Cennet Evinin Yolunda Dolaşan Aşk

İmran Akkuş
2

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Cennet Evinin Yolunda Dolaşan Aşk

Yalnız varlığınla bile adımlarıma yön verirken sen, ben ellerinin beyazlığına tapıyorum günbegün. Hiç geciktirmeden Sûr’a üfle lütfen, kıyamet yeniden kopsun bir gün gözlerinde; her sonun bir başlangıcı olacak merak etme. O gece vur beni göğüs kafesimin yedi yerinden ve beraber ölmeyelim diye çek al kaburgamın altın parçasını, ben yalnız sana vurulmuş olayım.

Kızıldenizin tam ortasından yürü o gece yarısı ve Râ’lara kafa tutarcasına batır güneşi bir ikindi vakti, kabileler koşuştursun dört bir yana ve biz Keops Piramit’inin en tepesinden Sahra’yı seyre dalalım. Bugünü ruhlarımızın insiyatifine bırakalım, bırakalım ki halk bayındırlasın. Üryan çocuklar doğsun bu kente ve biz seninle şarkımızı söyleyelim.

İsa’nın Kalbi’ndeki tüm mumlara üfle ve söndür. İbadethanelerin kapılarına mühür vuralım bugün. Sonra sen bana sarıl, aşka iman etsin toplum ben sana çevireyim kıblemi. Tanrı bunu affeder. Hatırlasana sevgilim bu dinde Mescid-i Aksa biziz.

Gökyüzünün mavi olduğu bir gün farkettik gri şehrin insanları olmadığımızı. Hiç kuşkusuz maviye vurulup siyaha sürüldük. Benim sana Elest Bezmi’nde inanmamın hiçbir önemi yok çünkü sen beni Adem’le Havva’nın cennetten kovulmasından hemen önce vurdun. Bak içimdeki son kabri sana ayırdım ölünce sevemezsem seni diye.

Sol omzumdaki meleğin kitabında büyük harflerle senin adın yazarken kıldan ince kılıçtan keskin o köprüden geçtim ben. Kirli beyaz renginin varlığına o gün inandım işte. Bak sen sahiden çok güzelsin o meyveye dokunma, bize yaramaz sen de biliyorsun.

Sen ellerinle beni yaşama bağlayanım, gülüşünle tan vaktini başlatanımsın; üşüyorum kapama gözlerini. Sen benim imanım, ak olana kara diyecek inadımsın. Ölüm kalanların uydurması bak, yoksa nasıl olurdu bir bedende bin irtihal hatırımız.

İbrahim’e söyle derhal yıksın puthânedeki karnı tok tüm putları, sen hâlâ nefes alırken başkasına iman edecek halim yok. Sonra sen beni çarmıha ger ve en büyük putun elindeki baltayı alıp kes bileklerimden. O put keldani kavmini helak olmaktan alıkoyamadı da o birkaç damla kan aşkımızı ebediyete taşıdı.

Ege denizi kıyısındaki bir kasabada gezerken antik yunan eserlerinde bul beni. Aşk evrenseldir, tarih öncesi ve aynı zamanda tarih sonrasıdır. Bu yüzden bana Fizan’da dahi rastlarsın. İnan, seni Babil’de bile bulabilirim. Bu cihanda mahsur kalmamıza bakma, aslında özgürüz ikimiz de.

En nihayetinde geldi çattı veda vakti. Bu satırlara son kez ekleme yapıyorum. Cennet evinin yolunda olduğumuza ne kadar inanıyorsam dün, yolun sonundaki kapının açılmayacağına da o kadar inanıyorum bugün. Beklenebilecek bir olgu olsa şahidimsin orada bir ömür yeşertirdim, ama değil. Ben Elest Bezmi’nden beri taptığım inancımdan, yedi cihana direttiğim inadımdan, senden dönüyorum.
İnan bana bu sahiden soylu bir veda. Bugün alacakaranlığa sıkıyorum son kurşunumu ve inan bilmiyorum, ellerin hâlâ beyaz mı? İsa’nın kalbi söndü bir gece, dogmatik temelli olguları tarihe gömdük bir kış sabahı. Sen güneşleri batırdın tüm Ra’lara rağmen, Kızıldeniz’i iki kıtaya ayırdın ortadan, evet hepsine teker teker şahidim fakat bizim Sûr’umuza üflendi bak bu güz. O yüzden bunların artık hiçbir önemi yok. Baksana İbrahim’in yıktığı putların üzerine şehirler inşa edildi. İkimizin nezdindeki o ütopya terennümünün miadı doldu demek ki, dünyaya uyanıyoruz bu sabahtan itibaren.
Sen bir zamanlar dünya borsalarını çökerten, savaşları sebep olan, göçler başlatıp akabinde o göçleri durduransın. Evet, bir zamanlar öyleydin. Hâlâ da olabilirsin ama artık ben değil başkası için mümkün bu. Bendeki tezahürünü güzeşte renge boyadım, siyah beyaz anılarımdasın sadece. Bir daha yaşanacak bir hayat değilsin bana, orada o fotoğrafta güzelsin ve orada kalmaya devam et. En babasız evlerin yetim kalmışlığı kadar hüzünlü, tüm insanlığın vicdanını rahatlatmış kadar hür bu veda. Giderken yanıma son olduğunu bilmediğim sarılmamızı, yarım kalmış sandığın şeyin bitmiş olmasının hüznünü koyacağım bavuluma.
Aklına gelirsem eğer bil ki harbiden yarım kaldık, ama bu hikayeyi yazmaya başlayan yazar bitiremeden öldü, bizim suçumuz değil. Severek ayrılanlar bilirler ayrlığı ve ben kaburgalarına kadar bildiğim ayrılığı bu gün itibariyle antik yunan mezarlığına gömüyorum. Tarih yazıp tarih olduk. Yaşanmamış kadar da eskideyiz.
Elveda sana,
Bir elvedam da aşka…
“Gemiler sapasağlam, yaktılar denizleri
Bekleme sevgilim, dönmem artık geri.”

İmran Akkuş
Kayıt Tarihi : 25.8.2022 12:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İmran Akkuş