Yıldırımlar bölerken, dimdik kayalıkları
Yırtıcı kuş sürüsü, tünemişti dallara
Aç kurtlar uluyordu, zifiri karanlıkta
Sellere kapılmıştı, yüzyıllık dev ağaçlar
Dağlarda saklanmıştı, Cemil ile Gülistan.
Ne koyun esirgenmiş, aç dolaşan kurtlardan
Ne hasat kurtarılmış,selden borandan kardan
Yollar yürünmese de, yağmur çamur doludan
Dönüşü yoktu artık, töre idi yıkılan
Er geç bulunacaktı, Cemil ile Gülistan.
Kasabadan on kişi, giyinip kuşanmıştı
Silahları doldurup, bellerine takmıştı
Bir pusu kurulmuştu Cemil’le Gülistan’a
Törenin geleneği atılmıştı yabana
Tek çare göstermekti, kanı dosta düşmana.
Cemil içten sevmişti, gül yüzlü Gülistanı
Kimse anlamamıştı, yoktu bu aşkın izanı
Bir arada olmaktı, kavuşmaktı dermanı
Kalbinden vurulsa da, okunsa da ezanı
Yar etmezdi kimseye, gül yüzlü Gülistanı.
Sabahın seherinde, kızıl bir güneş doğdu
Gökyüzü dinginleşmiş, göğün hırsı geçmişti
Baharın tüm renkleri, her yanı süslemişken
Bir araya geldi halk, yeniden konuşuldu
Cemil’le Gülistanın, aşkı azat olmuştu.
Yedi gün yedi gece, düğün dernek kuruldu
Davul zurna sesiyle, herkes halaya durdu
Bahar gülüşlü gençler, sevdaya pusu kurdu
Cemil ve Gülistanın aşkı destan olmuştu
Kazanan nefret değil, aşk ve sevda olmuştu.
27 Nisan 2004/Ankara
Kayıt Tarihi : 9.3.2007 19:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!