Cennetin Çocukları
Bir kapı açıldı sessizce,
içeriye gül kokusu doldu.
Adları evlerin duvarında kaldı,
yeni adları orada: sevinç.
Cennetin çocukları,
ışıkla çizilmiş yollarda koşuyor şimdi;
ceplerinde boncuk değil, dualar;
bağcıklarını melekler bağlıyor usulca.
Düşe kalka yürüdükleri sokaklar
burada tozla doluydu,
orada her düşüş bir oyuna dönüşüyor:
gül ağacından salıncak,
Kevser kıyısında saklambaç.
Avuçlarında birer küçük gök var,
misket dedikleri yıldızlara dönüşmüş;
her tur attığında
gece, annelerin alnından teri siliyor.
Cennetin çocukları bilir:
kırık cam parçalarıyla değil,
merhametin keskinliğiyle kanar insan;
orada kanamaz artık—
yaraları gül şerbetiyle kapanır.
Burada yarım kalan ninni
orada tamamlanır;
sesini kaybeden baba
şimdi bir ırmak gibi ferah konuşur onlarla.
“Üzülmeyin,” derler, “biz buradayız;
siz, sözünüzde durun.”
Bir tahta araba kalmıştır geride,
bir bez bebek,
bir uçurtmanın kopmuş ipi—
orada ip düğümlenir kendiliğinden,
rüzgâr, özgürlüğün dili olur.
Cennetin çocukları
gölgesine sığındığımız hakikatin şahididir.
Onlar bayramı öğrendi;
bize düşen,
bayrama yakışır bir yürek taşımaktır.
Ey yeryüzünde imtihanı süren,
onların gülüşüyle tart kendini:
susku bir hükümdür;
adil olan, omuzunu koyar.
Bir lokmayı bölmek,
bin söze bedeldir.
Ve anla:
mevzu bir eşyanın eksilişi değil,
mevzu ahdin ağırlığıdır.
Onlar “illâ” diyerek tamam oldular;
biz “lâ” diyerek zulme durdukça
yaklaşırız aynı kapıya.
Yâ Rab,
onların sevinciyle bize sabır giydir,
şahitliklerine sadakat,
yolumuza merhamet ver.
Cennetin çocukları gülsün diye
burada adalet büyüsün.
Âmin.
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 02:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!