öldüğün gibi
öl’ünün tadını
tadınca dilim topraktan
ölmez çiçekleri
ekmiştim tüm kapkacağa
karanlıktı daha
dün gibi
kentim
kendimdi o zamanlar
benimdi kentim
benim başımdaydı
ne kadar nazımlık varsa
bu başa
en pembesinden
biraz ip lazımdı
o kadar...
oy!
o elleri kırılasıca şipşakçının
gözlerini oymak gerek oy!
koskoca dikdörtgenin içine
tutup da çekemediği gülyüzünü
sevivereyim diye
önündeki mendeburun
ensesinden dolayıp da uzattığım elime
yalamaz mı fotoğraf!
derken hem senden
hem serden geçildi
düşten düşünce...
velhasılı bir 8 çizmişim
arkasına o enstantanenin nedense
80’ler midir 90’lar mı bilmem
yan çevirirsen ‘sonsuz’ diyeceğin gelir
bence anlamsız
kaderin
kederli gidişatını tersine çevirmek
mümkün olaydı
ben
en iyi bildiği şey
sen
olan bir şair olacaktım
akşamları
seninle demleyecektim
çayımı
sen bana aç
ben sana aş olacaktım
ve geceyarısı nedir hiç bilmeyecektim
muhtemelen
şimdi
ben sana susamış
sana açken
sen
güzelim ellerini
koyup ellerin ellerinin üstüne
utanmadan denizlere bakacaksın ha!
çok beklersin çok!
sandığına kitleyiverince
“bitti”
sandığın yerde
yenibaştan filizlenip
bitecek
ve bir daha
hiçbir sandığa
sığmayacak
çıkaracağım çıt!
(inegöl, 02.11.2003)
Turgay KaygıKayıt Tarihi : 12.11.2003 11:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!