Geceyi duymaya duyuyoruz biz de
Çırılçıplak anında yelin
Kokuların döküldüğü, yelin dondurduğu yollarda
Burun deliklerimiz kaldırıyoruz / Ötelerde slınan ışıklara.
Karanlıkta bekleyen bir ev var hapimizi
Kahvede oturarak geçiriyor sabahı Deola,
kimse bakmıyor ona. Koşuşuyor kentte herkes
şimdi, yeni günün diri güneşinde. Kimseyi aramıyor
Deola da, dinginlikle içiyor sigarasını, sabahı soluyup.
Pansiyonda kaldığı süre boyunca uyumak zorundaydı
şimdilerde, gücünü toplayabilmek için. Yatağın
Ağaçlıklı yolun asfaltında sessiz bir göl
Oluşturuyor ay ve arkadaşım başka zamanları anımsıyor
O zamanlar beklenmedik bir karşılaşma yeterdi ona
Yalnız değildi artık aya bakarak
Geceyi solurdu. Ama karşılaştığı kadının
Gereksiz denizin önünde yalnız adam
Bekler durur akşamı, bekler durur sabahı.
Orda çocuklar oynuyor, ama bu adam
İsterdi ki bu adam onun da bir çocuğu olsun
Ve seyretsin onları oynarken.
Gelecek ölüm - gözleri gözlerin olacak
sabahtan akşama dek, gözünü kırpmadan,
sağırcasına, eski bir vicdan acısı gibi
saçma bir alışkanlık gibi
ardımızdan kovalayan bu ölüm
gelecek bir gün
Biz de durup dinleriz geceyi
Rüzgârın çırçıplak estiği an: rüzgâr
Soğuğudur yollar, kokular hep inmiş;
Burun kanatları sallanan ışıklara kalkar.
Bir evi vardır hepmizin, bekleyen
Bir kadın eğer budalaysa, eninde sonunda bir insan yıkıntısı ile karşılaşır ve onu
kurtarmaya çalışır. Kimi zaman da başarır bu işi. Ama bir kadın, eğer budala değilse,
eninde sonunda akıllı, sağlıklı bir adam bulup onu yıkıntıya çevirir. Her zaman
başarır bu işi.
Kadınların her zaman "ölüm gibi acı", kötülük yatağı, aldatıcı, sürtük ve "Dalila"
Yalnızım, yaslanmışım sisin içinde
Bir yoldaki ağacın gövdesine
Ve yüreğimde yalnızca
Senin anın,
Soluk, engin,
Benim şiirlerime de bakar misiniz