Cennet Algısı 1 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Cennet Algısı 1

1-]İnsan cennetten çıkmamıştı. Cennet insanın içinde çıktı. İnsanlar başta toplumsal hayata geçişle, birçok cennet algıları yarattıysalar da, bana göre; tarihi süreçte insanlık üç temel cennet algısı üzerine, diğer sosyal ve toplumsal özne algılarını da bu algılar üzerine bindirilişleriyle de, cennet tasavvurlarını ve cennete dek fikirlerini geliştirebildiler. Bu algı artık tüm gelecekteki yaşamlarının da kurgu temeli olacaktı.

Bu algıların temelinde, egoizmin rahat sağlanır oluşuna denk düşen bir konumla bulunuş sağlananı vardır. Ki bu konumlama sağlananı da bu tür tüm fantezi ve takıntıları (fetişizmi) kristalize eden bir imleyicidirler.

Hele de cennet özlemi içinde sonraki mülkiyetçi ilişkilerin bulunması vardır. İnsanların sınıfsal olma farklarından dolayı kendi için ulaşılmaz olanların fetişizmi ile cennet özlemlerinin yeni birikmesine dek beklenti takıntıları vardır. Ki bu cennet tasavvurlarının içi daha çok ittifakı dönem sonrasıyla başlayan üretim ilişkileriyle hayli yüklendiğini göstermektedir.

Bu yüklemler, insanın varsıl insanlarda görüp te, kendi durumuyla kıyaslandığı sağlasan ve adalete dek eşitsizliklerdir. Bu algı daha sonraları insanlarının kendileri için ulaşılamaz olanları, kendileri için umut ve kavuşum ettiği, bir ölüm ötesi yer olup çıkmıştır. Ki burası imanın alanı olmakla da, konumuz dışıdır.

Üstelik zenginler de, fakirden zengine doğru olan bu sınıfsal imrenmeyi kırabilmek için yoksulluğu da, yoksula sindirtebilir bir durum kılmada, bu cennetti tasavvur figürleriyle, insanların haldeki durumları sindirten konumlar olacağın; ilintili ve etkili bir kullanım şekli olmuşturlar.

Söz gelimi; “Zenginin cennete gitmesi, devenin iğne deliğinde geçmesi gibidir” denişle, cennete değin algı; fakirlerin, muradına kavuşamamışların, bir murat kavuşum yeri olmuştur. Hatta öyle ki cennette, sabahtan akşama kadar, bekâreti bozulmayan kadın ve hurilerle; cima vardır! Bunlar benim konumun dışı olan inanç alanlarıdırlar.

Böylesi algı alanının temelinde, sadece insanın değişir olan, yaşanır olan ve sürekli oluşur bir hayatı vardı. Bu kırılmaların kaynağındaki boşluklar, bu algılarla doldurulmuştu. Bu manada da, insanlar birçok cennetlerden çıkmış ve cennetleri terk etmiştiler.

Üç cennet algısından birisi herkesin tanık olduğu bir durumdur. Doğum öncesi koşullara dönme. Yani rahim koruyuculuğundaki cennet algısıdır. İkinci kırılma noktası, hayatın sularda başlayan; o hazır ortamlar dalgalanması içindeki duyuşun arkaik duygusu. Rahatça besini bulduğunuz ve ortama atık bıraktığınız, keyfi etlikti bir durumdular. Karalardaki gibi aşırı bir sıcaklık farkı yaşamadığınız, ılıman sulardan karaya çıktığınızda cebelle şilen kara yaşamı size; sulardaki rahat hayatın yaşama değin olan kıyaslanmasını, cennet gibi algılatmıştı. Bizler bunların genetik, arkaik kalıntılarını taşıyorduk.

Üçüncü kırılma noktası da, bir sosyal aktarımsa tasarımdırlar. İnsanlığın ortak sağlarılar ve ortak olan paylaşım içinde bulundukları sosyal birlikti komün döneme dek yaşamlarının; daha sonraki mülkiyetçi dönem çalkantıları içinde ancak fark edilen kıyastı huzurun cazip olan çekiciliğidir.

İnorganik dünya süreçlerinden geliyorduk. Oradan organik dünya süreçlerine, oradan da toplaysa öznel olacak (ruhsal-beyinsel algılardı) süreçlerle, tinsel süreçlerden, sosyal beyinli ve toplumsal güç beyinli, yapı süreçlerine doğru gelmiştik.

İşte tüm bunlar, nesnel ve öznel geçmişler; yani kimya ve biyolojinin ve dıştan sosyal organik elciliğin oluşmaları bu yapı süreçlerin ana karakteristik temasıdırlar. Atalarından aktarılan, eski dünyalardan yansıyan, bir arkaik dönem; atalar yaşantısı kopyaları; geçişen ve etkimesi olan bir insani duygudurlar. Ki bu duygular meşumlukları da içerirler. Bunlar; hayal gücümüzün de, sezgilerimizin de, kaynağı olma durumundadırlar.

Şu soruyu karşılamamızda yarar var. Madem sudaki hayat ve komün dönemdeki hayat, cennetti; atalarımız cenneti neden terk ettiler? Hayli zorlu bir soru. Bir kere atalarımız cennette yaşadıklarını hiç bilmiyordular. Ama sudan çıkma ile karşılaşılan feci durum, sizi geri suyun içine ve o komün dönemden ayrılışla, ıstıraplı olan mülkiyetti yaşama geçişteki karşılaşılan kötücül durum da sizi geri o, komün döneme; yani cennete döndürmemeli miydi?

Bu sorunun nesnel olmayan, ama insan aklını ikna eden öznel cevabını, o günlerin çelişkileri içinde kıvranan insanlık, vermişti. Bunun aktarımını totemi semboller üzerinde yürütmüştüler. Bu çalkantılı yeni durumu çok cazip buluyorlardı. Bu nedenle de, yeni olan kalleş, çileli, hırs ve tamahı olan; ama “üreten” dünyanın günahı ve sevabıyla da sindirtilmesi şarttı. Hem de şimdi neden böyleydi? Neden, bu durumda olmamız; zorunluydu? Bunu da açıklamak gerekiyordu.

Açıklama nesnel olan ve temelde kişinin ego sal enerji transferini sağlamaya matuf ve buna bağlı olan güvenlikti, korunma gibi temel durum devinmeleriydi. Girişmeler bu devinmeler üzerine olan, bir mücadelenin organize şekli oluşla; o günlerin bilinmezi ve açıklana mazı olmasıydılar. Ama bir kez de bu yola da girilmişti. Bu yolda, eski ortaklaşa sosyal güç sağlayışı yerine; şimdiden ve giderekten de, bireysel çaba ve emeğin baskısı altına da, girmişlerdi.

2-]Şimdiki yaşamı içinde; eski yaşamı içinde olan ve cennette hiç olmayan; önceden hiç de bilmediği; hırsızlıklar, mal için öldürmeler, mal talanları, yağma, mal edinme, kişi olaraktan aç kalma ve kişi olarak başınızın çaresine bakamamanın yalnızlığı vardı. Şimdi birey insan ne kadarda yalnızdı!

Şimdiki yaşamı içinde; eski yaşamı içinde olan ve cennette hiç olmayan; önceden hiç de bilmediği; hırsızlıklar, mal için öldürmeler, mal talanları, yağma, mal edinme, kişi olaraktan aç kalma ve kişi olarak başınızın çaresine bakamamanın yalnızlığı vardı. Şimdi birey insan ne kadarda yalnızdı!

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 14.10.2011 11:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bayram Kaya
    Bayram Kaya

    Değerli Şahin, sizde aklı kullanıp, okunana ilişkin neye cevap verecekseniz verse idiniz makul olurdu. Bak sn. Demircanla ne kadar benzeşiyorsunuz! Sn. Demircan'ın bir örnek benzeşmesiyle, siz, Sn. Demircan'ın şiir yazmış fotokopisi gibisiniz.

    Şiirse bu yazının yanıtı alın size şiir.

    Adımı değil, aklımı edipte bayram.
    Senin anladığın anlamda,
    dini hak ile değildir kayram.
    Akli olanı, masal bilip,
    Masalı da, akıl diye verek.
    Anlamamayı, bom boş olmuş izana
    Bilmezliği yük demeğe ne gerek.

    Cevap Yaz
  • Bayram Kaya
    Bayram Kaya

    Değerli Demircan,

    Ne dediğinizi pek anlayamadım. Ama 124 000; 124 000 000 ve 104 cilt savunmanızla bir hali şifa bulduğunuz anlaşılıyor. Bu şifa size pek yakışmış, sizin üzerinizde kalsın efendim. Ben şifa bulmak istemiyorum.

    Benim amacım da sizin gibi akıllı! olmak. Ama ne yazık ki beceremiyorum değil mi?

    Sizin gibi bu kadar ciddi dellillerle! akıllı olmaktansa, ben gibi delilik bana yakışır!

    Utanıyorum ama böyle bir yoruma, böyle bir cevap ancak olur!

    Esen kalın.

    Cevap Yaz
  • Merve Demircan
    Merve Demircan

    Sen hayatta 124 000 sadık şahitli ve 124 000 000 onaylı ve de 104 ciltlik gerçek belgeyle desteklenen bir hakikat-ı uzmayı inkar eden bir akile rastladın mı Bayram bey? Bu kadar ciddi delillerle desteklenen bir gerçeği inkar eden adama deli demek bile az gelir bence! Böyle birisine dense, dense; Hınzır deli denir ki, onun cinnetli hezeyanlarında elbette Cennet fikri değil cinnet emareleri hakim olacaktır!

    Rabb-i Rahim'imden acil şifalar dilerim.

    Cevap Yaz
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin

    Şu masallı savları, hiç anlatma akil'e!
    Zira teki dinleyip, etmez gayra nakile!
    O kapkara kalbine, ettir artık bir Bayram;
    Evet diyorsan buna, yaşa din-i Hak ile!

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Bayram Kaya