Cennetin Kabul Kapısı Çanakkale

Murat Akyol
117

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Cennetin Kabul Kapısı Çanakkale

Bir ufacık umudun bile, belki de olamayıp
Kafdağının ardının bile belki de hayal olduğu
Amansız zamanlardı...
Elde avuçta ne var, ne yok?
Sürdü bir millet Çanakkale'ye doğru, olanca umudunu.

Can sürdü, ateşler içine bir büyük millet.
Canını sürdü...
Sel olup da bir ölüme varırken o kara günlerde
Bu kutsal dava sanki onlar için düğündü.

Şimdi bilemedim ki? ..
-Yanalım!
-Yakılalım da,
-Küllerimizden yeniden mi doğarız? ... diye
Bile bile ateşlere yürüdüler Çanakkale'ye? ..

Şimdi bilemedim ki? ..
Ateş
Kan
Revan
Ve havada hiç bitmeyen bu ölüm kokusu içinde;
Canhıraş çığlıklar ile elde bir var olma davası
Ve sükut içinde Yaradana kabul, son nefeste
Ve semada yankılanan “Allah Allah! ” sesleriyle
Yol aldılar cehennemi andıran bu yangın yerine.

Kimler yoktu ki? Ateşe koşan pervaneler misali:
Karadeniz Uşakları yel olup yetiştiler,
Bir horon oynar gibi omuz omuza vardılar ölüme
Aba-zıpka giyimliydi her biri, tam tekmil.
Kefenleri simsiyahtı, hazır dururdu üzerlerinde
Cenk ederek ölmekse, en mübarek uykuydu onlar için.

Bir yanlarında Ankara Seymenleri var!
Baldırları çıplak Mart soğuğunda ama
Demirden yürekleri sanki ayrı ayrı birer mangal.
Ege'nin yiğitleri geri kalır mı sandınız bu düğüne?
“Zeybek havasıyla ölürüz, siz meraklanmayın? ” dedi, Efeler..
Şehitlik nasipse bize, böylesi bir günde.

Erzurum'un Dadaşı
Kars'ın Yoldaşı
Ağrı Dağı heyulası,
Kara
Kavruk
Aslan parçaları koparıp yolladı yüreğinden, Doğu elleri..

Mardin'den Süryani
Şark'ın her köşesinden Kürt
Güney'in Arap taylarını andırır yiğitleri bakın omuz omuza.
Rumeli'deki çığlık duyulduğu an Anadolu içlerinden
Henüz bıyıkları bile terlememiş ana kuzuları
Gelip de Çanakkale önlerine, düştü toprağa.
Musevi'si, Ermeni'si, Müslüman'ı birlik oldu, kurtuluş için.
Kimi; son evladını yolladı, saçı kınalı
Yılların şehidi erinin yerine de, kendi geldi “Fatma Gelin”

“Elif Kız” öküzünü aldı çıktı ahırdan, cephane taşınacak.
“Onbaşı Seyit” kaptı duvardaki yadigar mavzeri.
“Hatun Ana” bir çift çarıkla, iki yün çorap yolladı
Geri adım atmadı kimseler bir an bile!
Günler, aylar geldi geçti de,
Suvla Deresi su yerine aylarca kan aktı.
Ve Karanlık Liman
Ve Kilitbahir
Ve koskoca bir çılgın boğaz
Türk'ün al kanına boyandı...
Anadolu yandı tutuştu işte o günlerde
O yine de her gün,
Aldı şehitlerini; yu'du, yıkadı da, toprağına sarmaladı.

Derken günlerden bir gün,
Analar Çanakkale'ye “mavi gözlü” bir yaman yiğit yolladı...

Anafartalar'da katıp da düşmanı önüne, kovalarken
Altüst ederken Conkbayırı yamaçlarını,
Yakıp yıkarken Arıburnu'nda savaş meydanlarını
Korkunç
Acımasız
Amansız
Ebedi ve ezeli
Ve sanki O;
Bütün esaret zincirlerini paramparça edecek Orta Asya'lı bir kurttu! ...

Toz bulutlarının tam da orta yerinde
Birden bire durdu! ...

En can alıcı gözlerle;
Mavi
Ama en hiddetli
Sanki en keskin bıçak gibi
En öldürücü bakışlarla
Süzdü savaş meydanlarını.
Kim bilir belki de;
Her şeyin son demi yaşanıyordu?
Baktı:
En kahpe kurşunlarla vurulmuş nice Mehmedi, yerlerde yatıyordu...
Her biri de adına şiirler,
Her biri de adına destanlar yazılmayı hak ediyordu.

Ve sonra koç yiğitlerine kükredi son emriyle;
Bir sonsuz hiddetle ki, kasırgalara denk
Savurdu kılıcını yeniden düşman üstüne
Savurdu sarı saçlarıyla birlikte.
An oldu, zaman durdu
Çaresizliğe çare gerekti,
Olmayan umutlara umut
O oldu!

O;
Önünde durulamaz bir afet! ...
Bentlerin yıkıcısı,
Bir alev yumağı silüeti
Ve zaptedicisi cümle mahkumiyetlerin.
Sinmişliğin
Ezilmişliğin ve dahi çaresizliğin çaresi
Ama kendinden emin...
Fakat içi kavrularak
Yanarak
Yakılarak
Ney'lesin ki?
Bile bile ölüme yolladı nice vatan evladını, yine bu vatan için!
Bu kutsal toprağa, Memedi düşsün istedi de;
Al bayrak yere düşmesin!

Zaten hiçbiri de gözünü kırpmadı kahpe kurşunlara.
Gerektiği için toprağa düştüler.
Selam durdular son nefeslerinde bile
Adı: Mustafa Kemal olan
Ateş gibi o gözlerin görebildiği ölüme.
Bir kasırganın iki dudağından çıkan son emre
Seve seve boyun eğdiler!
Ve al kanlara sarılıp, al bayrak dalgalansın diye
Bu diyarlardan çekip gittiler.

Belki de;
“Ana ben gidiyom, düşmana karşı” diyebilenler için
Cennet-i Aliye'ye bir yüce kabuldür bu anlatılanlar? ...
Belki de;
“Çanakkale içinde Aynalı Çarşı”
Cennetin “kabül kapılarından” biri? ...

Murat Akyol
Kayıt Tarihi : 4.3.2014 12:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Murat Akyol