.............................' Para kaşılığında methiye düzerek
.............................. vicdânını pazara döken söz erbâbına'
Biraz övgü duydun boynun gubardı,
Sözümle yazını turalarım haa! ..
Bir tazı destursuz girmiş inime,
Ben azılı kurdum, paralarım haa!
Senin gibisine çoban tutarım,
Doksan koçun arasına katarım,
Sütünü sağdırır peynir yaparım,
Yufkamın içine dürelerim haa! ..
Saçların çözülmüş gevşek mi ördün?
Burnunun dibine kara mı sürdün?
Güvey kılığıyla 'selam'a girdin,
Onu boynuzundan sürelerim haa!
Bukağını çözdüm, git gezin hele!
Kısır kısrakta da olurmuş yele? ..!
Rahvan taşımazsan mahmuzum ile
Böğrünü, döşünü yaralarım haa!
Hani geçgin duldun, gelin mi oldun?
Davetli konuktan oynaş mı buldun?
Duvağın altından kimlere güldün?
Elimin tersiyle aralarım haa! ..
Hatayı tezek bil sakın tüy dikme!
Uğru parasına sebep yağ çekme!
Aşık töresinden sana bu tekme,
Dil, ağız gözetmem, berelerim haa! ..
Elbet saygımız var şunca yaşına,
Amma densiz, donsuz çıktın karşıma,
Bir taş atsam bin taş yağdır başıma,
Kar diye üstüne kürelerim haa! ..
Sözüm özünedir, babana rahmet!
Sende yürek varsa gel beni hicvet!
Sövgüye kaçarsan son duânı et,
Kat kat fazlasını sıralarım haa!
Bu Dünya'nın eni boyunu bulmaz;
Aç gözlü aşığın kesesi dolmaz;
Angut olsan bile teleğin yolmaz,
Bilge fırçasıyla, karalarım haa! ..
YUSUF BİLGE
Açıklamalar:
- Çetindurak: Kars-Akyaka ilçesine bağlı eski adı Başşöreyel olan Ermenistan hududumuzdaki 'Karapapak' köyü.
- Selam: 'Harem' in zıttı, erkek topluluğu.
- Bukağı: Binek hayvanlarına takılan köstek.
- Angut: Aptallığıyla meşhur bir cins yaban ördeği.
Yusuf BilgeKayıt Tarihi : 5.10.2008 01:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Seksenli yıllardı. Kars Şahnalar Hudut Taburu'nda Yedek Subaylığımı yapıyordum ve Görentepe Sınır Karakolu Komutanı'ydım. Tepenin eteklerinde eski adı Başşöreyel olan Karapapaklarla meskun Çetindurak köyü bulunuyordu. Ağustos sonlarıydı, köyde bir düğüne davet ettiler. Düğün derneğine varınca baş köşeye oturttular. Oralarda adettir, kız tarafı oğlan tarafından meşhur bir aşığı düğüne getirmesini ister. Bu düğünün aşığı da Rahmetli Ozan İlhami Demir'di. Şölen başladı. Ozan, Köroğlu'ndan bir destan kolu tutturdu. Bazan sözlü bazan sazlı programını sürdürürken birden adımı vererek bir methiyeye başladı. Methiyenin hitamında ben de söz alarak, aşıklığın Ata Korkut'tan bu yana kutlu bir Türk geleneği olduğunu anlattım. Aşığı Konya Aşıklar Bayramı'daki 'Lebdeğmez' şampiyonluklarından bildiğimi, çok çok değerli bir halk ozanı olduğunu, onunla karşılaşmaktan onur duyduğu söyledim. Ozan hikayesine devam ederken konuklardan biri kulağıma eğilerek, sessizce bana ait methiyeliğin filanca tarafından verildiğini söylemez mi.... kan beynime sıçradı. O filanca, yörede büyükbaş hayvan hırsızlığıyla meşhur biriydi, daha da kötüsü gözümde kutsadığım bir ozan, ondan gelen parayla yeni tanıdığı birisi için iyi mi, kötü mü olduğuna bakmadan methiye düzüyordu ve bizim kendisi için yaptığımız senayı da beleşe getirmişti. Canım sıkıldı... Ozan hikayesini toparlayıp bitirinceye kadar ben de içimden yukarıdaki taşlamayı kurguladım. O sözünü noktalayınca kendisinden ve orada bulunanlardan söz alarak bu yergiyi yüzüne karşı okuyunca, Ozan önce kızardı, sonra sarardı derken bir 'allahaısmarladık' demeden kapıyı çarpıp çıktı gitti. Benim yüreğim soğumuştu ama pişman da olmuştum. Galiba biraz ağır kaçmıştı... Neyse ki, ertesi gün Aşık Karakolda ziyaretime geldi de, kendisine neden öfkelendiğimi izah edebildim. Bu kavganın sonucunu sağlam bir dostlukla perçinlemiştik. Uzun süre mektuplaşmıştık.Rahmetli en mahrem sırlarını benimle paylaşmıştı. Ruhu şad mekanı cennet olsun.

TÜM YORUMLAR (3)