Peygamberin torunu, ehlibeytin en hası,
Hazreti Hüseyin'e hamileydi anası.
Fatıma-i Zehra'dan, İmam Ali (r.a) babası,
Nebilerin nebisi, Resulullah (s.a.v) dedesi.
Medine'ye yayıldı, kutlu doğum müjdesi,
Şaban ayı üçünde, doğdu o nur tanesi.
Hüseyin (r.a.) doğduğu an, Cibril nida eyledi,
Ya Muhammed! Rabbimiz sana selam söyledi.
Şu Harun'un oğlunun,ismini koy toruna,
Onun ismi yakışır dedi cennet nuruna.
Harun'un oğlunun ismi nedir? " diye sordu,
Cebrail (a.s) “Şebir” diye Peygambere buyurdu.
Peygamberimiz(s.a.v) buyurdu benim dilim Arapça,
Cebrail (a.s) Arapça’sı Hüseyindir lügatçe.
Peygamberimize Hüseyin(r.a.) çok benziyordu,
Peygamber'de Hüseyin benim canım diyordu.
Allah'ım ben, çok seviyorum Hüseyin’imi,
Allah'ım sen de sev diyordu Hüseyin’imi.
Hasan Hüseyin'i seven, beni sevmiş olur,
Bunlara kin tutan bana kin tutmuş olur.
Hüseyin (r.a) yürüdü, mescit nebeviye vardı,
Übey bin Kâb (r.a) ’da Hüseyini mescitte gördü.
Resulallah (s.a.v) tebessümle Hüseyin’i öptü,
Ey göklerin yerin süsü diye hitap etti.
Übey bin Kâb (r.a) Ya Resulallah’ım! diye sordu,
Senden başka süs var mı? Dünyada diye sordu.
Dedi Rabbimden bana, Hüseyin hediyedir,
Hüseyin'im arzın ve gönlümün süsüdür.
Resulallah (s.a.v) Hüseyin'i sağ dizine aldı,
Öz oğlu İbrahimi’de sol dizine aldı.
Cebrail (a.s) dedi biri hak rahmeti bulacak,
Rabbimiz birisini senden geri alacak.
Dedi Resulullah (s.a.v) sen seç bunlardan birini,
Hüseyin'i versem yakar Zehrâ-m ciğerini.
Dedi ey Cibril (a.s) benim canım yandığı gibi,
Aliy'le Fatıma'nın canı yanar kor gibi,.
İbrahim giderse çok üzülen ben olurum,
Benim üzüntü'mü tercih eder dururum.
Üç gün sonra can oğlu İbrahim vefat etti,
Ey İbrahim! ayrılığın bizi mahzun etti! .
Oğlumu feda ettim,sanmayın halim yaman,
Rabbimizin ihsanı dedi boldur her zaman.
Cebrail (a.s) Resulullahın huzuruna vardı,
Hüseyin'de koşarak o an içeri girdi.
Dıhye, Hasan'a dedi gel dedenin yanına,
Ve gitti oturdular Cibril'in kucağına.
Ellerini soktular Cebrail’in koynuna,
Resulullahar edip, razı olmadı buna.
Cebrail (a.s) bu hali görünce buyurdular ki,
Ya Resulallah! Niçin sıkılıyorsunuz ki.
Fatıma-ül teveccüh namazını kılarken,
Bunların beşiğini ben sallardım ağlarken.
Ellerini koynuma sokmada yoktur mahzur,
Resulullah (s.a.v) buyurdu'ki! size vermezler huzur.
Ey kardeşim Cebrail! Şimdi uslu durdular,
Resulullah (s.a.v) dedi'ki, sizi Dıhye sandılar.
Ashabımdan tacir Dıhye bunları hep severdi,
Her sefer dönüşünde, hediyeler verirdi.
Dihye ne hediye getirdi diye baktılar,
Onun için ellerini koynuna soktular.
Bunun için Cibril mahcup oldu peygambere,
Yoktu hediyesi! Hasan Hüseyin'e vere.
Cebrâil (a.s) dua etti, Rabbim yetiş anıma,
Habib'inin yanında beni sen utandırma.
Cebrâil (a.s) uzattı cennet bağına elini
Verdiler eline üzüm ve narın alını.
Hasan (r.a) üzümü aldı, Hüseyin(r.a) ise narı,
Meyveleri yemeden, hemen çıktı dışarı.
Mescidin avlusunda, gördüler ihtiyarı,
İhtiyar dedi, Ey ehlibeytin torunları.
Dedi ben çok fakirim, aciz yoksul muhtacım,
Yürüyecek gücüm yok günlerdir susuz açım.
Çocuklar verecekti ona üzümü narı,
Cibril hemen yetişti uyardı çocukları.
Dedi vermeyin meyveleri o şeytanlara,
Cennetin meyveleri haramdır mel'unlara.
Hasan (r.a) ile Hüseyin (r.a) , hemen döndüler geri,
Yer yüzünün süsüdür, Ehlibeytin gençleri.
Kayıt Tarihi : 2.5.2013 17:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Muzaffer Önler](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/05/02/cennet-genclerinin-seyyidi-hz-huseyin-2.jpg)