Geçen bir mezar kazdım
Sanırsam ramazandan sonraki ay idi
Şöyle ufacık bir tepede
Yılın büyük bir döneminde ise pek zemheri
İçi ise pek geniş
Sanarsın sultan sarayı idi
Kızıl güneş yükseliyor ufuktan yavaş yavaş
Kendini asmış gibi sallanıyor gökyüzünde
Yükseldikçe soluk tenime renk cümbüşü yaşatıyor
Saymak gerekirse sırayla sarı kırmızıya çalınmış turuncu
Harp meydanı daha sıcak damarda ki kan gibi
Sert bozkırın kahve özgür atları
Konuşun nerde ulu kağanımız
Kılıcımız tahtımız hanımımız
Hani nerede korkak düşmanımız
Mete'miz Attila'mız geçse başa
Olsaydı bende ki gam Ferhat veyahut Mecnun’da
Bir ah ile yele verirdi gül bülbülü cihanda
Dilber gözleriyle olur misafir gönül-ü şahıma
Bülbül yuvasını arar güllerine kona kona
Sen her seferinde başka diyarların güzelleri olsan
Bense her gün başka bir kaşif
Kokunu uzak diyarlardan hissederek
Güzelliğinin destanını işiterek
Yola koyulsam binbir zahmet ile
Ulaşsam bir kervansaraya bulutlu bir gece
Şafak yükseliyor ufuklarda
Bir güneş beliriyor uzaklardan
İzliyorum hepsini bir bankta
İstanbul'umun en ücra noktasından
Buram buram tarih kokan sokaklarında
Günümüz o kadar sessiz ki
Hayat gümbür gümbür ilerliyor
Hani gerçek aşk sessizdi
Sessizlik bunun neresinde
Hayat mı sessizmiş
İnsanlar mı dünya mı hangisi sessiz
İnsanın kendinden çok imiş meğer sevdiği
Hiç insanı bırakır mı sevdiği yâri
Paris, İstanbul, Roma şehirleri
Hangisinde sana olan sevgimi göstermedim
Gezdim nice büyük memleketleri
Aşkı hak eden insan bulamadım
Unutmuyorum ilk tanıştığımız günlerimizi
Senle konuştuğumuz o derin sohbetleri
Omzunda ağlamak istiyorum deli gibi
İyi ki yanımdasın sevgili dostum benim
Masa da rakı görüyorum yarısı içilmiş
Bu vatanın aziz kandaşları.
Uyanın, haykırıyor Kocatepe.
Ankara'nın meydanları inliyor zaferlerle.
Bir ordu ilerliyor Akdeniz'e,
Önünde duramıyor koca Roma.
Nerede o "Güneşi Eksik Olmayan İmparatorluk"
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!