Cennete Var Kon Şiiri - Salih Şanlı

Salih Şanlı
473

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Cennete Var Kon

CENNETE VAR KON

I

Yüreğim ırak dünyalarda bir yalnız sürgün
Rüzgârlara kapılmış zayıf vücûdum süzgün

Ağlarsa anam ağlar ya ne bilsin derdimi
Kim haberdâr hâlimden, benden gayri kim üzgün ?

Ölümün soğuk nefesi üşütmüyor beni
Özlem ateşiyle yakmış buzları batan gün

Bir an evvel kaçmak istiyorum şu hayattan
Ölüm bin kat iyi, bin kez ölmektense her gün

Gurbet, yalnızlık, acı derken tükendim bittim
Beklentim kalmadı, bakışlarım donuk ölgün

Boğdu beni içimdeki yangının dumanı
Hüznün kızıl ufkunda bir bulut gibi gülgün

Şimşek bakışlım, boynum eğik, belim bükülmüş
Kalbime saplanan oktan başka ne var düzgün ?

Selâm ey yâr, misk zülfün boynuma nûrdan urgan
Anber kokulu toprağın son uykuma yorgan

II

Gurbetin üstüne yalnızlık, canım çok sıkkın
Derd üstüne derd, usandı umutlarım bıkkın

Takvimleri eskitir özlem zamandan öte
Bekleyiş uzar da uzar yüzyılları aşkın

Sellerle taşardı, şimdi kurudu dereler
Bendin ardında birikinti yok, nerde taşkın ?

Yaşamak hasretse, ölüm kavuşmak değil mi ?
Sorma, bende hayat mı yoksa ölüm mü baskın ?

Her doğan ölmez mi, her ayrılan kavuşmaz mı ?
Ölüm bana yatkın, ben ölüme daha yatkın

Ağlamak elde mi? Ağlasam can bulur belki
Kuru gövdemin gölgesinde bir taze fışkın

Hür kanat çırparken oklandım deryâya düştüm
Gözyaşında yüzmeme de son verdi bir zıpkın

Neyler gemim, bir fırtınayla yırtıldı yelken
Rüzgâr essin selâmım yâre kavuşsun derken

III

Vuruyor gövdeme dalgalar, nasıl da azgın
Bela ummânı, bir damla gözyaşına kızgın

Bir tâfâna mı tutuldum, sular köpük köpük
Simsiyah gökten yağmur boşanıyor çılgın

Dalgalar dağ dağ büyük, alev alev dalgalar
Bir kıvılcım düşmüş sarmış denizleri yangın

Aşmak için tırmanırım yüce doruklara
Varmak için sürünürüm yine yorgun-argın

Gülgün nehirlerin beslediği bu denizde
Gönül gemim süzülür bir hayâl gibi dalgın

Özlemlerin içine attı beni Sevgilim
Selâm olsun o dosta durmasın böyle kırgın

Ey bahtımın ufkunda parlayıp duran güneş
Özlem oldukça sana ne kırgınım ne dargın

Gönül belki düşkün amma Sevgiliye düşkün
Garib belki küskün amma ayrılığa küskün

IV

Selâm olsun güzel sevgilim biricik seçkin
Ona aşkım sönmez aslâ demem yaşım geçkin

Öyle bir ayrılık geldi çattı ki başıma
Dinmez yürek acım, hiç bir şeyle olmaz teskin

Gurbette belâ yıkılır üstüme durmadan
Gurbet de bir belâ değil mi acısı keskin

Nasıl taşırım bu altından kalkılmaz yükü ?
Âciz harab bedenim, ben zavallı, ben miskin

"Hasret biter ölümle, ayrılık kalmaz" diyor
Korkunç acıların ruhuma verdiği telkin

Ayrılık kabuslarıyla tere batmış gönül
Sen de ölümle uyan, kalkıp şöyle bir silkin

Ölüm ayırdıysa ölüm kavuştursun bizi
Ecel vaktini sormaktan hasta tenim bitkin

Ecel dürr-i şehvârımla oynamasın çevgan
Yoksa tâ haşre dek dinmez yüreğimde efgan

V

Selâm ey Sevgili, lûtfun denizlerce engin
Hasretinle kim ağlamaz, hangi kalbi sengin ?

Seni hangi övgülerle övsün sevenlerin
Anlayan azdan da az, bir tâne var mı dengin ?

Sana meftûn yeşil yaprak, pembe gül, mavi gök
Yüce Sevgili’nin boyasından senin rengin

Fakirhânemize güneş gibi doğuşunla
Yeşil başaklar sarardı, tâneler hep ergin

Nûrefşân sarayına uruc eyleyince sen
Gülen yüzler sarardı, şimdi yürekler ezgin

Ecel seni bizden ayırmak için mi geldi ?
Yoksa onda vuslatı mı gördü ince sezgin

Gönül ceylanı ölümüne koşarken sana
Ecel, pusuya yatmış aslan, yay gibi gergin

Kalb, sevdân etrafında sonsuza dek gezegen
Bu ayrılıksa ancak ölüme dek süreğen

VI

Yemyeşilken dallar meyvelerle dolgun dolgun
Kupkuru her yer şimdi ne ham var ne de olgun

Bir zayıf akıntı derin vâdiler yarıyor
Kıvrım kıvrım sular ummânı arıyor yorgun

Ne küçük bir dalga, ne ufacık bir kıpırtı
Ölüm sessizliğine bürünmüş deniz durgun

Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturur
Sevenlerin gözleri yaşlı, yüzleri solgun

Korku bilmeyen cesur dalgıç, dal derinlere
Gaye hazineye ermekse vızgelir vurgun

Ölüm, kimine kavuşmak, kimine ayrılık
Devlet kuşu başında, leşlere konsun kuzgun

Selâm ey şâh gitme, âh, sana muhtâc aşıkların
Başsız kalan ordular gibi olmasın bozgun

Sensin uşşâkı belâlardan koruyan kalkan
Sana sığınır ölüm ayrılığından korkan

VII

Düğünü var, sabırsız âşık vuslata tutkun
Lakin yüzler gülmez, gözler yaşlı, diller suskun

Cânân cânıma kasdetti ey dost temâşâ et
Hayrette kalmaz mı aklın, tutulmaz mı nutkun

Yaşlar gideni döndürmez, kalanı kandırmaz
Boğazında düğümlü hıçkırıklarla yutkun

Gönül, ölümde ayrılık var diye âh etme
Ölüm herkese hak değil mi, boşuna korkun

Selâm olsun ey müjdeler getiren sevgili
Bilirim senin merhametin ummanca coşkun

Ümîdim var, bu ayrılığa son verirsin sen
Kölen azab çeksin râzı olmaz hüsnühulkun

İster doğudan, ister batıdan, yeter ki doğ
Akşam kızıllığı tan rengine dönsün ufkun

Zümrüdüankam, sana küçük bu kafes balkon
Uç o nûrdan kanatlarınla Cennete var kon

Salih Şanlı
Kayıt Tarihi : 13.6.2017 14:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


terkib-i bend na't

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Salih Şanlı