Ne gariptir:
Gönül bazen yalana
—yalan olduğunu bile bile— sığınır.
Tıpkı o şarkıda söylendiği gibi:
"Yeter ki 'yok' de bana,
Hazırım inanmaya…"
Üç - beş nöbetindeyim yine bu gece…
Ve nöbet vukuatlı:
Sensizlik çıldırmış,
Acımasızca saldırır...
Yokluğun bağlar elimi kolumu,
İnsafsızca vurur! ..
Saat; gecenin ikisi! ..
Otobüs peronda.
Sen otobüste,
Ben; peronda.
Yürek, ateşte…
Hareket eder otobüs,
Dağıtsan saçlarını, döksen parmaklarıma
Tekrar hayat verir mi solan yapraklarıma?
Cehennem volkanları kaynıyorken içimde
Düşer mi bir damla su çatlak topraklarıma?
Çılgın rüzgâr, âsi rüzgâr,
Deli dolu ESEN rüzgâr
Savur beni yaprak gibi
Nefesimi kESEN rüzgâr
Bağlama kendini,
Ve beni
Hiç bir şeyle…
Ne bana bir söz ver,
Ne benden
Bir söz iste…
Hayat; sonsuz bir akış, insan; sonlu bir nokta
“Var”da yok aradığım, bulunur mu ki “yok”ta?
“Artı”lar ve “eksi”ler çözemez bu denklemi
Çözüm; çözümsüzlüğün zulmünde boğulmakta.
İhmal etme, ihlâl et; ilhâk et hattâ beni
Yeter ki mahkûm etme sensizliğin kahrına
'Başka parmak arası', parmaklık arasıdır
Vur koluma zinciri, at beni zindanına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!