaf daği kadar ulaşılmaz.O sana senden yakın ve uyanık.Ben onun içindeyim o benim içimde devamı karmaşık.Söz kafi mi değil mi bilmiyorum.Bu yerde bu dert bırakır mı biçareyi elem; ruhuna değmeden.
Düşünceleri işgal ediyor zamansızın.Gülen cemalim cellata dönüyor birden.
Soğuk taş misali donakalıyor hücreler.Bakişlarda tuhaflık…Kaçmıyor ki gözlerden.
Gel umudu göstereyim istikbal levhalarında.Hayallerimi anlatayım üç-beş yaşındaki çocuk edasıyla.İlkbaharlar var benim dünyamda.Başlangıçlar var sonu olmayan bu hayatta.
Ne geceler korkutur bu yüreği nede sessizliğin.Düşüncelerden eksik olmasan kar etmez zaferin.Fırtınalarla savursan bu gemiyi,söküp atsan bu yelkenlerimi; umutlarıma tutunur,hayallerime sarılırım bırakmam asla kendimi.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta