Ben saçlarına dokunan her yağmuru,adını çağıran her sesi,ellerinle dokunduğun her nesneyi ve gözlerinin değdiği her yeri
içime attım
belli bir saatten sonra ellerim hep üşür değişen bir şey yok her kış bileğimi büker Ahmet Arif'in dizeleri,kalbim ince ince sıyırır Ahmet Kaya'nın rakı özlemin de ki gülümsemesi, Nazım'ın memeleket hasreti aklımda ki orman tutuşur
Cemal Süreya kapısı ve ya telefonu çaldığında hep "sen misin? " diye açarmış düşünsene bir ihtimali var olduğunu biliyormuş geri dönmesi adına
sen,
sen benim bekleyişimin ihtimalsizliğisin.
nasıl anlatsam yokluğunu
hani bi hırsla sigara yakarsın derin çekersin,
hani gecenin kör saatinde uykudan sıçrar boşluğa düşersin
hani kalabalık caddede bir başına yürüdüğün o yol bitmez
hani dilimin dönmediği bir de adın var ya
ne zaman söylemeye yeltensem dağlar bombalanıyor dinamitler patlıyor binalar havaya uçuyor yalnız benim gördüğüm
yalnız benim olan adını
bilmiyorum baharın en güzel koku yayan çiçeğinin rengini ve adını,adın adımı gökkuşağına karıştırıyorken
bunu bil çünkü bu hep böyle bilinecek
cennetin canı cehenneme birileri hep bizden bilecek baharın direncini
her şeyi Eylül'e bırakarak Ekime gideceğim göreceksin
bir çocuk büyütmedim belki ama gökyüzünü büyüttüm çünkü gün gelecek kuşları yılın üçyüzaltmışbeş gününe sığdıramayacaklar göreceksin
bunu sakın kelimenin son nefesi diye düşünme
senin cografyanda sana dönen gök mavi olabilir bunu sakın gizli bir din diye aklından geçirme yanılırsın
çünkü ortadoğuda gök hâlâ kızıl bütün olağanüstü şiddetiyle
ve sen yeni doğmuş bir bebek gibi kendi ağıdından başka bir ses duyamıyorsun şu an
bir yağmurun herkese eşit düşme telaşıyla renk bulalım ispanyol gitarcının melodisine
neresinden dağıldıysa bir bulut kaybetmeden zamanı orayı tamamlayalım puzzle misali
çünkü yarın ve ondan sonraki yüzyılın içinde senden ve benden söz edilmesini istemiyorum
olanca ıslanalım
ıslanalım alabildiğine
biz ıslanalım ki
yarınlar ıskalanmasın
biz sonbaharın soluk yüzüne alıştık nasılsa
yarın
ve
ondan sonraki yüzyıl sevdiğim
mis gibi bir mayıs sabahına uyansın
durmaksızın düşümüzü düşün
kadife saçların avuçlarımın arasındayken yoğunluğuna hiçbir zaman çözüm bulamadığın kalp atışlarımı düşün
sana en muntazam yakışan rengin doğada bulunmadığını ve yanaşmadığını
yoğrulmuş gecelerin ağrılarını düşün
herhangi bir yerde konakladığını ecel seni seslendirecek tek şarkı gülüşünün haylazlığı olacak
ve sonsuza dek
biz ölümün sadece sancısı olurken
ölüm bizim şarkımız olacak.
Kayıt Tarihi : 31.7.2015 22:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!