ah
şimdi kimlere anlatmalı içimdeki sızıyı
kimlerin yüreğini umudun ateşiyle paklamalı?
şu zifiri karanlıkta gökyüzüne sarılsam,
sarılıp da haykırsam…
yıl-dız-lar,
çağlar arşınlayan bir küheylan gibi
silkiniyorum gecenin paslı koynunda
artık şiirle durlanacak tek bir satır kalmadı
tek bir satır kalmadı beni kendimle avutacak
bir bildiriyi baştan yazmamı sağlayacak o güçten
1.
ben
mızıkası parçalanmış bir çocuğumdur belki
bundandır kendimi portelere asışım
(kimseler bilmez neyi beklediğimi)
bir daha anımsatma ismimi güllere dymalhia
bırak her ceset kendi yağmurlarında dağılsın
ben şarabi aşklar düşerim barut yüklü akşamlara
sahifelerde yalnız yıldızdan yonttuğum umutlar anlatılsın
-Berkin, Uğur, Mazlum, Rabia Naz, Ceylan ve öldürülen tüm çocuklara…-
‘’ O çocuklar büyüyecek / O çocuklar büyüyecek / O çocuklar...’’
(Edip Cansever)
***
ölüm
yaşamın gümrah nehirlerinden süzülerek doluyor saçlarıma
bir şiirin hicaz makamı oluyor rüzgâr
hüzünle devşiriyorum düşümdeki akdeniz’i
hançerem kanıyor: akdeniz uzakta
şafaklar ki
hoyrat çocukluğumun gizdüşümü
her vuruşunda bıçkın yüreğime
kanarım.
ben
toprağın ve suyun gürbüzü bir mahlûk
fakat en şereflilerinden değilim
ırmaklarımın gürlüğünden sual sormaz göz bebeklerim
bir mahlûk. fakat ham ervah da değilim
ben ölürsem
dallarını bükemeyecekler benle-birlik ilkyazın
sümbülteber isyanlar filizlenecek bağrımda
unutulmayacak savaştıklarım
bir bir kırılsa da kendi göğünde zapt olan şafak
geceyi kalemimle oyup
tanrının yüreğine asıyorum
çok-gözlü körler el sallıyor bulutlara
-bulutlar ölü, diyorum,
-bulutlar…ölü…
gülüyorlar:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!