Çevre, kendi içine ve içindeki olay, olgu, varlık gibi kesikli süreklilikler üzerine bir basınç, etkileşimler kesikli sürekliliği uygular. Çevre içinde kesikli sürekli olan bileşik organik ve inorganikti somutluklarla, isim, anlam, terim gibi mana olmanın soyuttu dağılma çözülme ve birleşme süreçlerine çevre, basınç uygular. Bu basınç güç, zorunlu bir etki sonuç ortaya koyuş olmakla ortaya konanın yasallığı ve sizden insan bilincinden bağımsız olmanın neden sel varlığıdır.
Bileşke etkinin belirişi ve bağıntı kurma şekli olaydan olaya, durumdan duruma, farklı iletime kurarlar. Böylece, görece; çevre tekildi süreçleri ortaya konur. Bu toplam bileşke diyalektik etkiye, ALAN denir.
Çevre, bu basınç etkiyle sizi davrandırır. Çevre bu basınç etkiyle sizi yorar. Yani çevreniz size yerine yenisini koymanız gereken enerjiyi, harcattırır. Siz yine sizi yoran çevrede doyarsınız. Ya da siz yine çevrede enerji sağlarsınız. Size; yorulmayı da doymayı da basınç etki kılan şey, çevre alanınızdır.
Çevrenin, hava basıncında tutun da; yerçekimine; yerçekiminden, çevrenin bitki ve hayvan varlığına; çevre habitatından; çevrenin arazi yapı topografyasına vs. yüzlerce oluşmaların üzerinize bir etkisi ve davranış tutumlaşmaları oluşla çevrenin sizi zorunlu bir eğimli kılması vardır.
Renginizin beyaz, siyah, kahverengi vs. oluşu dahi sizi çevreyle minimal farklı alan bağıntı ilişkisi içine sokar. Bu yüzden benzer etkiler kimi kez farklı bağıntılarla yansır.
..
Kılınır, ola, oluşta habitat.
Huyudur bu, say ki tabiat.
İyi bak, ne sendir sen, benle ben
Oluşumdadır kadem, günah tutmaz.
Günah olmasaydı, olu ile oluşta solmayan
Cehennem yanmazdı, cenneti olmayan.
Yeni kabukta yeni hayat
..
Burada diyalektik denen bir olguyla, bilincinizin gücü ortaya çıkmaktadır. Nesnelliğin size doğrudan bağıntısı olmamakla, bu ilişki tek yanlı bir gücün sürdürülmesidir. Bu tek yanlı güç BİLİNÇTİR. Bilinç kendi dışındaki varlığa bir çevre olmanın etki sel özelliğini göstererek, nesnelliği; sanki doğal bir çevre şartları nesnelliği altındaymış gibi değiştirip, seçme ayıklamasını yapmaktadır.
Şu unutulmasın çevrenin değişmesi, olay ve olguların durumlarını değiştirir. Ne var ki çevre genel bir bütünlüktür. Yani tek tek durumlarda değişen olgu ve olaylar da çevrenin kendisidirler. Çevrenin etkisi ile değişen bir bitki faunası (bitki varlığı): hayvana göre, hayvanın çeşitliliğinin ve hayvana dek varlığının değişmesini sağlayacak olan bir çevredir. Ya da kurak bir çevre, suyu olmayan susuzluktu bir değişme; çevre olanın da kendisidir. Sulu bir ortam, çevrenin nemli olmasının özel basınç durumudur.
Bununla şunu demek istiyorum bilinç kendi başına bir durum olmayıp çevrenin ilişkisinden çıkan bir konum iken; bilinç, üretim araçları üzerine ve üretim araçlarına çevre olmanın girişen basıncını uygulamıştır. Toplumsal işleyişte insan bilinci, toplumun nesnel araçlarına, çevre olan etken bir girişmedir. Üretim güçlerini seçerek, üretim güçlerini düzenleyerek; onların yasallıklarından yeni durum yasallıkları ortaya koyarak, üretim güçlerini insanın yararına dönüştürür. Üretim teknolojilerini geliştirir.
Bu eylemi ortaya korken bir çevre olan insan bilinci, etkilediği durumlardan kendisi de etkilenerek öğrenir. Çevrenin etkilenen bir olayı boyutuna geriler. Yani etkileyerek çevre olma ve çevrenin bir etkilenen olayı olma girişmesi, tekrar yeni durumlarla çevre olarak, etkileyen olması da aynı andadır.
Diyalektik ya da eytişim dediğimiz bu durum, zorunlu bir yansıma ve yansıtılma yasasıdır da. Ama üretim araçlarını seçme, oluşturma ve üretim ilişki ve üretim teknolojilerini geleceğe doğru akıtma, insan öznelliğinin bu yasaya uyaraktan; yakın geleceği tasarı, plan ve dizayn etmesi; insanın müthiş bir beceri ve başarısıdır.
Artık toplumlarda, sıradan bir kas emeğinin yerine; öznel emeğin, araştıran, geliştiren, buluşçu olan, tasarlayan, plan proje üreten, işleten özneldi bir bilinçli emeği revaçtadır. Çünkü kas emeğinin sağlayışını; bilinçti emeğin, otomatik makina ve robota dek olan, üretme potansiyellerini devreye sokarak, insan kas emeğin hani nerede ise devre dışı bırakmıştır. Bu bilgi süreci birey bazlı olacakla eşitsizliğin ikinci boyutudur. Ama toplumsal gücün paylaşılanı olacakla da eşitlik tidirler.
..
Bir erik, yaşamın baharında.
Ekşi.
Alışıkları yoktu,
Çevre etkiyenleri pek çoktu.
Ne acemi idi siteminde.
Çabuk üzülüyordu gün bitiminde.
Aslında hiç hissetmeyecekti,
Kök üstünde bulunmuşluğun yitiminde.
..
80-Önce yük eşekleri
Sonra sırayla; besi yapan eşekler
Hatta mürekkep yalamış eşekler
Ziraatte çalışan eşekler, işsiz kalırmış
Kendileri üretmediğinden
Sorunu ile de baş edemeyip
Kör kör parmağım gözüne*
Üstelik, geçerliği düşmüş
Demode ve bağımlı kılıcı
Çevre sorunu olan ithaller
..
2-]Hatta bunlara bağlı olacakla, mülkiyetçi yeni yaşamdaki ilk girişmelerin emeğe sahip çıkılmasıyla, ortaklaşa olandan yararlanmanın sonucu olan ortak beslenme ve ortaklaşa cinsel sağlayış, ortadan kalkınca; bir anda kadınsız ve erkeksiz de kalınmanın sorunları, aklın kavrama alanına yeni girmişti!
Ortaklaşa olan cennet bitmişti. Tabi bunlar bir günde olan, birden olan durumlar değildi. Niceliklerin birikmesi sorunun geniş kitlelerce algılanmasına bağlı, sürekli gel git yapan durumlardı. İşte girilen bu yolun makulü, şimdiki cennetten çıkma, cennet erbabına nasıl aktarılacaktı!
Ortaklaşa ilişkileri tadarak büyümüş; bu baskıyı iliklerine kadar hissetmiş kitleler; şimdi bireysel olanın sahiplenmesini akılca anlaya bilirler miydi? Ya da tersten soralım. Şimdi cennetin koruyuculuğu yoktu. Bireysel emeği oluşturamayanlar ne olacaktı? Ne olmuştu da, bu hale gelinmişti? Ya hep aç, ya hep tok bir dünyadan; birilerinin hep tok, birilerinin de hep aç olduğu bir dünyaya adım atılmıştı. Daldaki bir meyve, tutulan bir kuş, yapılan bir av eti hepsinindi? Şimdi nasıl oluyordu da, bunlar birilerinindi?
Süreç, göz açıp kapayana değin, akıl edene değin; olup bitmişti! Kadının cinsel fetişti çekiciliği, erkeği yenmişti! Böylesi aldatılma sonunda, insan cennetten kovulmuştu! Bu bir grosteski nedendi. Aslında burada insanın (kadın ve erkeğin) ortaklaşa yaşama göre insanın; yeni yaşamla lüks ve rahat yaşama varmanın ayırımını görmekle, gözü açılmıştı. Cennetin bilmezi olan âdemlerin gözü, cennetin dışındaki bilme ile açılmıştı. On binlerce yıl süren tek düze sosyal birlikti komün yaşama göre, şimdiki hırs ve tamahın, egoizm çekiciliği vardı.
İnsanlık; sosyal birlikti yaşamıyla, kişi bencilliğini; sosyal yaşamın bencilliği yapmıştı. Sosyal özneyi, kişi öznesi üzerine örtmüştüler. Böylece tekil bencilliğin üzeri, sosyal özneldi bencillikle örtülüydü. Üzeri örtülen tekil bencilliğin girişimleri, ancak dolaylı yol çevrimleriyle, sosyal özneli benciliklerle ortaklık sağlatılabildi.
..
3-]İşin doğası gereği temel postülalarımız; evren ve Tanrı yaratısı diyeceğimiz ön envanterli tabudur. Burada önemli olan Yüce Tanrıyı bilmek ve Yüce Tanrı kavranışını mantıkla çıkarsamaktır. Haldeki anlama anlatım konuları bizlere ancak kendi zaman bilmelerimiz içindeki her bir kendi bilişti öznel durumlarımız oluşla; Tanrı muktedirliğini şöyle böyle anlamalarla, kendimizi bize sindirtir olacaktır.
Daha açığı bilişti zamanlar Yüce Tanrı'yı anlayamamamızın teferruatı olurken, sezmemizin de çok güçlü bir osilasyon kaynağı oluşun belirteci olacaktır. Tanrı anlayışımız, evren anlayışımızla; evrenin alt parçası olan olgu olay ve zamanın nasıl yaratılmış lığını özne bağıntısıyla az az yürümelerimizle anlayacağız. Olayların nesne bağıntısı, öznenin kendi özne bağıntısına dönüşüşle, gerçek olmayıp mantıki olacaktır.
Zamanınızın yetikliği kadar bilişti anlamalar; sizde bulunduğu kadarıyla, size göre oluruyla bizim sezgi gücümüz olacaktır. İnsanın yeryüzündeki varlığı boyunca; ama canlılığın (öznel etken oluşun) evreni anlamayı sürdürmesi sonsuza dek devam eden okumalarından hareketle de Tanrı anlayışı devamlı oluşturulacaktır. Yüce Tanrı, bitmemiş ve bitmeyecek olan bir anlamanın öznel diyalektiği olacaktır.
Evren anlaşılsa bile yüce Tanrı evrenden fazla bir anlam ve var olma etkimesidir. Nasıl bütün parçadan fazla ise bütünü oluşturan tüm parçalar mekanik oluşla değil ama bütüne dek ilişkilersen katkılardan yoksunlukla bütünün kendisi olamazlar. Evrenin tüm anlaşılması Yüce Tanrı anlaşılması olmayacaktır.
Evrenin sonsuza giden süreç devinimi içinde, evren bütün marifet, olgu ve olaylarını ortaya koysa. Evren beliren bir bütün oluşun tümlüğü de olsa. Tanrı ve Tanrı kavramı; bütün olmuş bitmiş tükenmiş her şeyin az biraz daha fazlası ve büyüklüğü oluşla; salt evren ilişkileri Yüce Tanrı olmaz bir eksiklikle bizde yansır olacaktır. Tanrı tüm evrenin belirmesinden de fazla bir etkinlik, güç ve büyüklüktür.
..
1-Alan ve Alan Kazanma Olan Çevre Gezmesi
Tarih sel olana bakışta; alan, alanlanma gibi bir oluşma diyalektiği ile tarihe bakış; ilk kez benim kullandığım bir yöntem oluşla yazıya döktüğüm savunulardır. Yazılarımda dile getirdiğim savunular burada sayamayacağım kadar çok konu içeriklidirler.
Bu bağlamda totem kavramı animizim, büyücülük türü herkesçe bilinen kavramları da ilk kez benin kullandığım anlamla tarihsel sürecin kesikli sürekliliği içinde özel bağıntı oluşla olagelen bir inşa diye değerlendirdiğim çalışmalardır.
Bir totemizmi benim kullandığım diyalektikle az çok benzeşen anlamalarla kesişen kişisel düşünmeler mutlaka insanlık içinde olmuştur. Olması en olası yaklaşımdır. Ama yazıya dökülen dokümanlarda ve okuduğum türlerle basın yayın içindeki akademik çevrelerde bunun kırıntısını dahi görmedim. Oldukça bilimsel olabilmenin sunusuyla bunu yapmağa gayret ettim.
Burada yine alan kavramına ve alan içinde alanlanma kazanmaya bir iki örnekle değinip konuya gireyim. Doğal çevre gibi sosyo toplumsa hayatın içi de çok çeşitli parçalı sürekli alan akışları içeren boşluk devinmeleri oluşla çalışır. Buralara geldiğinizde özel bağıntılı alan içine düşmüş olursunuz. Buralarda bir görünüş yansıtması ve bir devinim tipi anlam kazanmadan edemezsiniz.
Örneğin balo ortamında, meyhanede, kahvehanede, düğün salonunda, hastanende, parkta, alışveriş merkezinde, bir bilgisayar üretim merkezinde, bir resmi dairede, bir araba yarışı pist alanında, bir stadyumda, ölü evinde vs. türü zaman zemin alanı içindeyken durum yansıtmanız ve devinim içinde bulunmanız farklı farklı olacaktır. “Böylece alanla, anlamlanma ya da alanlanma” kazanacaksınız.
..
Mücevher
Saklama kabında taşınır.
Banilik soma avatarıyla;
Şu dünyada vurgun yerle kasınç (kramp)
Ana gibi cazibeyi seçmek
Batanda dikeni vaz geçmek
Sosyo toplumsa seçen basınç.
Eli şakakta siper
..