Çeşitli Okumalar Şiiri - Tuba Gürdere

Tuba Gürdere
1124

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Çeşitli Okumalar

Makale

İnsan, insanı okursa bu bir fikirdir.
İnsan, insanı insanda okursa bu fikri bir ilimdir.
İnsan kainatı okursa bu ilim üstü ilimdir.
İnsan hayatı okursa bu okuyup anladığı ve bir anlama ulaştığı veya okuduğundan bir manaya vardığı şeydir.
İnsan kendini hayatın içinden okursa şayet; bu içeriğe göre ve neyi nasıl okuduğuna görede değişir.
Düz okumalar herşey içindir sokaktaki tabelaya bile bakmadan nereyi işaret ettiğini anlarsınız.
Oysa insanın okuduğu şeyden kendini tanımlaması vardır.
Meselâ şuan yazıyor olsamda, bir dilde kendimi okuyorum anlamındadır.
İnsanın aklı; herşeyi iyi okuyabilmek için en etkili şeydir.
Birde okumanın çeşitleri vardır.
Sizde kim neyi okumak ister? Okuduğundan ne anlamak ister? Sizi neden okumak ister? Vs. Çeşitlilik içerir.
Aslında tüm bu sorular insanın sizi daima okuduğu anlamındadır. Cevap size ait değildir kişinin kendisindedir.
Çünkü en açık cevaplar hiçbir soru içermez ve kişiler kendi mana ve anlamları kendileri hissederler daima.
Bu duruma ise zaten bir anlama varmak diyebiliriz.
Birde hayatta yüz okuma vardır ki; kişide bir anlama varmadan henüz, kişide ki gerçek bir manaya varmak diyebiliriz.
İnsanları kelimelerden değil de, yüzlerinden okumaya başlamışsanız eğer, birçok şeye kendinizde nokta koyma zamanı gelmiştir demektir.
Çünkü nice ifadeler okuyorsunuzdur kelimelerden önce.
...
İnsanları harflerden okuyanda vardır, insanın kalbini harfiyen okuyanlar da vardır.
Üstelik insanları hiç harfsiz halden okuyanlarda vardır.
Öyle çok okumalar vardır ki; buraya sıralansa destan olur.
Buyuzden buna dair şöyle ifade eder Mevlâna Hz. "
Bana harflerden ve kelimelerden arınarak gel. Kalıplardan kurtul kalbinle gel.
Ka'linden sıyrıl halinle gel."
İşte o okumada insan, halini arz ediyordu ve hal dili oluyordu tüm okumalar ve hiç lisansız.
Bir mumu yaktığınızı düşünün artık o yanış, o yanışa aittir ve o ışık o yanıştanda öte bir yanmışlıktır.
Çünkü o ışıkta hallerde bir mânâ da Şems olana yansıyordu hakikat.
Sonra cümle alemine dokunuyordu tüm harfler.
Ve o kadar bir hal üzerindeyken tüm kelimelerde telaffuzsuz, tüm sözlerde zuhursuz,
ifadelerde konumsuz ve söylemlerde dilsiz ve yorumsuz kalabiliyordu insan.
Ancak sıyrılıp herşeyden okuyabiliyordu insan asırlar öncesinden şimdiyi.
Çünkü onun düşüncesinin ışığı, geleceği de aydınlatabiliyordu.
Aydınlatmayı bırakın mum dahi inancınızı kalbinize yazabiliyordu.
Sükun ve Nun orda başlıyordu aslında.
İnsanın kendini okumasında veya insanın kendine okunmasında.
...
İşte o noktada;kainat adetince harflerde, kendi cümle alemine de varabiliyordu insan.
Her soru işareti bir cevap ve her cevap insanın anlamı oluyordu.
Herkes bizi farklı okurken belki de buyuzden asırlar öncesinden ulaştığımız aydınlığı,şimdinin karanlığına ışık tutuyorduk gerçekte biz.
Günümüzde herşey belirsiz, mat ve flu iken; insanın kendini net samimi ve açık yüreklilikle okuması kadar güzel birşey yoktur.
İnsanın birde okuduklarından en son mana olarak kendine varması kadar etkili ve güzel birşey yoktur.
Bir başlangıçtır bir sayfayı kapatıp kendine açılmak.
İnsanın yaşadıklarının anlamı kendi hakikatinin içinde ve yazdıklarının da dışında bir ifadeye ulaşması;
oysa hayatının da baş makalesidir. O makale bitmez hiç.
Çünkü o makaleden içre bir kalem makamı vardır.
İnsan o noktada da kalemde kendini okur.
İşte o kendini okumada şöyle diyordu Mevlâna Celaleddin Rumi;
"Eli görmeyen kişi, yazıyı kalem yazdı sanır. Allah'ın kudretini görmeyen elmayı ağaç yaptı sanır."
Hayatta o kadar çok derin imlalarda olup, bir o kadar imha olduk ki her surette;
buyuzden kelimelerden arınırken, ifadelerde hep garip kaldık.
Bize o kadar farklı bir bakış açısıyla bakılıyordu ki; herşeyi buyuzden bize çok gördüler.
İşte o zaman sureti ruhunu okuyordu insan ve kainatın da binbir halini.
Buyuzden en yakınımız hiç olmadı Allah'tan başka ve uzağımız hep uzaktı zaten.
O kadar çok anlamsızlık ve manasızlık yaşarsınız ki; o noktada ne dersek diyelim,
herkes kendi bildiğini okuyordu sadece.
...
Sonra bir noktada düşünürsünüz; Onca tüm söylenenler, söylentiler, söz edenler yani zamanda bizler; Zamana işlenen bir cümle alemdik.
İnsan büyük bir alemdi ve kâinat dürülü bükülü insanın sadrındaydı.
Ve şimdi bu yazılanlar, bu satırlarımız bir an nefes alışımışız ve yazmak yani yaşamak hiç ayrı değildi birbirinden.
Elbette yazılan bir hece ayrıda olabiliyordu o bütünden.
Ancak Hak kudretiyle yazılan herşey ayrıştırıyordu aksine bir bütünü kendi içinde.
Gerçek bir bağ, daima bir kader ile bağlanıyordu kendi harflerine.
Ve anlamak; o hüküm de cümle alemin içinden bir anlam oluşturuyordu hissettikce.
Sonrası elbette bir manadır o.
O manaya ise erdikce içinde binbir mana alemini hissediyordu insan.
Bazen tüm duyuları bırakın kalbinizle hayatı dinleyin işte o zaman duyacağınız tek şey kendi kalbinizdir.
Bazen duymanız gereken şeydir yaşam ancak kulaktan duymak için değil, duyu olmasıdır hayatın da bizzat iç sesinize.
Eğer ön görüldüğü şeklinde yazmış olsaydık, şimdiye kadar birçok kitap yazardık hayata.
Ancak biz önce okuyandık hayatı.
Ancak yazıdan önce, yazgı vardır. İnsan yazgısını yaşarken, bir yazı ve bir kader olur bazen kendine.
Buyuzden yazgımız bir hikaye değil, okunacak bir roman değildir hiç.
Bizim kelimelerimiz yaşanacak olacaktı daima.
Buyuzden her harfimden beni yaşayanı soludum yazdıkça.
Hal böyle olunca; "Kalem" beni yazdı yazgımın içine.
Buyuzden beni kalben okuyanın dışında kalemin ne yazdığını ne kalem bildi nede ben.
Kalemin yazgısı daima yazıdır.
Ancak yazıdaki yazgıyı yazmak ve yaşamak kalemden de ötedir.
...
Okumak diyorum; Gören ve görülen göze inat,
Gözün göremediğini görebilmekti asıl marifet.
Marifet o ki, düşüncede bir görüş olmak ve kalpten görüşülmekti elbet.
Sonra düşündüm; bu kadar anlaşmazlığın ve anlamsızlığın olduğu bir dünyada iyi ki kalp dili var!
İnsanı farklılaştıran ve farkına vardıranda elbet yürekten anlaşanların birbirlerine kattığı daima samimi bir anlamdır.
Buyuzden bazı okumalar; geçmişten geleceğe kurulan bir mihenk taşıdır.
Anladım ki insan kendine yürüdükçe, kitap sayfalarını da çevirebiliyordu geleceğe.
İnsan kendini okudukça kendine dokunur.
Bazen bizim cümle alem diye okuduğumuz aslında mana aleminde tek bir noktadır.
Ve gerçekte her anlam, bir noktadan sonra yaşanır.

Tuba Gürdere
Kayıt Tarihi : 23.2.2020 23:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Tuba Gürdere