Ölümünde uykusu kaçar, çatlayan bir bardaktan süzülen su gibi karışır toprağa. Bir türlü ismini koyamadığım rüzgarlar ve hiçbir şeye benzetemediğim bulutlar kadar günahsız, masum gözlerinin arasında dans eder. Kemikleşmiş bir yalnızlığın giyotini gibi, hiç sevemediğim şarkıların en can alıcı yerlerinde buğulanır sesin ve o damlacıklarda kaybolurum ben her gece. Önce kendimi affetmeliyim, bağışlamak, bağışlanmamın kapı koludur. Eksik bir cinayet var, biliyorum. Ben her dokunuşta avuçlarında ölümü bağışlıyorum.
Bir çocuk daha meleklerin kanadında gökyüzüne çıkıyor bu gece.
Bir baba daha ağlıyor paslı ve yaslı gözlerinden süzelen yaşlarda hece hece.
Bir bomba daha patlıyor işitiyorum kulaklarım kanarcasına duyuyorum.
Eksik bir cinayet var biliyorum.
Ben her gece cennette o bebekleri görüyorum.
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta