Ak ellerinde kınalar vardı.
Ceylanımın.
Daha on yedisindeydi.
Adını sorsanız söylerdi ama,
Göremezdiniz gözlerini.
Çünkü her daim başı eğikti.
Konuşmazdı yabancılarla.
Anlatacak bir şeyi yoktu,
Dünyasından olmayanlara.
Oysa çok şey anlatırdı.
Dağa, taşa, toprağa, suya.
Atlı süvarileri selamlayan,
Komutan edasıyla selamlardı,
Bulutları.
En duyulmamış türküleri söylerdi,
Kuşlara.
Ak elleri kınalıydı ceylanımın.
Anlamazdı başka müziklerden.
O hep türkülerini söylerdi.
Güneş gibi güler, rüzgar gibi eserdi.
Şimdi kimlere türkü söyler acep.
Sevdalım, ipek saçlım.
Hangi kayanın üzerinde oturur.
Ellerinde kınalar var mıdır hala?
Sarı saçları örük örük mü?
O da yüzüne allıklar sürmeyi,
Öğrendi mi acep?
Fırça tarağı cebinde mi hala?
Daha on yedisindeydi elleri kınalım.
Köyümün en güzeliydi.
Alay alay geçen turnaları,
Uzaktan seyrederdi.
Gittikleri diyara bakar,
Hayaller kurardı sarı saçlım.
Ceylanım.
Gittin gittin ceylanım.
Katar katar turnalar gibi,
Gittin.
Güneşe bulutlara baktığımda,
Seni hatırlarım.
Her gördüğüm taşı toprağı kayayı,
Okşar, senin kokunu ararım.
Daha on yedisindeydi ceylanım.
Gidecek ne vardı uzak diyarlara.
Öksüz koydun toprağı suyu.
Hasretlik çektirdin yarini anayı babayı.
Dön artık dön ceylanım.
Yaşın on yedi olmasa da.
Kayıt Tarihi : 8.3.2006 18:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!