1981 yılının Soğuk bir Kasım ayında Köyden yeni gelmiş olan bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gözlerini açmış.. Açması da yaşaması gibi sorunlu olan ben yolda doğma kararı alınca canım annemin yapacak pek bir şeyi kalmamış.. Doğum sonrasında evde kesilen göbek bağıda hastanede sorun olunca kısa bir hastaneye giriş polemiği yaşanmış hastanede...
Gözlerime aşık olan hemşireyi tanımasamda hastaneye alınmamda gözlerime olan aşkının olmasından sevinçliyim..
İlkokul (Kayışdağı ilkokulu)
İlkokula ilk gittiği gün çocukluktan kalma heves ile 'midem bulanıyor' numarasının beni okul hayatından koparacağı ümidi ile eve gidişim ve canım annemin bir küp şekeri ağzıma tıkarak 'geçer geçer al bu şekeri' deyip kandırarak geri göndermesi 27 yıllık yaşamımın 20 senesinin okul ile geçmesine sebep oldu. ki iyide oldu... Fakat Öğretmenler ile aramda olan tartışmaların 20 yıl boyunca bilimum istisnasız her okulda olacağını bilemezdim.. Birde tabiiki türbanlı kadınların çocuklarına takdir/teşekkür verilmesi ayrı bir sinir hadise idi...
Ortaokul (Bostancı Ortaokulu)
Ortaokulda ilkokuldan pek farklı değildi... Tek fark burada teşekkür/takdir alamamamdı... Yine velimin okula çağrılması (o kadar çok olurdu ki sanki annem bizim okulda öğrenciydi. Benimle birlikte neredeyse hergün okuldaydı.) öğretmenlerle tartışmalar... Müdür yardımcısı ve müdürün ortaklaşa dolandırıcılıkları vs...
Lise (General Ali Rıza Ersin Lisesi[Acıbadem] - Haydarpaşa Endüstri Meslek Lisesi)
Lisede ilk olarak g.a.r.e.l.(General Ali Rıza Ersin Lisesi) e gittim.. bu garel hikayesi 1 hafta sürdü... ders programında fizik öğretmeninin fizik yerine fisik yazması ve En ön sağda oturan Lale isimli aşkımı unutamam... gerçi onunlada aşkımız 1 hafta sürmüştü. o da birbirimize ancak Cuma günü açılabilmiştik ve Pazarteside okul değiştirmiştim :)
Haydarpaşa ise hayatımda bir dönüm noktasıydı... Sevmediğim bir meslekte bir tokat ile belkide en iyi olacağımı nereden bilebilirdim ki...
Sevgili Nami Uğural Hocama çok teşekkürler.. iyiki bizlere bu mesleği siz öğretmişsiniz hocam... Gerçi o tokadınızı unutmuyorum ama hala... Lisede haşarılık had safhada idi... hababam sınıfının gerçekte varolan şekliydik biz...
Hoca kafalamalar, dersten toplu kaçmalar, sınıfa bayrak getirip İstiklal marşı okumalar, dersi kaynatmalar, uzuneşek oynamalar... Biz bir ekiptik lisede... Ahh lise ah...
Üniversite (Afyon Kocatepe Ün. Bolvadin Mes. Yük. Okulu)
Ehh bu kısımda pek farklı değildi diğerlerinde... Top sakalım yüzünden arkadaşlarımın yollarının çevrilmesi, dövülmeleri, yaptığımız iyiliklerin kalleşlikle karşılık bulması… Üniversite iyiydi.
Çapkındım… Yalan yok yani cidden öyleydim…
Ancak bir gün bir ramazan ayında yemek yiyen o saf o temiz o güzellik dolu insanı görene kadarmış her şey… Mavi kareli gömleği, sade hırkası, tatlı gözlüğü, minik ayaklarıyla karşımda duran, küt saçlarını eliyle arada bir kulağının arkasına atan o kızı… Hayatımdaki tüm kızlara elveda çektiren… Ufacık, tefecik içi dolu turşucuk sevdiğim…
Kocaman gözleriyle masum masum bakar tüm sinirlerimi alırdı. Ben pörtlek gözlü derdim, o hayır sadece iri derdi…
Bunun içinde kavga ederdik… Sonra sarardık birbirimizi… Farklı evlerdeyken dahi sevişebilirdik… Çünkü biz hep bütündük… Yıllardır aradığım o kişi karşıma çıkmıştı ve ben artık ona bakıp dokunabiliyordum! İnanılmaz bir duyguydu…
İki sene boyunca göğsüme kafasını koyup uyuyan sevdiğim.. Elimi sürmeye kıyamadığım sevdiğim… o sabahları erken kalkar okula giderdi ben ise O’na yataktan şans öpücüğü vermekle yükümlüydüm… ve aynı yataktan hoş geldin öpücüğünü… Vermesem saçımı yolardı… versem dünyalar onun olurdu..
Ve ben dünyaların onun olması için dünyalarımı verebilirdim! İlk ağladığı gün; ilk buluştuğumuz gündü…
Bu büyük sevginin bir mezhep mevzusuna kurban gidebileceği o günden belliydi… Ağlamıştı çünkü ailesi bir Alevliyi istemezdi! O ise ailesine sonsuz bağlıydı… Ama yanımda olsaydı başarabilirdik… Yalnızca cesaret dedim…
Hani hep kavgalar edilir ilişkilerde, arama beni dersin… Araması için can verirsin… Arayınca dünyalar senin olur…
İşte öyle bir gün aramadı…
Ama biliyorum ki o da düşünüyor! O da seviyor!
Ben nasıl kafamı yastığa bıraktığımda uyuyamıyorsam düşünüyorsam oda aynılarını yaşıyor… Çünkü o da seviyor! Bana bir filmde görüp hep seveceğime yemin ettirmişti, o da etmişti… ben tutuyorum. Ve biliyorum ki o da tutuyor! Hep başkasıyla evlenirsem ne yaparsın sorusuna “seni öldürürüm” diye cevap verirdi. Keşke de öldürseydi gitmeden!
Eserleri
Kendi adıma yazdığım koskoca bir SEVGİM VAR! AŞKIM VAR!
Yetmez mi? İşte en büyük eserim!
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!