Dûş ise gördüğüm bu leyl-i bedî gibi mi.
hâkikat ise mil çekmeli gören gözleri
keyf-i bâkî verecek ise o harr-ı vücûd
Değmeli yok ise derhâl ondan eli çekmeli
Onu Görünce lâl olurdu hudûdunda kişi
Ebedî zikre durur hepsi muhîtimdeki
O ne ma’bûd ne bâki ne mütekâbir
Ufukdan seslenen el hâdî bir fâni
Kadınım,
Bir çift sözüne yandığım
Masum bakışlarına kandığım
Her zerrene hayretler içinde baktığım
Gitmek ile kalmak arasında kaldığım
Karacam,
Ürkmesin diye seslenemediğim
Gözlerimi gözlerine temas ettiremediğim
Kokusunu koklamaya kıyamadığım
İsmini telaffuz ederken titrediğim
Rüyalarımda bile dokunamadığım
kaylule uykusundayım
Bu uyku vakitsiz bir dil-i ruba
gidiyordum goncanın filizlendiği yola
Bu yol kutlu nasip olmaz her kula
tefekkürüm yalnız sana ve allaha
Kızıla çalan saçlarına takılmışken bir kelebek
Benim o saçlardan nasiplenmem gerek
Alkanlara boyanırken Kiraz dudakların
Benimse tek derdim o dudaklardan yemek
Zeytin gözlerine diyebilecek bir sözüm yok
Mehtap saçlarına yüz sürmüşken benden habersiz
Neyleyim gayrı o saçları mehtabı her şey artık gereksiz
Sesini duymuşsa eğer benden habersiz birileri
Dillendirmeden ele güne bağlamalı o dilleri
Hoyratım yine kederim üstümdedir bugün
Yitip giden günler artık amansız birer düğün
Tiryakinim
Her sabah uyandığımda
Yatağımın soğuk tarafında
Seni düşünüp seni her andığımda
İşte o sabaha tiryakiyim
Vakitsiz.
ne diye duruyorsunuz vakitsiz
gitmeye yok mu bir sebebiniz
koşun martılar uçmadan koşun
vakitsiz yağmur çilemeden
göz yaşları sel olup gitmeden
Rotasız bir yolun yolcusuyum
ufka açılırkırken vapurum
hülyalar aleminde suretini düşlüyorum
gözlerim kapalı sadece seni Düşünüyorum
yokluğunda aklım bedenimle raks ediyorken
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!