çiçeklerine aldandım bahçesinin çam ağaçlarını görünce göğsüm kabardı işin ucunda bir de para vardı hele o sulu yemek yok mu boş kalmış midemi nasıl da uğuldatıyor yokluğu karınca sürüsü gibiydik otları çektik kökünden yeşiline aldandım bahçesinin asfalt dökülünce toprağa içim karardı işin ucunda bir de hayatta kalmak vardı hele o aşk yok mu yalnız kalmış kalbimi nasıl da duygulandırıyor yokluğu
sırt çantalı bir duman gibibir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız sevgilim yalnızca kanatlarına güven
kendi yarattığımız boşluğun ucunda sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman yürüdüğümüz yollar daralırken